Şampiy10
Magazin
Gündem

Merkez Bankası alan yarattı

Dün yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından Geç Likidite Penceresi (GLP) faizinde 50 baz puanlık artış kararı çıktı. Yüzde 11.75 olan GLP faizi, yüzde 12.25’e yükseltilirken, diğer tüm faiz oranları sabit tutuldu.

Bir önceki PPK toplantısından sonra yapılan açıklamada yer alan “Kısa vadede enflasyondaki belirgin yükselişin devam edebileceği” şeklindeki ifade yerini, “Yakın dönemde risk iştahında gözlenen artış maliyet kaynaklı baskıları bir miktar sınırlasa da enflasyonun bulunduğu yüksek seviyeler fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturmaktadır. Bu çerçevede kurul, enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak amacıyla parasal sıkılaştırmanın güçlendirilmesine karar vermiştir” ifadesine bırakmış.

Merkez Bankası’nın gerek son günlerde yurt içinde ve yurt dışındaki toplantılarda verdiği sıkı para politikasının korunacağı önündeki mesajları destekler bir adım atılmış durumda. Bu adımla TCMB kendi hareket alanını 15 Haziran’da yapılacak bir sonraki toplantıya kadar genişletmeyi amaçlamış görünüyor. Yüzde 11.50’ye dayanmış olan “ağırlıklı fonlama faizi” ya da benim deyişimle “işgören faiz” oranı TCMB’ye olası bir ani döviz yükselişine karşı fazla bir hareket alanı bırakmıyordu.

Aylık mevduat faizlerinin yüzde 14’lere dayandığı bir ortamda atılan bu adım gereken hallerde işgören faizin yüzde 12’ye kadar yükseltilmesine olanak tanıyabilecek.

Hafta başındaki yazımda bu “ucube para politikasından” vazgeçilip;“işgören faizin” politika faizi haline getirilip, GLP oranlarının cezai niteliğe yeniden kavuşturulması gerektiğine değinmiştim. Böylesi bir hamle, TCMB’ye ciddi bir kredibilite kazandıracaktı, yapıl(a)madı.

50 baz puanlık artış tam anlamıyla ‘yetmez ama evet’ etkisi yarattı.

Önümüzdeki günlerde marjinal fonlama faizi ile GLP faizinin hangisinin ağırlıklı olarak kullanılacağı piyasalara ipucu verecek.

Yazının devamı...

Merkez’in faiz hamlesi piyasaları nasıl etkiler?

Referandum sürecini tamamladık ancak kesin sonuçlar henüz açıklanmış değil. Çıkan sonuç; özellikle ekonomik değer yaratan kesimlerin tercihlerindeki değişim; referandum sonuçlarının ciddi bir şekilde analizine muhtaç. Bu konuda Cumhurbaşkanı’nın izleyeceği politikalar, her ne kadar yapılmayacağı dile getirilse de bir erken seçime gidilip, gidilmeyeceğinin netleşmesi bekleniyor.

Referandum öncesinde yazdığım olası senaryolarımdan “Yüzde 51 evet” seçeneğinin de erken seçim getirebileceğini tahmin etmiştim. Referandum öncesinde erken seçimin Kasım 2017’de yapılabileceğini düşünüyordum. Ancak referandumdaki oy dağılımını gördükten sonra en erken tarih; Mart 2018 olabilecek gibi görünüyor. Erken seçim tarihi ile ilgili en iyi ipucu Başbakan’ın 2018’de yapılacağını açıkladığı AK Parti Olağan Kongre tarihinin netleşmesi olacaktır.

Piyasalarda kabinede bir revizyon yapılabileceği konuşuluyor. Hatta OHAL’in uzatılma kararı sonrasında sert bir şekilde 3.7150’lere yükselen dolar/TL kurlarının 3.63’lere gerilemesinde Ali Babacan’ın yeni kabinede yer alabileceği dedikodularının payı vardı. Yeni kabinenin “piyasa dilinden konuşabilen” bakanlardan oluşması veya oluşmaması piyasalar tarafından mutlaka fiyatlanacaktır. Geçen haftanın iyimserliği bunun ilk ipuçlarını veriyordu.

