Ivana ‘Sert’ çıktı
.
Sosyetik İkoncan, tasarımcı ve televizyon starı Ivana Sert ile 8 yıllık eşi inşaat kralı sevgili arkadaşım Yurdal Sert’in arasının limoni olduğuna dair çıkan haberler bana inandırıcı gelmedi.
Bodrum’da esmer bir genç kızla samimi bir pozda görüntülenen Yurdal’a bozulan Ivana, sözüm ona kocasının telefonlarını açmıyormuş. "Ne hali varsa görsün, umrumda değil Kaçamaklarına göz yumarım derken bunu gizlice yapması gerektiğinden söz ettim. Şimdi milletin diline düştük. Tadım tuzum kalmadı" diyormuş. Yurdal Bey de kendisini affettirmek için dünyanın en güzel hediyelerini karısının önüne sermeye hazır olduğunu ve biraz fazla samimi dans etmesinin haricinde, görüntülendiği genç kızla aralarında bir şey geçmediğini söylüyormuş. Benim tanıdığım ve bildiğim kadarıyla Yurdal ile Ivana arasında müthiş bir güven var. İkisi de birbirlerine güveniyor. Zaten başka türlü evli kalmalarına imkan yok. Ivana, kocasının kaçamaklarına göz yumabileceğini açıklarken bunun gerçekleşmeyeceğini biliyor ve lafın gelişi söylüyor. "Bir hata için evliliğimi yıkmam" mesajını veriyor. Sizin anlayacağınız İkoncan Ivana, kocasının Bodrum’da herkesin ortasında alenen yabancı biriyle kocasının kendisini aldatmayacağını çok iyi biliyordur. Yurdal da milletin ve paparazilerin gözü önünde böyle bir şey yapmayacak kadar görgülü ve akıllı bir adamdır.
Eğlenmek ayrı, aldatmak ayrı. Yurdal eğlenmiştir ama aldatmamıştır. Ivana da bunu anlayışla karşılamıştır. Gerisi hikaye ve reyting malzemesidir.
Dövme beni
Dövmelerden oldum olasıya hoşlanmamışımdır. En küçüğü bile gözüme batar. İnsan kendi vücudunu nasıl bile bile damgalar anlamam mümkün değil. Dövmesi olanların zevkine saygısızlık etmek istemiyorum ama dövmeler bana ‘çekici’ değil ‘itici’ geliyor. Daha bir tane bile beğendiğimi görmedim. İşin kötüsü son zamanlarda dövmeler inanılmaz miktarda çoğaldı. Sanki herkesin görünen ya da görünmeyen bir yerinde dövme var. Özellikle kadınlar vücutlarının değişik yerlerine kendilerine göre anlamı olan dövmeler yaptırmaya bayılıyor. Bir dövme modası aldı başını gidiyor. Tedavisi mümkün olmayan psikolojik bir rahatsızlık olmalı. Bir kere yaptırdıktan sonra devamı geliyor. Farkındaysanız tek dövme ile yetinen çok az dövmesever var.
İnsanların her yeri dövme oldu. Angelina Jolie ve David Beckham gibi güzel insanlar garip şekilli dövmelerle bedenlerini akıllarınca süslemekten bana göre deforme etmekten çekinmiyor. Eskiden genelde sadece kolda olan dövmeler şimdi bileklere,sırta,bacaklara,kalçalara sıçradı. Kalıcı dövmeleri çıkartmak da işkence olmalı. O yüzden artık millet orasına burasına birinin adını veya isminin baş harflerini kazıtmıyor. Neme lazım bir gün ayrılırsam başıma iş açmayayım diye düşünüyor...Yıllar önce Bodrum’da bir Alman turistin sağ kolunda yanık gibi duran kocaman bir leke vardı. Ne olduğunu merak edip sorduğumda bir gece sarhoş olduğunda ‘Nazi dövmesi’ yaptırdığını sonra çıkartmak için derisini yüzdürmek zorunda kaldığını söylemişti.
O günden beri dövmelerden hep nefret etmişimdir.Onun için ne kadar moda olursa olsun ben almayayım. Dövme beni!
Sinan Timberlake
Söz yazarı ve besteci Sinan Akçıl başarılı bir müzisyen. Popüler parçalara imzasını attı. Usta isimlerle çalıştı. Sinan Bey şimdi şarkıcılık da yapıyor. Herhalde ‘’Bu kadar popçuya şarkı verdim ben de çıkar en az onlar kadar güzel okurum’’ diye düşünüp ‘Kalp Sesi’ diye bir albüm yaptı. Ardından solo konserler gelmeye başladı. Derken bir televizyon kanalında canlı yayında şarkı söyledi. Veee... Sinan Akçıl’da tek başına şarkıcılık yapacak bir ses olmadığı ortaya çıktı. Bırakın tek başınayı Hande Yener ile olan düetinde Sinan Bey’in vokali Hande’nin sesini bile bozuyor.
