Şampiy10
Magazin
Gündem

Yen’de ilk hedef 114.5 sonra da 110 seviyeleri

Cuma günü AB piyasası iyi açıldı ancak seans sonuna doğru satıcılar çoğalınca direnç kırıldı. Hem Amerika, hem de Brezilya borsaları dip seviyelerine yakın yerlerden kapandı. Bu gelişme, bugün başlayacak yeni hafta için tahminlerin kötümser olmasına neden oluyor

Financial Times’ın bile sayfa ayırdığı “carry trade”lerin ‘para pınarı’ Japonya’da faiz artışı uzun vade için iyi bir sinyal olmayabilir. Ama kısa vadede kâr realizasyonu için sebep arayanlar yine de “tetik” görevi gördü.

Önce Çin ve ardından da domino etkisi...

Yen dolar karşısında faiz kararının açıklandığı 21 Şubat’tan sonra kısa bir süre 121.50’ye geldi, o gün bugündür yükseliyor. Cuma günü 116.80 seviyesinden kapanan yen 7 işgününde yüzde 3.5 değer kazanmış durumda. 120 seviyelerine kadar bir düzeltme olsa da ilk hedef 114.50 ardından da 110 seviyeleri.

Daha sürer mi?
Yenin değer kazanmasının ardında kapanan ‘carry trade’ pozisyonlarının olduğu anlaşılıyor. Her ne kadar diğer sebepler öne sürülse de, pozisyon kapatmak için yene olan talep yenin değerini yükseltiyor. Yen pozisyonlarını kapatmak için hisse, bono ve emtia pozisyonlarından çıkmaları bu piyasaları düşürüyor. Bu da ‘kartopu’ etkisi yaratıyor.

Geçtiğimiz Cuma günü Dow Jones endeksinde (DJIA) açılıştaki düşüşe karşı direnç de son yirmi dakikadaki 50 puanlık hızlı satış karşısında kırılmış. Kapanış seviyesi günün en düşük seviyelerine oldukça yakın. Benzer durum Brezilya borsası Bovespa için de geçerli.

Tüm emtialar da düşüşten nasibini aldı. Özellikle altın. Altının onsu sadece Cuma 665 dolardan 640 dolara geriledi ki bir günde yüzde 3.75’lik düşüş.

DJIA’da 12.000 seviyelerinde hem teknik hem de psikolojik bir destek var. Benzer durum 1.370 S&P endeksi içinde söz konusu. Bu seviyelerin kısa süreli de olsa test edilebilir ancak bu seviyelerde ‘dipten alalım’ diyenlerin muhtemel alımlarıyla düşüş durabilir. DJIA’da büyük ihtimalle 12.000 seviyeleri tutacaktır ve buradan 12.500 seviyelerine kadar bir “düzeltme” yaşanabilir. Ancak bu düzeltmelere kanıp da pozisyon almamakta fayda var. Zira artık her çıkış yeni bir satış fırsatı olarak görülecek.

Bizde durum ne olur?
Cuma günü enflasyon rakamları açıklanmadan önce, ISO endeksinin de “gazıyla” hem borsada hem de bono da alımlar yapıldı. Enflasyon rakamlarının gıda ve sigara zamlarının etkisiyle beklentilerin üzerinde gelmesi, fiyatlara tam olarak yansımadan piyasalar kapandı. Bugünkü piyasaların açılışında hem ABD endekslerinin hem de enflasyonun etkisiyle yeni satışlar gelebilir.

Sert satışlar gelirse İMKB’de 39,410 seviyesi ziyaret edilebilir. Benzer şekilde hazır Salı günü ihale var, nasılsa piyasalar “limoni” diyenlerin satışlarıyla gösterge bonolarda da 20.20 bileşik seviyelerine gelinebilir (böylelikle 20.20-20.09 arasındaki gap kapanabilir).

