Ken Kıvanç ile Barbi Beren
.
-Aşk-ı Memnu’nun popülaritesi sayesinde dizide Bihter ve Behlül’ü canlandıran oyuncular, Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ hayatımıza dört bir yandan girdiler. Reklamlarda Beren’in koltuk altları ve plajda uçması, Kıvanç’ın saçları ve THY derken ünlü ikili şimdi de Barbi Bebek ve sevgilisi Ken Bebek’in sesi olmuşlar. Ben de bu hafta sonu size ‘Ken Kıvanç’ ile ‘Barbi Beren’in öyküsünü sunuyorum.
(Barbi Beren, Kaliforniya’daki oyuncak evinde otururken Ken Kıvanç kapıyı çalar) Ding Dong... (Amerika’da kapı çalma sesi)
Barbi Beren: Kim o?
Ken Kıvanç: Ken tabii kim olacak?
Barbi Beren: Ne yani postacı olamaz mı?
Ken Kıvanç: Postacı olsa kapıyı 3 kere çalar! Ah..Ah..Ah.. (Amerika’da kötü kalpli karakterlerin gülme sesi)
Barbi Beren: Ken çok salaksın git şimdi başım ağrıyor.
Ken Kıvanç: Aç kapıyı güzelim. Fazla naz Ken’i usandırır. Ah..Ah..Ah..
Barbi Beren: Açamam. Amcan Adnan Bebek yukarıda uyuyor.
Ken Kıvanç: İyi ya içeri girdiğimi ruhu bile duymaz.
Barbi Beren: Olmaz! Matmazel Bebek yüzünden bizden şüpheleniyor zaten.
Ken Kıvanç: Ne yumurtlamış yine o dedikoducu?
Barbi Beren: Ne bileyim ben. Senaryo icabı ağzı olan konuşuyor. Hem sen Nihal Bebek’ine gitsene canım.
Ken Kıvanç: Ama ben seni seviyorum. Giy mayonu sörf yapmaya gidelim.
Barbi Beren: Olmaz mayomu annem Firdevs Bebek’e verdim.
Ken Kıvanç: Öyle mi? Peki hangi plaja gitti?
Barbi Beren: N’apıcan?
Ken Kıvanç: Hiiiiç! Öylesine soruyorum işte...
Barbi Beren: Yoksa ona da mı sarkmayı düşünüyorsun sapık?
Ken Kıvanç: Ayıp ediyorsun ama. Benim senden, Nihal Bebek’ten, ablan Peyker Bebek’ten ve arada bir hizmetçi Katina Bebek’ten başka kimseyi gözüm görmüyor.
Barbi Beren: Çüşşş... Gözün çıksın. Bir de utanmadan itiraf ediyorsun.
Ken Kıvanç: Hadi aç şu kapıyı beni de Beşir Bebek gibi verem etme!
Barbi Beren: Sus sesini çıkarma. Adnan Bebek uyandı galiba...
Adnan Bebek (Haykırarak): Barbiiiii. Kiminle konuşuyorsun?
Barbi Beren: Kendi kendime konuşuyorum.
Adnan Bebek: Kendi kendine konuşanlara biliyorsun deli derler. Ah..Ah..Ah..
Barbi Beren: Ben de delirmek üzereyim zaten. İntihar bile edebilirim!
(Birinci bölümün sonu / arkası yarın)
Çırpınan kelebek
Yazar Tuna Kiremitçi, incir çekirdeğini doldurmayan bir nedenden dolayı Vatan’ı bırakıp Cumhuriyet’e gitti. Orada yazı yazdığının kimse farkında değilken Hürriyet’in ilavesi Kelebek’e geçti. Kelebekçiler de büyük bir sevinç ve coşku içinde Tuna Bey’in boy, boy, poz, poz artistik fotoğraflarını baş sayfalarında günlerce yayınladılar. Ancak, Tuna Kiremitçi’nin yazıları ne yazık ki içerik olarak tamtakır çıktı. Çünkü Tuna Bey, zor hazmedilir romanlarındaki gibi Kelebek’te de sadece kendi açısından anlam taşıyan yazılar yazmaya devam ediyor. Tuna Kiremitçi’nin yerinde olsam Cumhuriyet’ten ayrılmazdım. En azından orada kimse okuduğundan bir şey anlamayı ummuyor. Kelebek’te onu daha baştan uçurmaya çalıştılar ama o çırpınıyor.
Twitter kavgaları
Seviyeli tartışmayı bilmediğimiz için Twitter’da kimseyle dalaşmamak gerek. Birbirlerine laf geçirme sevdasıyla yanıp tutuşan bir grup takıntılı insanla uğraşmaya değmez. Gazeteci Ahmet Hakan ile oyuncu-yazar Başak Sayan takıntılı olmayabilir ama onlar da Twitter’da birbirlerine sataşmadan duramamışlar. Şifreli yazıştıkları için aralarındaki kavgayı anlamak için bir tercüman gerekiyor. Bu tür saçmalıklara Twitter’ın yaşam konsepti gibi yüzeysel bakmak iyi oluyor. Örneğin; Başak Sayan ile Ahmet Hakan gibi iki tip kavga edince kim haklı olursa olsun ben daima Başak Sayan’ın tarafını tutarım. Neden mi? Hem çok daha güzel, hem kılsız!
Anelka Fenerbahçe’de olsaydı...
Fenerbahçe’nin dışladığı Alman teknik direktör Daum ile olan sorunları medyada son günlerin en çok konuşulan konularından biri oldu. Aziz Yıldırım ve yöneticiler geçen sezon alınan sonuçlardan sonra başarısız buldukları Daum’u tazminatını ödemeden göndermek istediler. Ancak Daum enayi değil. Başka hiçbir kulüpten alamayacağı parayı Fenerbahçe’de bulduktan sonra görevini bırakmaya yanaşmadı. Bunun üzerine birtakım oyunlar oynanmaya başlandı. Daum’un yetkileri kısıtlandı. Çalışma saatleri mercek altına alındı. Yani kısacası adama, kovmak için fırsat aranan memur muamelesi yapıldı. Daum’u Fenerium mağazasının camlarını bile sildirecek duruma getirdiler. Olay yabancı basına elbette olumlu yansımadı. Almanların efsane futbolcusu Beckanbauer, Fenerbahçe’yi bir sirke benzetti. Galatasaray’ın parasını zamanında ödemeyip elinden kaçırdığı Fransız yıldız futbolcu Frank Ribery’den sonra Türklerin sözleşme şartlarına uyup tazminat ödemekte de zorluk çıkarttıkları tüm dünya kamuoyuna yansıdı. Belki de böylesi daha iyi oldu. İnşalllah bu olay sayesinde bundan sonra Daum gibi ikinci sınıf hocaların yerine kaliteli yerli hocalar takımlarımızı çalıştırma imkanı yakalayacak. Keşke işi baştan tatlıya bağlayıp bu duruma getirmeselerdi. İşi tatlıya bağlayamadılar mı?
O zaman keşke Fransa Milli Takımı’ndaki hocası Domenech’e soyunma odasında ana avrat küfür edip, suratına top fırlatan Anelka hâlâ Fenerbahçe’de olsaydı... Bakın inatçı Daum, pılısını pırtısını toplayıp arkasına bakmadan nasıl kaçmıştı!