Şampiy10
Magazin
Gündem

Doların eve dönüşü

Piyasalarda kan gövdeyi götürüyor. Özellikle yen cephesindeki kritik paritelerin kırılması, tüm borsalardaki satışları hızlandırdı.

Piyasalarda “Dead Cat Bounce ne zaman gelecek” diye soruyor herkes birbirine. Aşırı hızlı düşüşlerden sonra, piyasalardaki kısa vadeli, cılız toparlamalar için kullanılan bu deyim, bu aralar herkesin dilinde. Düşüşlerin durması, hasar tespiti yapılabilmesi ve bir sonraki hareketin yönünü çizebilmek için herkes bir “mola” istiyor.

Piyasalarda ne yükselişler, ne de düşüşler “sonsuz” devam etmez. Yükselişler uzun zaman alırken düşüşler genellikle sert ve hızlı olur. Düşüşlerinde bir süre sonra hızı kesilecek, yüksek fiyatlardan satanlar fiyatlar “Ucuzladı” diye alışa geçecekler, “açığa satmış” olanlar açıklarını kapatacaklar, böylelikle düşüşlere bir süre “ara” verilecek.

Ölü kedinin zıplayacağı zamana yaklaştık mı? Dünkü yazımda bu beklentiyle piyasalarda sınırlı da olsa bir toparlanma olabileceğine değinmiştim. Yanılmışım. Demek ki “kedi hâlâ canlıymış”, düşüşler sürdü...

Dışarıda dolar/yen paritesinde 112.75, euro/yen paritesinde de 150.80 seviyeleri yeni destek noktaları. Ancak asıl yeni gösterge dolar/euro paritesi. Zira ABD’deki bunca soruna rağmen dolar tüm paralar karşısında değer kazanıyor. Neden derseniz? Bakmayın yen veya İsviçre Frangı’ndaki carry trade’lerin çok fazla konuşulduğuna, Greenspan’in yüzde 1 faizinden bu yana dünyadaki “kredi genişlemesinin” esas kaynağı dolardı.

Şimdi ABD dışındaki piyasalara dağılmış olan dolarlar “eve dönüyor”. Bir başka deyişle ABD dışında diğer para birimlerinde alınmış pozisyonlar kapatılıyor, kaynağına yani yine ABD’ye dönüyor. Dolara olan talep yerel para birimlerini vururken, 1.50’lere gideceği son zamanlarda sıkça konuşulan dolar/euro paritesi dün 1.34’lerin altına geriledi. 1.3330-50 aralığının aşağı kırılması, 1.3060’ın yolunu açacaktır. Bu seviye uzun vadeli trend seviyeleri açsından önemli. Eğer bu seviye de aşağı kırılır ise 1.18-1.25 bandına kadar ciddi bir hareketi başlatabilir.

‘Evine’ döneceğe benzeyen dolar, bizdeki kurlarda da dün ciddi bir hareketi başlattı. 1.3750 önemli bir direnç seviyesiydi ki gün bazında bu seviyenin üzerine geçilmesi 1.41’lere kadar bir yükselişe neden oldu. 1.4270’lerin üzerine geçilmesi 1.4520-80 bandını ve hatta üstünü gündeme getirecektir.

Geçtiğimiz hafta “ana trend kırıldı mı kırılmadı mı” tartışmaları yapılıyordu. Gereksiz bir tartışma olduğuna değinmiştim. Yüksa IMKB’de; bugünlerde 40.300 seviyelerinden geçen “ana trend” test mi edilecek?

Sadece ABD piyasalarında sınırlı da olsa bir toparlanma olması; yani “ölü kedinin son kez zıplaması”; kötümser senaryoları bir süre için rafa kaldırabilir!

Yazının devamı...

Shoot first than ask

Vahşi batıdan bir deyim: Arazisini korumak isteyen ve saldırgan izlenimi yaratan davetsiz misafiri; toprağını ve kendini korumak için önce vur, sonra kim olduğunu, neden geldiğini sorarsın anlamında...

Dünkü piyasalardaki hareketler de adeta bu deyime uyuyordu. Dün piyasalarda moraller öylesine bozuldu ki; elinde hisse senedi veya bono bulunanlar adeta fiyata bakmaksızın satıp “kurtulmayı” tercih eder havadaydılar.

