Şampiy10
Magazin
Gündem

Balyada ayna...

Tütün tarımı, tütün yetiştirmek oldukça zor bir iştir. Tohumu fidan için ocağa (Ege’de fide yetiştirilen küçük alanlara ocak adı verilir.) attıktan; tütünü satıp, parasını alana kadar 13-14 ay geçer.
Tütün hem tarlada; hem de toplanıp, kurutulma ve depolamada özen isteyen, nazlı bir bitkidir. Fidanlar tarlaya ekildikten sonra her bir kök; iki üç kez çapalanır, dip, ana, uçaltı, uç ve kovalamaca adı verilen yaprakları beş kez kırılır. Özellikle kırım aşamasında yapraklar gündüz “sendiğinden” (yumuşadığından ve kurutuluken çürümesin diye) ’lüks’ ışığında gece çalışılır.
Toplanan yapraklar önce iğneye dizilir, ardından kargıya ‘sıyrılır’ ve ızgaraya (açık alandaki iki sıra telden oluşan yapıya verilen ad) atılır. Izgarada kuruyan tütün, hem rengi güzelleşsin hem de “istifte” ufalanmasın diye düz toprağın üzerine ‘sergiye’ atılır.
Sergiden alınan tütünler, sonbaharda balyalanmak üzere ‘istife’ dizilir. En son iş ‘balyalamaya’ gelir. Bu arada tohum ekiminden bu yana 8-9 ay geçmiştir.
Balya: Tütünün sanayi kullanımında hem kolay taşıma hem de depolama için benimsenmiş, bir kişinin sırtında taşıyabileceği büyüklük ve ağırlıktaki dikdörtgen prizma şeklinde bir ’ambalaj’ biçimidir. Balya yapmak ayrı bir uzmanlık işidir. Hem yapacağınız balya kolayca dağılmayacak, hem de tütün eksperi geldiğinde ‘albenili’ olacak ki daha iyi fiyatla satılabilsin.
İşin püf noktası da bu albeni meselesinde. Zira eksperler de işlerini biliyorlar. Ama yine de balyayı yapan; hem eksperin gördüğü açık kısımlara, hem de muhtemel örnek alınabilecek yerlere en iyi tütünleri koyar. Buna da “ayna” denir. Yani balyanın aynası iyi olmalı ki, tütün kaliteli görünsün, iyi fiyatla satılabilsin. Neredeyse bir yılın geceli gündüzlü emeği, uykusuzluğu ve yorgunluğu var o tütünlerde. Tütün iyi olsa bile balya ve özellikle aynada bir hata yapmışsanız, o senenin tüm emeği “ucuza” gidebilir!
İşinin ehli bir balyacı bunları bildiğinden, istiften alacağı tütünleri de dikkatli seçer ve ‘aynaya’ en iyilerini yerleştirir ki, emek boşa gitmesin, en azından adil bir fiyat alınabilsin diye.
Benzerini pazarcı esnafı da yapar. Onlar da tezgaha ‘ayna’ yaparlar. Öne güzel ve albenisi olanları; ’mostralıkları’koyarlar, arkada ne olduğunu pek göremezsiniz bile...
Neden mi bu ’ayna’ meselesine takıldım?
Önümüzdeki seçimlerdeki adaylar ve partilerin “vitrin” arayışları aklıma getirdi. Sağın önde gelen isimleri soldan, sol partilerin “mühim” isimleri muhafazakâr sağdan seçime giriyor.
Tüm partiler ‘merkeze gelme çabası içinde’ bir görüntü çizmeye çalışıyor. Tam bu ortamda da söylemler, fikirler birbirine karışıyor. Doğal olarak da seçmenin kafası karışıyor. Bir de işin içine “rekor” sayıda eskisiyle yenisiyle onlarca “bağımsız” aday girince...
Partiler “sürpriz” aday peşinde ama seçimlere birbuçuk ay kalmış, hiçbir seçim programı, seçildiği takdirde ne yapacağına dair doğru dürüst bir söylem yok ortada. Neyse ki aday olma ve bildirme ’işi’ mecburen sona erdi de birileri de bu konuya eğilir, “neyi” seçeceğimizi anlayabiliriz.
Herkes ‘aynayı’ düzeltme peşinde, gerisinde ne olduğunu anlayamıyoruz. Seçmen, tütün eksperi gibi uzman olmadığından aynaya bakıp karar verecek galiba...İşin kötüsü “aynayı” yapanların hiçbiri, işinin ehli ’balyacı’ gibi de görünmüyor.
Seçimlerden önce umarım birisi “sağ-sarmısak”, “sol-soğan” der de... biz de ne yapacağımızı biliriz.

