Şampiy10
Magazin
Gündem

Piyasa yeni başkan ile ralli yapacak mı?

ABD Başkanlık seçimleri bu haftaya yön verecek. Clinton Başkan olursa ‘rahatlama rallisi’ görülür. S&P’nin Türkiye’nin görünümünü yükseltmesi pozitif hava yaratabilir.

Yoğun bir haftayı geride bıraktık, daha yoğunu bizleri bekliyor. Cumhuriyet Gazetesi yazarlarının göz altına alınması (hafta sonunda tutuklanmaları) HDP eşbaşkanları ve milletvekillerinin tutuklanması, Diyarbakır’daki bombalı saldırı sonrasında piyasalarımıza da adeta bomba düştü. Dolar/TL kuru Cuma günü 1.1740’a kadar yükseldi, Borsa İstanbul 74.267 ile haftanın en düşüğüne çok yakın bir seviyeden kapandı.

ABD’de açıklanan Tarım Dışı İstihdam verisi 175 bin kişilik artış beklentisine karşın, 161 bin olarak açıklandı. Fed’in Aralık’ta faiz artıracağı beklentisinde değişikliğe yol açmayacak bir seviyede geldi. Piyasalarda Salı günü yapılacak ABD Başkanlık seçimi, bu verinin oldukça önüne geçtiğinden kısa sürede göz ardı edildi denebilir.

Türkiye için ne getirir?

Bu hafta ABD’de yapılacak Başkanlık seçimi dışarıda en önemli “gösterge” olacak. Hillary Clinton’ın seçilmesi piyasalarda kısa süreli bir “rahatlama rallisini” beraberinde getirecektir. Donald Trump ihtimaline karşı yaşanan “tedbir satışları” S&P 500 endeksini 200 günlük Basit Hareketli Ortalaması’na (BHO) kadar indirdi. Cuma günü 2.083’ten geçen 200 günlük BHO’ya kadar gerileyen S&P 500 haftayı 2.085 puandan kapattı. Clinton’ın seçilmesi S&P 500 endeksini 2.140 seviyelerine kadar çıkarabilir. Rallinin daha fazla devam edebilmesi Fed’in Aralık toplantısında alacağı kararlara bağlı olacaktır.

Ancak Trump’ın seçilmesi piyasalarda ciddi bir kırılmayı, sert satışları da beraberinde getirecektir. Yine S&P bazında bakıldığında ilk destek 2.001 gibi görünse de 1.835-70 bandı kısa zamanda resmin içine girecektir. Bu ihtimal orta-uzun vadede Türkiye için ne getirir, ne götürür kestirmek için bir süre için Trump’ı izlemek gerekecek. Ancak kısa vadede yurt dışındaki kırılma, bizim piyasalarımızı da olumsuz etkileyecektir. S&P’nin görünümümüzü “durağana” yükseltmesi de kurtaramayabilir.

Anketlerde 5 puan önde

Washington Post’un yayınladğı son ankete göre, Hillary Clinton yüzde 44’lük destek oranıyla Donald Trump’ın 5 puan önünde buluyor. Trump’ın oy desteği yüzde 39.

Görünümü neden yükseltti?

Kredi derecelendirme kuruluşu S&P; 15 Temmuz darbe girişiminin hemen sonrasında 20 Temmuz’da Türkiye’nin notunu BB+’dan BB’ye, görünümü de negatife indirmişti. Geçtiğimiz Cuma akşamı sürpriz bir karar ve zamanlama ile görünümü; negatiften durağana revize etti. Yapılan açıklamada; yeni Anayasa ile ilgili iç politik tartışmaların artması, barış sürecinin sona ermesi, Türkiye’nin güneyinde artan istikrarsızlık ve OHAL’in Ocak 2017’ye kadar devam edebileceği riskleri sıralanmış. Hükümet politikalarının kademeli olarak dış riskleri azaltmaya yeniden yoğunlaşmasının görünümün durağana çekilmesinin en önemli dayanağı olarak belirtilmiş. Beklenmedik bu haber, piyasalar kapandıktan sonra geldi. 3.1720’lerde olan dolar/TL kuru, haber sonrasında uluslararası piyasa da yüksek 3.15’li seviyelere geriledi. Piyasalara “pozitif sürpriz” olarak gelecek bu açıklama akıllara yukarıdaki soruyu getiriyor. Büyük ihtimalle, darbe girişimi sonrasında çok hızlı ve sert hareket eden S&P, darbe sonrasındaki hızlı toparlamayı es geçmemek, diğer derecelendirme kuruluşlarından çok geride kalmamak adına adım atmış olabilir. Türkiye ile resmi olarak “çalışmayan” S&P belki de işi resmi hale getirmek adına ılımlı bir yaklaşım sergilemek istemiş de olabilir. Piyasalara etkisinin kısa süreli olumlu yansıyacağını ancak bu etkinin günün ikinci yarısına kadar bile devam etmeyeceğini tahmin ediyorum.

Doları frenler mi?

Geçen haftaki yazımda dolar/TL için “Yeni zirve için ilk aday 3.1660 seviyesi. Bu seviyeye nasıl gelineceği önemli. Hareket hızlı olur ve bu seviye kısa sürede görülürse kalıcı olma ihtimali azalacaktır. Ardından bir düzeltme gelir. Yok yavaş, sindire sindire çıkılırsa bu durumda yeni zirve adayı 3.22 olacağa benziyor. Beklentim 3.1250 seviyesinin bu hafta korunması yönünde” diye yazmıştım.

3.1250 seviyesi Cuma günkü tutuklamalara kadar korundu. 3.1740’a yükseliş tek günde yaşandı. S&P’nin görünümü durağana yükseltmesi haftanın ilk 2 gününde düzeltmeyi cesaretlendirecek. Ancak bu düzeltmenin ABD Başkanlık seçimleri öncesinde 3.1200-50’nin altına kadar devam etmesi şimdilik zor görünüyor. Salı günü bu seviyelerde kapanır ve Clinton seçilirse düzeltme 3.0450-0750 bandına kadar devam edebilir. Trump seçilirse yeni zirveleri beraberinde getirecektir.

Brexit sert mi yumuşak mı?

İNGİLİZ Yüksek Mahkemesi’nin aldığı karar Başbakan Theresa May’in 50. Madde başvurusunu tehlikeye atmış olabilir. Mahkeme, May’in Avam Kamarası’nın onayı olmaksızın Brexit’i başlatamayacağına hükmetmiş. May, Brexit’i bir an evvel başlatmak isterken (“sert” Brexit), Brexit karşıtı olanlar bu boşanmanın “yumuşak” olmasını istiyorlar. May’in izleyeceği politika yeni bir erken seçimi bile gündeme getirebilecek. Bu da pound ve euro cephesindeki oynaklığı artıracak. Özellikle foreks piyasasında işlem yapanlar için bir yandan yarın yapılacak en geç Çarşamba sabahı neticelenecek olan ABD başkanlık seçimi ve Brexit cephesindeki gelişmeler nedeniyle en azından haftanın ilk 2 gününde dikkatli olmalarında fayda var.