Geçtiğimiz haftalarda fırtınanın geçmesini bekler havada sakin seyreden bono piyasalarında panik satışlar vardı. 6 Mayıs 2009 vadeli gösterge tahvil, Salı gününü yüzde 17.87 bileşik seviyesinden kapatmıştı. Dün gün içinde 18.60 bileşik seviyelerine kadar satış oldu. Özellikle öğleden sonra bono piyasasında alışveriş adeta durdu. Alıcıların ortada olmadığı piyasada satıcılar var olan az miktardaki talebi, faiz oranına pek fazla bakmadan karşıladılar. Bir anlamda “önce sattılar, sonra sordular”.

Satan fiyata bakmadı bile

Hisse senedinde de benzer bir durum vardı, fiyat ikinci plana düşecek denli hızlı satışlar yaşandı ve IMKB 100’de daha önceleri sözünü ettiğim 47,748-48,441 arasındaki boşluk hızla kapandı ve borsa endeksi gün içinde 47,023’e kadar geriledi. Gelen alımlarla 47,714’te, biraz da tedirgin bir kapanış oldu.

Kur cephesi diğer iki ana piyasaya göre daha ’kontrollü’ bir tepki verdi. Güne 1.3360-80 alış bandında başlayan dolar kurları, gün içinde 1.3440 alış seviyelerine kadar yükseldi.

Günün sonunda ABD piyasalarının beklendiği kadar sert düşmemesiyle de 1.3280 alış seviyelerine kadar da geriledi. Dolar kurunda 1.3470 ve de özellikle 1.3550 seviyesi gün kapanışı bazında yukarı geçilmediği sürece; 1.3170 ve hatta 1.29 seviyelerine kadar bile düşüş yaşanabilir.

Düşüşten artık yoruldular

FED; ABD piyasalarına likidite vermeye devam ediyor ve piyasalarda Eylül ayındaki toplantıda fazi indirimi bekleyenlerin sayısı iyiden iyiye artmış durumda. FED indirir, indirmez, bu ayrı bir tartışma. Ancak piyasalar bu beklentiyle kısa vadede biraz toparlanmak arzusunda. Yoruldular.

ABD borsa endeksleri dün güne küçük bir düşüşle başladı, ilk saatlerde artıya bile geçti ve bu yazı yazıldığı sırada Salı günü kapanış seviyelerinde işlemlerini sürdürüyordu.

ABD’deki yatırım ve hedge fonların portföy değerleriyle ilgili açıklamalardan endişe verecek sonuçlar gelmemiş ise büyük ihtimalle bugün havanın biraz yumuşadığını görebiliriz. Bu da bizim piyasalardaki moralleri biraz olsun düzeltir.

Bono faizleri bileşik 17.90, kurlar yukarıda belirttiğim seviyelere doğru ve borsa da 49,200-700 aralığına kadar sınırlı da olsa toparlayabilir.

Bunun geçici olacağını, düşüşe bir tepki olacağını hatırlayın.

Yok eğer, ABD piyasalarındaki düşüş 12,800’lere doğru devam etmiş ise düşüş senaryolarına yeniden dönelim.

Yazının devamı...

YTL’yi Brezilya ve Güney Afrika bozdu

Aslına bakarsanız Abdullah Gül’ün AKP’nin tek adayı olarak seçimlere girecek olması piyasalarda korkulduğu kadar gerginlik yaratmadı. Genel seçimlerden sonraki basın toplantısında ‘adaylığının sürdüğünü’ açıklayan Sayın Gül doğal olarak en güçlü adaydı.

Bu ihtimalin gerçekleşmesinden endişe edenlerin önemli kısmı, global piyasalardaki çalkantı sırasında zaten satışlarının önemli bir kısmını yapmışlardı. Ancak piyasaları tedirgin eden asıl sebep yurt dışı piyasalarındaki gelişmelerdi. Bugün ABD’deki hedge fonların ve yatırım fonlarının porföy değerlerini açıklamak için son günleri. Endişe; bu fonların değerlerinde son gelişmelerden dolayı hızlı düşüşler olacağı ve sonrasında fonlardan yeni çıkışların olabileceği.