Bu hafta bizim piyasalarımız açısından; 26 Nisan Çarşamba günü yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkacak karar önemli olacak. Referandum sonrasındaki ilk PPK toplantısı olması açısından da önem taşıyan bu toplantıdan çıkacak karar, bundan sonrası için de önem taşıyor.

‘Euro’nun kaderi Fransa’nın elinde

Bu hafta bazı Fed üyeleri konuşacak, 27 Nisan’daki ECB (Avrupa Merkez Bankası) toplantısından politika faizinde ve bono satın alma limitinde bir değişiklik olup olmadığına bakılacak. Belki de ECB’nin kararından çok, dün yapılan Fransa’daki başkanlık seçimlerinden çıkan sonucun parite üzerindeki etkileri fiyatlanacak. Bu yazı yazıldığı sırada henüz Fransa’daki başkanlık seçim sonuçları açıklanmamıştı. Le Pen, Macron, Fillon ve Melenchon’un yarışından bir adayın tek başına ilk turda seçilmesi beklenmiyordu. Sonucun böyle olduğu varsayımıyla, ikinci tura kalan iki adaydan ilkinin Le Pen olması durumunda Fransız halkının “ortak akıl” ile diğer adaya yöneleceği ve bu yönelim sayesinde “diğer adayın” kazanması bekleniyor. İkinci turdaki iki adayın Le Pen veya Melenchon olması piyasaların en fazla tedirginlikle karşılayacağı ikili olacakt. Biri en sağdan, diğeri en soldan olan bu 2 adayın yarışacağı ikinci tur; daha sonuçlanmadan başta euro olmak üzere tüm AB’de kırılganlıkları artıracak. Eğer Le Pen’in aralarında olmadığı 2 aday ikinci tura kalmışsa euro kısa süreliğine de olsa ralli yapacaktır. İlk aşamada 1.08’lerin üzerine çıkabilecek. Ancak bu seviyelerin uzun süre korunmasını da beklemiyor; ikinci turun sonucunu dahi beklemeden; yeniden 1.0650’lere doğru bir geri çekilme olacağını tahmin ediyorum.

BIST’te yükseliş sürer mi?

BIST 100 endeksi “referandum etkisini” üzerinden atıp yükselmeye çalışıyor. Ancak bu nominal yükseliş yerine BIST’in dolar bazındaki performansına bakmak daha doğru. Endeks daha önce üç kez 5.10 dolar seviyesine çıktı, ardından geriledi. Bir anlamda bu seviye, BIST 100 için kırılması zor bir zirve haline geldi. BIST 100 endeksi, 11 Ocak’ta dolar/TL kurunun 3.9422 ile rekor kırdığında 1.98 dolara kadar gerilemişti. Geçen Cuma günü 2.53 seviyesinden haftayı kapatan BIST 100 için 2.48 önemliydi, üzerinde bir kapanış oldu. 2.48 seviyesi Mart 2013’ten bu yana devam eden düşüş trendiydi. Üzerindeki kapanış, önümüzdeki günlerde/haftalarda yaşanabilecek bir yükselişin habercisi olabilir. Bu yükseliş borsanın yükselmesi ile olabileceği gibi dolar/TL kurlarındaki düşüşle de olabilir. Böylesi bir yükselişte 2.71-2.75 dolar seviyesi önemli hedef.