BIST’te 77.250 önemli direnç

Borsa İstanbul uzun süredir korunmaya çalışılan 77.400 (+/- 250) hareketli ortalamalarının oldukça altında bir kapanış yaptı. Üstelik geride Cuma günü, Perşembe günkü kapanışı olan 76.681 ile 75.992 arasında bir boşluk bırakarak. S&P haberi bu boşluğun kapanmasına yardımcı olur mu? Bu mümkün ancak ben beklemiyorum. Clinton seçilirse ve S&P kararını da arkasına alırsa, piyasa bunu bugün-yarın kullanmaya çalışacaktır. Bu çaba için 77.250 önemli bir direnç. Bu düzeltme başarılı olamaz ve hele ki Trump seçilirse, ilk hedef 72.000 (Düz) olacaktır. Olası bir kur hareketi ile birlikte dolar bazında teknik olarak önemli olan 2.24 dolar seviyesi ile tutarlı olması da ilginç ve önemli bir seviye olması açısından bir yere not etmenizde fayda var.

Yazının devamı...

Ya bir de Fed faizi artırırsa?

Piyasalar bu hafta ABD Merkez Bankası’nın faiz toplantısına dikkat kesilecek. Fed’den sürpriz beklenmezken, ‘İyi ki de pas geçecek’ dedirtiyor. Dolarda da düzeltme olabilir.

Bu hafta piyasalar açısından en fazla beklenen 1-2 Kasım tarihlerinde yapılacak Fed Açık Piyasa Komite (FOMC) toplantısı olacak. Piyasaların beklentisi; keza benim de; bu hafta yapılacak toplantıda “pas geçilmesi” ve Aralık ayında 25 baz puanlık bir artış ile yılın kapanması... Piyasa katılımcılarının yüzde 70’inden biraz fazlası Aralık ayında bir faiz artışı geleceğini düşünüyor.

Haziran ayındaki toplantıda faiz artırması gerektiğine inanan biri olarak, geç olsa da hiç olmamasından evladır diyerek Aralık ayında ben de bir faiz artışı geleceğine inanlardanım.

Piyasada sadece beklentiler değil, fiyatlamalar da bu olasılığın yaklaştığını gösteriyor.

ABD 5, 10 ve 30 yıllık tahvil getirilerinin hepsi geçtiğimiz hafta itibariyle 200 günlük Basit Hareketli Ortalamaları’nın (BHO) üzerine çıktılar ve haftalık kapanışları ilgili BHO seviyelerinin oldukça üzerinde gerçekleşti.

Bu durum bizim de içinde bulunduğumuz gelişen ülkeler, evrenindeki fiyatlamaları olumsuz etkiliyor. Gelişen ülke paraları değer kaybederken, borsalardaki hisse fiyatları gerilerken gelişen ülke piyasaları endeksi 50 günlük BHO’nın altında haftayı kapattı) tahvil getirileri de yükseldi. 10 yıllık tahvil getirilerimiz de “çift haneye” çıkarak haftayı kapattı. Bileşik yüzde 9.98’den geçen 200 günlük BHO’nın üzerinde gerçekleşen 10.09’luk kapanış bu hafta için çok da iyi bir haber değil. Bu hafta dışarıda Fed’in yanı sıra içeride Ekim ayı enflasyon verileri de açıklanacak. Geçtiğimiz toplantıda “pas geçen” ancak enflasyon raporunun açıklandığı toplantıda sonuna yaklaşılsa da “sadeleştirmenin” sonuna gelindiğini ancak sona ermediğini söyleyen TCMB’nin elini rahatlatacak bir veri geleceğini beklemiyorum.

ABD verileri gelecek

Haftanın son gününde ABD’den Eylül ayı Tarım Dışı İstihdam (TDİ - NFP) verisi açıklanacak. Beklenti 175 bin kişilik bir istihdam yaratılması. 150 binin altında, 200 binin üzerinde bir veri gelmedikçe, piyasalarda bu veriye bağlı önemli bir fiyatlama olmayacaktır. Dışarıdaki finansal gelişmelerin yanı sıra içeride Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına denk gelen yeni bazı OHAL uygulamaları Resmi Gazete’de yayınlandı. Üniversitelerde YÖK’ün etkisinin azaltılacağı vaatlerine karşın, rektör seçimlerinin iptal edilmesi; avukatlarla görüşmelerin izlenebileceğine yönelik uygulamalar hem bugünkü ortamı hem de gelecekte daha demokratik bir ülkede yaşama hayallerine ket vuran gelişmeler olarak kayda geçecektir. Kısa vadede etkisi olmaz diyebileceğiniz bu ve benzeri uygulamaların, uzun vadede mutlaka olumsuz etkilerini hissedeceğiz.

*YAŞASIN CUMHURİYET

ABD tahvilleri takip edilmeli

Geçtiğimiz haftayı teknik olarak önemli olan yüzde 1.72 getiri seviyesinin üzerinde kalan ve 1.85’ten kapatan ABD 10 yıllık tahvil getirileri için yeni hedef yüzde 1.98 seviyesi. Hadi 2.00 diyelim... Yüzde 1.70’in altına yakın vadede (iki hafta içinde) inilmedikçe yön yukarı olacak. Sadece 10 yıllıklar için mi? 5 ve 30 yıllıklar için de yön yukarı. ABD tahvil getirilerinin yükselmesi, sadece bizim piyasalarımız üzerinde etkili olmayacak. Yurt dışında ihraç edilmiş eurobondların fiyatları düşerken (getirileri artarken), bankaların ve şirketlerin yurt dışından borçlanma maliyetleri artacaktır. Aralık’taki toplantıya da şurada ne kaldı? Gerekli hazırlıkları yapmak için çok da uzun bir süre değil.

Dolar geri çekilir mi?