Faiz indirim beklentisi

Bu endişenin üzerine ABD’de Wal-Mart ve Home Depot adlı büyük alışveriş zincirlerinin beklenenden düşük kâr açıklaması, ABD üretici fiyatlarının beklentinin üzerinde gerçekleşmesi ABD piyasalarında moralleri bozdu. Zira enflasyonun beklentilerden yüksek çıkması; piyasaların ‘beyaz atlı prens’ olarak bekledikleri FED’in faiz indirimi ihtimalini iyiden iyiye azaltıyor.

Türk piyasaları ‘görece’ olarak gün boyu sükunetini korudu. Ancak gün sonuna doğru Avrupa piyasalarının ve de özellikle ABD piyasalarının düşmeye başlamasıyla dengeler bozuldu. Özellikle Brezilya realinde Ekim 2002’deki 4.01 zirvesinden bu yana gelen ve dün 1.9625 seviyesinden geçen trendin üzerine çıkılması, yani Real’in değer kaybetmesi ve trendin kırılması, benzer şekilde Güney Afrika Randı’nda 7.2050 seviyesinin aşılmasıyla; dolar/YTL kurlarında da 1.3180’lere kadar yükseliş oldu.

Dow Jones endeksinde 13,165’in altında bir kapanış olması 12,750’nin yolunu açacaktır ki bu da hisse senedi piyasalarında daha hızlı ve derin bir düzeltmeyi hızlandıracaktır. Gelişmiş ülkelerden daha “sağlam” duran gelişmekte olan ülke piyasalarının para birimindeki düşüşler daha da hızlanır ise yeni bir “dalga” geliyor demektir.

Brezilya Reali’nde 1.9650, randda 7.2450 ve YTL’de 1.3165’in üzerinde kapanışlar olması durumunda dengeler daha da bozulacaktır. Dolar kurlarında 1.3250’nin üzerinde günlük kapanış olmasıyla 1.3550’lere kadar yükseliş yaşanabilir. IMKB’de de 47,750’lere doğru bir düşüş olabilir.

Yazının devamı...

Merkez bankaları krizi aşabilecek mi?

Bu sorunun iki cevabı var. İlki; madem bütün kontrol onlarda neden aşamasınlar. Geçen haftanın son iki günü olduğu gibi ‘parası neyse verirler’ ve krizi atlatırlar. İkincisiyse; kısa vadede belki ama şu andaki yanlış teşhis, ileride çok fazla “yan etki” doğuracak. Kısa vadede; hedge fonlardaki ödeme güçlüklerini aşmak, bu fonlara para yatıranların kapıldıkları paniğin daha da büyümesinin önüne geçebilmek için gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının yaptıkları anlaşılabilir. Ancak mesele bu kadar büyüyene, kredi türev ürünlerinin; türleri, riskler ve büyüklükleri bu denli büyük rakamlara ulaşana kadar akılları neredeydi?

Başta FED ve Avrupa Merkez Bankası olmak üzere; Kanada, Avustralya, İsviçre ve bazı Asya ülkelerinin Merkez Bankaları’nın piyasalara likidite vermeleri artık bu olayın bir “kriz” boyutuna ulaştığının zımni teyidi.

Tıpkı bizim 2001’de tecrübe ettiğimiz gibi, çözüm palyatif! Uzun vadede bir çok sorunu beraberinde getirecektir. En baştaki yan etkisi de enflasyon olacaktır. Belki kısa vadede verilen likidite ile belki panik yatışacak ve hatta FED; son toplantısında enflasyona vurgu yapmasına rağmen; “olağanüstü” faiz indirmek zorunda kalacaktır. Piyasalar kısa vadede bunu “olumlu” algılayacaklardır. Ancak uzun vadede dünya ekonomisinin motoru durumundaki ABD ekonomisinde enflasyon ve hatta stagflasyon endişesi artacaktır.

Dünyada bunlar olurken bizim durumumuza baktığımızda ilginç bir resimle karşılaşıyoruz. Türkiye’de son 4-5 yılda yaşanan ‘refah ortamının’ kaynağı global piyasalardı. Hatta biz kendi iç koşullarımızdan dolayı bundan yeterince pay bile alamamıştık.

Gelinen noktada; dünyadaki ‘likiditenin’ daralması bizi; özellikle cari açığın finansmanında ve yeni yatırımların yapılması konusunda zorlayacağı aşikâr. Bu durum yakın vadede FED’in muhtemel faiz indirimi nedeniyle fazla hissedilmeyecek olsa da iki-üç yıllık perspektifte sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Ekonomi yöneticilerinin buna şimdiden çözüm üretmeleri; özellikle FED faiz indirimin yaratacağı kısa vadeli olumlu havanın sağlayacağı zamanla, uzun vadeli çözümlere yönelmelerinde fayda var.