Dolar için 3 senaryo

MERKEZ Bankası Cumhurbaşkanı’nın politik tercihlerini ya da yüzde 13’e yükselen Ocak ayı işsizlik oranını mı göz önüne alarak bir karar verecek? Yoksa; Nisan ayı başından bu yana yüzde 11.50’ye yükselmiş olan ağırlıklı fonlama faizine ve referandum sonucuna rağmen gerilemeyen kurları ve yükselen enflasyonu mu göz önüne alarak karar verecek? İkisi arasında çok önemli farklar var. Yabancı bazı yatırım bankaları ve özellikle de son dönemde Kredi Garanti Fonu’nun da desteği ile kredilerini artırmış olan başta kamu bankaları olmak üzere bazı bankalar PPK toplantısından faiz indirimi bile bekliyorlar. Benim de dahil olduğum diğer grup “işgören faiz” dediğim ağırlıklı fonlama faizinde artış bekliyor. Asıl beklentim artık referandum belirsizliği de geride kaldığına göre PPK’nın Geç Likidite Penceresi üzerinden yürüttüğü uygulamasına bir son vermesi ve son günlerdeki “işgören faizi”ni haftalık politika faizi haline getirmesidir. İlk anda TCMB’nin kısa vadede faizlerde düşüş beklemediği şeklindeki bir yoruma da kulak asmadan, para politikasının anlaşılabilir bir yapıya kavuşturulması açısından bu önemli. Bu yapıldıktan sonra GLP faiz oranı da gerçekten “cezai” bir niteliğe büründürecek şekilde, yüzde 14-15’e çekilebilir.

3.58’i test eder mi?

İster “işgören faizin” haftalık fonlama faizi haline gelmesi ister GLP ile yola devam edilmesi durumunda 50-75 baz puanlık bir artış yapılması gerektiğini düşünüyorum. 75 baz puanlık bir artış, Merkez Bankası’na zaman kazandıracak. Bu zamanda; kabine revizyonun yapılması ve yeni reformların hayata geçirilmese bile, adımların atılmaya başlaması piyasaları rahatlatacaktır.

- 75 baz puan ve üzerindeki bir faiz artışında dolar/TL kurunda 3.6130 ve ardından da 3.5830 seviyelerine kadar bir geri çekilme (Paritenin de Fransa seçimlerinden kaynaklanabilecek desteğiyle) yaşanabilir.

- 25-50 baz puanlık bir artış piyasalar üzerinde çok da anlamlı bir etki yaratmayacak, 3.6250 düzeyi yeniden test edilebilir ancak düşüş çok da kalıcı olmayacaktır.

- Faizler değişmezse bunun politik bir tercih olacağı yorumları öne çıkacak. Bu durumda kurlarda yükselişlerin yaşanması, dolar/TL’de yeniden 3.70’lere doğru bir hareketin yaşanması olasılığı artacaktır.

Yazının devamı...

‘Evet’ piyasaları nasıl etkileyecek?

Piyasaların referandum sonuçlarına ilk tepkisi olumlu olacak. Dolar/TL’de 3.60 seviyesi yeniden gündeme gelecek. Borsada 91.850 puan önemli, aşılırsa tarihi zirve test edilir.

Referandum sonuçlarına göre oy kullananların yüzde 51.3’ü anayasa değişikliği yapılması yönünde tercihlerini kullandı. Bu yazı yazıldığı sırada henüz sonuçlar kesinleşmemiş, “balkon konuşması” henüz yapılmamıştı. Oylama sonuçlarına itirazlar yapılacağı konuşuluyordu. Sonucu büyük oranda değiştirmeyeceği varsayımı ile bu sonucun piyasalara ne gibi etkileri olacağına bakalım istiyorum.

