IMF’den yabancı yatırımcıya güvence mi?
Dünkü VATAN Gazetesi’nde IMF’nin, Merkez Bankası’nın (MB) rezervlerini artırması yönündeki talebiyle ilgili bir haber yayınlandı. Haberde söz konusu talebe Merkez Bankası’nın tepki gösterdiğine değinilmiş
Dünkü VATAN Gazetesi’nde IMF’nin, Merkez Bankası’nın (MB) rezervlerini artırması yönündeki talebiyle ilgili bir haber yayınlandı. Haberde söz konusu talebe Merkez Bankası’nın tepki gösterdiğine değinilmiş.
MB’nın tepkisi son derece yerinde. 2001 krizinden bu yana MB, bazen doğrudan müdahaleler bazen de günlük döviz alım ihaleleriyle rezervlerini artırma yoluna gitti. Şu andaki MB rezervi tarihi zirvesinde. Daha fazla rezerv artırma talebinin ardındaki mantık yabancı yatırımcıların kendilerini daha rahat hissedecekleri bir ortamın hazırlanması olabilir mi? Merkez bankalarının rezervleri, ülkenin borç servisinin yapılabilmesi, piyasalarda olumsuz gelişmeler ortaya çıktığında yapılacak acil ihtiyaçların ithalat ödemeleri, savaş ve finansal piyasalardaki krizlerin atlatılabilmesi için oluşturuluyor. Savaş ihtimalini tamamen bir tarafa bıraktığımızda, rezervlerin artık finansal krizlere karşı sigorta olma dışında pek bir fonksiyonu yok. Üstelik bu rezervi oluşturmanın ve taşımanın da ciddi bir maliyeti var.
MB’nin de belirttiği üzere satın alınacak dövizler karşılığında YTL verilmesi gerekir. Bu YTL’nin enflasyon üzerinde baskısını ortadan kaldırabilmek için açık piyasa işlemleriyle çekilmesi gerek. İşte tam bu noktada iş sarpa sarıyor. Zira MB aldığı dövizleri ABD veya AB tahvillerine yatırıyor, karşılığında çektiği paraya da YTL faizi ödüyor. YTL’ye ödenen reel faiz kadar MB’nın taşıma maliyeti, bir anlamda da zararı oluyor. (Bu maliyet bir başka deyişle döviz satanın ‘açık pozisyon kârı’). MB ideal noktayı bularak rezerv taşımaya çalışması anlaşılabilir. IMF’in bir rakam belirtmeden de olsa rezervlerin artırılmasını istemesi bile MB’nin işini zorlaştırıyor. MB piyasaya doğrudan müdahale ederek alım yaparsa; hem “arızi” olarak kurların yukarı çıkmasına, hem de geri çekilmesi gereken YTL miktarının artmasına neden olacaktır.
Diğer yandan yabancı yatırımcılar içinse bu müdahaleler; “iyi” seviyeden dolar satmak ve plase edilebilecek daha fazla YTL elde etmek anlamına geliyor. Böylelikle de rezervi daha da güçlenmiş bir MB’nin olduğu piyasadan, ’gerekirse’ daha rahat çıkılabilecek. Güçlü rezerv nedeniyle risk primi bir miktar azalsa da yüksek reel faiz nedeniyle bu yatırım halen daha kâr ettirecektir. Günlük alımlar yoluyla rezerv artırılmasında ise bu etki daha uzun vadeye yayılıyor. Sadece son iki günde 375 milyona ulaşan ve her gün yenileri çıkarılan YTL eurobond ihraçlarının mı, yoksa artan uluslararası piyasa risklerinin mi IMF’nin bu önerisinde payı olduğunu ileride anlayacağız.