Şampiy10
Magazin
Gündem

Çeyrek puanlık indirim deva olmaz, kriz büyür

FED’in faizi değiştirmeme olasılığı var ama bunu kimse beklemiyor. Çeyrek puanlık indirim ihtimali yüzde 50. Ancak bu hareket derde deva olmayacağı gibi en kötü seçenek olur. Yarım puanlık indirim ihtimali geçen hafta yüzde 75’di. Bu hafta ise yüzde 50’nin altına indi

Beklenen gün geldi, çattı. Haftalardır merak edilen FED kararı bugünün sonunda netleşmiş olacak. Olasılıklarına baktığımızda;

1- Faizleri değiştirmez: (% 0 ihtimal) Hiç kimse bunu beklemiyor. FED; enflasyonun en önemli sorun olduğunu, “eşikaltı” krediler nedeniyle yaşanan sorunların piyasanın sorunu olduğunu ve her hangi bir ’kurtarma’ operasyonu yapmayacağını söylemiş olur. Çürükler elenir, ’Kalan sağlar bizimdir’ yaklaşımı... Sonuçları dramatik olabilir! FED’den faiz indirimi bekleyen ve bu beklentiyle ayakta kalmaya çabalayan piyasalar “ağır” darbe yer!

2- 25 baz puan indirim: (%50 ihtimal) FED için en kötü seçenek! İşleri yoluna koyma ihtimali en düşük senaryo. Piyasaların toparlanması hayli zor olur. Zira 25 baz puanlık indirimin ’derde deva’ olma ihtimali az, satış gelecektir. Piyasalar yeni indirim(ler) isteyecek, FED’in elini verip kolunu kurtarması daha zor olacaktır.

3- 50 baz puan indirim: (% 42.50 ihtimal) Geçen haftaki olasılık yüzde 75’lerdeydi. Piyasalardaki iyileşmeyle geriledi. Piyasalar açısından aslında en kötü seçenek. Yükselecekler mi? Düşecekler mi? İlk tepki olumlu olacak ancak sonrasında yeni bir satış gelecektir. Zira böylesi bir indirim aynı zamanda piyasalara durumun ne denli kötü olduğu mesajını da verecek. Bu açıdan olumsuz!

4- 75 ya da 100 baz puan indirim: (%7.5 ihtimal) Piyasaların en fazla hoşuna gidecek ancak çok da fazla ihtimal vermediği senaryo. FED’in piyasalara “elimden gelen budur, benden başka bir şey beklemeyin” şeklinde mesaj vermesi açısından önemli. Piyasalar açısından kısa vadede iyi, toparlanırlar! Uzun vadede en büyük yan etkisi “enflasyon”...

Bir seçenek de reeskont faizi

Temel faiz oranındaki alternatiflere ilaveten asıl yapabileceği; reeskont faizlerinde ciddi indirimlere gitmesi ki nitekim kriz döneminde de yaptığı buydu. Reeskont faizlerini yüzde 6.25’ten 5.75’e indirmişti. Temel oranı 25 baz puan düşürerek ya da sabit tutarak; reeskont faizlerini 5.25’in altına indirebilir ki; bu da önemli bir seçenek. Yine piyasalara satış gelebilir, ancak kısa sürede güvenin yeniden tesis edilmesiyle toparlanma daha kısa zamanda olacaktır.

FED’in önünde aslında iki basit seçenek var:

I- İflâslara izin vermek ve kalanlarla yola devam etmek

II- Sorunu vadeye yaymak, sistemin kendi kendini tedavi etmesini umut etmek.

Faizi değiştirmemek birinci tercihe uygun. Diğerlerinin hepsi sadece ’sorunun ertelenmesi’ ve enflasyon sarmalına davetiye çıkarılması. Ertelenen sorun da dönüp dolaşıp yine başa bela olacaktır. 2001 krizinde Türkiye’de olduğu gibi “çürükleri ayıklayıp” zararı sineye mi çekeceksiniz, yoksa ’top mu çevireceksiniz?’

