Eskidendi çok eskiden
.
Sonbahar geldi. Bu mevsim değişikliği, yaz çocuğu olmam yüzündendir belki, zaman zaman beni mahvediyor. Bu arada aklıma Orhan Veli geliyor. Beni bu güzel havalar mahvetti. Mevsimleri takmadığım çocukluk yıllarım da aklımdan geçiyor. Galiba 80-90’larda yaşamak daha bir özgürlük demekti. Mahalleler arası yapılan maçlarda mücadele etmekti. Şimdi binaların bol bol yükseldiği evlere kapanan çocuklar gibi değildik. Arsalarda misket, saklambaç, yakar top, dokuz taş oynar, diğer yandan camdan bizi eve çağıran annemize karşı mücadele verirdik. Şimdiki çocuklar yuvalarda ya da alışveriş merkezlerinde oyalanırken, biz ağaç tepelerinden inmezdik.
Ergenlik çağımız... Sloganlı pop şarkılar dönemi. Mustafa Sandal-Bana Kazak Örmeli, Hakan Peker-Hey Corc Versene Borç, Yonca Evcimik-Abone, Aşkın Nur Yengi ve Levent Yüksel’in çıkışı... Barış Manço, Adam Olacak Çocuk ve 7’den 70’e... Akıllı çocukların 10 puan aldıkları bir programdı. Başına küçük konan şarkıcı furyası. Emrah ve Ceylan en popülerleriydi. Müzik; metalciler fazlalaşmaya, “Acidçi misin? Metalci mi?” diye soruları sorulmaya başlamıştı. Walkman... Yolda yürürken, kulaklığımız kulağımızda. Karışık kasetler... Bir de pil çilesi çekerdik.
Gençlik filmleri furyası; Flash Dance, Kokteyl, La Boum, daha niceleri... Tarzlarını, kıyafetlerini taklit ederdik. Şarkıları hâlâ dilimizde. Video kasetler çıktıktan sonra, arabesk filmler. Tabii Ahu Tuğba, Banu Alkan, Serpil Çakmaklı’nın kaçınılmaz o patlaması. A Takımı dizisi, Kara Şimşek, Bay Meraklı, Köle İsaurai ile başlayan diziler furyası... Bob Ross, TRT’de yayınlanan usta ressam. Bir fırça darbesi ile yaratılan tablolar.
Çarkı Felek ve Kutunuzu Açayım... Yarışma programlarına telefon ile katılımlar. Hugo, ekranda telefon ile katıldığın bilgisayar oyunu. Tolga Abi yardım eder, Hugo da ekrana vurur; “Son şansın”. Kazanan gördüm mü? Pek hatırlamıyorum. Susam Sokağı ve Şirinler, günümüzde de hâlâ popüler.
Tetris, işte bağımlısı olduğumuz oyun. Ardından atari evimize girdi ve gamemuch’lar. Oynamak için kardeşimle kapıştığımı hatırlıyorum. Amerikan tıraşı, ne alaka ama, hâlâ dönem dönem popüler. Kuponla dağıtılan ansiklopediler. Evde kupon kesilir, hatta eksikler için değiş dokuş yapılırdı.
Atari salonları, okuldan kaçıp kaçıp tüm harçlığımızı yatırdığımız oyun salonları. Sonra yasaklanma halleri. 900’lü hatlar ve faturalar. Gazetelerde, yüksek telefon faturalarından yakınan anne-babaların haberleri çıkardı. Çağrı cihazı, nasıl da geldi geçti?
Otobüs bileti, “Fazla bileti olan var mı?” Ceplerde unutulur, yıkanırdı. Keşke bir-iki bileti saklasaydık. Akbil çocukları bunu bilmez. Telefon jetonu, kulübeleri ve de cebimizde telefon defterlerimiz... Jetonlarımız ile sıraya girerdik. Aklımızda onlarca ezbere numara vardı. Şimdilerde zihin tembelliğine alıştık... Şehirler arası konuşmak için kayıt yaptırılırdı. Anı ve anket defterleri, elden ele dolaşan bu defterlere ne yazdık, neler yazdık. E tabii sosyal medya yok. Okulda, mahallede hoşlandıklarımızı bu defterlerden takip ederdik. Kelebek toka, dönemin starlarının saçın da. Yılbaşı eğlencesi, çerezler, yemekler hazırlanır, tombala da bir köşede beklerdi. Geri sayımda Nesrin Topkapı’nın dansı... Üff, ne heyecanla beklenirdi. Tabii hatırlamadığım daha neler vardır da... Sonbahardan başladık, neler yazdık. Ama bu günler daha bir güzel. Her an bir yenilik...