Diğer taraftan avantajlarımız da yok değil. Özelleştirmeler, bundan sonra elde edilebilecek fiyatlara göre çok daha avantajlı fiyatlardan tamamlandı. Tek parti iktidara geldi. Belki de en önemlisi; yüksek olan faiz seviyemiz bu krizden daha az etkilenmemizi sağlayabilir, hatta MB’nin son çeyrekte 100-200 baz puanlık faiz indirimi bile durumu değiştirmeyebilir.

Bu hafta ne olur?

Borsa tarafında düşüşün 47,500-700’lere kadar sürmesi ancak bu seviyelerden 51,300 ve hatta 52,900 seviyelerine kadar bir toparlanmanın gelmesi ihtimali hayli yüksek. Kurlarda 1.3165 seviyesi kapanış bazında aşılmadığı sürece 1.2660’lara kadar düşüş ihtimali var. Yok eğer FED ‘Faiz indirmeyeceğim’ der ve krizin daha da büyümesi söz konusu olur, 1.3165’in üzerinde bir kapanış görürsek; sırasıyla 1.3250, 1.3540 ve 1.3710 seviyeleri test edilebilir.

Yazının devamı...

Bu bir kriz

Kriz zamanlarında. Eğer merkez bankaları; hele ki doğudan batıya; Avustralya, Malezya, Endonezya, Filipinler, Kore, Japonya, İsviçre, Avrupa, Kanada ve son olarak da ABD Merkez Bankası FED devreye girmek zorunda kalmışsa buna kriz demek yanlış olmaz.

Nedenleri artık herkesin malûmu... Amerika’daki düşük kalitedeki ev kredilerine dayalı menkul kıymetlerin yarattığı riskler.

Bu kıymetlerin altına konan “dayanak varlıklardaki” ödeme problemlerinin şu veya bu sebeple artması, bu kredilere dayalı menkul kıymetlerin likiditelerinin adeta ortadan kalkması ve sonrasında bunların değerlemelerindeki ve kredi risklerindeki sorunlar derken ard arda gelen iflas, kapanma veya ödeme güçlüğüne düşme haberleri... Herkes düşüş/düzeltmeyi Çin borsasından başlayacağını beklerken; darbe, kapitalizmin kalesi ABD’den geldi.

Bekleniyor muydu ?

Cevap ne yazık ki evet. Bundan çok değil, bir buçuk ay önce ABD’deki New Century adlı mortgage şirketi ve ardından diğer ev kredileri veren yada aracılık eden diğer büyük şirketlerin batmaları bunun bir habercisiydi. Ancak herkes, sorunun daha öncekiler gibi, “pansumanla” tedavi edilebileceğini düşündüğünden, olayın “kanser” boyutunu algılamak istemiyor; ‘boğa piyasasının’ sürmesini arzuluyordu. Bir anlamda ‘güneşi balçıkla sıvama’ çabası sürüyordu.

Hatta başta FED olmak üzere gelişmiş ülkelerin merkez bankaları bile bu konuda adeta “işbirlikçi” gibi davranıyorlardı. Kimse tekere çomak sokmak istemedi. Ancak gelinen noktada bu davranışın bedelini yine merkez bankaları ve dolayısıyla sıradan halk ödeyecek...

Geçen hafta Perşembe günü Fransa’nın en büyük bankalarından BNP’nin üç fonunun elindeki kıymetleri “değerleyemediğinden” dolayı ödemelerini durdurdurğunu açıklaması adeta fitili ateşledi. Perşembe ve Cuma günü bir sonraki ismin kim olacağının bilinememesinin yarattığı panik, bankaların birbirleriyle işlem yaptıkları limitlerin dondurulmasına, piyasalardaki “nakit likiditenin” bir anda ortadan kaybolmasına neden oldu.