İşte FED için “asıl mesele” bu!

Artık dolar/YTL tahminini kurşun kalemle yapıyoruz

Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, “Artık dolar-YTL tahminlerini kurşun kalemle yapıyoruz. Ben dolar-YTL ile ilgili tahmin vermeyi bıraktım” dedi.

Banka olarak yıl sonu döviz kuru tahminlerini revize ettiklerini ifade eden Özen, “Ben dolar-YTL ile ilgili tahmin vermeyi bıraktım. Bunu doğru bulmuyorum. Ama geniş bant isterseniz yıl sonunda 1.270-1.370 YTL arasında bir aralıkta olması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.

Merkez Bankası’nın 0.25 puanlık faiz indirimiyle ilgili, “Bu indirimin siyasi baskıyla yapıldığı görüşü var. Ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Özen, “Merkez Bankası 0.25 indirdi diye, bunu siyasi baskıya bağlamak bence doğru değil. Bunu, Merkez Bankası’na yapılan bir haksızlık olarak görüyorum” yanıtını verdi.

Yurt dışı piyasalarda bundan sonra likidite endişelerinin devam edeceğini, ancak kriz boyutuna gelmeyeceğini görüşünü aktaran Özen, likidite sıkışıklığının yurt dışındaki bankacılık sektörüne ne kadar yansıdığını henüz görmediklerini, üçüncü çeyrek bilançoları, kâr-zarar cetvellerinin açıklanmasının bu açıdan son derece önemli olduğunu, zarar ziyanın üçüncü ve dördüncü çeyrekte net olarak görüleceğini kaydetti. Özen, ABD ekonomisinde büyümenin yüzde 2’nin altına çekilmesi halinde resesyon tehditi olabileceğine ve asıl krizin de o zaman çıkabileceğini söyledi.

Biz şerbetlendik

Özen, Türk bankacılık sektörünün şu anda 20-25 milyar dolar civarında bir likiditeye sahip olduğunu ve fonlama kapasitesinin yüksek olduğunu belirtti ve “Hiç bir Türk bankasının bilançosunda subprime kredisi yok. Artık krizlere karşı şerbetlendik” dedi.

Yazının devamı...

FED’i beklerken emtialar coştu

Finansal piyasalar artık yarın yapılacak FED toplantısını bekliyor. FED’den 25 yada 50 baz puanlık bir indirime neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Hatta geçen hafta boyunca piyasalar adeta indirim yapılmış gibi hareket ettiler.

FED’den beklenen indirim, değişik “oyuncular için” farklı şeyler ifade ediyor. “Eşikaltı” kredi sorunu yaşayan emlak sektörü ve finansman sağlayan mali kesim için ‘can simidi’ olarak görülen indirim; sorunlu hale gelmiş, ödeme sorunu yaşanan konut kredilerinde yeniden ‘çarkların’ dönmesi anlamını taşıyor.

Döviz piyasalarında faizi düşecek dolardan çıkanlar; başta euro olmak üzere aralarında YTL’nin de bulunduğu faizi yüksek paralara yöneldi. Euro, dolar karşısında 1.3927 ile tarihi rekor seviyeye yükselirken; YTL, Güney Afrika ve Brezilya para birimleri de ciddi oranda değer kazandı.

Asıl çarpıcı gelişmeler emtia cephesinde yaşanıyor. Üstelik de kafa karıştıracak tarzda... Global piyasalarda yaşanan krizin göbeğinde bile ‘güvenli liman’ olarak algılanmayan altının onsu, geçen hafta 717 dolar seviyesine çıktı. Son dört haftada yüzde 11.3 değer kazandı.

Bakır ve nikel başta olmak üzere; endüstriyel metallerdeki tepkilerin sınırlı kalması; ekonomik büyüme endişelerinin devam ettiğini göstermesi açısından önemli.

