İstanbul’da iki güçlü kadın iki güçlü sergi...
.
Türkiye’nin ilk kadın illüstratörlerinden olan ressam Sabiha Rüştü Bozcalı’nın sergisi 22 Aralık’ta izleyici ile buluştu. 1998 yılında hayatını kaybetmiş olan başarılı sanatçımızın, renkli ve samimi hayatına ışık tutan bu sergi, Salt Galata’nın tarihi ve dört bir yanı tasarım kokan mekanında daha da etkileyici bir görünüm kazanmıştı.
28 Şubat’a dek devam edecek olan sergide Bozcalı’nın yalnızca resimlerine değil, kişisel mektuplarına, günlüklerine, illüstrasyon çalışmalarına ve belge niteliğindeki fotoğraflarına da yer veriliyordu. Dünya Savaşı ardından bir dönemini yurt dışında geçirmiş, zamanının en büyük ressamlarından eğitim almış, en prestijli sanatçılarla dostluklar kurmuş Bozcalı‘nın az bilinen hikayesini, belgeler eşliğinde sunan bu sergiyi mutlaka görmelisiniz.
Mekanın alt katında konumlanan sergide ilk dikkatimi çeken detay eserlerin sunumu oldu. Geneli cam ve ahşap malzeme içeren çerçeveleme sistemi, eserlerin tarihi dokusunu korumakla kalmamış çok sade bir sunum şeklini de beraberinde getirmişti. Yanı sıra Bozcalı’nın güçlü bileğinin özellikle portrelerindeki karakteristik ifadeler ile birleşimi, bakmaya doyulamayacak lezzette eserler doğurmuştu adeta. Kanımca, sanatçının okul yıllarında ürettiği desen çalışmalarından ziyade çeşitli kitaplar, dergiler veya reklam çalışmaları için yaptığı illüstrasyonları daha da ilgi çekiciydi. İstanbul Ansiklopedisi, Milliyet, Yeni Sabah, Cumhuriyet, Ulus ve Tercüman gazeteleri için yaptığı ilüstürasyonlar en dikkat çekici olanlardan sadece birkaçıydı.
Arter’de sıra dışı bir sergi
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet’e geçiş dönemine tanıklık eden sanatçı 15 yaşından itibaren farklı dönemlerde Berlin, Münih, Paris ve Roma’da önemli ressamların atölyelerinde çalışmış ve 1928-29 yılları arasında, Sanayi-i Nefîse Mektebi’nde eğitimine devam etmiş. Mektuplarından da anlaşılacağı gibi tam anlamıyla Modern bir Türk kadınını yansıtan Bozcalı, aydın, entelektüel, hayat dolu bakış açısı ve güçlü duruşu ile beni oldukça etkilemeyi başardı. Bozcalı’nın bugüne dek kıyıda köşede kalmış eserleri ve gizemli hayatıyla geç de olsa tanışmış olduğum için son derece mutluyum.
Galata’dan Taksim’e, Beyoğlu’ndaki keyifli yürüyüşümün ardından sergi turumun ikinci durağı ise Arter oldu. 2016’nın kadın sanatçıların yılı olacağını size daha önce de söylemiştim. Arter’deki, Bosnalı sanatçı Sejla Kameric’in meşhur ‘Bosnalı Kız’ posterinin de bir edisyonunun yer aldığı ‘Bim Bam Bom Çarpınca Kalp’ isimli sergisi, savaşın izlerini ve insanlar üzerinde bıraktığı psikolojik hasarı başarılı bir biçimde yansıtıyordu.
Kameric’in Türkiye’deki ilk kişisel sergisinde yer alan eserlerinin birçoğu, kendisinin 1992-95 yılları arasında tecrübe ettiği Bosna Savaşı‘na dair deneyimlerine ve anılarına dayanıyor. Mekanın dört katına yayılmış olan sergide gezinirken savaşın yarattığı tahribatın telafisinin ne denli zor olduğuna kanalize olmamak mümkün değildi. Arter’in vitrininde gerçek kürklerden yapılmış ‘BFF’ isimli devasa oyuncak ayı yerleştirmesi sergideki en güçlü işlerden biriydi sanırım. Kameric’in neredeyse her disiplinde ürettiği çalışmalarını görmek için bu aralar mutlaka Arter’in kapısını aralamalısınız.