Yine de piyasalarda bu hafta; ‘bir durup düşenelim, aslında bu kadar da düşmeye gerek yokmuş’ denileceği bir hafta olabilir. Sadece bizim piyasalarımızda değil, tüm global piyasalarda.

Dünya piyasaları biraz sakinleşir, enflasyon endişelerine rağmen (bu arada Şubat ayının son haftasında gelen petrol zamlarının etkisi Mart’a yansıyacaktır) Salı günkü ihalelere “iyi” talep gelir ise hafta sonu kapanışları, hafta başına göre daha yüksek olacaktır.

Dikkat trend farklı!
Hemen hemen tüm piyasa katılımcıları, bunu geçtiğimiz üç-dört yıldaki Şubat-Mart aylarındaki kâr realizasyonlarına benzetecektir. Nasılsa yıl sonlarına doğru piyasalar yeniden coşacak denilecektir.

Bu yılın diğerlerinden çok önemli bir farkı var! Hem tüm ülke paraların faizleri, geçtiğimiz yılların hepsinden yüksek, hem de yüksek fonalama faizlerine karşın elde edilebilecek yüksek getiri imkânı çok daha sınırlı!

Yazının devamı...

Toparlanmalar satış fırsatıdır

Son üç dört yıla bakıldığında yılın ilk çeyreklerinde kâr realizasyonlarının yaşandığını gözleniyor. Bu yıl da pek farklı olmadı. Zamanlama yılın ilk üç ayı içinde değişebiliyor. Ancak seyir birbirine benziyor. Global likiditenin etkisiyle, neredeyse ‘bileşik kaplar’ gibi birbirine bağlı borsaların birindeki “fahiş” bir satış diğerlerini de doğrudan etkiliyor. Yen faizlerinin artması, “carry trade”lerin basının diline düşmesi, kârların artık realize edilmesi gerektiğini hatırlattı büyük hedge fonlara...

ABD Dow Jones Endeksi (DJI) 19 Temmuz’da 10,676 dip seviyesinden, 20 Şubat günü 12,795 ile zirve noktasına ulaşmış. 147 iş günü süren bu süreçteki kazanç yüzde 19.85. Yıllık faizlerin yüzde 5.25 seviyesinde olduğu dolar piyasalarında, neredeyse yarı yılda bir yıllık faizin dört katı bir getiri. Gelişmiş ülke piyasalarında bu getiriler elde edilmişse gelişmekte olan piyasaları varın siz düşünün.

Böylesi bir getiriyi kaybetmekten korkanlar, Çin’de “çatapat patlayınca” can havliyle satışa başladılar ve hemen herkes benzer korkuları taşıdığından ve kimse de dalganın karşısında dur(a)madığından işler buraya geldi... Olan biten bundan ibaret, yükselişin olduğu gibi (!) düşüşün de iç sebeplerden kaynaklanmadığını belirtmek gerek.

Normal şartlar altında dün, piyasaların salvoyu atlatması bekleniyordu. Hatta öğlene kadar piyasalardaki hareketler sınırlı, daha çok ‘yara sarıcı’ tarzdaydı. Ancak hem Uzakdoğu hem de Avrupa borsalarındaki satışların sürmesi, olayın boyutlarının büyüdüğünü gösterdi. Öyle görünüyor ki piyasaların anahtarı uzakdoğu olacak. Amerika’da da DJI güne 200 puanlık kayıpla başladı ancak daha sonra kaybını 25 puana kadar düşürdü. Ancak artık toparlanmaların yeni bir yükseliş trendinden çok, yeni kâr realizasyonları için fırsat olarak değerlendirileceğini hatırlamakta fayda var. Dünya borsalarında kan kaybı sürerse İMKB’de 38.450, 38.100 ya da 37.800 seviyelerine kadar düşüş sürebilir.

Yazının devamı...

Pozisyonlar boşaltılıyor mu?

Son haftalarda uluslararası basında da tartışılmaya başlayan ve endişelerin arttığı belirtilen; Japon yenine dayalı “carry trade” ler ile taşınan pozisyonlar boşaltılıyor mu ?