Yazının devamı...

Borsaların can düşmanı faizler yükseliyor, eller satış için kaşınıyor

Geçen hafta Perşembe, özellikle de Cuma günü piyasalarda ciddi hareketler oldu. Herkesin beklediği gibi arkasındaki sebep ne yazık ki Çin değildi. Herkesin Çin’den beklediği hareket intam tersi ABD’den geldi.

Tüm dünyada gösterge niteliğindeki ABD 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 5.25 seviyesine yükseldi ki bu seviye, FED faizine denk seviyeydi. Geçen yılın son çeyreğinden bu yana indirimin ’yolunu gözleyen’piyasalar, son yorum ve verilerden sonra bu ihtimalin azaldığını görünce, öncelikli olarak tahvillerde satışa başladılar. Üç hafta önce 4.65 seviyesinde olan 10 yıllıklar, 4.92, 5.05 seviyelerini hızlı geçince 5.25’e kadar yükseldiler.

Üç hafta gibi kısa bir zamanda yaşanan ve teknik olarak önemli seviyeye gelen faizler, ‘Şimdilik buradan daha fazla yukarı gitmeyiz’ diyenlerin alımları ve FED’in para kurulu üyesi Moskow’un cari faiz seviyelerinin enflasyonla mücadele konusunda yeterli olabileceği yorumlarıyla destek buldu ve Cuma gününü 5.11 seviyesinden kapattı.

Perşembe günü 198 puan düşen Dow Jones endeksi, Cuma günü kapanışta 158 puan yükseldi. Merak edilen “Beklenen düzeltme bu kadar mıydı” sorusu. Kimse bir düşüş istemiyor. Bu kesin. Ancak güneş balçıkla sıvanmaz! Yaşanmış tecrübeler var. Faizler yükselirken; yüksek faizler hem şirket kârlarını hem de taşınan pozisyonların fonlama maliyetlerini artırıken, hisse senedi fiyatlarının yükselme ihtimali azalıyor. Diğer yandan ‘kâğıt üstünde’ ciddi kârlar var. Bunları nakit olarak cebinde görmek isteyenlerin ‘avuçları kaşınmaya’ başladı ve yukarıda çok da fazla bir potansiyel görmüyorlar.

Bilinen bir başka gerçek de var. Elinde hisse senedi v.b. taşıyanlar yüklü pozisyonlarını asla düşen piyasada çıkamazlar! Mal piyasalar yükselirken çıkılır. Faizler yükselirken bile borsaların yükselmesi bu nedendendir. Büyük oyuncular, piyasalarda ‘karamsar’ havayı dağıtıp, olumlu havayı sürdürmek için ellerinden geleni yapıyorlar ki gerektiğinde maldan çıkabilsinler.

Alım fırsatı hiçbir zaman kaçmaz! Belki kısa vadeli bir kâr fırsatı kaçmış olabilir ancak orta-uzun vadede işler sarpa sarmaya başladı.

Kim ne derse desin. Borsalar yukarı gitmekte zorlanıyorlar. Her yükseliş “satış” fırsatı olarak değerlendiriliyor. Zira borsaların ‘can düşmanı’ faizler yükseliyor.

Cuma günü Dow Jones endeksi yükseldi. Neden? ABD 10 yıllık getirileri 5.25’ten 5.11’e düştü diye. İki hafta önce bu faizler 4.65 seviyesindeydi ve 5.05 teknik olarak önemli bir seviyeydi. Bu seviyenin üzerinde kalınaması nasıl olumlu olarak algılanıyor, anlamakta zorluk çekiyorum.