Bir başka “coşku” petrol cephesindeydi. ABD ham petrolünün ilk kontratı 80.36 ile rekor kırdı. Brent petrolünden daha hızlı artış kaydeden ABD ham petrolü 22 Ağustos’tan düne kadar yüzde 16.8’lik bir artış kaydetti. Bunda ham petrol stoklarında beklenenden fazla düşüşün payı olsa da, aslan payı; FED faiz indirimi beklentisiyle başlayan kısa vadeli spekülasyona aitti.

Petroldeki artış; ya “büyümenin süreceği ve dolayısıyla talebin artacağı, arzın bunu karşılamakta zorlanacağı” senaryosuna, ya da düşecek faizlerle “ucuzlayacak” spekülasyona erken başlama isteğinden kaynaklanıyor olabilir. Yaşanan “likidite” krizinden sonra halen daha büyüme senaryosuna inananların olması ilginç!

Emtia cephesinin asıl “şampiyonu” ne petrol, ne de altın. Buğday! ABD’deki 5 bin buşellik (yaklaşık 136 ton) buğday kontratının fiyatı Temmuz başındaki 587 dolar seviyesinden, 909 dolara yükseldi ki bu bir buçuk aydan daha kısa sürede yüzde 54.8’lik bir artış anlamına geliyor. Bu yükselişte global ısınma ve kuraklık nedeniyle dünya rekoltesinin düşmesi en önemli neden. Bu sebep kullanılarak yapılan spekülasyon da diğer sebebi oluşturuyor.

Ancak benzer hareket mısırda görülmüyor. Üstelik mısır sadece besin olarak değil, aynı zamanda etanol üretiminde de en önemli hammadde niteliğinde. Aynı dönemde mısır kontratlarında kayda değer bir değişim yaşanmaması da ilginç. Anlaşılan tüm pozisyon buğdayda alınmış!

FED’in faiz kararını beklerken, bazıları boş durmuyor, fırsattan istifade ediyor!

Yazının devamı...

İndirimin dövize bir etkisi olmaz

Dün yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından 25 baz puanlık indirim kararı çıktı. ABD Merkez Bankası FED’den faiz indirimi beklenirken indirim TCMB’den geldi. Gecelik faizler yüzde 17.50’den 17.25’e indirildi. Piyasalardaki beklenti önümüzdeki aydan itibaren indirimlerin başlamasıydı.

Geçtiğimiz hafta Erzurum’daki konuşmasında küresel gelişmelerden, volatilite endekslerindeki gelişmelerden bahseden Durmuş Yılmaz başkanlığındaki PPK’nın global gelişmelere ait endişeleri azalmış olsa ki faiz indirimine gitti. İndirimin zamanlaması tamamen sürpriz. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve hükümetin güven oylamasının hemen ardından yapılan ilk PPK’da bu kararın çıkması ilginç.

25 baz puanlık bir indirim çok ciddi bir indirim değil. Niyet belirtmesi ve indirimlerin başlamış olması açısından önem taşıyor. “İndirimin” 100 baz puan ya da daha fazlasıyla başlamamış olması; sürecin uzayabileceğini gösteriyor. Sürecin uzaması faizlerin hızlı düşürülmesinin sağlayabileceği faydayı azaltabilecek, Hazine üzerindeki faiz yükünün bir süre daha devam etmesine neden olacaktır.

“Küçük” bir indirimle başlanması ve açıklamada küresel gelişmelere de atıfta bulunulması temkinli indirim politikası izleneceğinin bir işareti. TCMB’den radikal bir hareket beklememek gerek.

Piyasalar açısından pek fazla bir değişiklik olmayacaktır. Zaten MB, gecelik faizinin altında seyreden bono faizleri bu ay olmasa da önümüzdeki ay beklediği indirimi faizlere yansıtmış durumdaydı. “Negatif carry” olarak adlandırılan bu durum bir süredir bu beklenti nedeniyle sürüyordu. İyi tarafı indirimler erken başladı. Kötü tarafı indirim beklentiden “az” geldi.