PİYASA beklentileri bu hafta yapılacak Fed toplantısından bir faiz artışı gelmeyeceği yönünde. Buna rağmen dolar/TL kuru geçtiğimiz Cuma günü 3.1273 ile tarihi zirvesini “yeniledi”. Bu artışta birçok sebep var ancak bunların hepsini tek bir kelime altında toplayabiliriz: Belirsizlik. Teknik olarak 3.1250 önemli bir eşikti. Burası test edildi, kapanış bazında altında kalındı. Belki daha da önemlisi 3.2709’u test eden ve kendi tarihi zirvesini yenileyen sepet kurun 3.2590 ile 3.25’ün üzerinde kapanış yapmış olmasıydı. Yeniden 3.1250’lerin üzerine doğru bir atak gelmediği durumda (Euro/dolar paritesinin 1.0930’ün üzerinde 1.0984 ile haftayı kapatmış olması da destekleyecektir) dolar/TL’de 3.0925 ve hatta 3.0750 seviyelerine doğru kısa sürebilecek, cılız düzeltmeler görebiliriz. Kalıcı bir düzeltme için yapılanlardan çok daha farklı şeylerin gerektiği görülüyor. Hele ki “Varlık Barışı’ndan” da beklenen girişlerin olmayacağı varsayımı ile... Eğer Fed faiz artışı için Aralık

ayını beklemezse küresel piyasalar için sürpriz olacak (Fed’in yapmasını ben dahil kimse beklemiyor sanırım) bu hamle nedeniyle dolar/TL’de (ve de sepet kurda) yeni zirvelere hazır olun derim. Yeni zirve için ilk aday 3.1660. Bu seviyeye nasıl gelineceği önemli. Eğer hareket hızlı olur ve bu seviye kısa sürede görülecek olursa kalıcı olma ihtimali azalacaktır. Ardından bir düzeltme gelir. Yok yavaş, sindire sindire çıkılır ise bu durumda yeni zirve adayı 3.22 olacağa benziyor. Benim beklentim 3.1250’nin bu hafta korunması.

BIST’in kafası karışık

Fed’i adeta hiç mi hiç ka’ale almayan bir seyir izliyor Borsa İstanbul tarafı. Ağustos ortasından bu yana neredeyse yatay seyrini sürdüren BIST 100 endeksi için aşağıda 77.700 ilk, 77.250 seviyesi ikinci aşamada önemli olacak. Kur tarafındaki düzeltmeler BIST’e kısa süreli destek verse de bana göre BIST’in piyasalara ödemesi gereken bir “diyet” var. Faiz ve kur tarafı gelişmeler karşısında değer kaybederken, BIST tarafı inatla cari seviyelerini korumayı başardı.

Ne kadar devam edecek, doğrusunu isterseniz ben de merak ediyorum. Diğer gelişen ülke piyasalarından çok geride kalmış olabiliriz ancak sadece değerlendirmelere bakılarak bir kıyaslama yapmaktan öte faktörlerle bir arada yaşıyoruz. BIST 100’ün tüm bunları fiyatladığından çok emin değilim. Dolar bazında 2.60 doların üzerine (Cuma günkü kapanış 2.52) çıkılmadıkça kalıcı bir yükseliş için umutlu olmanın pek bir anlamı yok. Aşağıda 2.30 dolar seviyesi önemli bir destek olacak.

ABD seçimleri kritik

HILLARY Clinton’ın -mail skandalında yeni bir aşamaya geçildi. FBI’ın; başkan adayı Clinton’ın danışmanının eşinin bilgisayarında maillerinin bulması başkanlık yarışında dengeleri değiştirecek mi? Bu kadar kısa sürede bir sonuç alınamasa ve Clinton seçilse bile başkan olduktan sonra bu konu gündemdeki yerini koruyacak, piyasalarda gereksiz bir volatiliteye sebep olacağa benziyor. Hillary Clinton’ın görevden uzaklaştırılma tehdidi altında olacağı konuşuluyor.

Yazının devamı...

Piyasa neyi fiyatlar?

7 aydan sonra Para Politikası Kurulu (PPK) 20 Ekim’deki toplantısında faizleri sabit tuttu. Toplam 250 baz puana (yüzde 2.5) varan faiz indirimlerinden sonra ‘Durup bakalım’ dedi. Cumhurbaşkanının ekonomi baş danışmanlarının toplantı öncesindeki söylemleri, bu konudaki “ipucunu” vermişti. Danışmanların konuşmalarının öncesinde piyasa katılımcılarının ezici çoğunluğu; birkaç istisna dışında; 20 Ekim’de yapılacak toplantıda, üst bantta 25 baz puanlık bir indirim daha bekliyordu. Baş danışmanlar konuşunca birçoğu tahminlerini değiştirdi ve onlar da ‘Faiz indirimi olmayacak’ demeye başladılar. “Haklı” çıktılar.

İşin şakası bir yana Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) son yaptığı toplantıda aldığı kararın olası sonucunun toplantı öncesinde başdanışmanlar aracılığıyla “paylaşılmış” olması alınan kararın “ağırlığını” azaltmış durumda. Kararı PPK mı alıyor, yoksa baş danışmanlar mı alıyor sorusu ister istemez akıllara gelmiyor değil. Bu da faizler düşmese de Merkez Bankası ve PPK’nın kredibilitesini düşüren bir adım olarak hatırlanıyor, hatırlanacak.

Neden değer kaybetti?

15 Temmuz darbe girişimi sonrası Merkez Bankası’nın açıklamış olduğu “likidite tedbirlerinden” biri olan ‘Döviz getir, istediğin kadar TL borç al’ politikası da TCMB’nin uygulamakta olduğu para politikasının etkisini azaltan bir unsur oldu.

TL adeta “carry trade’ parası oldu. Ucuz faizle borçlanılan görece ‘stabil’ para biriminin, daha iyi getiri sağlayan para birimlerinin faizlerine yatırılması olarak tanımlanacak “carry trade” için TL, Merkez Bankası’nın uygulamalarından dolayı, gelişen ülke piyasalarında kullanılır oldu. Bu da TL’nin son zamanlarda yaşanan değer kaybındaki önemli unsurlardan biri. Her ne kadar TCMB bu arbitraj imkânını sınırlamaya çalışsa da bu konuda radikal adımlar atmadığı sürece limitler zorlanmaya devam edecek.

Geçtiğimiz hafta Türk Telekom’un Kamu ile “ortak sahibi” olan Oger Telekom’un faiz ödemeleri konusunda yaşadığı sıkıntı da bizim piyasalarımızı dolaylı olarak etkileyen sorunlardan biriydi. Her ne kadar Türkiye’yi “doğrudan” etkileyen bir sorun olmasa da bundan sonra yaşanabilecekler ve de finans piyasalarındaki algı itibarıyla önümüzdeki dönemde dikkate alınacak, yakından takip edilecek gelişmelerden bir olmaya aday.

Dolar için sepet kura dikkat edin

Önceki hafta Perşembe günü dolar/TL’nin 3.1130 tarihi düşük seviyeye geldiğini gördük. PPK’nın faizleri sabit tutmasıyla dolar/TL kuru 3.0520’ye geriledi ancak burada uzun süre kalamadı. “Çoklu sebepten” dolayı yeniden yükseldi. Türk halkının “travması” olan dolar/TL yükselirken, daha yakından izlenmesi gereken (parite etkisini arındırdığı için) sepet kurda görece yatay bir seyir izlendi ve 17-18 Ekim’de 2.2670’lere çıkılsa da uzun zamandan bu yana kritik olan 3.25 seviyesi korundu. Ve son 2 hafta da kapanış bu seviyenin altında gerçekleşti.