Bu hafta neler olabilir ?

Döviz cephesinde Cuma günü yaşanan hızlı hareketin ardında özellikle opsiyon işlemlerinin yarattığı ‘ek talep’ söz konusuydu. Bir yandan belli bir seviyeye ulaştığında geçerli hale gelen opsiyonların işleme konmaması için ‘seviye müdafaası’, diğer yandan da yine opsiyonlara karşılık spot piyasada yapılması gereken alımlar ve de ‘stop loss’lar hareketi hızlandırdı. Benzer hareketler sadece YTL/dolar da değil, rand ve realde de yaşandı. Haftalık kapanış olarak YTL/dolarda 1.3580’in altında kapanış önemliydi. Bu seviyenin aşılmamış olması yükseliş ihtimalini azaltıyor.

Ancak bu seviyenin üzerinde bu hafta içinde bir kapanış olur ise yükseliş ihtimali yeniden güçlenecektir.

Yazının devamı...

Çıngar Çin’den değil ABD’den koptu !



Çıngar Çin’den değil ABD’den koptu !
Haziran ayının “Çin Çin cıngılı” başlıklı yazımda “Herkesin Çin’den başlayacağını düşündüğü düzeltme hareketi çok büyük olasılıkla başka bir sebepten dolayı olacak. Bunun ne olacağını kestirmek zor. Çok büyük olasılıkla “beklenmedik bir sebep olacak” demiştim. Yine aynı yazının sonunda da; “Bir taraftan ABD borsaları yükselirken, aynı zamanda ABD 10 yıllık tahvil getirileri de yükseldi. Önemli bir seviye olan yüzde 4.92’lere gelindi. Yükseliş devam eder ise sırasıyla 5.06 ve 5.25 seviyeleri görülebilir ki bu durumda borsalar zorlanacaktır. Ne gam! 28 haziran’daki FED toplantısına kadar daha bir ay var. Bunu da göz ardı edip herkes ‘balonu şişirmeye’ devam edecek.” diye belirtmiştim.
Ana fikirler itibarıyla doğru detaylarda bazı yanılmalar oldu. Piyasalarda beklenen düzeltme Haziran ayı itibarıyla başladı! Düzeltme Çin’den başlamadı! Yanılgı; beklenmedik sebep ararken, bir başka “olağan şüpheliden” bu düşüşlerin başlamasıydı. Her ne kadar ABD faizlerindeki yükselişin önemli bir risk olduğunu daha önceden belirtmiş olsam da ben de bu denli hızlı bir yükseliş beklemiyordum. Özellikle gösterge durumundaki 10 yıllık tahvil getirilerindeki yükseliş neredeyse 7-8 iş gününe sığdı.
Düzeltmeler hiçbir zaman yumuşak olmaz. Her zaman hızlı ve sert hareketlerle gelir. Bu kez de farklı olmadı.
Bugünlerdeki birçok köşe yazısını okuduğunuzda ve yorumcuyu dinlediğinizde biz zaten böylesi bir düzeltmeyi bekliyorduk diyecektir. Ancak önemli olan bunun öncesinin ve olan bitenin arkasındakilerin doğru analizi.
ABD faizleri neden artıyor? Piyasaları neden bu kadar ilgilendiriyor?
Faizler sadece ABD’de artmıyor. Hatta FED faiz artırmadı ve artış yönünde de bir sinyal, uyarı vermiş değil. Esas sorun, geçen yılın başından bu yana FED’den faiz indirimi bekleyen piyasaların faiz indirimi beklentilerinin; Bernanke’nin son konuşması ve FED notlarından sonra bir başka bahara kalmış olması.
Faizler artınca taşınmakta olan pozisyonların fonlama maliyetleri artıyor. Bu da kâr marjlarını daraltıyor ki, kârda olan pozisyonların daha fazla taşınmasını anlamsız kılıyor.
Diğer yandan tüm dünyadaki refah artışının ardındaki temel sebep olan “emlâk balonu” yükselen faizlerle ‘inmek’ belki de patlamak zorunda. Zira emlâk piyasasının en iyi dostu olan düşük faiz ve bol likidite döneminin sonuna yaklaşılmaya başladı.
Dün Yeni Zelanda’da da bile “emlâk çılgınlığını” zapt-u rapt altına alabilmek için faizler yükseltildi. Önceki gün Avrupa Merkez Bankası, geçen ay İngiltere Merkez Bankası faizleri artırdı. Önümüzdeki ay sırada Japonya hatta belki FED var! Dünyanın dört bir tarafından faiz artışı haberleri gelirken, borsalar nasıl buna direnebilirler ki? Nitekim direnemediler.
Bu hafta yaşanan henüz daha ilk “uyarı”. Belki yine kısa sürede “olay ört bas edilecektir.” Ancak 2003’ten bu yana yaşanan “boğa piyasasına” ara verilme zamanı yaklaşıyor.
Piyasalarda son bir “pastırma yazı” yine de yaşanacaktır. Ancak bu, birkaç yıl için görüp görebileceğimiz son ‘bahar’ olacaktır.

