Şampiy10
Magazin
Gündem

Borsa’da 42.800 puan dolarda 1.37 YTL kritik

Bu iktidar dönemindeki her üst düzey görevde atama ve seçimde olduğu gibi süreç yine iyi yönetilemedi ve yine maliyeti hepimiz ödeyeceğiz. Tıpkı Merkez Bankası Başkanı’nın atanma sürecinde olduğu gibi... Bu arada bunlar kamuoyu önünde cereyan edenler, kimbilir diğer kadro atamalarında neler oldu bilinmeyen...

Gelelim piyasalara... Dijital muhtıra ile erken seçim ihtimalinin artması, ilk aşamada piyasalarca olumsuz algılanacaktır. Açılış mutlaka “boşluklu (gap)” olacaktır. Dikkatle izlenmesi gereken bu boşluğun yakın zamanda mı yoksa daha uzun vadede mi kapanacağıdır. Her hâlükârda; yurt dışı piyasaların iyi gitmesi nedeniyle bir türlü yaşanamayan kâr realizasyonları gelecektir.

Realizasyon fırsatı
Kâr realizasyonlarıyla İMKB 100 Endeksi’nde 46.010, 44.990 ve hatta 44.350 seviyeleri görülebilir. Erken seçim kararı kısa zamanda alınmaz ise satış dalgasının devam etmesi durumunda da 43.800 ve 42.800 seviyeleri görülebilir. Borsada 42 bin 800 puan önemli bir nokta. Aşağı yönde kırılırsa moraller bozulabilir.

Tabii ki bu arada yurt dışından çok olumlu haberler gelmesi ya da Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi; ki bu ihtimallerin her ikisi de gün geçtikçe azalıyor; düşüşleri ancak sınırlayabilir.

Dolar/YTL kurunda 1.3540-1.3650 seviyesinin üzerinde bir açılış olması; 1.3750 seviyelerine kadar yükselmesine yol açabilir. 1.3750 önemli. Bu seviyenin üzerine çıklıması 1.4090 - 1.4185 seviyelerini resmin içine sokacaktır.

Dünya da düşerse...
Faiz cephesinde de son düşüş sırasında 18.80 bileşik seviyesindeki boşluğun (gap) kapanarak 18.90 ve fonlama seviyesi olan 19.12 seviyelerine gelinmesi büyük olasılık. Sorunun kısa vadede çözülemeyeceğinin ortaya çıkması, geçen hafta MB’nin enflasyon yorumlarıyla birleşince faizlerin 19.25 ve hatta 19.70 seviyelerine kadar yükselmesine neden olabilir.

Resim tam olarak netleşmeden çok hızlı hareketler olursa, geçen haftalardaki seviyeleri düşük bulup pozisyon açmamış ve “alım fırsatı” olarak görenlerin piyasaya girmesi da söz konusu olabilir ki bu da sert düşüşleri yumuşatabilir. Hepsinden önemlisi yukarıdaki tahminler; bu ortamının ’bize has’ olarak kalması durumunda geçerli. Eğer gelişmekte olan ülke piyasalarına gelebilecek bir satış dalgası, ’bize has’ durumun üzerine tuz biber ekerse bambaşka seviyelerden söz ediyor olabiliriz.

Yazının devamı...

Endişeye karşı güven

Cumhurbaşkanı aday(lar)ımız belli olduktan sonra şimdi de 367 tartışmasıyla uğraşmaya başladık. Hatta Sn. Gül’ün adaylığının ardından bir çok değişik yorum yapılırken, finansal piyasalardaki iyimser hava pek fazla bozulmadan ‘şimdilik’ kaydıyla devam ediyor.

Dün İMKB, 48.569 puan ile tarihi rekorunu kırmasına rağmen gelen kâr satışlarıyla az da olsa bir düşüşle kapattı. Meclisteki çoğunlukla ilgili tartışmaların ortasında AKP’den bir milletvekilinin istifası, bonoda da borsaya benzer sınırlı satış getirdi. Son bir haftadaki hızlı hareketler sonrasında bu durum normal karşılanmalı.