Tam bu noktada merkez bankaları piyasadaki paniğin önüne geçebilmek ve nakit likiditenin temini için devreye girmek zorunda kaldılar. Avrupa Merkez Bankası piyasalara resmi politika faizi olan yüzde 4’ten; Perşembe günü 94.8, Cuma günü de 61 milyar euro gecelik fonlama sağladı . FED’de önce 24, ardından da Cuma günü üç ayrı işlemle piyasalara 38 milyar dolar verdi. Bu rakam 19 Eylül 2001’den sonra FED’in sağladığı en büyük likidite.

İşin ilginç yanı Cuma günü; “Korku dağları bekler” deyişine uygun; Amerikan bankaları FED’den; resmi faizi olan yüzde 5.25’ten; ihtiyaçlarından fazla likidite almış olsalar gerek, gün sonunda bunca paniğe rağmen gecelik para piyasası faizleri yüzde 1’lere kadar geriledi.

İyi haber; bu krizin ortalarına geldik. Kötü haber ise hanüz sona ermesine daha çok zaman var. !

Bundan sonra ne olur?

Piyasalarda bir problem olursa merkez bankaları bunu bir şekilde çözer deyip, istediği gibi “at oynatanlar” haklı çıkacaklar gibi. Zira sorunun çözümü için piyasalara likidite sağlanması gerekiyor, hem de ucuz tarafından. Bunun içinde FED’den “olağanüstü” bir faiz indirimi bakleniyor. Normal şartlarda son toplantısını 7 Ağustos’ta yapan ve faiz değiştirmeyen FED’in; 18 Eylül’deki bir sonraki toplantısını beklemeden faiz indireceği konuşuluyor.

Çok büyük ihtimalle de olacak görünüyor. Zira Cuma günü ABD borsalarındaki hareketler bu beklentiyi haklı çıkaracak türdendi. Ancak bu faiz indirimi kısa vadede sorunları “arızi” olarak çözse bile, bu tedavinin “yan etkisi” olarak ortaya çıkacak enflasyon daha büyük sorun olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının karşısına çıkacak. Bu da çok büyük ihtimalle 2008’in sorunu olacaktır.

Kısa vadede piyasalarda cılız bir toparlanma ve hatta yükseliş, ancak uzun vadede çok daha ciddi sorunlar bekliyor global piyasaları.

Yazının devamı...

Likidite krize mi girdi?

Öyle görünüyor! Kanıtı mı derseniz...FED’in 2001 krizinden bu yana piyasalara sağladığı likidite ilk kez çift rakamlı milyar dolarlara ulaştı. Avrupa Merkez Bankası (AMB) yüzde 4’ten isteyene istediği kadar, 1 günlük likidite sağlama kararı verdi ve dün piyasalara 94.8 milyar euro likidite sağladı. AMB’nin böylesine ekstra likidite sağlaması, ortada bir problem olduğunun açık beyanı, kabulü anlamını da taşıyor.

Uluslararası piyasada gecelik dolar mevduatları normal günlerde yüzde 5.25-5.40 arasında seyrederken, dün yüzde 5.80’lere kadar yükseldi. Bankalararası gecelik dolar faizlerinin bu denli yükselmesinin en önemli sebebi; bankaların birbirlerine olan limitlerini azaltmaları/kapatmaya başlamaları... Zira Bear Stearns, ABN, IKB derken bir sonrakinin kim olacağından kimse emin olamıyor. İyisi mi piyasaya para vermeyeyim, ne olur ne olmaz geri dönmeyebilir diye düşününce ‘likidite, krize giriyor’.

Çarşamba günü ABD piyasaları bir yandan FED’in yorumları, diğer yandan da Cisco’nun beklenenden iyi gelen kâr rakamlarıyla moral bulmuş ve günü 155 puan artışla kapatmıştı. Dün bu moralle yükseliş beklenirken; Fransız BNP Bankası’nın üç fonunun ödemeleri durdurduğunu açıklaması, beklentinin tam tersine ciddi bir düşüşe neden oldu.

Alman Bundesbank’ın eşikaltı kredilere dayalı menkul kıymetlerde 3.5 milyar euro kaybeden IKB için başta Federal Ekonomi Kalkınma Bankası KfW ve diğer Alman bankalarını bir ‘kurtarma operasyonu’ için acil toplantıya çağırması da işin tuzu biberiydi. Eşikaltı krizinin Avrupa’ya da sıçraması piyasalardaki tedirginliği artırıyor. Eşikaltı krizinin zincirleme etkilerinin nereye varacağı da bir türlü net olarak hesaplanamıyor.