Henüz net bir şey söylemek zor. Ancak bir kısmının boşaltılmaya başlandığının, dünkü dolar/yen hareketinden anlamak mümkün. Yenin 120.75’ten 118.70’e kadar değer kazanmasından yene olan talep izlenebiliyor.

Özellikle geçen yılın Haziran ayından bu yana yükselen piyasalarda, bir türlü gel(e)meyen kâr realizasyonları sonunda başlamış görünüyor.

Çin borsası; dün 3049,77 ile yeni zirve görmesinin hemen ardından, kapanışta yüzde 8.84’lük bir düşüş kaydetti. Çin borsasının son on yıldaki bu en büyük düşüşünde, borsadaki değer kaybının 140 milyar dolara ulaştığı hesaplanmış. Sebep olarak da Çin hükümetinin, borsada ’haksız kazanç sağlayanlara’karşı uygulayacağı yaptırımlarla ilgili söylentiler gösteriliyor. Diğer bir sebep de Çin’deki atıl kapasitenin çok arttığına ve bunun da Çin’de bir durgunluk sebebi olacağından borsadaki getirilerin düşeceği öne sürülüyor. (Bir gün de mi olacaktı ?)

Yukarıdakiler Çin için, Çin de dünya piyasaları için aslında bahane ! Tüm piyasalarda uzun zamandır taşınmakta olan pozisyonlardaki kârların realize edilmesi, cebe konması için bir sebep aranıyordu. Japon Merkez Bankası’ndan da piyasaları rahatsız edecek bir yorum gelmeyince, başka sebepler devreye girdi. Geçen yıl yüzde 130, bu yıl başından da yüzde 30 getiri sağlayan Çin borsasında şu veya bu sebeple bir kâr realizasyonun başlaması normal karşılanmalı. Hiç bir kâr realizasyonu da sakin ve barışçıl olmaz, daha ziyade ortalığı ’kan götürür.’Nitekim dün Çin’de başlayan ve bizim de dahil olduğumuz tüm borsalarda yüzde1-5 arası kayıplar yaşandı.

Para birimleri değer kaybetti. Bono fiyatları gerilerken faizleri de arttı.

İçerde dolar kurları 1.3850’den 1.4115’lere kadar yükselirken, bono faizleri de bileşik yüzde 19.73’lere kadar yükseldi.

IMKB’de geçen hafta İş Bankası hisse senedinde yaşanan satışlar da bu kâr realizasyonun bir parçası. Bir gün ara verdikten sonra gelen satışlar da devamı niteliğinde.

Dünkü hareketler oldukça hızlıydı ve içinde ciddi ’korku-panik “ barındırıyordu. Bu nedenle de aşırı fiyat düşüşleri sırasında hem hisselerde hem de bono faizlerinde boşluklar (gap) oluştu. Önümüzdeki günlerde ortalık biraz yatıştığında bu ’boşluk’lar kapanacak, ancak yeni kâr satışları devreye girecektir.

Dolar YTL kurlarında 1.4125’in üzerine geçilir ise; sırasıyla 1.42, 1.4285-1.4350 seviyleri denenebilir. Yenin değer kaybetmeye devam etmesi, ek pozisyonların kapatılması, bizim gibi piyasalardan likidite çekilmesi anlamına da gelebileceği akılda tutulmalı.

Borsada Pazartesi ile dün arasında 43,605-43,179 arasındaki ’boşluk’önümüzdeki bir hafta-on günlük sürede kapanabilir. Eğer satışlar bugün de sürer ise 40,480 seviyelerine kadar inilebilir.

Bu seviye ’boşluk’kapandıktan sonra da görülebilir. Ya da önce ’boşluk’kapanır ardından bu seviye görülebilir. Zaman gösterecek...

Yazının devamı...

