Küresel dalga sonrası TL değer kazanır mı?
.
ABD tahvillerinin yeniden düşüşe geçmesiyle TCMB’nin faiz artışı kararı, bu hafta kurda hissedilebilir. Piyasalar artık seçimle yatıp kalkacak
Erken Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim açıklamasını takip eden haftada hareketlilik doruktaydı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün aday olup olmayacağı, aday adaylığına karşı yapılan girişimler haftayı siyaset açısından daha da hareketli kıldı. Geçen hafta sonunda Gül, “geniş mutabakatın oluşmaması” nedeniyle aday olmayacağını açıkladı. Şimdi diğer adayların kimler olacağına odaklanılacak. Adayların netleşmesiyle birlikte politik cephedeki gelişmeler, özellikle kamuoyu yoklamalarının; 24 Haziran’a kadar piyasalardaki oynaklığı artıracağı hepimizin malumu.
Piyasaların bir gözü seçim sürecindeyken, diğer gözü de ECB ve TCMB’deydi. Draghi yeni pek fazla bir şey söylemedi. İçeride Para Politikası Kurulu geçtiğimiz hafta yapmış olduğu toplantıda, artık “zımni politika faizi” haline gelmiş olan ‘Geç Likidite Penceresi (GLP) faizini 75 baz puanlık artışla, yüzde 12.75’ten 13.50’ye yükseltti. Diğer faizleri aynen korudu. Açıklamada, “Enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir. İthalat fiyatlarındaki yükseliş söz konusu riskleri artırmıştır. Bu çerçevede Kurul, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla ölçülü bir parasal sıkılaştırma yapılmasına karar vermiştir” denilmiş. Mealen kurdaki artışların; fiyat artışları üzerindeki geçirgenliğine yer verilmiş olması, TCMB’nin kur artışları konusunda bir anlamda “hassas” olduğunu hatırlatıyor.
Senaryo tuttu ama...
Geçtiğimiz hafta başındaki yazımda 3. Senaryo olarak bu ihtimale yer vermiş ve “GLP’nin 75-100 baz puan ve hatta üzerinde artması: Piyasaların en çok seveceği senaryo olacaktır. Görece olarak hızlı bir şekilde 3.80-85 bandına kadar bile devam edebilecek bir düşüş yaşanabilir. Ancak kalıcı olmayacaktır” diye yazmıştım. Evet, sevdiler sevmesine ama kurda ve faiz cephesinde ilk anda çok önemli bir değişim olmadı. Bunda faiz artış kararının; ABD
10 yıllık tahvil getirilerinin yüzde 3.0360’lar ile 2 Ocak 2014’ten bu yana görülen en yüksek seviyeye çıkmasının ve Dolar Endeksi’nde (DXY) 91’lerin üzerine çıkılmasının önemli bir payı vardı. ABD tahvil getirilerinin yükseliyor olması, sadece bizim değil, diğer gelişen ülke para birimlerini ve piyasalarını olumsuz etkiledi. PPK kararının tam da bu karmaşaya denk gelmesi; TL üzerindeki pozitif etkisini azalttı, adeta dışarıdan gelen negatif dalgayı nötralize etti. Yine de... Faiz artışına rağmen TL’nin anlamlı bir değer kazancı yaşamamasının (Benim tahminlerime göre 3.80-3.85 bandının yolu açılacaktı) ardında PPK belirsizliğinin (Bir sonraki PPK 7 Haziran’da yapılacak) yerini “erken seçim belirsizliğine” bırakmasının önemli bir etkisi vardı. Artık Gül’ün adaylığı söz konusu olmasa da diğer adayların kimler olacağı, seçmen tercihlerini değiştirip değiştirmeyeceği henüz netleşmiş değil. Erken seçimin yarattığı belirsizlik artık daha fazla hissedilecek ve bir süre daha devam edeceğe de benziyor.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü tüm çalışanlara kutlu olsun...
ABD 10 yıllıklarda gerileme olur mu?