Faizi ne yükseltti?
.
1.300 TL’lik asgari ücret tartışılırken domino etkisi ortaya çıktı bile. İşveren artış yüzünden kredi talep edecek. Zaten piyasada TL sıkışıklığı var. Merkez piyasayı fonlamak zorunda kalacak. Bu hesapla faiz seçim öncesine döndü hatta geçti.
Seçimler bitti, icraat zamanı geldi. Tüm partilerin vaatleri arasında bulunan “asgari ücret rekabeti” tek parti iktidarı sonrasında hayata geçecek. Geçecek geçmesine de işveren tarafından tepki var. “Devlet karar veriyor da devlet mi ödüyor işçinin maaşını, biz ödüyoruz. Bu konuda bizim fikrimizi soran olmadı” diyorlar.
Emeğe saygımdan dolayı ben de onlara neden seçimden önce hiç seslerinin çıkmadığını sormak isterim. Zira tüm partiler asgari ücrete zam vaat ediyordu, en düşük rakamı veren iktidar oldu. Şanslılar...
Türkiye’de 13.1 milyon maaşlı çalışanın 1.3 milyonu kamuda görev alırken, yaklaşık 5.6 milyonu asgari ücret ile çalışıyor. Asgari ücretin net 1.300 TL’ye çıkması işveren tarafına 437 TL’lik işçi başına maliyet artışı demek. Normal şartlar altında bu da yaklaşık 25 milyarlık sadece asgari ücretli tarafından bir artış getirecek.
Hadi odaların açıkladığı 16 milyarı esas alalım. Bir de buna asgari ücrete yakın ücret alanların maaş artışları eklenince, bu rakamın 25-30 milyar TL’ye yaklaşması söz konusu. Bu rakam ya şirketlerin birikmiş mevduatlarından çıkacak ya da bankalara kredi talebi olarak döneceğinden bankacılık sektörünün TL talebini artıracaktır. Zaten TL kredilerinin, TL mevduatlarına oranı yüzde 145’leri aştığı bir ortamda bu ek kredi talebi ya mevduat faizlerine baskı yapacak ya da bankaların Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ndan (TCMB) fonlama taleplerini artıracaktır.
Halihazırda TCMB, bankacılık sistemine 93 milyar TL dolayında fonlama sağlıyor. Bu tutar Mayıs’ta 60 milyar dolayındaydı. O günlerden bu yana yaşanan döviz hareketi, bankaların mevduat zorunlu karşılıkları için verdikleri dövizi geri çekip yerine TL vermelerinin yanı sıra, günlük 50-60 milyonluk döviz satışını ödeyebilmek için 5 milyar doları aşan döviz için 15-18 milyar TL fonlama ihtiyacını doğurdu.
Bir de buna vergi ödemelerini eklenince, fonlama talebi 90 milyarın üzerine çıkmış durumda.
Bono piyasası iyimser havayı çabuk unuttu!
Tüm bu gelişmeleri az-çok göz önüne alan bono piyasası, Borsa’dan önce olumsuzluğu yaşamaya başladı. Seçim sonrasındaki iyimser havayı çabuk unutan tahvil getirileri, seçim öncesi seviyelerin dahi üzerine çıktı. Her ne kadar TCMB sağladığı fonlamanın ağırlıklı ortalamasını yüzde 9.03’lerden, 8.73’lere düşmüş olsa da bono yatırımcısının tedirginliği sürüyor. Bir süre daha da devam edeceğe benziyor.
Seçimden önceki gün yüzde 9.77 bileşik seviyesinden kapanan 10 yıllık tahvil getirisi önceki gün yüzde 9.95 seviyesinden kapattı. Dün bir miktar geri gelse de yükseliş ihtimali daha fazla. Sırada yüzde 10.18 bileşik seviyesi var. Burada bir durup bakılacaktır. Bono bileşik getirilerindeki yükselişi sadece asgari ücrete ve TCMB’nin artan fonlamasına bağlamak da hatalı. Aralık’ta Fed’den bir faiz artışı gelir, TCMB de Fed’i takip ederse, yandı gülüm keten helva. Bono yatırımcısı tedirgin olmasın da ne yapsın?
- Asgari ücretin 1.300 TL’ye çıkması işveren tarafına 437 TL’lik işçi başına maliyet artışı demek.
- Bu da yaklaşık 25 milyar liralık bir yük getirecek.
- Asgari ücrete yakın maaş alanların zamları eklenince maliyet 30 milyar liraya yaklaşacak.
- Ek kredi talebi mevduat faizine baskı yapacak, bankaların TCMB’den fonlama talebi artacak.
- Maliyet ya şirketlerin birikmiş mevduatlarından karşılanacak ya da bankalara kredi talebi olarak dönecek.