Yazının devamı...

Çin düşse de...

Beklendiği üzere Çin’deki vergi düzenlemeleri, hisse senetlerine satış getirdi. Dün Çin Borsası yüzde 8.26 düştü. 29 Mayıs’ta gün içinde görülen 4.335 puanlık zirve seviyeye göre düşüş yüzde 15.3’e ulaştı.

Çin Borsası’nda panik havası estiren satışlar diğer piyasaları beklendiği kadar etkilemedi. En azından şimdilik kaydıyla... Böyle olabileceğine geçtiğimiz hafta yayınlanan “Çin Çin cıngılı” başlıklı yazımda değinmiştim. Herkes Çin’den başlayacak bir düzeltme bekliyor ise bunun gerçekleşmeyebileceğini söylemiştim. Düzeltmenin çok büyük ihtimalle başka bir sebepten olacağını ve bunun için de ABD’deki 10 yıllık tahvil getirilerindeki yükselişlerin yeni “sebep adayı” olacağını yazmıştım.

Çin’de ‘bir günde yaşanan en yüksek oranlı düşüş’ rekorlarından biri kırılırken diğer piyasalar sükûnetlerini muhafaza ettiler. Bu yazı yazıldığı sırada Avrupa borsalarındaki düşüşler yüzde 0.10 ile 0.80 arasında sınırlı kalırken, Dow Jones endeksi yüzde 0.17 gerilemişti.

Böylesi bir düşüşten oldukça fazla etkilenebileceği düşünülen İMKB’de bile düşüş yüzde 0.82 ile sınırlı kaldı.

Şangay Endeksi’nin dünkü kapanış seviyesi olan 3.670 düzeyi, teknik olarak önemli. Hem 50 günlük ortalamalaya hem de 3.676’daki ilk teknik düzeltme seviyesine oldukça yakın bir nokta. Eğer bugün Çin Borsasın’daki satışlar sürer ise yeni hedef 3.250-70 arası. Ancak 50 günlük ortalamanın bir süre için destek olması da mümkün. 3.670 seviyelerinde kalınır ise kısa süreli bir mola ve hatta cılız yükselişler bile görülebilir. 3.250 ve hatta 3.000 seviyesi daha sonra ziyaret edilebilir.

Çinli yetkililer bir yandan borsada “yumuşak inişi” sağlayacak munzam karşılık ve vergileri arttırırken, diğer yandan da borsaya yönelik kurumsal talebin de önünü açıyorlar. Dün borsaya yatırım yapacak ve her biri 10 milyar yuan (1.3 milyar dolar) değerindeki dört yatırım fonuna kuruluş izni vermişler.

Bireylerin bankalardaki tasarruflarını çekip borsaya “hücum” ettiği Çin’de böylesi bir kurumsal yapının oluşturulması bir anlamda küresel dengeler adına da olumlu bir gelişme.