Piyasalardaki satışlarda biraz da altın, gümüş ve bakır başta olmak üzere, metal piyasalarında yaşanan hızlı satışların da etkisi oldu. Altının onsu 687 dolardan 672.55’e kadar gerilerken, bakırın libre fiyatı 362’den 349’a kadar geriledi.

Tüm bu hareketlerin arasında bizim piyasalarımız açısından önemli bir haberi de atlamamak gerek. YTL cinsinden ihraç edilmiş olan eurobondlar, yeni ihraçlarla birlikte 16.8 milyar YTL’ye ulaşıyor. Avrupa Yatırım Bankası’nın (EIB) büyük ihraçlarından sonra, Dünya Bankası’nın yan kuruluşu IBRD’de yeni 500 milyon YTL’lik 10 yıllık, yüzde 13.625 kupon faizli bir eurobond ihraç ediyor.

Dünya Bankası’nın AAA notuyla çıkacak olan bu bonoyu alacak olanlar, her halükârda Türkiye’ye döviz girişine neden olacaklardır.

Hem de 10 yıl boyunca kalacak olan bir döviz. Her ne kadar bizler, içerideki politik ortamdan dolayı gerginlik bekliyor olsak da yabancı yatırımcıların seçimlere rağmen güveni sürüyor görünüyor.

Yazının devamı...

Kısa bir molaydı

Piyasalarda Sayın Erdoğan’ın aday olmayacağı beklentisiyle yaşanan yükseliş, Sayın Gül’ün adaylığının netleşmesiyle kısa bir mola vermiş görünüyor. Faiz ve kur cephesinde geçen haftaya göre önemli bir değişim olmazken, borsadaki hareket de 830 puan içinde kaldı..

Beklentinin gerçekleşmesi bir parça kâr satışını getirse de, gün içinde bu satışlar karşılandı ve ilk 20 aracı kurum bazında bakıldığında; endeksteki düşüşe karşın, borsada nette alım vardı.

İlk seçimin, piyasaların beklentisi doğrultusunda sonuçlanacak olması piyasa katılımcılarını en azından kısa vadede rahatlattı. Şimdilik kimse meclis aritmetiğini dert etmiyor. Erken yapılsa bile genel seçimlere de daha çok zaman olduğundan kimse bunu da dikkate almak istemiyor.

ABD’deki ikici el ev satışlarında yüzde 4’lük düşüş beklenirken, yüzde 8.4 azalmış olsa da; Avrupa borsalarında inşaat şirketlerinin hisse senetleri değer kaybediyor olsa da, Japonya cephesinde bir sorun olmadığı takdirde oyun sürecek gibi. Kurlarda ve 5 yıllık swaplardaki düşüş dün de sürdü. Devam edecek gibi görünüyor. Her ne kadar bir bankanın raporu “Sell in May and go away” (Mayıs’ta sat ve çık) diye başlık atsa da Dow Jones’taki 13,000 hedefi tutturulacak gibi. Zira carry trade’lerin cazibesi sürüyor.

Herkes bir şey olursa nasılsa ilk ben çıkarım diye düşünüyor.

Önümüz yaz. Mayıs ayından sonrası için risk almak istemeyenler; yaz döneminde kurlar düşecek, faiz cazip diyenlere satıp tatile gidebilirler.

Yazının devamı...

Kim olursa olsun!


Cumhurbaşkanının kim olacağı piyasaların umurunda değil! Sayın Erdoğan; şaşırtıcı aday açıklayabilecekleri yönündeki söylemlerine rağmen yine de aday olursa; piyasalar açıklamalardan mutlaka olumlu birşeyler bulup çıkaracaklardır.