Bu indirimin ne faizlerde hızlı bir düşüşe ne de kurlarda ciddi bir harekete neden olması beklenmemeli. Faizlerde bir indirim bekleniyordu, yani bir ay farkla da olsa fiyatlanmıştı. Belki bir ay erken olmasının sınırlı bir etkisi görülebilir.

Diğer yandan 25 baz puanla başlayan indirimler, uzun vadeye yayılacağı düşüncesiyle, şimdiye kadar Türk bono piyasalarına girmemiş olanlara zaman kazandırmış olacaktır. Bu da faizlerdeki indirimlerin kurlar üzerindeki etkisinin sınırlı kalmasına neden olacaktır. Yani faizler düştü diye kurlar bir anda yükselmeyecektir.

En yüksek nominal ve reel faizi veren Türk piyasalarında bunun değişmesi için atılan bu ilk adım her halükârda olumlu bir hareket. Zamanlaması kadar miktarı da sürpriz olabilseydi piyasalardaki heyecan daha büyük olabilirdi.

Yazının devamı...

Gerginlik bize de yansır dolar 1.3515’i görebilir

Cuma günü ABD’de açıklanan Ağustos ayına ait ’Tarım Dışı İstihdamda’ 110 bin kişilik bir artış beklenirken 4 bin kişi azaldığı açıklandı ve piyasalarda “çanak çömlek patladı”. Görece olarak gün boyu sakin seyir izleyen piyasalar, data sonrasında ’zıvanadan çıktılar’.

Cuma günü neler olmuştu piyasalarda derseniz?

* Dow Jones Endeksi 5 Eylül Perşembe’ye göre 249.90 puan yani yüzde 1.87 düştü, haftayı 13,113 seviyesinden kapattı. ABD 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 4.36 seviyelerine kadar düştü, 4.39’dan kapandı. (Kaliteye kaçış ve faiz indirimi beklentisiyle)

* Dolar/yen paritesi 113.13’le geçen haftanın en düşük seviyesine geldi.

* Altın 707.10 dolar/ons seviyesi ile Mayıs 2006’dan bu yana en yüksek seviyeye geldi. (Kaliteye kaçışın bir başka sonucu)

* Dolar/euro paritesi 1.3798’e kadar yükseldi.

* FED fazileri 5.25 iken 1 aylık bankalararası depo faizleri yüzde 5.95’e, üç aylıklar 5.80’e yükseldi.

* İMKB 100 Endeksi ilk “uzatılmış” gününde, 550 puan (yüzde 1.11) ile en az düşen borsalardan biri olurken, dolar/YTL kuru 1.29-1.30 arasında adeta çakılı kaldı.

Tüm bunların FED’den “piyasaları kurtaracak” bir faiz indiriminin beklendiği bir zamanda olması çok önemli. Özellikle de bankalararası depo piyasalarındaki bir ve üç aylık faizlerin “aşırı” yükselmesi, sorunun gecelik-haftalık vadeden, aylık-üç aylık vadeye yayılmasından duyulan korkuyu gösteriyor.

Üstüne üstlük Cuma günkü data sonrasında en azından 25 ve hatta 50 baz puanlık bir indirim nerdeyse kesinleşmişken. Cuma günkü verideki 110 binlik artış beklentisi; Ağustos ayındaki çalkantıya rağmen büyümenin devam ettiğini, işlerin “yakın” zamanda düzeleceğine dair “umudu” yansıtıyordu. Ancak sonuç beklenenden çok ama çok farklı çıktı. ABD’de ekonominin motor sektörleri olan inşaat ve finans kesimlerinde aslında 114 bin kişi işini kaybetmiş demektir.

Bu durumda FED ne yapar?

1- Faizleri değiştirmez - yüzde 5 olasılık: FED; herhangi bir ’kurtarma’ operasyonu yapmayacağını söylemiş olur.’ Kalan sağlar bizimdir’ yaklaşımı... Sonuçları dramatik olabilir! FED’den faiz indirimi bekleyen ve bu beklentiyle zar zor ayakta kalmaya çalışan piyasalar “yıkılır.”