Çin dışındaki hisse senedi piyasalarına baktığımızda genel yaklaşımı “bekleyelim, bakalım, Çin nereye kadar düşecek?” şeklinde yorumlamak mümkün. Yorumlar zirveye göre yüzde 30’luk bir düzeltmenin “normal” kabul edilebileceği yönünde. Yüzde 30’luk bir düzeltmeye “normal” deniyor, zira diğer piyasalara yönelik “bulaşıcı” etkisinin en aza indirilebilmesi için “algılamanın doğru yönlendirilebilmesi” önemli. Bu sayede olumsuz etki en aza indirilebilecek. Küresel oyun, Çin’e rağmen sürebilecek.

Kasırga mevsimine girdik
Hisse senedi piyasalarında bunlar olurken; emtia piyasalarında yükselişler yaşanıyor. Özellikle petrol cephesinde. Çin’e rağmen. Çünkü “büyük emtia spekülasyonunun” başta gelen “sebebi”olarak gösterilen Çin’de ekonomiyi ve piyasaları yavaşlatmaya yönelik çabalara rağmen bunlar oluyor.

Bakır geçen hafta görülen 3.17 seviyelerinden dün 3.48’e yükselirken 68 dolarların altına gerileyen Brent petrolünün varil fiyatı yeniden 70 doların üzerine yükseldi. Geçen iki haftada emtilarda yaşanan kâr satışlarıyla gerileyen fiyatlar “düşük” seviyelerinden yeni alıcılar buldu.

Petrolde ise “kasırga mevsimine” girildi. Bundan sonraki dört, beş ay boyunca; kasırga haberleriyle petrol fiyatlarında hareketli, inişli daha çok da çıkışlı bir dönem yaşanacaktır. Kasırga haberleri daha çok ABD ham petrol fiyatlarını (WTI) vuruyor, ancak Brent petrol fiyatları da bundan doğrudan etkileniyor, dolayısıyla biz de...

Yazının devamı...

Hata nerede?

Özellikle son iki haftada ABD’de yaşanan gelişmeleri anlamaya çalışıyorum. Malum tüm global piyasaların yönünü ABD çiziyor. 7-8 saatlik uçuş mesafesinden olan biteni anlamaya çalışmak hayli zor. Yine de çabalıyorum.

ABD 10 yıllık bonolarının getirileri; 15 Mayıs’ta yüzde 4.67 seviyesinden geçtiğimiz Cuma günü 4.96’ya kadar yükseldi. 4.92 seviyesi kritik idi ancak hızlı bir şekilde geçildi, hem de haftalık kapanış bazında. Fasılalarla da olsa ufukta 5.06 var. Diğer yandan Mayıs ayının son iki haftasında Dow Jones Endeksi (DJI) 13.380 seviyesinde 13.691’lere kadar yükselerek rekor yeniledi.

Bir yandan faizler yükseliyor ki bu hem hisse senedi pozisyonlarının fonlama maliyetlerini (alternatif bile olsa) artırıyor, hem de şirketlerin muhtemel kâr rakamlarının düşmesine neden oluyor. Bunların her ikisi bir arada nasıl olabiliyor? İçinde bulunduğumuz “boğa piyasasının” gücünü koruduğunun dışında henüz daha ayakları yere basan bir açıklama bulabilmiş değilim. Bulunca sizlerle de paylaşacağım.

Bazı fikirler öne sürülebilir. Ancak bunların bir çoğu; “nasıl” olduğunu açıklamaya yardımcı olacak tarzda, “neden” sorusunun yanıtı çok büyük ihtimalle işler tersine dönünce netleşecek. Kesin olarak bildiğim bir şey var. O da içinde bulunduğumuz “boğa piyasası” sona erdiğinde; yaşanan olayları açıklamaya çalışan; yepyeni ekonomik terimler ve ideolojilerle tanışacağız, klâsik söylem çok değişecek. Tıpkı 2000’lerdeki Nasdaq balonundaki “yeni ekonomi” tanımının literatüre eklenmesi gibi...

ABD’de yorulan Dow Jones Endeksi, bayrağı S&P ve Nasdaq endekslerine devrediyor görünüyor. Her ne kadar DJI yeni rekor kırmış olsa da bu endekse göreceli olarak geride kalmış S&P ve Nasdaq’ta yükselişler biraz daha fazla olmaya başladı. Onlar da aradaki “mesafeyi” kapatıyorlar. Hem de Nasdaq’ta olduğu gibi ‘gap’lerle...