Yok eğer aday olmaz ise kimin olduğu pek de umurunda olmayacak, zira son iki haftadır süren rallinin zirvelerine doğru bir hareket olacaktır. Kabul edilebilir aday olursa, en kötüsünden alım fırsatı olarak değerlendirebilir.
Böylelikle, Başbakan’ın seçimlerden önce yeniden 48 bin endeks seviyesine ulaşırız sözü de hayata geçecek. Her ne kadar ben bunun olmayacağını daha önceleri iddia etmiş olsam da dünyadaki likidite karşısında, herhangi bir ‘yerel krizin’ önemi olamayacak gibi görünüyor.
Dünyada 2003’ten bu yana yaşanan yükseliş trendi, ABD’deki emlak krizine, yen üzerinden taşınan carry trade’lerden duyulan endişelere, emtia fiyatlarındaki yükselişlerin de desteklediği enflasyon kaygılarına rağmen nefeslerin yettiği son noktaya kadar ‘şişirilmeye’ devam ediyor.
Bizim piyasalarımızda borsanın 47 bin seviyesini aşması, kurların 1.34’ün altına inmesi de tüm bu ‘balonun’ bir parçası. Kimse bunun tek başına yerel bir başarı olduğunu düşünmesin. Evet tek parti iktidarı ve istikrar bundan pay almamızı sağlıyor. Ama yine de taşıdığımız ekonomik ve politik risklerden dolayı; bir Çin, bir Brezilya, bir Güney kore kadar değil. Yine de Güney Afrika’dan daha iyi olduğumuz kesin.
Bu ralli sürer mi ?
Her ne kadar tam olarak inanmasam da objektif bir değerlendirmeyle neden olmasın demek zorundayım. Dolar kurlarında 1.3460’ın altındaki haftalık kapanış; 1.3120 ve hatta önümüzün yaz, turizm mevsimine yaklaşmış olmamızdan dolayı daha altının bile olabileceğini gösteriyor. Teknik analizde 1.2955 ve 1.2870 bile mümkün görünüyor.
5 yıllık Dolar/YTL çapraz para swaplarına baktığımızda; 2006 başındaki yüzde 10’luk seviyelerden gelen trend çizgisine kadar geçen Cuma günü düşüş oldu. Geçtiğimiz haftaya yüzde 17 alış seviyesinden başlayan bu swapların, haftanın son günü yüzde 16.35 alış seviyesine kadar gerilemiş olması önemli. 2 ve 5 yıllık bu swaplar özellikle bono piyasaları için önemli gösterge niteliğini taşıyor.
Bu swapların faizlerindeki düşüşler, dolar üzerinden açık pozisyon yaratarak YTL faiz riski almak isteyenlerin artmakta olduğunu gösteriyor. Bunun da hem faizlerin hem de kurların gerilemesine neden olacak bir etki yarattığı açık. Yen cephesinde yeni bir faiz artışı ihtimalinin ertelenmesi de bu akışın sürebileceğinin bir kanıtı olarak algılanabilir. Borsa endeksinde de sırasıyla 47.865, 48190 ve hatta 49.325 görülebilir. Ancak son rallide hayli fazla sayıda “gap” (boşluk) oluştu ve olumsuz bir haberle ya da kâr realizasyonlarıyla ilki 46.390 ve 46.805 arasında olan başta olmak üzere bu boşluklar kapanacak.
Bu hafta önemli!
Önemi bizim için cumhurbaşkanlığı meselesinin nihayet ve mecburen bir sonuca bağlanacak olması. 70 milyon adına “tek seçicinin” kararını; Salı, en kötüsünden Çarşamba sabahı öğrenmiş olacağız. Bir diğer önemli gösterge de dolar/yen paritesi olacak. Yıl başından bu yana yaşanan kısa vadeli trendlerde bu hafta 119.50-118 bandı önemli olacak. 119.50’nin üzerine çıklıması yenin değer kaybı, carry trade’e devam olarak algılanacaktır. Ancak geçen hafta sterlin/dolar paritesinin tarihi 2.00 seviyesinin üzerine çıkmasıyla gözlerden kaçan yen hareketleri bu hafta daha dikkatli izlenecek.
Bir de Brezilya parası realde 2.01 dip seviyesinin kırılıp kırılmayacağı önemli. Temmuz 2001’den bu yana gelen düşüş trendi için bu seviye kritik ve geçtiğimiz hafta çok yaklaşıldı. Bu seviyenin altına inilmesi “oyunun devamı”, 2.0550’nin üzerine çıkılması ise “oyuna mola” anlamına gelebilir.

