Merkez’in işi zor
.
Merkez Bankası’nın ‘teslimsiz forward’ hamlesine rağmen faiz tartışmaları yeniden alevlendi. TCMB, piyasaların gidişatına göre 14 Aralık’ta son kararını verecek. Kurlarda yeni yüksekler görür müyüz? ‘Görmeyiz’ demek zor. Hareketli günler bizi bekliyor
ABD’de önümüzdeki haftaya ertelenen dava başta olmak üzere piyasalardaki gerilim ve bu gerilimin beraberinde getirdiği oynaklık hepimizin malumu. Dolar/TL kurunun 3.9830 ile yine bir rekor kırdığı haftayı geride bıraktık. Geçtiğimiz hafta; ha keza yüzde 14.34 getiri ile gösterge tahvil, 13.22 getiri ile 10 yıllık tahvil ve de 4.3401 ile sepet kur da yeni yüksek gördükleri bir hafta oldu.
Sepet kur bazında baktığımızda 11 Eylül’deki 3.7309’dan başlayan yükseliş geçtiğimiz hafta sonuna kadar adeta hiç soluk almadan yükseldi. Merkez Bankası ‘yolda’ bazı önlemler açıkladı. Rezerv opsiyon katsayılarını değiştirdi, piyasadan TL çekerken piyasalara dolar likiditesi sağladı.
Döviz kazandırıcı reeskont kredilerinde dolar için 3.70, euro için 4.38 ve pound için 4.80’e kuru sabitleyerek TL ile ödeme opsiyonu getirdi. TL uzlaşmalı “teslimsiz forward” işlemlerinin ihalelerini başlattı, 3.6 milyar dolarlık bir kur riskini üstlenmeyi kabul etti ve son olarak da bankalara sağladığı fonlamanın tamamını Geç Likidite Penceresi’nden (GLP) sağlayarak ağırlıklı fonlama faizini yüzde 12’den GLP seviyesi olan 12.25’e yükseltti. Zımni bir faiz artışı yaptı.
Yine faiz tartışması
Ancak tüm bu önlemler teker teker geldiği ve ABD’den önemli bir “oyun değiştirebilecek bir karar” beklendiği için çok da etkili olmadı. Hal böyle olunca da piyasada politika faizinde bir artışa gidilip gidilmeyeceği tartışması başladı. Bunun anlamlı bir sonuç vermeyeceğine geçtiğimiz hafta yayınlanan “Faiz artışı, vize problemini çözer mi?” başlıklı yazımda değinmiştim.
Bunlar TCMB tarafından alınan teknik önlemler idi, yeterli olmadılar. Ancak bu yetersizliğin içinde siyasilerin ve de danışmanlarının söylemleri de katkıları yok değildi.
Yatay seyir olabilir
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 17 Kasım’daki “Merkez Bankaları’nın bağımsızlığı var müdahale etmeyiniz. Eh tamam. Müdahale etmediğimiz için bu hale geliyor. Faizin sebep, enflasyonun netice olduğu kanaatindeyim. Bu konuda beni anlamayanlar er veya geç anlayacaklar” şeklindeki açıklamaları piyasalardaki gerilimi bir kez daha artırmıştı.
Geçtiğimiz hafta sonlarına doğru Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından gelen yorumlar, bu söylemden farklı bir tondaydı. Baş danışmanlardan Cemil Ertem’in “Merkez Bankası kur hedeflemesi değil enflasyon hedeflemesi yapıyor. Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığı sonsuzdur.... Merkez Bankası her adımı atmakta özgür, her an her şey olabilir... Merkez Bankası 14 Aralık’ta da gereğini yapacaktır” açıklamaları TCMB’den ‘ani bir faiz artışı gelebilir’ şeklinde yorumlandı ve açıklamanın yapıldığı geçtiğimiz Perşembe günü dolar/TL kuru 3.9009’a kadar geriledi. Ancak sonrasında gerek parite, gerekse de piyasada var olan gerilim nedeniyle yeniden yükseldi.
Bugünlerde TCMB’nin işi zor. Her kafadan bir ses çıkıyor. (Bu yazı da bir anlamda öyle) Bunlarla uğraşmak yerine; enflasyonla mücadele ve para politikası konusuna odaklanılmış olsaydı ve zamanında gerekli adımlar atılsaydı, bugün bunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktık.
Zerrab davası haftaya başlayacak. Bu davanın seyri netleşmeden piyasaların sakinleşmesini beklemek anlamlı değil. TCMB de benzer bir tavır sergileyerek faiz oranlarında adım atmayabilir.
Kurlarda yeni yüksekler görür müyüz, görmeyiz demek hayli zor. Ancak benim 3 hafta önce yazmış olduğum bu turda 3.9650-9750 seviyeleri test edilebilir tahmini 3.9830 ile “tamamlanmış” olabilir. Mahkemeyi yatay/dalgalı bir seyirde bekliyor olabiliriz.
Petrolün ateşi yükselir mi?