2- 25 baz puan indirim - yüzde 35: FED için en kötü seçenek! İşleri yoluna koyma ihtimali en düşük senaryo. Piyasaların toparlanması hayli zor, zira 25 baz puanlık indirim derde deva olmaz. Piyasalar yeni indirim(ler) isteyecektir. FED elini verip kolunu kurtaramaz.

3- 50 baz puan indirim - yüzde 50: Cuma günkü veri sonrası en fazla beklenen seçenek. Sürpriz etkisi olmayan bir karar! Piyasalar açısından en kötü seçenek. İlk tepki olumlu olur, sonrasında yeni bir satış gelebilir. Zira böylesi bir indirim aynı zamanda piyasalara durumun ne denli kötü olduğu mesajını vermesi açısından da olumsuz!

4- 75 ya da 100 baz puan indirim - yüzde 10: Piyasaların en fazla hoşuna gidecek senaryo. FED açısından sürpriz etkisi taşıyor olması açısından avantajlı. Aynı zamanda da piyasalara “elimden gelen budur, benden başka bir şey beklemeyin” mesajını vermesi açısından önemli. Piyasalar toparlanır! Uzun vadede en büyük yan etkisi “enflasyon.”

FED’in bu hafta içindeki mesajlarından hatta 18 Eylül’ü bile beklemeden bir faiz indirmesinden, önümüzdeki 2-3 yılın seyri ortaya çıkacaktır. Bunları iyi okuyabilen; erken kalkıp yola koyulan, daha kazançlı çıkacaktır.

Yazının devamı...

FED’e şantaj sürüyor!

Piyasalar FED’in faiz indirmesini satın aldılar bile! ABD’deki FED fonlarıyla ilgili opsiyon işlemlerinin gün sonu uzlaşma fiyatlarına göre yapılan hesaplamalar 25 baz puan indirim beklentisinin bir hafta önceye göre yüzde 21.7’den yüzde 42.4’e yükseldiğini ortaya koyuyor.

Bu beklenti borsaların ve emtia piyasalarının yükselişinde de görülebiliyor. Geçen Cuma günü FED Başkanı Bernanke’nin “gerekenin yapılacağı” açıklaması her ne kadar faiz indiriminden çok diğer önlemlerin öne çıkarılabileceğini ifade ediyor olsa da piyasalar bundan da “faiz indirimi” sonucunu çıkarmayı tercih ettiler. Aynı gün Bush’un da sorunlu “eşikaltı” krediler için ‘destekten’ bahsetmesi bu umudu daha da arttırdı.

Piyasalar yüzde 80 olasılıkla FED’den 25 baz puan ve üzerinde bir indirim bekliyor ki, bu da geçen hafta “ölü kediyi” bayağı yükseğe sıçrattı.

Eğer 18 Eylül’de FED’den bir indirim gelmezse, piyasalardaki hayal kırıklığı derin olacak. Aslında FED’in 25 baz puan indirmesi de piyasaların kafasını karıştıracaktır. İndirim, fonlama maliyetlerinde çok da önemli bir değişim yaratmayacaktır. Buna karşın faizi indiren FED; hem piyasalarda varolan problemin ciddiyetini teyit etmiş, hem de bu sorunun reel ekonomiye sirayet edebileceği endişesini ortaya koymuş olacaktır.

25 baz puanlık indirimle piyasalar; her başı sıkıştığında FED’e gidebileceğini de kavrayacak, ileride bunu sıkça kullanabilecektir. FED de bunun farkında olsa gerek. Bunlara rağmen FED’in faiz indirmesi ve kredibilite kaybını göze alması herhalde bir tek şeyle açıklanabilir. O da faiz indirmediği takdirde ortaya çıkabilecek zararın, bu kayıplardan çok daha fazla olacağı düşüncesi.