Detone mi desem fena halde kulak tırmalıyıcı mı desem artık bilemiyorum. İşin tuhaf yanı, hayatı müzikle geçen ve çok iyi bir müzik kulağına sahip olması gereken Sinan Bey’in bunun farkında olmaması. Acaba Sinan Akçıl sahnede hayranlarının karşısına çıktığında kendini Justin Timberlake gibi mi hissediyor? Sinan Timberlake! Hissetmesine hissedebilir de ses olmayınca bu işler olmuyor. Elektronik enstrümanların gücüyle olmayan sesini nereye kadar kamufle edebilirsin? Ancak Sinan Akçıl’ın güzel bir sese sahip olması da galiba gerekmiyor. Ses ve şarkı söyleme yeteneği olmadan albüm yapıp sahneye çıkan ne ilk ne de son sanatçı. Temiz yüzlü, yakışıklı ve sempatik biri olduktan sonra sesin güzel olması önemli değil... Sesi düzelir veya terbiye edilir mi bilemiyorum. Ama hedef kitlesi için bunun pek de elzem olduğunu sanmıyorum. Bir zamanlar dünya çapında şöhret olan Milli Vanilli diye bir ikili vardı. Canlı performansları albümleri gibi çıkmayınca alay konusu olup piyasadan silindiler. Sinan Akçıl için böyle bir durum söz konusu değil. Alan memnun, satan memnun idare ediyorlar işte.
Belarus mu, Belâ Rus mu?
Kumarhaneler kralı Sudi Özkan, kendisinden 40 yaş küçük Belaruslu eşi Katsiaryna Schulkevitch’den boşanırken ‘’Belarus’lu kadından kadın olmaz. Bunlar için ilişki yaşamak lavaboda el yıkamak gibi bir şey. Çok güzel insanlar ancak hiçbir şeye aldırmıyorlar. Bunlarda kıskançlık diye bir şey yok’’ demiş. Bir şey anladıysam Nouma olayım! Sudi Bey’in şikayeti nedir? Masal gibi bir düğünle evlendiği ve Kumburgaz’daki otelinde garson olarak çalışırken büyülü güzelliğinden etkilenip peşinden koştuğu 7 yıllık eşi, 3 tane aslan gibi erkek çocuk doğurmuş. Kadın ilişkiye girmek için nazlanmıyor. Kocasını yalvartmıyor, inletmiyor. Kıskanç değil. İğneli laflar ve kötü bakışlarla erkeğini rahatsız etmiyor. Dırdır, huzursuzluk ve stres yok. Daha ne isteyebilir bir erkek?
"Bulmuş da bunamış" lafı herhalde bu gibi durumlar için söylenmiş olmalı. Sudi Özkan, Sinderella hikayesinden esinlenilmiş masalsı bir düğünle evlendiği eşinden kültür farklılığından dolayı boşandığını söylemiş. Aralarındaki 40 yaş fark sorun olmuyor da kültür farklılığı problem yaratıyor demek. Vay be! Belaruslu kadınların güzelliği dillere destandır. Sudi Özkan, yaptığı açıklamaya Belaruslular"dan gelen tepki gelince geri adım atmış ve tekrar bir Belaruslu kadınla dünya evine girebileceğini söylemiş. Bu onlar için iyi haber mi kötü haber mi bilemiyorum. Belarus mu yoksa "Belâ Rus" mu artık karar sizin!
Baharatlı Hint düğünü
Hindistan’ın en zengin ailelerinden Bansal ve Kanodai, Antalya’nın ve hatta Orta Doğu’nun en görkemli oteli Mardan Palace’da muhteşem bir düğün yapmışlar.
5 gün 5 gece süren düğünde gelinin ailesi Hint geleneklerine uyarak damada 15 milyon Euro başlık parası vermiş. Davetliler iki özel uçakla getirtilmiş. Düğünün faturası 2 milyon Euro!
Hintliler o kadar memnun kalmışlar ki Eylül ayında başka bir düğün için tekrar geleceklermiş. Düğün turizminin en yağlı müşterisi Hintliler. Sadece yağlı değil aynı zamanda aşırı baharatlı. Düğün için memleketlerinden 2 ton baharat getirmişler. O kadar bol baharatla sadece düğünün yapıldığı Mardan Palace’da değil eminim Antalya’nın tamamında köri kokusundan geçilmemiştir.
Canım Türkiyem turistler için gerçek bir cennet. Ruslar, Almanlar, İngilizler, tatil, eğlenmeye Hintliler’le Araplar da her fırsatta evlenmeye geliyor. Zengin Hintliler’in basında çıkan düğün manzaraları bana Bollywood filmlerini hatırlattı... Hindistan dünyada en çok sinema filminin çekildiği ülke. Amerikalıların Hollywood’u gibi Hintlilerin de Bollywood’u var. Üstelik Bollywood çok daha renkli ve şatafatlı. Hollywood’da kostümler filmin temasına göre değişir. Gerçekçi olma çabasıyla sade olabilir. Ama Hintlilerin kostümleri tabir-i caizse tam güllük gülistanlık. Bu düğün de aynen bunun gibi. Mihrace ve Mihracene misali Hintli damat ve gelin krallara ve kraliçelere layık bir düğünle dünya evine giriyor. Acaba Hint geleneklerinde “düğün sigortası” diye bir şey var mı? Ben gelinin babası olsam 15 milyon Euro başlık parası verdiğim damat bey hazretlerinin kızımı ölene kadar yanından ayırmamasını isterdim. O kadar para bayılacağım sonra da bir kavga edip boşanacaklar. Yok öyle yağma! Onun için bence bu tür geleneklerin olduğu ve fahiş denilecek paraların havada uçuştuğu bir ortamda insan kendini sağlama almalı. Bizim sigorta şirketleri Hintlilerden esinlenerek ‘düğün sigortası yapmaya başlasa oğlunu, kızını evlendiren ve daha yılı bile dolmadan boşanmalarıyla karşı karşıya kalan birçok aile rahat eder. Hatta düğüne gelen hediyeler bile sigortalanmalı. Bu parlak fikrime ne dersiniz?