Dolar/TL kurundaki hareketler sizi heyecanlandırıyor olabilir. Gerçekte neler olup, olmadığını anlamak için sepet kura dikkat etmekte fayda var. Eğer sepet kurda 2.2550’nin üzerinde kapanış olursa işte o zaman ‘kurlar yükseliyor’ demek daha doğru olacaktır.

DXY’de yeni hedef 99.70

Doların; euro (% 57.6), yen (% 13.6), sterlin (% 11.9), Kanada Doları (% 9.1), İsveç Kronu (% 4.2) ve İsviçre Frangı’na (% 3.6) karşı değerini gösteren DXY endeksi için 97.50 seviyesi geçtiğimiz hafta için önemliydi. Ancak geçtiğimiz hafta bu seviye yukarı yönde geçildi. Bu hafta içinde bu seviyenin altına inilmezse 99.70-100.40 bandı yeni hedef olacaktır. Bu seviyelere doğru bir yükseliş olması ve euro/dolar paritesinde 1.0930’un altında kalınması durumunda küresel piyasalarda döviz kurlarında, varlık ve emtia fiyatlarında oynaklık daha da artacaktır.

BIST 100’de 78.150 kritik

Geçtiğimiz hafta başındaki yazımda “...78.400 yukarıda, 76.800 aşağıda önemli olacak. Bu seviyelerden herhangi biri aşağı/yukarı kırılmadığı sürece “hacıyatmaz” seanslar devam edeceğe benziyor” diye yazmıştım. 78.400 de yukarı kırıldı ve Moodys’in not indirimi sonrasında yaşanan boşluğu dahi kapatacak bir yükseliş ile 79.541 seviyesi görüldü. Bu, 23 Eylül’deki düşük seviyesi ile olan boşluğu kapatsa da kapanış bazındaki 79.756-79.541 arasındaki boşluğa yetmedi. Bu hafta içinde yaşanabilecek “zorlama” yükselişlerle bu boşluk “ite kaka” kapanabilir. Ancak gerek Musul, Kerkük ve Suriye’deki gerekse de küresel piyasalardaki gelişmeleri göz önüne aldığımızda BIST 100 için yukarı yönlü potansiyeli sınırlanmış görünüyor.

Yukarıda neresi olurdan çok aşağıya bakmakta fayda var. Bu durumda 78.150 seviyesi önemli. Bu seviyenin korunması durumunda zorlama da olsa yükseliş ihtimali korunacak. Ancak altına inilmesi durumunda önceki hafta belirtmiş olduğum 76.800 seviyesi ilk önemli hedef olacaktır. Bu seviyenin aşağı kırılması durumunda yeni düşüklerin önü açılacaktır.

Yazının devamı...

Merkez’in frene basması makul bir adım

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplam 250 baz puana (yüzde 2.5) varan faiz indirimlerinden sonra ‘Durup bakalım’ dedi ve faizleri sabit tuttu. Cumhurbaşkanının ekonomi baş danışmanlarının toplantı öncesindeki söylemleri, bu konudaki “ipucunu” vermişti. Danışmanların konuşmalarının öncesinde piyasa katılımcılarının ezici çoğunluğu; birkaç istisna dışında

20 Ekim’de yapılacak toplantıda, üst bantta 25 baz puanlık bir indirim daha bekliyordu. Politikacılardan gelen Merkez Bankası’nın faiz indirimlerinde “Cesur davranıyor” şeklindeki övgüleri de olası bir indirime destek veriyordu.

İvme kaybediyor

Hafta başındaki yazımda; “Benim tahminim hem üst, hem de alt bantta 25 baz puanlık bir indirime gidileceği yönünde. Doğrusunu isterseniz bu beklentimin ekonomik temelleri çok da sağlam değil. Aslında herhangi bir faiz indirimi olmaması gerektiğini düşünen taraftayım. Ancak illa Merkez Bankası faiz indirecek ve yüzde 8.25 olan üst bandı 25 baz puan indirerek yüzde 8’e düşürecekse, 7.25 olan alt bandı da 25 baz puan indirsin. 7.50 politika faizini de sabit bırakacak olursa yüzde 7.00-7.50-8.00 şeklinde müthiş bir simetri yakalanabilir. Bence bu fırsat kaçmaz..!” diye yazmıştım.

Bu “fırsat” bu toplantıda kaçmış görünüyor. Kuruş toplantısı sonrasında yapılan açıklamanın ilk cümleleri faiz indirimine halen daha imkan olabildiğini söyler nitelikte. “Son dönemde açıklanan veriler ve yılın üçüncü çeyreğine dair göstergeler iktisadi faaliyetin ivme kaybettiğine işaret etmektedir” denilerek ekonomideki yavaşlamanın göz ardı edilmediği hatırlatılıyor.

Ancak devamındaki, “Toplam talepteki yavaşlama çekirdek enflasyondaki kademeli düşüşü desteklemektedir. Bununla birlikte, döviz kuru ve diğer maliyet unsurlarındaki gelişmeler enflasyon görünümündeki iyileşmeyi sınırlamakta ve para politikasındaki temkinli duruşun korunmasını gerektirmektedir” cümleleriyle TL’deki değer kaybının yaratabileceği sorunlar yeniden gündeme alınmış durumda.

Oynaklığa dikkat etti

Bir anlamda dolar/TL kurunun yükselmesinin nihayetinde hem çekirdek hem de tüketici enflasyonuna yansımaları olacağı yeniden kabul gören bir görüş olmuş. Haksız da sayılmazlar aslında, izlenen “Döviz getir-TL likiditeyi al” politikasının yarattığı ek oynaklık devam ederken TL maliyetini daha da düşürerek bu sarmalı daha da fazla artırmak istememiş olabilirler.

Bu kararın Cumhurbaşkanı danışmanlarının açıklamalarından sonra alınması, yeniden bağımsızlık tartışmalarını gündeme getirecektir.

Diğer yandan PPK dünkü toplantıda bu söylemleri dikkate almayıp faiz indirimlerine devam etseydi bu sefer de “Ekonomide işler gerçekten kötü mü gidiyor da faiz indirimleri devam ediyor?” yorumları öne çıkacaktı. Musul, başkanlık tartışmaları ve devamında olası referandum/seçim tartışmalarının ortasında PPK’nın frene basması makul bir adım olarak görülebilir.

Yazının devamı...

8’inci indirim gelir mi?

Musul harekâtının akıbeti ülkemizin dış politikası için kritik olurken, finansal piyasalar açısından 20 Ekim’de Merkez Bankası’nın yapacağı PPK toplantısından çıkacak karar önemli olacak. Haftanın sorusu; ‘Simetri sağlanacak mı?’ olacak. Türkiye’nin bir yandan Azez-Cerablus hattında diğer yandan Musul’da harekâta dahil olması hem kısa vadedeki oynaklığın artmasına hem de orta vadede belirsizliğin artması nedeniyle piyasalar üzerinde etki yapacaktır.