Kimse tekere çomak sokmuyor

Piyasadaki çözülme herkesi bozacağından, kimse ’tekere çomak sokmuyor.’ BOJ kararı öncesi tartışılmaya başlayan carry trade’ler artmasa da varolan seyrinde devam edecek gibi. Artık yenin paritesi önem kazanacak. Beklenti ise yenin değer kaybetmesi yönünde.

Geçen haftanın önemli piyasa olayları; Japon Merkez Bankası’nın (BOJ) yüzde 0.25’lik (25 baz puan) faiz artışı, ABD’deki enflasyon verileriyle borsadaki blok İş Bankası satışı ve TAV’ın işlem görmeye başlaması olarak özetlenebilir. Bu arada bonolardaki bileşik yüzde 18.68 dip seviyesinin ve dolar/YTL kurlarında da 1.3850’nin altındaki günlük kapanışları unutmamak gerek.

Global piyasalardaki yukarı yönlü hareketler de dikkat çekiciydi. Her ne kadar ABD hisse piyasalarında yorgunluk ve kâr realizasyonu emareleri görülse de, emtia piyasalarında özellikle bakır, mısır, petrol ve altında ciddi yükselişler oldu. Türk piyasaları için pek de iyi bir haber değil!

BOJ’un faiz kararı öncesinde, piyasalar yüzde yüzde 50-50 durumundaydılar. Karar artış olarak açıklandığında yenin 117 seviyelerine kadar değer kazanması beklenirken 119.40’lara kadar yükseldi, haftayı 121’in üzerinde kapattı. BOJ’dan bundan sonraki altı ayda pek hareket beklenmiyor. Gözler enflasyon rakamı sonrasında yeniden FED’e dönecek.

Aslında piyasalarda faiz artışları pek de ciddiye alınmıyor, piyasalarda pek etkili olmuyor. “Faiz artışlarının ardında ekonomiyi yavaşlatmaktan çok, ‘normalleştirme’ çabaları yatıyor” şeklinde bir yorumla herkes ‘işine bakıyor’, trendini izliyor. Nereye kadar? Herhalde yılın ikinci yarısında FED’in muhtemel bir faiz artış sinyaline kadar böyle sürecek görünüyor.

Piyasalardaki bir “çözülme” herkesi bozacağından, kimse ‘tekere çomak sokmuyor.’ BOJ kararı öncesi tartışılmaya başlayan ‘carry trade’ler artmasa da varolan seyrinde devam edecek gibi görünüyor.

Artık yenin faizinden çok paritesi önem kazanacak. Önümüzdeki dönemde beklenti, yenin değer kaybetmesi yönünde. Yen/dolar paritesi karşısında 122.35-70’i aşar ise önce 124.60 ardından da 128.70’lere kadar değer kaybedebilir. Eğer 122.70 tutar ancak bu arada euro/yen paritesinde 160’ların üzerine geçilir ise, bu durumda euro da dolar karşısındaki 1.3175 seviyesini aşıp 1.33’lere doğru yükselebilir.

Yenin değer kaybetmesinin; global piyasalardaki kullanılabilir likiditenin daralması anlamına geldiğini hatırda bulundurmakta fayda var.

Yazının devamı...

Esas sürpriz ABD enflasyonu!

Dün Japon Merkez bankası faizleri yüzde 0.25 (25 baz puan) arttırdı. Hem de 9 üyeden 8’inin oyu ile... Gelişmelere bakarak ileride “kademeli” olarak arttırabileceğinin sinyali piyasalarca pek fazla ciddiye alınmasa da (şimdilik), dünkü piyasalarda ABD tüketici enflasyonunun beklentilerin üzerinde çıkması esas tedirginlik konusuydu.

Japon yeninin faizlerindeki artışla ’ “carry trade” olarak anılan işlemlerin sonuna yaklaşıldı mı?’sorusu daha da sık sorulmaya başlanacak.

Nedir bu “carry trade” denilen işlemler?

