Enflasyon neden yükseldi?
Çok somut gibi duran konularda bile uzmanlardan birbirine zıt açıklamalar gelmesi yaygın bir sorundur. Toplumsal bilimlerle sınırlı değildir. Muhtemel İstanbul depreminin yer bilimciler nezdinde yolaçtığı polemiği kanıt gösterebiliriz
Çok somut gibi duran konularda bile uzmanlardan birbirine zıt açıklamalar gelmesi yaygın bir sorundur. Toplumsal bilimlerle sınırlı değildir. Muhtemel İstanbul depreminin yer bilimciler nezdinde yolaçtığı polemiği kanıt gösterebiliriz.
Konu iktisat politikası olunca anlaşmazlıklar derinleşir. Çok sıradan bir olguyu, ‘tüketici enflasyonu’nu alalım. Normal olarak enflasyondaki artışı herkesin kabul etmesini beklersiniz. Yanılırsınız. Farklı alt endekslere bakan farklı tefsirlerle karşılaşırsınız.
Ölçme düzeyinde anlaşamayanlar doğal olarak analiz düzeyinde hiç anlaşamaz. Enflasyondaki yükseliş çok farklı neden ve süreçlere atfedilir. Hem sorumlular hem de çözüm önerileri farklılaşır.
2005 ortasından itibaren enflasyonun yönünü tekrar yukarı çevirmesi benzer bir süreci tetikledi. Mayıstaki türbülansa kadar yükselip yükselmediği konuşuldu. O günden bu yana yükselişin nedenleri tartışılıyor.
Arz mı, talep mi?
Piyasa ekonomilerinde arz ve talep kanunları çalışır. Bir mal ya da hizmetin fiyatındaki değişim o malın arzındaki ya da talebindeki değişimin sonucudur. Genellikle ikisi birden olur. Ama dikkatle bakınca birinin daha etkili olduğu görülür.
Enflasyon çok sayıda mal ve hizmetin fiyatlarındaki değişimdir. Dolayısı ile tüm ekonomiyi etkileyen arz ve talep koşulları tarafından belirlenir. Toplam arz ve talebin ayrıntılı analizini gerektirir.
Makro iktisatta arz-talep ayrımı “maliyetin ittiği enflasyon” ve “talebin çektiği enflasyon” diye kavramlaştırılır. Türüne göre enflasyonla mücadelede kullanılacak araçlar da farklılaşabilir.
İlkine “olumsuz arz şokları” da denir. Bunlar genellikle para politikasının kontrolü dışında gerçekleşir. Enerji ve diğer hammadde fiyatlarında, doğa koşullarında ve döviz kurunda olumsuz gelişmeler tipik arz şoklarıdır.
İkincisi ise, toplam nihai iç talebin ekonominin üretim kapasitesinin üstünde seyretmesi sonucu mal-hizmet piyasalarında oluşan talep fazlasını yansıtır. Tanımı gereği maliye ve para politikalarının esas sorumluluk alanını oluşturur.
Mutat suçlular
Merkez Bankası raporlarında enflasyondaki yükselişi “aynı anda farklı arz şoklarının çıkmasına” atfediyor. Beş suçlu saptıyor:
Petrol, işlenmemiş gıda ve altın fiyatları, tütün vergisi ve TL’nin değer kaybı. Her fırsatta enflasyondaki yükselişin “arz kaynaklı” olduğunu vurgulamaya özen gösteriyor.
Ya talep? Talep koşullarının hiç rolü yok mu? Merkez Bankası’na göre yok. İç talebin canlı ama enflasyondaki artışa katkısının kısıtlı olduğunu söylüyor. Kibarca para politikası enflasyondaki yükselişin sorumlusu değildir demeye getiriyor.
Tam analiz heyecanlandı, maalesef benim yerim bitti. Enflasyonun nedenleri ve dolayısı ile sorumlularını aramaya devam edeceğim.