Kısa vadede Suriye’deki hareketliliğin artması, geçtiğimiz hafta Devlet Bahçeli’nin çıkışıyla yeniden alevlenen Başkanlık tartışmaları ve Fed’in toplantı notlarından sonra Aralık’ta faiz artışı ihtimalini artırması piyasalarımızı ama özellikle de dolar/TL kurunu hareketlendirdi.

Küresel piyasalar açısından Fed’in toplantı tutanakları belirleyici oldu. Dolar Endeksi (DXY) geçen Salı günü teknik analiz açısından kritik olan 97.50 seviyesinin üzerine çıktı, Cuma günü 98.12 ile yeni yüksek görürken, 98.02’deki kapanışı ile 10 Mart’tan bu yana en yüksek seviyesinden kapandı. ABD devlet tahvili faizleri de geçtiğimiz hafta yükseldi.

ABD 30 yıllık devlet tahvili getirileri 11 Ocak’tan bu yana ilk kez geçtiğimiz Cuma günü yüzde 2.56 ile 2.51’deki 200 günlük Basit Hareketli Ortalaması’nın (BHO) üzerinde kapattı. Tüm bunlar piyasaların Kasım’da da sürpriz bir artışa olmazsa da Aralık’takine hazırlandıkları izlenimini uyandırıyor.

Simetriyi başaracak mı?

Merkez Bankası geçtiğimiz faiz indirimlerine “Sadeleştirme” adını verdi. Toplam 250 baz puanlık indirim gerçekleştirdi. Piyasa katılımcılarının ezici çoğunluğu 20 Ekim’de yapılacak toplantıda üst bantta 25 baz puanlık indirim daha bekliyor. Başbakan Binali Yıldırım, Merkez Bankası’na “cesur davranıyor” diyerek TCMB’ye faiz indirimleri konusundaki desteğini vermiş durumda. Diğer siyasiler de faiz indirimine devam eden Merkez Bankası Başkanı’nı takdir etmeye devam ediyor. TCMB bu hafta da 25 baz puanlık bir indirime gidebilir. Eylül ayı enflasyonu Merkez’i destekler nitelikte. Doğalgaza gelen yüzde 10’luk indirim de TCMB’nin elini güçlendiriyor. 3.11’e çıkan dolar/TL’nin yaratacağı kur geçişkenliği şimdilik göz ardı edilecek gibi...

Tahminim hem üst hem de alt bantta 25 baz puanlık indirime gidileceği yönünde. Doğrusunu isterseniz bu beklentimin ekonomik temelleri çok da sağlam değil. Aslında herhangi bir faiz indirimi olmaması gerektiğini düşünen taraftayım.

Ancak illâ Merkez Bankası faiz indirecek ve yüzde 8.25 olan üst bandı 25 baz puanla yüzde 8’e düşürecekse, 7.25 olan alt bandı da 25 baz puan indirsin. 7.50 politika faizini de sabit bırakacak olursa yüzde 7.00-7.50-8.00 şeklinde müthiş bir simetri yakalanabilir. Bence bu fırsat kaçmaz...

‘Hacıyatmaz’ borsa mı yapmışlar?

Darbe girişimi öncesi ve hemen sonrasındaki büyük hareketi çıkarırsak BIST 100 endeksi Mayıs’tan bu yana 79.500-74.500 arasında dalgalanıyor. Baktığınızda borsa pek de bir yere gitmiyor. Son zamanlarda 77 bin seviyesi eşik. İşin bir başka ilginç yanı TL bazındaki endekste Temmuz’dan bu yana 50 ve 200 günlük Basit Hareketli Ortalamalar birbirlerinden neredeyse hiç ayrılmıyor. Teknik analiz yapmaya başladığım 1990’lı yılların başından bu yana böylesi bir “vakaya” rastlamadım. TL bazındaki endeks yatay seyrediyor gibi görünse de dolar bazındaki BIST 100’deki düşüş 22 Eylül’deki 2.71 dolardan 2.51’e kadar geriledi. Dolar bazında “hacıyatmaz” durumu pek de gerçekçi değil. Bu hafta için 78.400 yukarıda, 76.800 aşağıda önemli olacak. Bu seviyelerden herhangi biri aşağı/yukarı kırılmadığı sürece “hacıyatmaz” seanslar devam edeceğe benziyor.

Euro/dolara dikkat!

Euro/dolar paritesi, bu haftanın indikatörü olacaktır. 1.0910-30 bandı bu haftanın kritik seviyesi. Bu seviyenin altına inilse de günlük bir kapanış olmazsa piyasalarda Kasım ayında bir faiz artışı gelmeyeceği beklentisi güçlenecek ve son günlerde yaşanan kayıpların bir kısmı geri alınabilecek. Ancak bu seviye aşağı yönde kırılacak ve günlük kapanışlar yaşanırsa 1.0725-75 bandına doğru yeni bir düşüş dalgası gelecek gibi görünüyor. 1.0930 korunması durumunda 1.1110-40 bandına doğru euronun değer kazandığını bunun da piyasalardaki gerginliği az da olsa düşüreceği beklenebilir.

Yazının devamı...

Piyasalar dışarıya mı içeriye mi odaklanır?

Piyasalar Fed’in faiz kararının Aralık’a kadar masada kalacağını fiyatlarken, gözler bu kez Musul harekatına çevrildi. Dolar/TL’de 3.07 aşılmadığı sürece 3.03 ve 3.00 test edilebilir.

Geçen hafta Cuma günü açıklanan ABD’deki Eylül Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisini beklemekle geçti. TDİ beklentilerin altında kaldı. Beklenti 170 bin kişilik artış iken, gerçekleşme 156 binde kaldı. Kritik olan ücret artışlarında yüzde 0.3 artış beklenirken artışın yüzde 0.2’de kalması oldu. Piyasalar açısından yeni bir pozisyon alınmasını gerektirecek bir veri olmadı, Kasım değilse de Aralık’ta 25 baz puanlık bir faiz artışı halen daha masada. Ancak büyük oranda fiyatlara girmeye başladığından dolayı; Aralık’a hayli yaklaşılmışken; önemli bir kırılma olma ihtimali azalıyor.

TCMB ara verebilir

Suriye denklemine bir de Musul harekatı ve devamında Başika kampı konusunda ısınan gündem eklendi. Irak’ın; Türkiye’nin Başika’dan çıkması konusunda konuyu BM’ye taşıması, tartışmaların dozunu daha da artırdı. Güneyimizde yaşananlar henüz bizim piyasalarımızca fiyatlanmadı. Yabancı yatırımcıların artan Türkiye riski içinde yapmış oldukları fiyatlamalar, Fed’in ertelenen faiz artışı ile süre giden “bedava para” politikası içinde şimdilik kaybolup gidiyor. Musul harekâtı başladıktan sonra yaşanacak gelişmeler daha fazla belirleyici olacak. Eylül ayı TÜFE’si yüzde 0.7’lik artış beklentisine karşın yüzde 0.18 çıktı. Merkez Bankası’nın düşüş beklentisini destekleyen bir düşüş oldu. 20 Ekim’de yapılacak toplantıda yeni bir faiz indirimi ihtimalini artırdığı düşünülen bir rakam geldi.