Yazının devamı...

N’olacak bu doların hali?

Bugünlerde adeta dünyada kimse elinde dolar bulundurmak istemiyor. Mümkünse; hisse senedi, altın, petrol, endüstriyel metal, tarımsal emtia yada diğer paralara çevirmeyi tercih ediyorlar.

Emtialar ve borsalar son 6-8 aydaki en yüksek seviyelerini görürken, İngiliz Sterlini tarihi 2.00 paritesini de aşarak 2.0074 seviyelerine yükselip son 15 yılın rekorunu kırdı. Doların değer kaybının ardında ABD’nin özellikle 2001 yılından sonra; 30 milyar dolar seviyelerindeki dış ticart açığının 60 milyar dolarların üzerine çıkması, buna karşın da ABD yönetiminin “zayıf dolar” politikası izlemesinin önemli bir rolü var. Diğer yandan global enflasyon nedeniyle başta İngiliz, Avrupa ve Japon merkez bankalarının faiz artışlarına FED’den sonra da devam etmeleri, diğer paralar lehine faiz farklarının oluşmasına ve o paralara olan talebin artmasına neden oldu.

ABD’deki artan enflasyona rağmen; konut sektöründeki ‘subprime’ sorunları nedeniyle FED’in faizleri indireceği beklentisi; faiz farklarının daha da artacağı şeklinde algılanması doların değer kaybını hızlandırdı.

‘Carry Trade’in kahramanı dolar/yen paritesinde, 119.87 ile kısa vadeli zirve görülmüş gibi. Ancak euro karşısında 1.3622, 2000 yılındaki 1.3667 ve hatta 1.3717 ile yeni bir zirve görülebilir ki bu da euro-yen’deki yeni hedef olan 1.6280 seviyesinin ziyaret edilebileceği anlamına geliyor (Belki de Pazartesi günkü 162.42 ile orada da zirve görülmüş olabilir). YTL cephesine baktığımızda, cumhurbaşkanlığı meslesini adeta “çözmüş”, dünkü ABD verileri ve başarılı Hazine ihaleleriyle rahatlamış görünen piyasalara gelen döviz satışları, dolar kurlarını 1.3470’e kadar düşürdü. 1.3460 seviyesi kritik. Bu seviyenin aşağı kırılması dolar kurlarını 1.3120 seviyelerine kadar geriletebilir.

Kurlardaki gerileme sürerse yeniden Merkez Bankası’nın müdahalesi konuşulmaya başlayabilir. Her ne kadar cari faiz koşullarında müdahale bir işe yaramayacaksa da, doların değer kaybı sürdükçe bu ihtimal sıkça konuşulmaya devam edecektir.

Diğer yandan piyasalar içinde bulundukları ruh haliyle ABD’deki dış ticaret açıklarının daralmaya başladığının -ki geçtiğimiz yıl Ağustos ayında 68.9 milyar dolarla rekor kıran dış ticaret açığı, Şubat ayında 58.4 milyar dolara geriledi-şimdilik farkında değil! Önce bir hedeflenen zirveleri görelim, yeni alıcı kalmayınca bu rakamlara dikkat edilmeye başlanacaktır.

Yazının devamı...