Bizim piyasalarımız...

Hisse piyasalarındaki bu olumlu havayı, 164’lerin üzerinde kalmayı başaran euro-yen paritesi de (diğer bir deyişle carry tradelerin kahramanı) destekleyince içeride kurlar 1.3110’un altına geriledi.

Kurlarda 1.3120 kritik seviyeydi. Bu henüz tam olarak kırılmış durumda değil. Hafta sonu Demokrat Parti cephesinden gelen ‘boşanma’ haberlerine kısa süreli bir tepki olsa da, dünya piyasalarından ‘kırıcı’ bir haber gelmez ise bu tepki de saman alevi gibi kalabilir. Bu seviyenin aşağı kırılması durumunda sırasıyla 1.2950 ve 1.2865 resmin içine girecektir. ‘Kırıcı’ bir haber gelse de 1.3450 ve özellikle de 1.3625 aşılmadığı sürece panik havası oluşmayacaktır.

Gösterge bonolardaysa Merkez Bankası’nın (MB) gecelik faizinin bileşiği olan 19.12’nin altındaki seyir iki haftadır sürüyor. 18.20 bileşiğe kadar inildi. Bu piyasada aslında “negatif carry” yaşanıyor. Yani elinizdeki varlık, o varlığı fonlama faizinizden daha az getiri sağlıyor. Uzun vadede MB fazilerinin düşeceği beklentisi bu duruma katlanılmasının asıl nedeni. 18.15’in altına kalıcı olarak inilir ise 17.25’e (Geçen sene Haziran’daki 17.38-17.69 arasındaki gap’i de kapatarak) kadar inilebilir.

Yukarıda ise 18.45,18.80 ve 19.05 var. Borsa; bono-döviz cephesindeki olumlu havadan pek fazla etkilenmiyor. Kağıt bazındaki bir-iki istisna haricinde 27-30 Nisan’da oluşan boşluklar kapanmış durumda. Bazı büyük hisselerdeki satışlar da devam ediyor.

Yazının devamı...

Çin Çin cıngılı


Herkesin dilinde Çin var.
Borsadaki çılgınlığı “dizginleyebilmek” için Çinli yöneticilerin aldıkları önlemler, ya da Çin’in talebiyle yükselen emtia fiyatları...
Hisse senedi endekslerinin yeni rekorlar kırdığı, kredi fazi farklarının iyice daraldığı, tüm dünyanın yeni bir refah düzeyini yakaladığı son haftalarda; bu seviyelerin korunamayacağını düşünenler bir kâr realizasyonu beklentisi içinde. Bu hareketinde Çin’deki çılgınlığın normale dönmesiyle başlayacağı varsayıldığından herkes bir “Çin cıngılı” tutturmuş gidiyor.
Herkes aynı şeyi bekliyor ise, beklenen çok büyük ihtimalle olmayacaktır. Eğer ki Çinli yetkililer bir hata yapmazlarsa... Ben yapabileceklerine pek ihtimal vermiyorum. Zira son yıllarda izledikleri politikalar, dünya ne derse desin onlar, önceliği kendi ekonomilerine veriyorlar ve bu konuda dikkatli davranıyorlar.
Herkesin Çin’den başlayacağını düşündüğü düzeltme hareketi çok büyük olasılıkla başka bir sebepten dolayı olacak. Bunun ne olacağını kestirmek zor. Çok büyük olasılıkla “beklenmedik” bir sebep olacak.
Önceki gün açıklanan FED toplantı tutanakları bunlardan bir olabilir mi ? İyi bir aday değil. Ama yine de notlarda ilginç bir kaç nokta vardı. FED yetkilileri, konut piyasalarındaki sorunun ekonomiye olumsuz etkisinin sınırlı kalabileceğini, yılın ikinci yarısından sonra da düşük seyreden büyümenin “normale” dönebileceğine değinmişler. Önceki gün piyasaların yönünü bir anda olumluya çeviren de bu yorum olmuş.
Ancak FED’in değindiği; daha önceki toplantılarda da sıkça vurgulanan; enflasyondaki katılık. En son geçen yıl Haziran ayında faizleri yüzde 5.25’e yükselten FED, neredeyse bir yıldır ’bekle-gör’politikası uyguluyor. Geçen yılın son çeyreğinden bu yana faiz indirimi bekleyen piyasalar da bu beklentilerini sürekli ertelediler. Önceki günkü toplantı notlarından sonra, piyasaların bu beklentisi yerini ’acaba faiz artışı olabilir mi?’sorusuna bırakmaya başladı. Hatta bazı rapor ve yorumlarda bir mi iki faiz artışı mı olacağı tartışılır oldu.
Bir taraftan ABD borsaları yükselirken, aynı zamanda ABD 10 yıllık tahvil getirileri de yükseldi. Önemli bir seviye olan yüzde 4.92’lere gelindi. Yükseliş devam eder ise sırasıyla 5.06 ve 5.25 seviyeleri görülebilir ki bu durumda borsalar zorlanacaktır.
Ne gam ! 28 haziran’daki FED toplantısına kadar daha bir ay var. Bunu da göz ardı edip herkes ’balonu şişirmeye’devam edecek.