FED; faizleri bu kriz nedeniyle indirmeyerek (şimdilik!) çözümü ‘batan batar, kalan sağlar bizimdir’ mantığıyla piyasa bırakırken, Avrupa; tipik bir davranışla; ‘sorunu öteleme’yi tercih etmiş görünüyor. AMB ve Bundesbank; sorunlu bankalara ’ucuz’ likidite sağlayarak sorunun ertelenmesini; işi zamana bırakarak kendi içinde çözülmesini tercih ediyor. Likidite sağlanarak; fonlardan paralarını çekmek isteyenlerin paraları ödenebilir. Ancak bu likiditeyi gerektiren kıymetlerin altındaki ev kredileri ‘batınca’ verilen likidite nasıl geri ödenecek? AMB; ‘Zamanı gelince bakarız’ diye düşünüyor herhalde. O zaman geldiğinde bu zararı tüm AB sineye çekecektir.

Bu arada önemli bir not; büyüyen global ekonominin en önemli girdilerinden olan emtiaların fiyatlarında da ciddi düşüşler yaşanıyor. ABD’de beklenenden düşük gelen petrol stoklarına rağmen petrol, bakır ve hatta ‘güvenli liman’ altının fiyatları da düşüşten payını alıyor.

Yoksa piyasalar FED’in ’büyüme devam ediyor’ lafına da mı artık güvenmiyor?

Yazının devamı...

Kara(msar) Pazartesi?

ABD borsa endeksleri bir haftayı daha diplerine yakın seviyelerden kapattı. “Eşikaltı” (subprime) mortgage kredileri ve hedge fonlardan birbiri ardına gelen olumsuz haberler ‘beklenen’ biraz da istenen düzeltmeyi kesinleştirdi. Şimdi piyasalarda bunun bir trend değişikliği mi yoksa bir düzeltme mi olduğu tartışılıyor. Biraz gereksiz bir tartışma. Neden mi?

İMKB 100’ün grafiğini incelediğimizde; 2003 Temmuz ayından bu yana yaşanan yükseliş trendi açıkça görülebiliyor. Seçimin piyasaların “arzuladığı” şekilde sonuçlanması gerçekleşen beklenti bir kâr satışı getirdi. Yurt dışının bozulmasıyla satışlar daha da hızlandı.

Ancak ana trende baktığımızda; bugünler için trend değeri 40.000 seviyelerinde. Trend değişikliği olduğunun teyidi için endeksin 11-12 bin puan daha düşmesini beklemek gerek? Amerikan S&P 500 endeksinde de son yükseliş trendi 800 seviyelerinden, Mart 2003’te başlamış. Cari piyasa değeri 1.460’lardayken, trend değeri 1.366 seviyelerinde. 1991 yılından bu yana yaşanan daha uzun vadeli trende baktığımızda ise, trend değeri 960’lara kadar iniyor ki her ikisi de önemli düşüşlere denk geliyor.

Bence trendin dönüp dönmediğinin tartışılma zamanı bugün değil. Yukarıda belirtmiş olduğum ve teorik olarak her geçen gün yükselen noktalardan geçen trend seviyelerinin kırılmasına yaklaşıldığında bu tartışmaları yapmakta fayda var. Şimdi eldekini koruma zamanı.

Bu hafta ne olur derseniz...

ABD borsalarında son iki hafta dip seviyelerden kapanış oldu. Dow Jones için kritik 13,180 seviyesi şimdilik tutuyor. 13,165’in altında bir kapanış olması Dow Jones endeksini 12,750’ye yaklaştırabilir ki bu da tüm piyasalarda moralleri iyiden iyiye bozacaktır.

Geçen hafta 119.40 seviyelerine kadar bir düzeltme yapan dolar/yen paritesinin yeniden 118’lere dönmesi gri bulutları daha da arttırıyor.

İMKB büyük olasılıkla haftaya; Dow Jones’dan gelen olumsuz havayla başlayacak ve son düşüşlerde kapatamadığı 50,132-50,522 arasındaki ‘boşluğu’ kapatarak 50,000’in çok az altına kadar (49,925) gerileyebilir. Her ne kadar Temmuz enflasyonu beklentilerden çok daha iyi çıkmış ve faiz indirim ihtimali artmış olsa bile... Bugün gün boyu önemli bir satış daha gelmez ve hafta başında ABD piyasaları toparlar ise yeniden 52,000’li seviyelere kadar kısa ama cılız bir yükseliş olabilir. Yok eğer satış devam edecek olur ise hafta içinde diğer boşlukları da kapatacak şekilde 47,750’lere kadar bir düşüş görebiliriz.