18 Eylül’e kadar piyasalar, FED’e yaptıkları ‘şantaj’ ile yükselmeye; daha doğrusu kayıplarının bir kısmını telafi etmeye; devam edebilir. Ancak uluslararası bankaların birbirlerine olan işlem limitlerini kapatmaya devam ediyor olmaları; sorunun FED faiz indirimine rağmen “geçici” olmayacağı endişesini güçlendiriyor.

Yazının devamı...

Nekâhat haftası mı!

Son dört haftada çok hırpalanan global piyasalar; dün Londra’nın, önümüzdeki hafta Pazartesi günü de ABD’nin tatil olmasından faydalanarak biraz dinlenmeye, yaralarını sarmaya çabalıyor.

Kimse yeni bir batış, iflâs haberi duymak istemiyor. Ama bu haberler de bir türlü kesilmiyor. Dün de Kanada’dan Global Digit Fund ödemeleri durdurmuş.

Herkes gözünü 18 Eylül’de yapılacak FED toplantısına dikmiş durumda. FED toplantısına kadar iyimser haberler sonuna kadar “kullanılacak” ki; eğer bir faiz indirimi gelmez ise; düşüşe yukarıdan başlanabilsin. Yok eğer bir faiz indirimi gelir ise de, yaşanacak kısa süreli bir ralli ile olabildiğince yukarı çıkılabilsin.

Tahminler her halükârda FED’den 25 ya da 50 baz puanlık bir indirim gelmesi yönünde, aksi takdirde “toptan çöküş” senaryoları konuşuluyor. FED’in faiz indirmesi birçok sebepten dolayı hayli zor. Eğer indirir ise bu da sadece piyasaları kurtarmak için olacaktır. Ancak herkesin beklediği böylesi bir karar, istenen etkiyi yapar mı? Hayli zor !

Diğer yandan elini piyasalara kaptırmış; bir de otoritesini zayıflatmış bir FED; bir sonraki ‘krizde’ kolunu kurtarabilirmi ? O da zor!

Sırf beklenti bu yönde olduğu için bile FED, Eylül’de faiz indirmeyebilir. İndirecekse de bunu, bu yılın son toplantısına bırakabilir. Bu ihtimaller, aslında piyasaların algılamak istediğinden çok daha yüksek olasılık. FED, yine reeskont faizlerini düşürerek durumu idare edebilir.

ABD 10 yıllık tahvil getirilerinin yeniden 4.54’lere gerilemesi; ‘kaliteye kaçışın’ sürdüğünü gösteriyor. Piyasalar henüz tam olarak durulmuş değil. Bir yandan ABD 10 yıllıklarına talep diğer yandan “batış” haberleri devam ediyor. Herkes elinden geldiğince piyasaları sakinleştirmeye çabalıyor. Tıpkı Deutsche Bank’ın ABD başkanı Seth Waugh’un krizin sonuna yaklaşıldığını söylemesi gibi. İlginçtir ki, FED’in reeskont faizlerini indirmesi sonrasında bu fonları kullanan bankanın başkanı kendisi.

Geçen Cuma günü ABD’de açıklanan fabrika sipariş ve ikinci el ev satış rakamlarının beklentilerin üzerinde gelmiş olması; piyasalarca ekonomi büyümeye devam ediyor, sorun bertaraf edilebilir gibi algınsa da bu aslında FED’in faiz indirimi ihtimali azaltan bir durum.

Şöyle ya da böyle 18 Eylül FED toplantısı öncesinde Dow Jones endeksinde 13,450-650 bandı bu hafta ya da önümüzdeki hafta denenebilir. Paralel olarak; IMKB’de de 48,250- 49,850 aralığına kadar bir yükseliş olabilir. Ancak önümüzdeki haftadan itibaren FED’in faiz indirme ihtimalinin azaldığının tartışılmaya başlamasıyla, piyasaların keyfi yeniden kaçacaktır. Ardından Dow’da 12,000, IMKB’de de 40 binli seviyeler yeniden konuşulur olacaktır.

Yazının devamı...

FED’e şantaj!