Citius, Altius, Fortius

Genelkurmay Başkanı’nın konuşması, ardından Cumhurbaşkanı Sezer’in konuşması derken gerginlik bekleyenler geçen hafta yine yanıldı. Global piyasalardaki coşku; ne Kuzey Irak’taki Barzani çıkışlarını, ne Genelkurmay’ın “siyasi irade talebini” ne de IMF Başkanı Rato’nun yendeki ‘carry trade’ uyarılarını dikkate alıyor.

Hemen herkes kulağını olumsuz haberlere kapatmış ve gözünü hep daha yükseğe dikmiş durumda. Adeta Olimpiyatlar’ın sloganı gibi “Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü”.

Dikkat edilecek olursa özellikle son iki yılda tüm finansal piyasalardaki, ama özellikle de emtia ve hisse senedi piyasalarındaki hareketler önceki yıllara oranla çok daha hızlı ve sert oluyor.

Emtialarda bir hafta içinde yüzde 10’luk hareketler artık normal kabul edilmeye başladı. Hadi diyelim bu piyasalar görece olarak derinliği olmayan piyasalar. Peki döviz piyasalarına ne demeli? Belki de milyonlarca katılımcısı olan bu piyasalarda bile haftalık hareketlerin yüzde 2’leri aşması normal karşılanabiliyor. Neredeyse bu işin profesyonellerini bile zorlar hale geldi.

Geçtiğimiz hafta yurt dışı; özellikle emtia piyasalarında bir tür zafer haftasıydı. Altının onsu 685 dolara, petrol 69.50 dolara yükselirken, bakır son altı ayın en yüksek seviyesini gördü, gümüşün onsu ise doları aştı.

Hem de bunlar ABD’deki ithalat fiyatlarının aylık yüzde 1.7, üretici fiyatlarının Mart ayında yüzde 1 arttığı; geçtiğimiz yılın en önemli “günün ekonomik göstergesi” olan; 10 yıllık ABD tahvil getirilerinin kritik 4.75 seviyelerine geldiği dönemde olması, piyasaların olumsuz haberleri hiç de umursamadığını göstermesi açısından ilginç. İşler şimdi onların arzu ettiği şekilde devam ediyor, “sular yukarı akmaya başladığında” ki benim tahminim bu yıl için Haziran-Temmuz ayları; bu kez de olumlu haberleri duymayacaklardır.

Yurt içindeki piyasalar nasıl ki son beş altı yılda ekonomi yönetimini IMF’ye ‘havale ettilerse’, uluslararası piyasalarda işi FED’e havale etmiş durumdalar. Nasılsa FED piyasaların çok fazla bozulmasına izin vermez. Piyasalar sıkıştığında gerekirse faiz indirir ya da başka bir yolunu nasılsa bulur ve hatta ‘bulmak zorunda’ diyerek herkes “oyunu” tam gaz sürdürüyor.

Bize de bunları yorumlamak kalıyor.

ABD 10 yıllık tahvilleri
Bu haftanın dış piyasalar açısından dikkatle izlenmesi gereken göstergeleri dolar/euro paritesi ve ABD 10 yıllık tahvil getirileri. Dolar/euroda 2004 Aralık ayında görülen 1.3667 seviyesine çok yaklaşıldı. Geçen haftanın 1.35’in üzerinde kapanması bu seviyenin görülme ihtimalini artırıyor, hatta 1.3720 ile yeni bir zirve bile görülebilir. Üstüne geçilmesi euro-yen paritesinin 1.6280’lerin üzerine çıkması durumunda söz konusu ki buna bir süre daha var gibi. Parite; doların euro karşısında değer kaybetmesi, başta petrol ve altın olmak üzere; emtia fiyatlarının artmasına neden olması açısından da önemli. Zira dolar değer kaybettikçe, emtia piyasasının oyuncuları adeta fiyatlara “zam” yapıyorlar.

