Mısır’da tragedya
.
Büyük toplumsal dönüşümler daima çok sancılı olur. Gramsci’nin iyi bilinen bir tanımı vardır. Eski kendisini yeniden üretemez. Ama yeni de bir türlü ortaya çıkamaz. Ortalığı bir sürü marazi belirti kaplar.
Mısır’da yaşananları nefesimizi tutarak izliyoruz. Diktatörlük kolay yıkıldı. Ama demokratik rejim tesis edilemedi. Ülke kanlı bir iç savaşa doğru gidiyor. Üstelik ekonomi de her an çökebilir. Tragedya sözcüğü tam uyuyor.
Her darbe kötüdür
Dikkatinizi çekmiştir. Türkiye Mısır’ı kendi iç politika süzgecinden geçiriyor. Yani askeri darbe karşısındaki tavırları iç politika belirliyor. Normaldir. Geride biri örtük dört başarılı ve sayısı bilinmeyen başarısız darbeler yatıyor.
Bu açıdan tüm siyasi ve toplumsal aktörlerin darbeye kayıtsız şartsız karşı çıkmaları çok sevindiricidir. Demokratikleşme sürecinde önemli bir aşamanın geçildiğine işarettir. Geleceğe umutla bakma nedenidir.
ResetDoc ve Bilgi Üniversitesi’nin düzenlediği İstanbul Seminerleri’ne daha önce değindim. 2012’de yaptığım konuşma Philosophy&Social Criticism dergisinde yayınlandı (vol. 39, 4/5, May 2013). Son paragrafı aşağıdadır.
Türkiye dersleri
“Türkiye deneyiminden başka müslüman toplumlar için ne gibi dersler çıkartabiliriz? Modernliğin uzun süren doğum sancılarını birinci elden izlemiş biri olarak, kısa dönemde pek iyimser değilim. Türkiye’den biri iyi diğeri kötü iki sonuç çıkartıyorum.
İyi olan, İslam ve modernlik arasında bir uyum umudunu yeşertmesidir. Kötü olan bu süreçte geri dönüşlerin yaşanması, yani ancak çok sayıda neslin sabırla mücadelesi sonucunda gerçekleşmesidir.
Çünkü, otoriter milli-devlet kalıplarını kırmak pek çok kişinin zannettiğinden çok daha zordur. Uzun dönem açısından geçici olsalar bile, değişime dirençleri yüksektir. Arap Baharı bu acılı sürecin sadece bir başlangıcıdır. Onlara iyi şanslar dilemeliyiz.”