Dün sabah piyasalarda; FED Başkanı, ABD Hazine Sekreteri ve Senato’nun bankacılık komisyon başkanının toplantı yaptığı ve “acil” bir faiz indirimi geleceği dedikodusu dolaştı. Likidite ve büyüme korkuları piyasaların üzerine karabasan gibi çöktüğü bir ortamda piyasalar artık bütün ümitlerini FED’in faiz indirimine bağlamış durumda. Geçen Cuma günü açıklanan reeskont kredilerindeki indirim piyasaları sakinleştirmeye yetmedi. Piyasalar daha fazlasını istiyor. Bir türlü toparlanamayan piyasalar; adeta FED’e faiz indirimi için şantaj yapıyor. Toparlanabilmek için illa da FED’den faiz indirimi haberini duymak istiyorlar.

İşlerin daha fazla sarpa sarmasını istemeyen; başkan Bush’un “zordaki vatandaşlar için neler yapılabilir” sorusuyla FED, gittikçe köşeye sıkışmaya başladı. Belki 18 Eylül’deki toplantıdan bir indirim kararı çıkacak. Ancak piyasalar “bu kararı” o kadar beklemeden duymak istiyorlar.

FED açısından zor bir karar bu. Bir tarafta “kağıttan kuleler” gibi çökme tehlikesiyle karşı karşıya olan global finansal piyasalar, diğer yandan enflasyon korkusu ama belki de en önemlisi; piyasaların baskısına boyun eğen FED’in “çizilen karizması”. FED’de tüm bunların farkında. Sorunu; faiz indirimi noktasına getirmeden, eldeki “tüm” imkânları kullanarak ve bankacılık komisyon başkanı olan senatör Dodd’un da yaptığı gibi “sözel müdahaleler” ile halletmeye, piyasaları sakinleştirmeye çalışıyor. Diğer yandan FED’in faiz indiriminde gecikmesinin de bu krizin maliyetini artıracağının herkes farkında. Piyasalar her türlü ‘iyimser’ habere, yoruma ve hatta dedikoduya ‘denize düşenin yılana sarılması misali’ sarılmaya çalışıyor. Kısa vadede tüm bu çabalara sonrasında toparlanma ihtimali az da olsa var. FED’in faiz indirmemesi durumunda kötümserliğin yayılma ihtimali daha fazla. Faiz indirmesi de meselenin kısa vadede “buzdolabına” konması demek aslında. Londra piyasasında ortalıkta “zombilerin” dolaştığı espirileri yapılıyormuş. Canlı gibi görünen ölüler. Yani hangi banka ya da finansal kurumun iflas ettiği, hangisinin hayatta olduğu pek anlaşılmıyor tarzında bir söylem...

Bu yüzden de bankalararası limitler kapanıyor, dolayısıyla merkez bankalarına daha fazla iş düşüyor, yük biniyor. 10 yıllık ABD hazine tahvil getirileri yüzde 4.58’lere, iki yıllıklar 4.10’lara kadar gerilemiş durumda. Asıl ilginç olanı ABD Hazinesi’nin 1 aylık tahvillerinin getirileri yüzde 1.5’lere kadar gerilemiş durumda ki bu da ABD’deki bankaların da birbirlerine güvenlerinin sarsılmış olduğunu göstermesi açısından ilginç FED faizleri yüzde 5.25-5.75’lerde iken yüzde 1.5’lere gerileme “kaliteye kaçışın” zirvesi... Piyasalar toparlar görünse de çok fazla kanmayın. Zombiler oralarda da olabilir...

Yazının devamı...

Büyük Birader sağolsun!

Geçtiğimiz haftanın ikinci yarısında global piyasalarda işler iyiden iyiye sarpa sarmıştı. “Gri Perşembe” günü tüm piyasalarda “işlem likiditesi” adeta ortadan kayboldu.

Cuma günü haftalık kapanış olmasından ve gecelik işlemlerin üç günlük etkisinden dolayı önemliydi. Perşembe’nin tekrarı, piyasalarda tamiri zor ‘yaralar’ açabilirdi.