1-2 Kasım’da yapılacak Fed toplantısı öncesinde yeni bir indirim gelir mi? Bu kez şüphelerim var. “Önceden yüklemeli” yapılan indirimlere, o günkü piyasa koşullarına bakılarak da; ara verilebilir. “Önceden satın alınabilecek bir indirim beklentisine” şüpheyle bakmakta fayda var.

Sterlin şoku sürer mi?

Esasında piyasalarda iki buçuk baraj zaten TDİ verisinden önce yıkılmıştı. İlki İngiliz Sterlini... Cuma günü finansal piyasalarda artık “sıradan” bir durum haline gelen ve bu kez sterlinde yaşanan yeni bir “şişman parmak” (fat finger) veya “flash crash” olayıydı. Önceki hafta İngiliz Başbakanı Therasa May’in ‘Mart sonundan önce 50. maddeyi işletmiş olacağız’ açıklamasından sonra hafta içinde sterlin/dolar paritesinde kritik olan 1.2825 seviyesinin aşağı kırıldı. Değer kaybı hızlanırken, Cuma günü Uzakdoğu’daki bir trader’ın hatası mı, bir algoritmik alım satım robotunun hatası mı bilinmiyor ancak sebep her neyse, pound/dolar paritesi yüzde 6’yı aşan bir düşüşle 1.1964’e kadar geriledi. Teknik analiz açısından önemli bir başka seviye olan 1.2425 seviyelerine yakın dengelendi ve haftayı kapattı. Sterlinde piyasalar ‘Ölümü gördüler, sıtmaya razı olacaklar’ diye düşünüyorum. Kısa vadede yeniden 1.20’lerin altına inilmesini beklemiyorum. ‘Fat Finger’ sonrasında yaşanan hasarın toparlanacağını ve 1.2685’lere dek süren bir düzeltmenin geleceğini tahmin ediyorum. Bu hafta olmazsa da 1-2 haftaya bu seviye görülebilir.

Dolar/TL 3.00’ı test edecek mi?

Dolar/TL’de 3.0650 ilk, 3.0720 ikinci önemli direnç seviyeleri idi. 3.0658 test edildi, geçilemedi. Sonrasında 3.0343’e kadar bir düzeltme/düşüş yaşandı. 3.0720 aşılmadığı sürece, ilk aşamada 3.0300 /Düz) ve ardında 3.0080 seviyelerinin test edilmesi olasılığı artıyor. Euro/dolar paritesi için 1.1080-90 seviyesi kritik. Bu seviyenin altına inilmesi, hele ki 1.1030 seviyelerine kadar devam edebilecek bir “aşırı satım” durumu ortaya çıkacak olursa dolar/TL kurlarındaki düzeltme bir başka bahara kalır, 3.0750-3.0950 bandının test edilmesi olasılığı yeniden gündeme gelir. Bu arada Dolar Endeksi (DXY) geçtiğimiz Cuma günü teknik olarak önemli olan 96.91 seviyesini aşarak 97.1’i ziyaret etti. Haftalık kapanış 96.63’te oldu. Bu hafta içinde yeniden 97 seviyesinin üzerine çıkılırsa dolar/TL’deki aşağı yönlü potansiyel hayli azalacaktır.

Altın vuruş!

Yıkılan ikinci baraj, altın ve buçuk olan da gümüşte idi... Altının ons fiyatı; Fed endişeleri artmadan önce Salı günü ‘barajın altına’ indi. Bu düşüşte herhangi temel bir sebep yoktu. Mesele tamamen iki teknik sorundan kaynaklandı. İlki; altında (ve de gümüşte) yükseliş yönlü alınmış olan uzun pozisyonlar büyüktü. Altın fiyatları yukarı gitmeyince/gidemeyince düşüşlerdeki zarar durdurma seviyeleri, pozisyonların hızla boşaltılmasını getirdi. İkinicisi de 1.310 ons/dolar seviyesi teknik analiz açısından önemli bir destek idi. Bu seviye aşağı kırılınca stop loss emirleri devreye girdi ve Salı günü 1.267 ons/dolar seviyelerine inildi, kapanış 1.268’de idi. Sonraki günlerde satışlar hızlandı ve Cuma günü 1.241 seviyesine kadar gerileyen altının ons fiyatı haftayı 1.257 ons/dolar seviyesinden kapattı. Bu seviye 1.260.3 olan 200 günlük BHO seviyesinin altında. Bu hafta için 1.272-75 seviyesi ilk önemli direnç olacak. Bu seviye yukarı geçilecek olursa 1.290 seviyesine kadar bir “düzeltme” yaşanabilir. Bu seviyenin aşılması ilk denemede zor görünüyor.

Borsada boşluk kapanabilir

Moody’s açıklaması sonrası 3 bin puana kadar çıkan BIST 100’de oluşan boşluk Perşembe günü 79.756 ile 78.605 arasına kadar kapandı. Bu hafta geride kalan bu boşluğun kapanması için yeni çabaları görebiliriz. İlk aşamada 78.800 ardından da 79.350 seviyelerine doğru bir yükseliş çabası görebiliriz. Teknik olarak bu hamleler boşluğun kapanmasına yeterli olmuyor. Ancak yükseliş varken, birkaç “münferit” çaba ile geride kalan boşluk “tamamen” kapanabilir. Bu hamlelerin BİST’i yeni bir yükseliş trendine sokabilecek denli güçlü olabileceğini düşünmüyorum. Yeni bir “pozitif hikayeden” çok yazılabilecek pek çok negatif hikaye olasılığı halen daha masadayken... Aşağıda halen daha 77.100 önemli. Altında iki ardışık günlük kapanış, yükseliş çabalarının boşa çıkmasına sebep olacaktır.

Yazının devamı...

Sakinleşir miyiz?

Moody’s sonrası bizim oynaklığımız bize yetiyordu, bir de başımıza Deutsche Bank derdi çıktı. Geçtiğimiz haftaya Moody’s kararı ile başladık. Hafta sonunu biraz kararı anlamak, çokça da hamasi söylemleri dinleyerek geçirdikten sonra gelen fiyatlama çok ciddi bir düşüş şeklinde oldu ancak bir kırılma ya da çöküş demek mümkün değildi. Geçtiğimiz hafta başında yazdığım, değişik ortamlarda da belirttiğim üzere çoğunluğun kararın politik olduğu yorumuna katılmıyorum. Yüzde 30’luk kısmı politik olsa da yüzde 70’lik kısmının ekonomik olduğuna inanan taraftayım.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de hafta ortasında not kararını dikkate aldıklarını belirterek, “Moody’s’in, diğerlerinin kararlarına tepkimizi Türkiye’nin temellerini daha da sağlamlaştırarak koyacağız. Türkiye’nin eksikliklerini gidererek, temel yapısal sorunlarını çözerek cevap vereceğiz. Duygusal tepkiler olabilir ama önümüze bakacağız” diyerek daha sağduyulu bir yaklaşım sergiledi. Politikacılar değilse de “ekonomi ve mali politika yapıcılarımız” da bu yaklaşımı benimseyecek olurlarsa, sorunlarımızın daha kısa zamanda çözülebileceği umudumu korumaya devam edeceğim.

