Bu bir aşk şarkısı değil - Pera
.
Özellikle son yıllarda güncel ve çağdaş sanatları sergilemeye yönelik başarılı çalışmaları ile Pera Müzesi sanatseverlere yine ilginç bir sergi daha sunuyor. Aslında 'Bu Bir Aşk Şarkısı Değil' isimli sergi, geçtiğimiz 25 Kasım tarihinde açılmıştı fakat ben ancak geçtiğimiz hafta görme fırsatını yakalayabildim.
Video sanatı ve Pop Müzik ilişkisini ele alan sergi, 60’lardan günümüze bu iki farklı alanın kesişim noktalarına değiniyor. Sergi, müzik endüstrisi ve sanat sisteminin tüketim kültürü içerisindeki adeta sessiz çığlığını gözler önüne seriyor. Rock & Roll, pop, saykodelik, glam, punk, soul, disko müziği, hip-hop, indie ve son yıllarda türemiş daha pek çok yeni müzik türünün sanat dünyası ile olan ilişkisini, bu işin felsefesini ve gelinen son noktadaki anlam kaybını sunan sergide izleyicileri karşılayan ilk video serisi tabii ki Andy Warhol’a ait. Sanatçının eserlerinden de bilindiği gibi 60’lı yılların en ünlü under ground rock grubu olan The Velvet Underground hayranlığını bu videoda bir kez daha görmek mümkün.
Dört kanallı video yerleştirmede grup üyelerinin dört dakikalık süre içerisinde hiçbir yönlendirme olmaksızın, düz bir fonda ve sabit kamera eşliğinde doğal hareketlerini izliyoruz. Warhol, poz vermekten yorulmuş olan bu kişilerin gerçek egolarını göstermeyi hedefleyen videosu ile aslında bir sanatçı duruşunun hiçbir şey yapmasa da izleyicide oluşturacağı etkisinin bir dakika dahi gözünü ondan ayıramaması olacağını iddia ediyor. Nitekim özellikle de Nico’nun doğal göz hareketleri bile, beni 1966 yılında The Factory’de çekilmiş olan bu zamanlara geri götürmeyi başardı.
Sergide yer alan beş ayrı alt başlık ise şöyle; 'Pop İçinde Sanat / Sanat İçinde Pop', 'Histeri ve Din' Rock ve Kavramsal Sanat', 'Rock ve İkizi Bir (Alet Çantası) Olarak Pop Müzik' ve son olarak 'Dans Müziği Politikaları'. Her biri birbirinden daha derin konulara değinen bu başlıklar altında toplanmış işleri izlerken kafamda oluşan temel düşünce ise insanlık olarak yarattığımız çelişkiler üzerineydi. Ruhani bir iç ses yardımı ile çıkan üretimler özellikle de 60’lar ve 70’lerde popüler olan rock yıldızlarının anlaşılamaz, toplumdan kopuk, uzak imajları popüler kültür tarafından kullanılmaya oldukça müsait bir ortamı da beraberinde getirmiş ve bugünün yeni müzik-sanat anlayışını oluşturmuştu.
Sergide ilgi çekici olan bir başka eser ise sansasyonel kişiliği ile hala gündem yaratmayı başaran sanatçı Yayoi Kusama’nın 1967-69 yılları arasında konser salonları ve festival alanlarında yaptığı 'happening'lerinin kaydını gösteren video çalışmasıydı. Vietnam Savaşı, Soğuk Savaş ve sivil haklar ile cinsel özgürlük lehine gelişen hareketlere karşı duruşu ile 60’lı yıllarda pop ile 'saykodeli'yi en iyi temsil eden sanatçı zaten Kusama’dan başkası olamazdı.
Son olarak Jonh Cage’e atıfta bulunan ses enstalasyonu ve Cage’in beni düşüncelere sürükleyen cümleleri ile kapanışı yapmak istiyorum. “Her zaman görülecek, duyulacak bir şeyler var. Hatta sessizlik yaratmaya çalışsak da yapamayız.” Sizleri de içsel bir yolculuğa çıkaracağına inandığım bu kapsamlı sergiyi 7 Şubat’a dek Pera Müzesi’nde görebilirsiniz.