Üçüncü çeyrekte milli gelir
Makroekonomik göstergeler arasında milli gelirin çok özel bir yeri vardır
Makroekonomik göstergeler arasında milli gelirin çok özel bir yeri vardır. Elbette sanayi üretimi, cari işlemler dengesi, istihdam, tüketim malları satışları gibi reel ya da enflasyon, döviz kuru, faiz gibi nominal göstergeler de yararlıdır. Ama milli gelir başkadır. En azından “eşitler arasında birinci”dir.
En önemli nedeni, milli gelir verilerinin ekonomik konjonktür hakkında en ayrıntılı ve komple bilgiyi taşımasıdır. Diğerleri ekonominin bir köşesini gösterir. Resmin tümünü sadece ve sadece milli gelir yansıtır. Bütün ekonomiler için böyledir.
Türkiye’nin ek sorunları var. Bir bölümü kayıtdışı ekonomik faaliyetin yaygınlığından kaynaklanıyor. Öte yandan iyice eskiyen hesaplama yöntemi bir türlü yenilenemedi. Neticede özellikle kısa dönemde herkesi şaşırtan sonuçlar açıklanabiliyor...
Dün yayınlanan 2006 üçüncü çeyrek milli gelir verilerini bu açıdan değerlendirmek gerekiyor. Yaz aylarında ilkbahar ve öncesine kıyasla ekonomide yavaşlama hissediliyordu. Ama diğer göstergeler yumuşak bir geçişe işaret ediyordu. Beklenmedik şekilde farklı çıktı.
Kuşbakışı büyüme
Mutlak sayılarla başlayalım. Üçüncü çeyrekte (Temmuz-Eylül dönemi) gerçekleşen toplam üretim tutarı cari fiyatlarla 175.5 milyar YTL olmuş. Net faktör gelirleri cüzi bir açık verdiğinden GSYİH ve GSMH eşit çıkıyor. Son bir yılın milli geliri 566 milyar YTL ediyor.
1987 fiyatları ile hesaplayınca, üçüncü çeyrek için GSYİH 47 trilyon TL, GSMH 46.6 trilyon TL bulunuyor. Buradan üçüncü çeyrekte sabit fiyatlarla net faktör gelirinin 400 milyar YTL eksi çıktığı anlaşılıyor. Yıllık GSYİH ve GSMH ise sırası ile, 153 trilyon TL ve 151.9 trilyon TL olmuş.
Bizi daha çok ilgilendiren sabit fiyatlarla (reel) büyüme sayılarına geçelim. 2005’in üçüncü çeyreği ile karşılaştırıyoruz. GSYİH ve GSMH sırası ile, yüzde 3,4 ve yüzde 3,0 artmış. Bunlar bir önceki yıla kıyasla üretim artışını gösteriyor.
Büyümeyi geçmiş dönemlerle karşılaştırıyoruz. Şubat krizinin etkilerinin hâlâ hissedildiği 2002’nin ilk çeyreğinden bu yana en düşük büyüme hızı ile karşı karşıya olduğumuzu saptıyoruz. Yeni hükümet ve Irak savaşı yüzünden ekonominin tökezlediği 2003’ün ikinci çeyreğinde bile büyümenin daha yüksek seyrettiğini özellikle belirtelim.
2001 başından bu yaza dört buçuk yıl geçmiş. Demek ki dört buçuk yılın en yavaş büyümesi söz konusu. Konjonktürü değerlendirirken bu önemli olguyu mutlaka göz önünde tutmalıyız.
Bilmecesi bol büyüme
Bugün milli gelir hesaplarının ayrıntılarına girmeyeceğim. Sağlıklı sonuçlara ulaşmak için ana ve alt kalemlerdeki hareketleri hazmetmek, verileri grafiklere taşıyıp gözle görmek, karşılıklı tutarlılıklarına bakmak, yani çalışmak gerekiyor. Bu da zaman istiyor.
Ancak, ortada ilginç bilmeceler olduğunu hissediyorum. Büyüme hızının tahminlerin epey altında çıkması milli gelirin diğer göstergelerden ayrıştığına işaret ediyor. Anlamı ne? Neden böyle oldu? Bundan sonrası için ne gibi işaretler taşıyor? Konjonktür analizini etkiler mi? Etkilerse nasıl? Soru çok, cevaplarını önümüzdeki günlerde arayacağız.