Deutsche Bank etkiler

Piyasalar Moody’s şokunu kısa zamanda üzerinden atmaya çabalarken denklemin içine şimdi de Deutche Bank (DB) girdi. Bankanın 2008 krizi öncesi ev kredilerine dayalı menkul kıymetler konusunda yanıltıcı bilgi verdiği iddiası ile ABD’de 14 milyar dolarlık bir ceza alabileceği konuşuluyordu. Bu cezanın bankanın sermaye yeterliliğine olumsuz yansıyacağı endişeleri nedeniyle bazı hedge fonların banka ile olan işlemlerini kapatıp, teminatlarını çekmeye başladıkları dedikodusu da eklenince hisse senetleri geçtiğimiz Cuma günü 10 euronun altına düşerek son 30 yılın en düşük seviyesine dek geriledi. Gün içinde gelen bir başka söylentiye göre ceza rakamı 5.4 milyar dolara inmiş.

Merkel’in hafta içinde Deutsche Bank’a yardımın söz konusu olmadığını açıklaması ile artan volatilite-oynaklık önümüzdeki günlerde de devam edeceğe benziyor.

Deustche Bank’ın yanı sıra ikinci büyük Alman bankası Commerzbank’ın da benzer bir “ateş altında” olması Avrupa piyasalarını zorluyor. Finansal piyasalardaki bu oynaklık, doğal olarak bize de sirayet ediyor.

Fed başkanlarının haftası

ABD’de Cuma günü Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi açıklanacak. Ağustos ayında 151 bin kişilik artış gösteren TDİ’ın Eylül’de 170 bin kişi artması bekleniyor. Bugün ayrıca ABD’de Arz Yönetimi Enstitüsü’nün (Institute of Supply Management-ISM) Eylül ayı Üretim Faaliyet endeksi açıklanacak. Geçtiğimiz ay 49.4’e düşen endeksin 50.3’e yükselmesi bekleniyor. Bu hafta boyunca Fed başkanlarının; Yellen hariç; çoğunluğu konuşmalar yapacak. Salı ve Çarşamba günleri ikişer, Cuma günü aralarında Fed Başkan Yardımcısı Stanley Fischer’in de bulunduğu 4 Fed başkanı konuşacak. Adeta ağzı olan konuşacak... Alın size hafta boyunca oynaklığın artması için bir sebep daha... 8 Fed başkanı konuşacak.

BIST’te önemli direnç seviyesi

Borsa İstanbul, Moody’s kararının hemen sonrasında oluşan 79.515 ile 76.952 arasındaki “boşluğu” 77.587’e kadar kapattı. Ancak Deutsche Bank haberleri sonrasında yeniden 77.076 ile 76.771 arasında geride bir “boşluk” bırakarak düştü. Cuma günlük/haftalık bazda 50 günlük Basit Hareketli Ortalamanın (BHO), günlük bazda 200 günlük BHO’nın da altında bir kapanış olması, önümüzdeki günlerde BIST 100 endeksindeki yükselişleri sınırlayıcı bir gelişme olarak karşımızda. Yükseliş çabaları, hep yeni satışlar nedeniyle boşa çıkıyor. BIST 100 endeksi için 76.900-77.100 bandı önemli. Bu seviyenin altında kalındıkça düşüş potansiyeli artacaktır. Üzerine çıkılsa dahi günlük kapanışlar bu seviyenin üzerinde olmadıkça yükselişler sınırlı olacaktır. Yükselişler yaşansa bile bu hafta için 78.900 önemli bir direnç olacaktır.

Eğer düşüşler hızlanacak olursa 75.800, 74.850 seviyeleri sırasıyla “destek” olacaktır. Ancak bu seviyelerin kırılması ihtimali önceki haftalara oranla yükseldiğinden dolayı bu seviyelerin kırılması durumunda 71.750 seviyesinin yeni hedef olabileceğini akılda bulundurmakta fayda var.

AB otobanından ayrılıyor muyuz?

Meclis’in yeni yasama yılının açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Artık bu oyunun sonuna geldik. 53 yıldır bizi kapıda bekletiyorlar. Türkiye ile veya Türkiyesiz yola devam seçimi kendilerine aittir” şeklindeki söylemi yeni bir dönemin habercisi mi? Ekonominin önündeki en önemli “hedef” olarak duran AB üyeliği de artık bir çıpa olmaktan çıkacak mı?

Umarım müzakerelerde her iki tarafında kendi politik tercihleri nedeniyle ayak sürüdüğü bir sürecin sonuna gelmiş olabiliriz.

Brexit oylaması sonrasında Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin en büyük destekçisi olan İngiltere’nin AB’den ayrılması sonrasında üyelik sürecinin daha da uzun sürmesi ihtimali artmıştı. İngiliz Başbakanı Theresa May, Brexit “boşanma sürecini” Mart sonundan önce başlatacaklarını açıkladı. Bu demektir ki AB’nin bu boşanma ile yoğun olarak uğraşacağı süreçte bizimle ilgilenmesi olasılığı da düşecektir.

AB üyeliği konusunda her zaman aynı görüşümü korumuştum: “AB üyesi olmak istemiyorum ancak AB kriterlerine sahip bir ülkede yaşamak istiyorum.” Eğer Cumhurbaşkanımız son resti çekerken benim görüşüme benzer bir söylem ile bu resti çekseydi, AB otobanından ayrılmakta bir sorun görmeyecektim. Ancak bu veya benzeri yeni bir politika oluşturmadan tek başından AB yolundan sapacak olur isek gireceğimiz yeni yolun “bir yere” varacağından henüz emin değilim. Önümüzdeki günlerde AB tartışmaları da piyasalarımız üzerinde yeni “yükler” getirecek, Moody’s’in kararı sonrasında toparlanmaya çalışan piyasalarımızdaki oynaklığı artıracaktır.

Yazının devamı...

Piyasa not indirimine nasıl tepki verecek?

İki günde ne değişti de not indi? Aslına bakarsanız değişen bir şey olmadı. Geçtiğimiz hafta ortasında Moodys’in analisti “Başarısız darbe girişiminin Türkiye ekonomisinde yarattığı şok etkisi büyük ölçüde bertaraf edildi ancak uzun vadeli riskler devam ediyor” dedi. Not kararının da 1 ay içinde verileceğini ekledi. Piyasalar not indirimi ihtimalinin azaldığını, inse bile önümüzde daha bir aylık zaman var diyerek adeta coştu. Bu açıklamadan 2 gün sonra Moody’s, Türkiye’nin yatırım yapılabilir notunu düşürdü.

