‘Hedge’ edelim de peki ya maliyeti?
.
Döviz borcu olan şirketlere ‘hedge’ yani finansal riskten korunma zorunluluğu tartışılıyor. 1 milyon dolarlık işlem için 36 bin dolarlık maliyet çıkıyor karşımıza. Bunu herkes üstlenmek istemez. İflas riskini alır, bu parayı ödemez. Peki o zaman ne olacak?
Önce bireylerin döviz kredisi almaları yasaklandı, şimdi de sıra şirketlere mi geldi? Herhangi bir döviz geliri olmadan dövizle borç alan ve krizlerde mağdur olan kişileri gördükten sonra bu yasağın yerinde olduğu düşünülebilir. Ancak bu konuyu enine boyuna tartışmak da gerekiyor.
Neden döviz kredisi?
Her şeyden önce uzun vadeli sabit faizli TL kredisi temin etmek mümkün değil. Bu yüzden döviz geliri olsun olmasın şirketler dövizle borçlanıyor. TL faizlerinin yüksek olmasından dolayı da döviz kredisi almak cazip olabiliyor.
Döviz kredisi bir anlamda o şirketin, döviz üzerinden spekülasyon yapması anlamına geliyor. Şirketin temel varsayımı ilgili borç döneminde; döviz için ödeyeceği faiz ve o dönemdeki dövizin değer kaybının toplamının, ödeyeceği TL faizinden düşük olacağı yönünde.
Bir anlamda dövizde “pozisyon” alıyor. Evdeki hesap çarşıya uymayınca ilgili dönemde kurların hızla değer kaybetmesi şirketlerin sarsılmasına, hatta iflâs etmesine dahi yol açabiliyor. Şimdi bunun yasaklanması tartışılıyor. Bireyler için “evet” ancak şirketler için böylesi bir “yasaklama”nın çok da doğru olduğu kanaatinde değilim. Hele ki 5-7-10 yıllık uzun vadeli TL finansman bulunmasının zor olduğu bir ekonomik ortamda. Yasaklamak yerine bunun BDDK eliyle düzenlenmesi, döviz geliri olmayan şirketler için ayrılan “karşılık” oranlarının yükseltilerek bu kredilerin; piyasa şartları içinde denetim altına alınması sağlanabilir.
Muhtemel düzenlemeler arasında “zorunlu hedge” de seçenekler arasındaymış. “Zorunlu hedge”in geleceğini sanmam. Zira piyasa mantığıyla uyuşmayan bir düzenleme olur. Eğer böyle bir düzenleme yapılır, “hedge” doğru çalışmaz ve bunu yapan şirket bundan zarar görürse, zararı kim karşılayacak? Şirketler hedge yapmadıkları durumda zararlarını kendileri görecekler, belki de iflâs ederek en büyük cezayı çekeceklerdir. Ancak bunun devlet zoruyla yapılması durumunda zararı kim karşılayacak?
1 milyon dolarlık işleme 36 bin dolarlık fatura
İthalatçı veya döviz borcu ödeyecek bir şirket; 20 Haziran günü bu yazı yazıldığı sırada;
6 ay sonrası için forward işlemi yapacak olsaydı;
Cari spot kur: 3.5370 TL
Vade: 18 Aralık 2017
Forward: 3.7180 (Bu hesaplamada kullanılan dolar faizi yüzde 1.43, TL faizi yüzde 11.44)
Eğer aynı vadeye forward fiyatına (3.7180) denk gelen fiyattan (Strike Price) ‘call’ opsiyon alınacak olursa işlem yapıldığı anda yüzde 3.6 prim ödenmesi gerekir. (1 milyon dolarlık bir işlem için 36 bin dolar) 18 Aralık 2017’de dolar/TL kuru 3.7180’nin altında (Maliyetinizi göz ardı ettiğimizde) opsiyonunuzu kullanmaz, piyasadan alırsınız. Tersine piyasa kuru 3.7180’nin üzerindeyse opsiyonunuzu kullanır, böylelikle piyasadan daha ucuza döviz almış olursunuz.
Nedir, nasıl yapılır?
Önce “hedging” nedir ona bakalım. Piyasalardaki oynaklıklara karşın finansal risklerden korunma anlamına gelen, Türkçe’ye “finansal riskten korunma” olarak çevrilebilecek işlemlerin genel adıdır. Günümüzde artık onlarca yöntem, ürün ve piyasa ile riskten korunmak artık daha kolay. İhracatçısınız, malınızı ürettiniz, yurt dışına sattınız. İhracat bedeliniz üç ay sonra gelecek. Cari fiyatlarla kârlısınız. Ancak kurların yüzde 3-5 düşmesi durumunda zarar edeceksiniz. Bundan korunmak için ihracatınızı yaptığınız anda,
3 aylık “forward” işlemi yapabilirsiniz. “Forward” işlemi ileriki bir vade için cari kur ve faiz oranları üzerinden hesaplanan; ilerideki bir kur üzerinden bir anlaşma yapma işlemidir. Herhangi bir beklenti, tahmin içermez. Temel olarak cari kuru; sizin istediğiniz tarihe, cari faizlerle “taşıma” işlemidir. Benzer bir şekilde ithalatçılar veya döviz ile borç ödemesi olanlar da döviz kurunun artmasından endişe ettikleri durumda ileriki bir vadede döviz almak için bugünden “Forward” yapabilirler.
Forward işlemi yaptığınızda şirket ve banka, vade geldiğinde işlemi gerçekleştirmek zorundadır.
Eğer vade geldiğinde illâ ki işlemi yapmak istemiyorsunuz ancak kendinizi yine de olası artışlara (ithalatçı iseniz) karşı korumak için “alım opsiyonu” (Call Option) alabilirsiniz. Bunun için almayı düşündüğünüz kuru belirleyip bankadan böylesi bir korunma talep edebilirsiniz. Bu korumaya karşın banka da sizden bir prim talep edecektir. Vade geldiğinde belirlediğiniz kur piyasa fiyatından aşağıda kalmışsa opsiyonunuzu kullanarak dövizinizi piyasaya göre ucuza almış olursunuz. Eğer piyasa kurları sizin belirlediğiniz opsiyon fiyatının altında kalmışsa o zaman opsiyonunuzu kullanmazsınız. Bu durumda riskten korunmanın bedeli, alım opsiyonu için ödediğiniz prim kadar olacaktır. Benzer bir durum ihracatçılar için de geçerli.