“Ben, Kendim ve Annem” ile tebessüm
.
Hep söylerler, ben de bu lafa bayılırım. Hatta geçen hafta da yazmıştım, “Hayata dair en güzel mesajlar filmlerden, şarkılardan, kitaplardan, kısaca yazılandan, çizilenden alınırmış.” Birkaç gün önce bir arkadaş tavsiyesi ile, “Ben, Kendim ve Annem” filmini seyrettim. “Başka sinema” ekibi sayesinde, Beyoğlu Beyoğlu sinemasında halen gösterimde. Film sayısız ödüle laik görülmüş.
Gelelim konuya; ‘Ben, Kendim ve Annem’in orijinal adı olan ‘Les Garcons et Guillaume, a table’, ‘Oğlanlar ve Guillaume, haydi bakalım masaya!’ diye çevrilebilir. Aslında değişik olan bu orijinal isim, filmin bir cümlelik özeti de denilebilir. Annenin oğlunu bir kız çocuğu gibi gördüğü, öyle büyüttüğü Guillaume’ye seslenişi. Guillaume Gallienne, hem aklı karışık evin küçük çocuğunu, hem de hayran olduğu annesini canlandırıyor. Tek kişilik bir tiyatro oyunu olarak sahnede anlattığı hikayelere, film boyunca sahne sahne gidiyoruz.
Gallienne, Fransız sinemasında yükselen değer. 2007’den beri sayısız başarılı filmde önemli rollerde gördük. En son Yves Saint-Laurent’in hayatının anlatıldığı filmde ikinci rolde seyrettik. “Ben, Kendim ve Annem” ile de kariyerinin zirvesine imza atmış bulunuyor. Mimiklerine, büründüğü karakteri muhteşem oynayışına hayran oldum. Bu film bir dönem defalarca seyredip eğlendiğimiz La Cage aux Folles (Çılgınlar Kulübü) gibi kült olacak, eminim. Cinsel kimlik komedisinin doğallığı, esperili yaklaşımları ile defalarca seyredebileceğimiz bir hal almış.
Kız çocuk hayal eden anne, küçük oğluna bir kadın kimliği biçmiştir. Guillaume otoriter bir kadın olan annesinin kendisine biçtiği rolü bürünmek için elinden geleni yapar. Sürekli aklı karışır. İçinden çıkamadığı bu kimlik arayışının konu alındığı bir film kısaca. Büyüme yolculuğunda, maceradan maceraya sürüklenirken, annesinin arzuladığı gibi bir ‘gay’ değil, bir heteroseksüel olduğunu keşfederek ve kimlik arayışının en sonunda annesine bu gerçeği kırmadan ve gene ona olan hayranlığı ile itiraf edecektir. Bir Perdo Almadovar filmlerindeki gibi, cinsel konular gayet rahatsız etmeyecek esprili sahnelere sahip... Başrol oyuncumuzun zaman zaman durumuna üzülürken, daha çok o dramatik aklı karışık hayatı olan ana karakteri tebessümle, bazı sahnelerde ise kendi ile dalga geçtiği bölümlerde özellikle, kahkahalara boğularak seyredeceksiniz. Bence kaçırmayın.
Bu yaz dikkat çekenler
Bir film önerisi daha
The Normal Haert filmini ne yapın edin seyredin... Kadronun mükemmelliği ve AIDS’in başladığı dönemde geçen gay aşkları ve sıkıntılı günleri... Larry Kramer’in 1985 yılında yazdığı, ödüllü tiyatro oyunu sinema versiyonu olarak çekildi. Ryan Murphy tarafından yönetilen filmde efsane isimler bir arada oynuyor. Jim Parsons, Julia Roberts, Mark Ruffalo, Matt Bomer...
Lady Gaga konser beklentisi
Artık o gün gelse... Konser ile ilgili dedikodular gırla. Şov yapmayacakmış. Kapalı çıkacakmış. Hüseyin Çağlayan’dan yardım istemiş. Miş miş miş...
Hillside Fethiye Beach Club
Hillside Fethiye Beach Club’ı özledim. Özellikle Silence Beach sahilini. Yaşarken görülecek yerler listenize koyar mısınız lütfen!
Hadi bir tatil önerisi daha
Siz hâlâ Bodrum ve Çeşme planı mı yapıyorsunuz? Ne yazık. Yoksa hâlâ Kaş’ı görmediniz mi? Hele Liman ağzındaki koylarda yüzmediniz mi? Yoksa mavi yengeci taze taze Demre’de sudan çıkarıp mangalda kızartırıp yemediniz mi? Bakın, o zaman üzülürüm sizin için!
Müzik önerileri
Son günlerdeki favorim, Birsen Tezel. Canlı canlı seyrettiğim... Tanrım, o ne performans. Bu yıl tüm Güney’de turne yaptı. 24 Ağustos Pazar günü Bülent Ortaçgil ile Harbiye Cemil Topuzlu sahnesinde...