İlk bakışta tutarlı görünmeyen bu yorum ve açıklamaları “kaynak” bazında değerlendirmek daha sağlıklı bir analize yardımcı olacaktır. İlk açıklama Moody’s analistine ayaküstü sorulan bir soruya verilen yanıttı. Aynı açıklamada uzun vadeli risklere de vurgu var ancak bu kısım göz ardı edildi.

İkincisi Moodys’in resmi açıklamasıydı ve not indirimine gerekçe olarak iki noktaya vurgu yapılıyordu. İlki “ülkenin yüksek dış borç gereksinimi ve bunun çevrilmesindeki risklerin artmasıydı.” Bu konu tüm derecelendirme şirketlerince sıkça dile getiriliyordu. İkincisi “Daha önceleri destekleyici olan özellikle büyüme, kurumsal dayanıklılık ve destekleyici kredibilite temellerindeki zayıflama” olarak açıklanmış. Baa3’ten Ba1’e indirilen notumuzun görünümü “durağan” olarak açıklanmış. “Durağan” görünümün; büyük ve esnek ekonomimiz, devam eden pozitif büyümemiz ve güçlü mali disiplinimiz ile not indirimine yol açan riskleri dengelediği vurgulanmış.

Yeni yol haritası şart

2013’te Erdoğan’ın ABD’ye gittiği gün gelen not artışının dayanağı olan güçlü ve sürdürülebilir büyüme ile mali performansın devam edeceği, yapısal reformları sürdürebilecek politik istikrarın süreceği varsayımlarının farklılaştığı belirtilerek yine Cumhurbaşkanı’nın ABD’de olduğu gün bir not indirimi geldi.

Derecelendirme kuruluşlarının kararlarında politik gelişmelerin de bir “ağırlığı” var. Ancak kararların tamamen politikaya alındığına inananlar cephesinde hiçbir zaman olmadım. Hem yapılan açıklamayı hem de içinde bulunduğumuz koşulları objektif olarak değerlendirmek zorundayız.

Hamasi bir tutumla “Umurumuzda olmaz” diyemeyiz. Notumuzun inmesine neden olan sebepleri, yeni dönem için kendimize yol haritası olarak belirlememiz gerekiyor. Nitekim not indirim haberinden sonra Başbakan Yardımcısı Şimşek, “Rating kuruluşlarına vereceğimiz en iyi cevap yapısal reformları daha da hızlandırmak, mali disiplini korumaktır” diyerek bu konuda ayağı yere basan bir söylemi tercih etti. Umarım bu konuda tüm hükümet ve politika yapıcılar benzer çizgiye gelirler.

5-6 yılımızı alır

Yatırım yapılabilir notunu kaybetmek, kazanmaya göre çok daha kolay. Notu kaybetmemiz için 3 yıl yeterli oldu. Ancak geri kazanmamız işler yolunda giderse normal şartlar altında 5-6 yılımızı alacaktır. Güney Kore gibi 1 yılda geri kazanabilme şansımız oldukça düşük ancak ev ödevlerimiz iyi ve hızlı yaparsak bu süreyi 3-4 yıla çekebiliriz. Şimşek’in çizgisi ülkenin çizgisi olursa bu konuda bir şansımız var. Ancak “Tankla, topla yapamadıklarını, notla yapıyorlar” söyleminde ısrarcı olursak rasyonel politikaları hayata geçirmemiz hem zaman alacak hem de zor olacaktır.

Borsa boşluğu kapatacak

Moody’s analistinin yanıtından en fazla istifade eden Borsa İstanbul oldu. Açıklama sonrasında Perşembe günü “boşluklu bir açılış ile 78.781’den güne başlayan BIST 100 endeksi, günü 79.795 ile günün en yükseğine çok yakın bir seviyeden kapattı. BIST 100 endeksi Cuma gününü 79.756 ile (Doji-açıldığı seviyeye yakın kapanış) Moodys’in olası not indirimini ürkek bir şekilde beklercesine günü kapattı. Korktuğu da başına geldi ve not indi. İlk aşamada Çarşamba-Perşembe günleri arasında geride bıraktığı 77.915 ile 78.781 arasındaki boşluk kapanacaktır. Bu boşluğun kapanması sorun değil, zaten şu veya bu sebeple kapanacaktı. Asıl mesele 77.100 (77 bin düz de diyebilirsiniz) seviyesinin aşağı kırılıp, kırılmayacağı. Bu seviye aşağı yönde kırılacak olur ise teknik olarak çok önemli gelişmeler piyasaları bekliyor olacak.

En fazla 3 milyar dolarlık çıkış olur

Moody’s’in not indirimi sonrasında tahvil, eurobond, sendikasyon kredileri ve yurt dışı kaynaklı kredilerin genel tanımı olarak kullanılan “kredi pazarında” maliyet artacaktır. Nitekim bankalarımızın aldığı son sendikasyon kredilerinden başlayarak sağladığımız yurt dışı finansman maliyetleri artacaktır. Türkiye’ye tanınan kredi limitleri de azalacak hem miktar hem de maliyet baskısı altında kalacağız. Ancak piyasalarda konuşulduğu gibi not indi diye 8-10 milyar dolarlık “zorunlu satış” olmasını beklemiyorum.

Zira önce Nisan-Mayıs aylarında Fed’den kaynaklı gelişen ülkeleri endişelendiren gelişmeler sırasında fonlar Türkiye risklerini bir miktar azalttı.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında da önemli bir satış geldi ve uzun yıllardır Türkiye riski taşıyan “eski dostlar” da Türkiye pozisyonlarını azalttı. Geriye 2-3 milyar dolarlık bir kısmı kalmıştır. Bu rakamın kısa vadede hemen satıp, çıkması zor olacaktır. Bir de böylesi günleri bekleyen “akbaba fonlar” var ki onlardan gelebilecek alışlar ile tepki ilk aşamada sınırlı olacaktır.

Doların ateşi yükselir mi?

Hemen herkesin not kararı sonrasında dolar ne olacak dediğini duyuyorum, kulaklarım çınlıyor... Kurban bayramı öncesi görülen 2.9350-75’in önümüzdeki aylar için en düşük seviyeler olacağına dair yorumlarıma itirazlar gelmişti. Moody’s sonrasında korkarım itirazlar azalacaktır. 2.9750-2.9830 bandı önemli bir direnç. Not kararı sonrasında 2.9670’lere gelindikten sonra bu seviyelerin test edilmesi çok da şaşırtıcı olmayacak. Ancak aşılacak olursa 3.0050 ve ardından 3.0250 gibi önemli eşiklerin test edilmesi olasılığı artacak.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.