Ödediğimiz faizi hesaplıyoruz
Ekonomiyi izlerken ayrıntılar içinde kaybolma riski yüksektir. Özellikle mali piyasalar anlık heyecanların dünyasıdır. Ama ekonomi onlardan ibaret değildir. Sık sık büyük resme bakmak bu tür hataları önleyebilir
Ekonomiyi izlerken ayrıntılar içinde kaybolma riski yüksektir. Özellikle mali piyasalar anlık heyecanların dünyasıdır. Ama ekonomi onlardan ibaret değildir. Sık sık büyük resme bakmak bu tür hataları önleyebilir.
Günlük dalgaların üstüne çıkınca, iki temel özellik öne çıkıyor. Tüm yapısal ve konjonktürel analizler bu iki ayak üstüne inşa ediliyor. Ekonominin fiili gücü ve zafiyeti de bunlardan kaynaklanıyor.
Nedir bunlar? Biri kamu maliyesindeki disiplindir. Hızlı büyümeden düşen enflasyona, tüm olumlu gelişmelerin gerisinde bu gerçek yatıyor. Diğeri 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikasıdır. Mali disipline rağmen oluşan kırılganlığın doğrudan sorumlusudur.
Farklı düşünenler oluyor. Örneğin bazıları yanlış para politikasının sorumluluğunu örtmeye çabalıyor. Bu amaçla bütçe disiplinin tekabül ettiği büyük toplumsal fedakârlığı sessizce geçiştirmeye, böylece önemsizleştirmeye çalışıyorlar.
Faiz dışı fazlanın anlamı
Maliye politikasını izlemek ilk bakışta kolay duruyor: Bütçe dengesine bakarız. Uygulamada ise ölçme sorunları beliriyor. Çünkü faiz harcamalarının bir bölümü enflasyonu telafi etmeye gidiyor. Bu durumda bütçe dengesi yerine faiz-dışı denge öne çıkıyor.
Bütçenin oluşumunu hatırlayalım. Bir yandan hükümet vatandaştan doğrudan ve dolaylı vergi topluyor. Aynı anda vatandaşa yol, okul, polis, mahkeme, hastane vs. hizmetleri götürüyor. İkisi arasındaki farka faiz dışı denge diyoruz.
Bu şekilde vazedince faiz-dışı fazla somutlaşıyor. Devlet vatandaştan topladığı gelirin bir bölümü ile vatandaşa hizmet götürmüyor. O kaynağı borcunun faizini ödemekte kullanıyor.
Toplumun devlete vergi şeklinde ödediği ama devletten kamu hizmeti şeklinde karşılığını almadığı bölüm, kelimenin tam anlamı ile gerçek faizdir. Olaya böyle bakarak borçlanarak ödenen faizin hesapları bozmasını da engellemiş oluyoruz.
Vatandaşın büyük fedakârlığı
Basit bir hesap yaptım. Ocak 2000’den itibaren bütçedeki aylık faiz-dışı fazla miktarını enflasyonla çarparak Ekim 2006 fiyatlarına getirdim. Sonra farklı dönemler için toplamlarını aldım.
Ocak 2000-Ekim 2006 arasında (altı yıl, on ay) bütçe faiz-dışı fazlası bugünkü fiyatlarla 225 milyar YTL çıktı. Bu paranın fiilen vatandaşın cebinden çıktığını bir kez daha vurgulayalım.
Kriz sonrası döneme bakalım. 2002’den bu yılın ekim ayına geçen süre için faiz-dışı fazla 161 milyar YTL, AK Parti hükümetinin iktidara geldiği 2003’ten bu yana ise 138 milyar YTL ediyor. Bu dudak uçuklatan sayılar Türkiye insanının ekonomik istikrarın sağlanması için inanılmaz boyutta fedakârlık ettiğinin kanıtıdır. Ona rağmen ekonominin bugünkü olumsuz konjonktüre sıkışmasının sorumlularını aramayı mutlaka sürdürmeliyiz.