ABD 10 yıllık tahvil getirilerinde yüzde 4.44’den 4.76’ya gelindi. 4.78’in üzerine geçilmesi, 4.92’lerin görülmesine neden olabilir ki bu seviyeler piyasaları rahatsız edebilir.

Hazine İhaleleri
YarIn yapılacak yeni gösterge tahvil ihalesi nedeniyle, bono bileşik fazilerinde geçen haftanın ikinci yarısında az da ols bir yükseliş oldu. Yeni gösterge ihalesinin miktarının az olması ve Mayıs başında yeniden ihracının beklenmesi, şu andaki gösterge bonoya satışı sınırladı, faiz artışları global piyasalarında katkısıyla fazla olmadı.

Sabit faizli 5 yıllık bono ile birlikte yapılacak yeni gösterge tahvil ihalesine katılım; cumhurbaşkanlığı meselesi nedeniyle sınırlı kalabilir ve bu da faizlerin az da olsa piyasanın üzerinde gerçekleşmesine neden olabilir. İhale öncesinde ya da ihalede Nisan başındaki 19.65-19.75 bileşik seviyelerinin görülmesi mümkün.

İlgilisine: NYMEX’te işlem gören benzin kontratlarında (RBOB) geçen hafta ciddi bir bacwardation başladı.

Yazının devamı...

Kim korkar cari açıktan, ucuz yen varken...

Salı günü Ocak-Şubat aylarının cari açık rakamları açıklandı. İki aylık 6.27 milyar dolar olarak açıklanan cari açık rakamı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13.15’lik artış gösterdi. Çarpıcı olan Ocak ayı için gelen 850 milyon dolarlık “revizyon” idi. İlk iki ayda Telekom’dan gelen erken ödemeyle 7.25 milyar dolara ulaşan doğrudan yabancı yatırımlara rağmen oluşan bu açık piyasaları pek de “ırgalamadı”. Rakamlar açıklandıktan sonra döviz kurlarında değil yükselme, tam tersine düşüş oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Barzani ve Kuzey Irak gerginliği derken piyasalarda bir gerileme, kurlarda bu dönemlerde artış bekleyenler (buna ben de dahildim) yanıldılar. Neden mi?

Sebep basit aslında: Japon Yeni

Japon Merkez Bankası’nın (BOJ) Salı günkü toplantısında, her ne kadar yine enflasyondan dem vurulsa da faizler değişmedi. Uluslararası piyasa ‘yapıcıları’ içine mesaj netleşti. Bahsi artırabilirlerdi ve aslında onlarda bunu yapmaya başladılar. En azından BOJ’un Mayıs ayındaki toplantısına kadar daha bir ay var.

Japonya’dan gelen haber sonrasında dün yen, dolar karşısında 119.51’e yükseldi. Asıl önemlisi euro-yen paritesinde 23 Şubat’taki 159.63 seviyesinin kırılarak 160.44 ile yeni zirveye gelinmesi. Bu seviyelerin görülmesi, Şubat ayında sıkça tartışılan “carry trade”lerin sürdüğünün en iyi kanıtı olarak algılandı. Euro-yendeki bu seviye Ağustos 1998’deki 162.90’dan sonraki en yüksek seviye. 160.40 teknik olarak önemli bir seviye. Bu seviyenin aşılması 161.80 ve bir önceki zirve olan 162.90’ın yolunu açabilir.

160.40’ın tutacağını ve bu seviyeden bir dönüş olacağını beklesem de; yenin sağladığı ucuz fonlamayı ‘kullanan’ emtia piyasalarındaki hareketlerin sürmesi, bu ihtimali bir parça azaltıyor. Yine de bakırda 9 Şubat’tan bu yana yaşanan yüzde 50.85’lik yükselişle dün 361.15 ile teknik direnç seviyesine gelinmesi, benzer şekilde petrol ve altında da benzer seviyelere gelinmiş olması, yükselişlerin yerini düzeltmeye bırakabileceğini gösteriyor. 160.40 euro-yenin üzerine geçilir ve birden fazla gün üzerinde kalınırsa düzeltme bir ‘başka bahara’ kalacaktır.