Cuma günü enflasyon haberiyle sevinen bono cephesindeki sevinç saman alevi gibi kaldı. Bu beklentiyle 17.60 bileşik seviyelerinden bono alanlar, 17,30 bileşik seviyelerinde kârlarını realize ettiler.

Faizlerde kısa vadede belki arızi olarak 17,15 seviyelerini yeniden görebiliriz. MB’nın faiz indirme ihtimaline karşın (halihazırda yıllık olarak 170 baz puanlık bir indirim iskonto edilmiş durumda) yine de bono faizlerinde 17.60-17.80 aralığına doğru bir yükseliş ihtimali, düşüşten daha fazla görünüyor.

Yazının devamı...

Pazartesi kararmadı!

Cuma günü; ABD ve Brezilya piyasalarında kapanışların, günün en düşük seviyelerinde olması; haftanın ilk gününde bir “Kara Pazartesi” yaşanır mı endişesini de beraberinde getirmişti.

Gün içinde özellikle kredi piyasalarında; “günün ekonomik göstergesi” haline gelen ‘iTraxx Crossover’ endeksinin rekor kırması, euro-yen ve dolar-yen paritelerinde (yenin para ’pınarı’ olmasından dolayı dikkatle izleniyor) yen lehine yükselişlerin olması, hem endişeleri hem de gün içi volatiliteyi artırdı.

Şimdilik korkulan olmadı ve dün tarihe ‘Kara’ günlerden biri olarak geçmedi. Piyasalar sarsıntıyı yine kısa sürede atlatmayı ve yükseliş trendine devam etme arzusunda olduklarını “dile getirdiler”. Düşüşler sınırlı kalırken, bazı piyasalarda (çin ve Brezilya ve hatta Dax’ta olduğu gibi) yükselişler bile yaşandı.

Belirtmekte fayda var. Yükselişler zamana yayılsa bile, düzeltmeler genelde kısa süreli ve sert cereyan ederler. Ancak hiçbir harektin tek yönlü sonsuz devam etmeyeceği varsayımıyla son düşüşlerin de düzeltmesi yaşanacaktır. Dow Jones endeksinde 13.180-250 arasının tutması durumunda 13.700’lere doğru bir hareketin yaşanması olasılığı yüksek. Nitekim dünkü piyasalar da bunu destekler yöndeydi.

Esas tartışma son hareketlerin bir düzeltme mi, yoksa bir trend değişikliği mi olduğuna gelip takıldı. Bana göre 2002 yılından bu yana yaşanan boğa piyasasının sonuna iyiden iyiye yaklaşıldı ve son günlerde yaşanan sert düşüşler de bunun sinyalleri. Zira önceki dönemlerdeki ‘düzeltmelere’ göre son yaşananın en önemli farkı; kredi piyasalarındaki risk algılamasının ciddi ölçüde bozulduğu döneme denk gelmesiyldi. Denebilir ki bu bozulma zaten düzeltmeyi başlattı. Belirtmekte fayda var; kredi ve faiz piyasaları hisse senedi piyasalarına göre daha “sakin” ve uzun vadeli piyasalardır. Buradaki iyileşme veya kötüleşmelerin etkisi; borsalara göre; daha uzun vadede ortaya çıkar

Tüm bunları hatırda tutmak kaydıyla; kısa vadede Dow Jones endeksinde 13.200’lerin altında fazla kalınmadığı sürece; IMKB’de 53.440-54.150 seviyelerine kadar bir ‘düzeltme’yaşanabilir.

Gün içinde Alman Dax, gün sonuna doğru da Dow Jones endeksindeki hareketleri “taklit eden” döviz piyasasında da dün 1.3165’in üzerinde bir kapanış (gün içinde 1.3235’i görmüş olsa da) olmadığından dolayı önümüzdeki günlerde ’düşük-sakin’ bir seyir izlenecektir. Zira piyasa katılımcıları da kurların yükselmesini pek arzu etmiyorlar.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.