Germeyin!
Bir tarafta hükümet, diğer yanda ana muhalefet partisi ortamı gerdikçe piyasalar daha fazla etkileniyor
Bir tarafta hükümet, diğer yanda ana muhalefet partisi ortamı gerdikçe piyasalar daha fazla etkileniyor. Erken seçim kararı piyasaları rahatlatacak derken, bu konuda bile uzlaşılamayacak şeklindeki görüntü değil rahatlatmak daha da fazla gerginlik yaratıyor. Piyasalar toparlanmaya her çalıştığında yeni bir gerginlik kaynağı bu çabaları sonuçsuz bırakıyor.
16 Mayıs’ta görev süresi sona erecek Cumhurbaşkanı Sezer’in görevine devam edip etmeyeceği bile tartışılıyor. Bu meclisin yeni cumhurbaşkanını seçme şansı artık kalmadığı bir ortamda Arınç, basın toplantısında kendisinin vekalet edeceğini açıklıyor. Tıpkı ilk tur öncesi 184 oyun yeterli olacağını söylediği ancak yetmediğinin anlaşılması gibi bu konuda da anayasa mahkemesine mi gidilecek?
Neden meclis başkanı gerekli istişareleri yapmadan kamuoyuna bu tarz açıklamalar yapıyor? Ardından da onun yarattığı gergin ortamı ya Şener ya da Babacan bir şekilde yumuşatmaya çalışıyor. Meclis başkanının açıklamasının ardından Şener “yeni cumhurbaşkanı seçilene kadar mevcut cumhurbaşkanının devam etmesi hükmü, duruma daha uygun düşüyor” şeklinde bir açıklama yaparak gerginliği azaltmaya çalışıyor.
Başbakanın; dünkü AKP grup toplantısında, Anayasa Mahkemesi’nin, iptal kararını “demokrasiye sıkılmış kurşun” diye nitelemesine; mahkeme cevap vermek zorunda kaldı. Yapılan açıklamada “...Mahkeme kararını verdikten sonra yapılan ‘hukukun katledildiği, demokrasiye kurşun sıkıldığı’ gibi açıklamalar amacını aşan ve kurumu hedef gösteren aynı sorumsuz davranışlar kapsamında değerlendirilmektedir” denildi.
Piyasaların ve aslına bakılırsa da Tandoğan’a ve Çağlayan’a gidenlerin de esas isteği bu tarz gerginliklerin bir an evvel sona ermesi, bilinçli olarak ’gerilim siyaseti’izlendiği izlenimi uyandıran bu tavrın daha uzlaşmacı bir şekle dönüşmesi.
Yaratılan gerilim ortamından siyasiler belki kişisel ya da siyasi çıkarlar elde edebilecekler. Ancak bunlardan Türkiye’nin kaybettiği ve de kaybedeceği kesin. Babacan’ın da söylediği gibi iç borçlanma faizlerindeki yüzde 1’lik (100 baz puan) yükselişin maliyetinin yıllık 2 milyar YTL olduğunu herkesin bilmesi şart. Herkesin üzerine düşen Türkiye’nin risk primini arttıracak eylem ve söylemlerden uzak durmak, toplumun gerçek refahı ve huzuru için hoşgörüyü ve uzlaşmayı benimsemektir. Buna hükümet, iktidar partisi, muhalefet partisi, ordu, halk... aklınıza kim geliyorsa taraftır ve de sorumludur.
Bu herkesin, ama istinasız herkesin ortak sorumluluğudur.