Basit olarak geçen yıl 20 Kasım’da yen paritesinin 118 olduğu bir zaman; 1 milyon dolar karşılığı yeni yüzde 0.25’ten borçlanıp, bu parayı dolara çevirdiğimizi varsayalım. Bu doları eğer yüzde 5.25’ten ABD piyasalarında 91 günlüğüne, 19 Şubat’a kadar yatırmış olsak, elimize 1.013.271 dolar geçecekti. Borç aldığımız yenleri ödemek için elimizdeki dolarları dolar/yen paritesinin 120 olduğu bir anda da satmış olsaydık, gerekli yeni almak için 983.948 dolar ödeyecektik. Aradaki 29.323 dolar da bizim kârımız olacaktı. Yani 91 gün için yüzde 2.93’lük bir kâr.

İkinci alternatifte; yine aynı tarihlerde yen borçlanıp, bunu dolara çevirdikten sonra 1.45 kurdan YTL’ye döndüğümüzü ve bu YTL’leri de yüzde 17.50’den MB’na plase etmiş olduğumuzu varsayalım. 19 Şubat geldiğinde elde ettiğimiz YTL faizi ile birlikte elimizdeki tüm YTL’leri 1.3850’den dolara dönmüş ve yine aynı yen borcumuzu kapatmış olsaydık, bu işlemden net kârımız 109.296 dolar olacak tı ki yine aynı sürede yüzde 10.93’lük net getiri demektir.

İşte bu denli cazip bir fırsat penceresinin kapanması, kapanmasa bile yen fonlama maliyetlerinin yükselmesinden dolayı kârların azalacak olması tedirginliğin sebebiydi. Aslında fazi kararının açıklanmasının sonrasında piyasalar ciddi bir tepki vermediler. Yen; dolar karşısında bir ara 119.40 seviyelerine kadar değer kazanmasına rağmen, yeniden 121 seviyelerine kadar geriledi.

Ancak asıl sürpriz haber öğleden sonra geldi. ABD Ocak ayı TÜFE’yüzde 0.1 artış beklenirken 0.2 arttı. Daha da önemlisi Çekirdek TÜFE yüzde 0.2 beklentiye karşın 0.3 olarak açıklandı ki esas piyasaları tedirgin eden bu rakamdı. Beklentilerin üzerindeki enflasyonun FED’in faiz indirim beklentilerini uzağa itelerken, faiz artışları mı konuşulmaya başlanacak endişesi tüm piyasalarda satış getirdi.

Belki de tek istisna, emtia piyasalarıydı ki, hem altın hem de petrol fiyatları, ’enflasyon yaratabilecek kadar talep var olmaya devam ediyorsa, fiyatlar daha da artacak’beklentisiyle yükseldiler.

Dünün Japonya ve ABD haberlerinden en fazla etkilenen borsası yine IMKB oldu. Reuters’ın haberine göre Morgan Stanley adlı yatırım bankasının, İş Bankası hisselerindeki 31 milyon lot’luk hisse satışı ve bazı aracı kurumların Türk bankacılık sektöründeki alım önerilerini, “tut” şeklinde değiştirecekleri haberleri düşüşü hızlandırdı.

Bono ve borsadaki hızlı yükselişlerin düzeltmesi başlamış görünüyor. Nereye kadar devam edeceğine bir başka yazıda değinmek üzere...

Yazının devamı...

Ne bulursan al psikolojisi

Hazine’nin dün ihraç ettiği yeni tip enflasyona endeksli, sabit kuponlu, beş yıllık tahvil ihalesine büyük talep geldi. Altı ayda bir kupon ödeyecek ve anaparası da itfada enflasyon kadar artırılacak olan bu bonolara ihaleden önce “ortalamadan alırım (ROT)” diyenler 15.6 milyar YTL’lik talep gösterdiler. Hazine bu talebin yüzde 10’unu karşıladı.