Yazının devamı...

VOB ne diyor?

İzmir’de kurulu Vadeli Opsiyon Borsası’nda (VOB) işlem gören IMKB 30 endeks kontratları ile spot piyasa arasındaki fark açılmış durumda.

VOB’da IMKB 100 kontratları hemen hemen hiç işlem görmezken, daha çok IMKB 30 endeksinin kontratları yoğun işlem görüyor. Hatta Haziran sonunda vadesi dolacak ilk kontratın dünkü işlem hacmi VOB’un toplam hacminin yüzde doksanına ulaşıyor.

Dövizdeki ’saman alevi’ tarzındaki hareketlenmelerin dışında genelde VOB’daki en fazla işlem hacmi bu kontrat grubuna ait.

Neden IMKB 100 değilde IMKB 30 endeksinin kontratı bu kadar yüksek hacme sahip?

VOB kontratları temel olarak hedge amacıyla kullanılıyor. Bu piyasayı; artan oranda yabancı yatırımcılarla, borsa getirisini sağlayan ve anapara garantili yeni mevduat türlerini sunan bankalar kullanıyor. IMKB 30 endeksindeki hisse senetleri; hem yabacıların en fazla tercih ettikleri, hemde borsanın tüm işlem hacminin üçte ikisinden fazlasının gerçekleştiği hisseler.

Son günlerde özellikle bu kontratın VOB’da işlem gördüğü fiyatlarla (dünkü kapanış 56,925), günlük spot IMKB 30 endeksi (kapanış 58,507) arasındaki fark dün akşam kapanış itibariyle 1,582 puana ulaştı.

Piyasaların yukarıya gittiği dönemlerde VOB’daki fiyatların, spot piyasanın önünde gittiği sıkça görülen bir durum. Gerisinde kaldığı hele hele 1,000-1,500 puana kadar gerisinde kaldığı, son bir iki aya kadar pek de sık rastlanır bir durum değildi.

Spot piyasa ile kontrat piyasası arasındaki bu fark; ya Haziran sonuna kadar piyasaların düşeceği, ya da spot piyasada hisse sentlerinin beklentilerin oldukça üzerinde işlem gördüğü anlamına geliyor.

Eğer ilk varsayım doğru ise hisse fiyatlarında önümüzdeki bir ayda düşüş yaşanacak demektir.

Yok eğer spot piyasadaki hisse fiyatları doğru ise (ki nakit piyasada yüzde yüz nakit kullanıldığından doğru olma ihtimali daha yüksek) bu seferde VOB’daki kontrat fiyatları yükselecek demektir.

Bu farkın bir şekilde kapanacağını ya da daralacağını düşünenler varsa, onlarda bir yolunu bulup spot IMKB 30 endeksini satıp, VOB da kontrat alarak suni bir pozisyon yaratabilirler.

Fark daraldığında kâr, açıldığında zarar edeceklerini baştan kabul etmek kaydıyla.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.