Sanayi ve tasarruf
.
Üç gündür yurt dışında bir konferanstayım. Bilgisayarımı yanıma almadım. Bakmaya zamanım olmayacağını biliyordum. Yazımı önceden hazırladım. Cuma yayınlanan istihdam ve bütçe verilerini haftaya değerlendireceğim.
Bugün tasarruf sorununa farklı perspektiften bakmak istiyorum. Grafiği bir süredir sunumlarımda kullanıyordum. Yeni farkına vardım. Köşemde hiç değinmemişim. Fırsattan yararlanıp bu eksiği gideriyorum.
Dış açığın nedeni
“Türkiye neden dış açık veriyor? Çünkü yeterli tasarruf yapmıyor.” Bu söylem çok yaygındır. Temel muhasebe özdeşliğini yansıtıyor. Dış açığın tanımı üretimden fazla harcamaktır. Yani yatırıma kıyasla fazla tüketim demektir. Dış kaynakla karşılanır.
Ancak açıklayıcı değeri azdır. Tüketim neden artıyor? Cevabı yoktur. Türkiye’de genellikle fatura “müsrif” (!) vatandaşa çıkıyor. Cazibesi ilginç bir karartma işlevi görmesidir. Konuyu döviz kuru ve para politikası tartışmasının dışına taşıyor.
Bu söylem yanlıştır. Tasarruf oranının oluşmasında döviz kuru kritiktir. Yanlış para politikası paraya değer kazandırır. Bu ise harcama kalıpları kadar üretimin yapısını etkiler. Denge sanayi aleyhine ve hizmetler lehine bozulur. Teori de uygulama da böyle der.
Sanayinin azalan payı
Tasarruf oranı DPT tarafından hesaplanıyor. Cari fiyatla milli gelir kullanılıyor. Grafikte dalgalı çizgi gösteriyor (2012 benim tahminim). Diğeri cari fiyatla imalat sanayinin milli gelirde payıdır. Grafikte üstte seyreden çizgidir.
İki çizgi tam örtüşüyor. 1998’de ikisi de yüzde 24 iken 2012’de yüzde 15’e iniyor. Biliyorum; korelasyon nedensellik değildir. Gene de ilişkinin gücü aynı nedenden kaynaklandıklarını düşündürüyor. Acaba aşırı değerli TL olabilir mi?
Konu çok önemlidir; geri dönmeyi planlıyorum.