Karşılama oranı % 17.4
TÜFE’ye endeksli bu kağıdın ihalesine de 9.5 milyar YTL talep geldi ve Hazine 1,6 milyar YTL’lik kısmını karşıladı. İhaledeki talep/karşılanma oranı yüzde 17.4’te kaldı. Toplama bakıldığında 25.1 milyarlık talebin yüzde 12.8’lik kısmı karşılanmış oldu. Gerçi Hazine’nin son ihalelerde sıkça yaptığı gibi, ROT taleplerinin tamamını karşılamayacağı düşüncesinin ’abartılı’ bir talep yarattığı da göz ardı edilmemeli.

İhalenin asıl ilginç yanı sonucuydu. Tek fiyattan satılan bu kağıt için hafta başında, 98-99 ciavrında (100 YTL nominal üzerinden) iskontolu fiyatlar konuşuluyordu. İhale 101.1’den sonuçlandı ve hatta bir ara ikincil piyasada 102.5’e kadar da yükseldi.

Nominalden satılmış olsaydı bileşik yüzde 10.25 gibi bir reel getiri söz konusuyken, primli satış sonrasında getiri yüzde 9.95’te kaldı. Bu denli yüksek talebin ardında büyük ölçüde “gelişmekte olan ülkelerde ne bulursan al” psikolojisinin payı vardı.

Bu psikoloji dün yeniden ihracı yapılan 26 Kasım 2008 vadeli gösterge bononun ihale sonuçlarında da görüldü. İhale öncesinde 19.80 bileşik seviyelerinden işlem gören kıymetin ihalesi 19.71 bileşikten sonuçlandı.

Japonya kararı kritik
İhale sonrasında “ne bulursan al” psikolojisini; Japonya’nın faiz kararı öncesinde kâr realizasyonları için fırsat görenlerin satışlarıyla özellikle 26 Kasım vadeli gösterge bonolarda yüzde 19 bileşik seviyelerine kadar gelindi. Bugün özellikle Japonya’nın faiz kararından sonra yeni bonodaki işlemleri izlemekte fayda var. Bir yandan primi yüksek bulanlar, diğer yandan da yüzde 9.90 reel getiriyi uygun bulanların kararları belirleyici olacak.

Yazının devamı...

Bonoda hedef % 17.5 bileşik mi?

Salı günü türünün ilk örneği sabit kuponlu enflasyona endeksli tahvil ihalesi yapılacak. Stopajdaki belirsizliğe rağmen yatırımcılar için iyi bir alternatif olabilir. Piyasalar genel olarak bu hafta Japonya’nın faiz kararına kilitlenecek.

ABD piyasaları ‘Başkanlık Günü’ nedeniyle kapalı. Bu nedenle dünya için ‘öncü gösterge’ olan bu piyasalardan iki gün boyunca “sinyal” gelmeyecek. Biz bize kalacağız. Gerçi Londra çalışıyor olacak...

Bu haftanın piyasalar açısından içeride ve dışarıda birer önemli olayı var.

İçeride; Salı günü Hazine, türünün ilk örneği “sabit kuponlu enflasyona endeksli” tahvillerin ihalesini yapacak. Cumartesi günkü yazımda bu bonoların özellikleriyle ilgili detaylara yer vermiş ve makul enflasyon oranlarında; stopajdaki belirsizliğe rağmen; bireysel yatırımcılar için iyi bir alternatif olabileceğine değinmiştim. (Enflasyon yıllık yüzde 1,000 (bin) olduğu takdirde, reel faiz kısmı stopajı ödemeye ancak yetiyor) İlk olması ve stopaj sorunun bir şekilde yatırımcılar lehine çözülmesi durumunda, ileride daha da cazip olabilecek bu bonoların ihalesi önemli.

Japonya para pınarı gibi
Dışardan gelecek haber de Çarşamba günü Japonya Merkez Bankası’nın faiz kararı. Beklentiler ortada. Artış bekleyenlerle, bu sefer de aynı bırakır belki bir sonraki toplantıda artırır diyenler neredeyse yüzde 50-50. Dünyanın para “pınarı” durumundaki Japonya’dan gelecek haber bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri yakından ilgilendiriyor.