Dün bu yazı yazıldığı sırada açıklanmamış olan FED’in toplantı tutanakları da piyasalar için önemli olacak. Eğer FED’den enflasyondan endişe edildiğine dair bir yorum gelirse- ki emtia fiyatları son iki ‘neden olmasın dedirtecek’ kadar yükseldi- faiz indirimleri bekleyenler için kötü haber olabilir.

Yazının devamı...

Petrolde Contango

Genelde future piyasalarında, özellikle de emtia piyasalarında birbirini takip eden kontratlar arasındaki farkları ifade etmek için kullanılan iki kavram var. Vadesi daha sonra bitecek kontrat fiyatının; yakın tarihli kontrata göre daha yüksek olması durumuna “contango”, düşük olmasına da “backwardation” deniyor.

Uzun vadede fiyatlarda yükseliş beklentisi var ve ileri tarihli fiyatlar, yakın tarihli kontrat fiyatlarından yüksekse piyasa ‘contango gösteriyor’ ya da ‘piyasa contango da’ deniyor. Tersi durumda da backwardation kullanılıyor.

Petrol piyasalarından bir örnek vermek gerekirse ABD hampetrolü WTI’ın Mayıs kontratının fiyatı dün 63.50 varil/dolar iken, Haziran kontratı 66’dan işlem görüyordu. Bu durumda 2.50 dolarlık bir ‘contango’dan söz ediliyor. Eylül kontratı 69.12’den işlem görürken bu kez de Mayıs-Eylül arasında 5.62 dolarlık contango’dan söz ediliyor.

Özellikle son iki yıldır petrol fiyatlarında yaşanan ‘contango’, ilk kez Mart sonunda çok kısa süreli de olsa yerini bacwardation’a bıraktı. İran’ın 15 İngiliz askerini tutuklamasıyla başlayan gerginliğin, kısa vadeli petrol arzını daha fazla etkileyeceği korkusu; yakın tarihli kontrat fiyatlarının, uzun vadelilerden daha fazla yükselmesine neden oldu.

Askerlerin serbest bırakılması sonrasında durum “normale” döndü, contango geri geldi. Yani uzun vadeliler, kısa vadeli fiyatlara göre daha yüksek olması durumuna geri dönüldü.

16 Nisan’da ABD hampetrolünün fiyatı artacak!
Kanada’dan ABD’ye ihraç edilen hampetrolde artış olması nedeniyle Mayıs vadeli ilk kontrat 63.50’den işlem görüyor ve vadesi 13 Nisan’da dolacak. Haziran vadeli olan ve 66 dolardan işlem gören ikinci kontrat 16 Nisan’da, Mayıs kontratının yerini alacak. Eğer petrol piyasalarındaki yüksek seyir o güne kadar korunur ve aradaki contango bir şekilde kapanmaz ise, bir gecede ABD hampetrol fiyatının 2.50 dolar arttığını duyarsanız şaşırmayın.

Aslında bir artış olmayacak. Zira Haziran kontratı zaten 66 dolardan işlem görüyor. Sadece Mayıs kontratı ortadan kalkacağı için böylesi bir fark varmış gibi görünecek. Haa bu fark olmayabilir de. Nasıl mı? Cuma gününe kadar Mayıs kontratının fiyatı 66 dolarlara yükselebilir, ya da Haziran kontratlarının fiyatı 63.50’lere yaklaşabilir.

Mayıs vadeli kontrat yükselir, Haziran aynı kalırsa fiyatlarda artış oldu şeklinde algılanmaması gerek. Sadece ’contango’ kapanmış oluyor. Aksi durumda ise fiyatlar düşüyor demektir ki bu iyi haber.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.