Tam bu noktada dünyanın ‘büyük biraderi’ FED, imdada yetişti!

... ve ölü kediyi zıplattı! Cuma günkü yazımda (aslında biraz da uzun atlamış olduğum Perşembe günkünde de) hızlı düşüşün bir düzeltmesinin gelme zamanının yaklaştığına değinmiştim. Sebebin ne olacağını kestiremezken; en güçlü aday olan FED “reeskont faizlerini” yüzde 6.25’ten 5.75’e düşürdü.

Yanlış anlaşılmasın, bu “asli” bir faiz indirimi değil. FED Funds oranı 5.25’te sabit kaldı. Sadece ‘herhangi’ bir menkul kıymete karşın zorunlu hallerde kullanılan fonların faizi ucuzladı. Bir de normalde gecelik olan işlem vadeleri, 30 güne kadar uzatıldı. Böylelikle hergün hergün stres yaşamaktansa, sorunun çözümü ‘ötelendi’.

FED bu kararıyla birlikte yapmış olduğu açıklamada; “Finans piyasası koşullarının bozulduğuna ve sıkı kredi koşullarıyla artan belirsizliğin, ekonomik büyümeyi sınırlandırma potansiyeli bulunduğuna” değindi. Büyümeye yönelik aşağı yönlü risklerin önemli ölçüde arttığını belirten FED, ekonomiye yönelik olumsuz etkileri gidermek için “gerektiği kadar hareket etmeye” hazır olduğunu da ayrıca belirtti.

Bu açıklama, birkaç önemli saptamayı da beraberinde getirdi:

1- Piyasalardaki sorun çok ciddi ve ABD’deki büyüme artık tehdit altında.

2- FED; gerekirse piyasaları “kurtarmak” için “asli” faiz indirimine de gidebilir..

3- Profesyonellere mesaj: FED’in yarattığı iyimser ortam son fırsat olabilir, “malı” becerebiliyorsanız ‘amatörlere -son kullanıcılara- devredin’!)

Son kararın yan etkisi

Enflasyon! Zaten ABD’nin ve FED’in başındaki en önemli sorun enflasyonken; büyük ihtimalle 2008’in ilk çeyreğinde bu sorun daha da büyüyecek ve bu kez de ‘sert/hızlı’ faiz artışları tartışılmaya başlanacak. Tartışılacak bir başka sorun da “stagflasyon” olacak ki bu da ikinci yan etki...

Tüm bunların bizim gibi gelişmekte olan piyasaları etkilememesi mümkün mü?

Bu gelişmelerin ışığında bu hafta neler olabilir? Son darbenin hasarlarının tamiri için tüm piyasalar iyimser havayı sonuna kadar kullanacaklardır.

Kısa vadeli iyimserlik; İMKB 100 Endeksi’ni de önce 48,275 ardından 49,800-50,025 bandına kadar yükseltebilir. Bu seviye; kurların da düşeceği varsayımıyla 3.80-3.90 cent seviyelerine gelinmesi demektir ki, yukarısı hayli zor. Eğer aşılır ise 51,250-52,500 aralığına kadar bir yükseliş olabilir ki bence düşük bir olasılık. Bu hafta görülecek “zirve” sonrasındaki yeni hedef 40 binli seviyeler.

Kurlara gelince... Yeni iyimser havayla kurlar sırasıyla 1.3330, 1.3165 (bir önceki direnç seviyesi) ve arızi olarak da 1.2910’lara kadar bile inebilir. Ancak artık 1.30’lu seviyelerin altında uzun süre kalınması hayli zor. Haftanın 1.35’in üzerinde kapanması, yükseliş ihtimalini artıracaktır.

Verem hastalığının son günlerinde, hastanın yüzüne renk gelir, güzelleşirmiş. Buna da “verem iyiliği/güzelliği” denirmiş.

Bugünlerde yaşanacaklar korkarım bu tarz bir ‘güzellik’ olacak !

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.