Faizlerdeki 25 baz puanlık artış beklentilerin içinde. Bunu, geçen hafta Pazaretesi günü dolara karşı 122.09’a kadar değer kaybeden yenin, Cuma günü bir ara 118.96’ya kadar değer kazanmasından ve günü 119.35 seviyesinden kapatmasından izleyebiliyoruz. Yen-dolar swaplarıyla ucuz fonlama yaratanların; faiz kararı öncesi pozisyonlarını kapatmak istemelerinden, bir faiz artışının beklendiği görülebiliyor. Faiz artışı gelmezse; yende yeniden 122’li seviyeler görülecektir.

4 milyar dolar giriş oldu
Bank of Japan’ın faiz artışının yanı sıra gelecekle ilgili söyleyecekleri de önemli. Benim beklentim son çeyrekte yüzde 4.8 büyüyen Japonya’nın faizleri ya bu toplantıda ya da en geç bir sonrakinde artırması. Bu toplantıda artar ise takip eden yorumlar daha yumuşak kalabilir. Ancak artış bir sonrakine ertelenir ise bu kez yorumların tedirginlik yaratacak ölçüde sertleşme ihtimali artacaktır. Bu da piyasaları rahatsız edebilir.

Bu arada geçen haftanın önemli bir gelişmesini de atlamamak gerek. Gösterge bono faizleri, Eylül 2006’dan bu yana ilk kez Merkez Bankası’nın (MB) gecelik faizinin bileşik eşitinin altına indi. MB’nin gecelik yüzde 17.50 olan gecelik faizinin yıllık bileşiği yüzde 19.12. Geçen Cuma günü gösterge bononun bileşiği yüzde 18.88’e kadar geriledi.

Bono faizlerinde 10 Ocak’tan bu yana hızlı bir düşüş yaşanıyor. Bonoya gelen alımların 4 milyar doları aştığı konuşuluyor. Bu kadar hızlı alımlarla birlikte faizlerdeki düşüş sırasında 21.07-21.03, 20.20-19.83 (birden fazla) ve 19.44-19.40 arasında ’boşluklar’ (gap’ler) oluştu. (Bu arada Ekim ayındaki 22.83-22.57 arasındaki gap’in kapanması bir başka krize kalmış görünüyor.) Aşırı alım iştahından kaynaklanan bu gap’lerin şöyle ya da böyle kapanacağını hatırlamakta fayda var.

Tıpkı Haziran ayındaki yükselişte panikle oluşan yüzde 17.47-17.55 ve 17.97-18.33 arasında oluşan gap’lerin kapanmasına yaklaştığımız gibi...

Yüksek faizlerdeki gaplerin kapanması sırasında hem sağlıklı bir kâr realizasyonu yaşanır, hem de düşük seviyeleri görüp, fırsatı kaçırıp, “oyuna” dahil olamamış olanların da katılımı sağlanmış olur.

18.70 seviyeleri daha önce görülen dip seviyeler. Burasının aşağı doğru kırılması için ya MB’nin faiz indirmesi ya da yeni, ciddi miktarda alım gelmesi gerek.

Japonya’dan bir faiz artış haberi ikinci ihtimali azaltacak ve yeni bono ihaleleri öncesinde düşüşteki bazı gap’lerin kapanmasına neden olabilecektir.

Yazının devamı...

Deflasyon garantili tahviller geliyor!

Hazine Salı günü ilginç özellikleri olan yeni bir tür tahvil ihraç edecek. Nedir bu özellikler?

1-Hem anapara hem de kuponlar enflasyona karşın korunacak.

2-Deflasyon olması durumunda nominal kupon ve anaparalar garantili ödenecek

3-Enflasyon %5-%20 arasında kaldığı sürece bireysel yatırımcılar için avantajlı.

4-Anapara üzerindeki stopaj belirsiz.

