Çılgın ruhlu Şaziye Hanım
.
Kardeşim aradı. “Abi, inanamayacaksın ama Şaziye Hanım ne yaptı, biliyor musun?” diye anlatmaya başladı. Aslında o kedicik için anlatılan her şeye de inanırım. Kedi demeye bin şahit. Bizi her şeyi ile her zaman şaşırtan Şaziye Hanım bakalım gene ne bombalar patlatmış diye aklımdan geçirdim. Şimdi gelin bu çılgın ruhlu kedi Şaziye’nin hikayesine şöyle bir bakalım...
Şaziye Hanım, kardeşimin sokaktan bulduğu kedilerden biri. Lise yıllarında Fenerbahçe Lisesi çöp bidonunda bulduğu iki kedi ile 12-14 yıl beraber yaşamıştık. Damlalıklarla büyüttüğümüz, Arap ile Sarı da evin sanki çocukları gibi hep baş köşede olmuştu. Aslında kardeşimle benim sayısız kedimiz olmuştu ama Şaziye Hanım tavırlarıyla bizi hep şaşırttı. Ev ziyaretlerine geldiği günlerde bile sahiplendiği bizleri, tanımadığı yabancıların karşısına geçip mivaylıyarak uzun uzun konuşması bile “gidin dercesine” bir garipti.
Evlenince de Şaziye Hanım’ı buldu. Şaziye Hanım, bir köpek tarafından hırpalanırken, kardeşim tarafından kurtarılıyor. Veterinere götürülüyor. Ön sağ ayağı kısa kalıyor. Alacalı bulacalı siyah bir kedi ve evin nazlısı. Ve inanılmayacak kadar seri. Bir gün kardeşimin bir arkadaşı eve geliyor. “Yalın, bu kediden sizde kaç tane var?” diye soruyoruz. Öyle hızlı hareket ediyor ki, şaşırırsınız. Her odada karşımıza çıkıyor. 5 yıldır tanıdığım, bildiğim halde, bu kadar hızlı hareket etmesine ben de bazen şaşırıyorum. Pat orada, pat burada, pat yüksekte bir yerde.
Bebekle de vazgeçemedik
Yeğenim Güney doğduğunda, “Şaziye Hanım evde sorun olur mu?” diye düşünmüştük. Ama ne kardeşimin, ne de gelin hanımın gönlü, Şaziye’den ayrılmaya kıyamadı. Güney bebekle beraber yaşamaya başladılar.
Ve Şaziye Hanım, garip bir şekilde Güney’e sahip çıkmaya başladı. Ne zaman uykuya dalıp ağlamayı kesse, Şaziye bir şey oldu zannedip, ortalığı velveleye veriyordu. Bu duruma zor alıştı. Kaprisliydi de... Kardeşim eve geldiği zaman önce Güney’i severse, küsüyordu. Kuytu bir köşeye saklanıyor, bir süre yiyip içmiyordu.
Gelelelim Şaziye Hanım’ın ne yaptığına... Bir Pazar sabahı, iki buçuk yaşına gelen ve oldukça dillenen Güney bebek, sosis ister. Babası da dolaptan çıkardığı sosisi doğrar, pişirmek için hazırlık yapar. Bir küçük parçayı da Şaziye Hanım’a verir. Güney bebek ağlamaya başlar, “Ben de istiyorum, Şaziye yedi. Baba bana da” diye. “Oğlum dur, pişireceğim şimdi...” der tezgâha döner, sosisin büyük bir parçası yok. Güney tezgâha ulaşamaz. Ne oldu o sosise? Bakar ki, Şaziye Hanım sosisi Güney’in önüne koymuş. Ye diye patisi ile de onu dürtüyor. Final böyle. Biz birbirimizi yiyelim yine...