Üç soruda konjonktür
.
Eylül sonunda “Garanti Masters online” dergisi benimle mülakat yaptı. Ekim sayısında yayınlandı. Fed heyecanının zirve yaptığı günlerdi.
Konjonktüre bakışımı iyi anlatan üç cevabım aşağıdadır. Ara başlıklar soruları özetliyor.
Fed parayı kısınca
“Yeni bir durum değildir. Ekonomi yönetimi sadece iç taleple büyümenin sürdürülemezliğini 2010 sonunda nihayet teşhis etti. 2011 ortasından itibaren, özellikle seçimden sonra “yumuşak iniş” arayışına geçti.
Yeni para politikası anlayışı bu bağlamda tasarlandı. Merkez Bankası amaç ve araçlarını çok anlattı. TL’nin değer kaybına yeşil ışık yakıldı. Maliye politikası sıkıldı. Kredi hacmini faiz-dışı araçlarla denetleyen mekanizmalar geliştirildi.
Bu şekilde kur yükseldi, ekonomi yavaşladı, dış açık daraldı, vs. Arada bence bazı hatalar da yapıldı; bunları köşemde eleştirdim. En ciddisi 2012’nin ilk yarısında döviz kurunun baskılanmasıdır.
Ama genelde ekonomi yönetiminin tavrını destekledim. Bundan sonra da aynı yönde devam etmek gerekiyor. Küresel konjonktürün yeni aşamasında TL’yi baskılamak gene sorunları ağırlaştırır. Ama buna kalkışacaklarını sanmam. Ders almış olmalılar.“
Bol likiditeyi yönetmek
“Ekonomi yönetimi iki yıldır bol likiditenin yarattığı sorunlarla mücadele ediyor. En azından “Madem para geliyor, biz de bol bulamaç harcayalım” havasına girilmedi. Öyle olsa son mali çalkantıda Türkiye gerçekten çok sıkıntı çekerdi. Halbuki görüldüğü gibi özellikle sert bir çalkantı yaşanmadı. Geçmiş standartlarımıza göre hafif atlattığı bile söylenebilir.”
Babacan’ın endişesi
“Malumun ilanıdır. Büyümenin kalite sorunlarını sanırım sağır sultan bile duydu. Ali Babacan da bunları ilk günden itibaren biliyordu. 2003’den bu yana Türkiye’nin en temel sorunu aşırı değerli kurdur. İç taleple yani dış açıkla büyümenin müsebbibi dönem boyunca uygulanan yanlış para politikalarıdır.
Hatadan dönülmesi için 2011’i beklemek gerekti. Doğal olarak gecikme düzeltmenin maliyetini yükseltti. Ekonomi yönetiminin işini geçmişe kıyasla çok zorlaştırdı. Bu işler böyledir.”