Gelelim detaylara... Önceki yıllarda ihraç edilen enflasyona endeksli tahvillerde hesaplanan enflasyona bir “prim” eklenerek kupon belirleniyordu. Anaparanın enflasyon aşınması kupona yedirilmiş durumdaydı, ayrıca tanımlanmış bir anapara koruması da söz konusu değildi.

Yeni tahvillerin hem ana paraları hem de kuponları enflasyondan korunacak. Hesaplamalarda Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan, Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) kullanılacak. Ancak enflasyon hesaplamaları 3 ay geriden takip edecek. Bir başka deyişle ödenecek kuponda son üç aylık enflasyon olmayacak, önceki altı ayın enflasyonu kupon ödemesine yansıtılacak. Beş yıl vadeli, altı ayda bir kupon ödemeli olacak bu tahvillerin; altı aylık kuponu sabit yüzde 5 olacak. Her kupon döneminin başlangıç enflasyon endeksi ile kupon vadesine denk gelen enflasyon endeksi arasındaki fark ayrıca yüzde 5’e eklenecek. Her durumda yıllık bazda minimum bileşik yüzde 10.25 “reel faiz” ödenecek demektir.

Anapara için de; ilk ihraç tarihindeki endeks ile itfa tarihindeki fark hesaplanacak ve bu enflasyon farkı; itfa tarihinde anaparaya eklenerek toplam anapara itfa tutarı belirlenecek. Böylelikle anapara da enflasyona karşın korunmuş olacak. Tahvilin itfasına kadar geçen sürede deflasyon olmuş ve itfa tarihindeki endeks, başlangıç endeksinden düşük gerçekleşmiş ise, hesaplama mantığı gereği anapara kaybı olması kaçınılmaz.

Ancak Hazine burada da bir garanti getirmiş ve bu bonoların itfasında; eğer itfa değeri, nominal tutarın altında çıkar ise nominal değeri, yani anaparayı ödemeyi taahhüt ediyor. Benzer şekilde kupon döneminde enflasyon yerine deflasyon olur ise hesaplama sonucuna bakılmaksızın yüzde 5’lik minimum kupon ödenecek.

Yani Hazine bu tahvile yatırım yapanları deflasyona karşı güvence altına almış, anaparalarını ve kuponlarını garanti etmiş durumda. Enflasyon olursa zaten böylesi bir sorun yok. İhale “tek fiyat” yöntemiyle yapılacak ve kabul edilen en düşük teklif, yani en yüksek getiri, tüm katılımcılar için geçerli olacak. Bu bonolardaki en önemli belirsizliğe gelince; bu bonolarla enflasyon vergilendirilecek! Nasıl mı? Yeni bir düzenleme yapılmaz ise; elde edilen faizler ve anapara üzerine ödenecek enflasyon farkı Maliye tarafından “faiz geliri” olarak kabul ediliyor. Bu nedenle enflasyon farkı nedeniyle oluşacak ek tutarlar da stopaja tabii olacak.

Enflasyona göre düzeltilmiş kuponların stopaja tabii olması normal. Ancak itfa tarihinde enflasyon etkisi olarak artan anapara tutarı da Maliye açısından “faiz geliri” sayılacağından, nominal değer ile itfa değeri arasındaki farktan stopaj kesilmesi söz konsu.

Tabii ki stopajdan muaf olan “yabancılar” için böylesi bir sorun söz konusu değil. Enflasyona (!) vergi ödemek yine yerli yatırımcının sorunu olacak. Benzin, sigara, araba ve cep telefonunda ÖTV’nin KDV’sini ödeyen bu ülkenin vatandaşları, böylelikle bir de “enflasyonun stopajı” ile tanışacak! Bu küçük sakıncaya rağmen bu tahviller; profesyonel olarak piyasalarda olmayan ve yıllık yüzde 10.25 gibi reel getiriyi makul bulan bireysel yatırımcılar için iyi bir alternatif olacaklardır.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.