Geçtiğimiz haftanın başında yazmış olduğum yazımda olası senaryoları dile getirmiştim. “Yüzde 60 ve 51 evet” ve “yüzde 51 ve 60 hayır” senaryolarından “yüzde 51 evet” olan senaryo vücut bulmuş durumda. Bu senaryoda:

“Yüzde 51 Evet: Piyasalardaki iyimserlik 1-2 saatle sınırlı kalabilir. Dolar/TL kuru Cuma kapanışına göre 3-5 kuruş altına inebilir. Erken seçim(ler) halen daha bir olasılık ancak yüzde 60 Evet senaryosuna göre daha düşük. Bir kabine revizyonu ihtimali oldukça yüksek. Yeni kabinede kimlerin olacağının şekillenmesine kadar olan dönemde oynaklık artacak, ekonominin dümeninde kimlerin olacağının netleşmesinden sonra fiyatlamalar daha da netleşecektir” diye yazmıştım. Toplumun geniş kesiminin içine sinen; en azından içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan herkesi birleştiren bir anayasa yapmayı Meclis’te başaramadık. Halka sorduk, onlar da önerilen değişiklikleri az farkla da olsa onayladılar.

Bu onay tüm Türkiye bazında geçerli olsa da büyük şehirler bazında bakıldığında “red” tarafı öne çıkıyor. Bu durum her ne kadar sonucu değiştirmiyor olsa da bundan sonraki politikaları doğrudan etkileyecektir.

Yazmış olduğum gibi halen daha Kasım ayından sonrasında bir erken genel ve erken Başkanlık seçimi olasılığı halen daha var. Yine aynı tahminde de belirttiğim gibi bu olasılık ‘yüzde 60 evet’ seçeneğine göre daha düşük.

İlk tepki olumlu olacak

Piyasaların ilk tepkisi olumlu olacaktır. Erken seçim ilk anda gündemde olmayacaktır. İlgili tüm taraflar sonuçları il, ilçe hatta sandık bazında ciddi bir şekilde analiz edeceklerdir. Kaldı ki bir erken seçim olsa (Şu andaki Meclis’teki milletvekillerinin erken emekliliğe hak kazanacakları) Kasım 2017’den önce olması mümkün görünmüyor.

Bu nedenle erken seçim olur mu, olmaz mı tartışmaları başlamadan önce piyasalar “istikrar devam ediyor” fikrini satın alacaklardır. Bu iyimser havanın çok da uzun sürmesini beklemiyorum. 1-2 saatle sınırlı kalamasa da tüm haftaya yayılması ihtimali bence düşük.

Borsa rekoru test eder mi?

Referandum öncesindeki son Pazartesi günkü yüzde 3.2’lik yükseliş dışında “anlamlı” bir yükseliş görülmemişti. Kaldı ki BIST 100 bu yükselişin bir kısmını da geçtiğimiz hafta içinde geri verdi. Bugün yabancı katılımcıların önemli bir kısmının Paskalya nedeniyle tatilde olduğu bir sırada önemli bir yükseliş yaşanabilir. Bu yükselişte 91.850 seviyesi önemli olacak. Bu seviyenin üzerindeki bir açılış 93.398’deki tarihi zirvenin test edilebileceği bir yolun önünü açabilecek. Ancak asıl önemli olan dolar bazındaki 2.50 seviyesinin (Geçen Cuma günü kapanışı 2.44 dolar seviyesindeydi) yukarı geçilip geçilmeyeceği. Bu seviye haftalık bazda geçilirse dolar bazında 2.70 dolar seviyelerinin önü açılacaktır.

Oynaklık yaşanabilir

Referandum sonucunun herhangi bir tercih yönünde ‘kantarın topuzunu kaçıracak’ boyutta olmaması özellikle Cumhurbaşkanının izleyeceği siyaseti önemli hale getiriyor. Kapsayıcı bir siyaset izlenecek olur, erken seçim ihtimali azalacak olursa hem ekonomi hem de piyasalar açısından daha pozitif bir seyir görebiliriz. Ancak “2 yıl beklemeye gerek yok, bu meclis gerekli kanuni düzenlemeleri yapsın ve sonrasında bir erken genel ve erken Başkanlık seçimine gidelim” tarzında bir politika izlenirse olumlu seyir çok da uzun sürmeyecektir.

Hepsinden öte; Paskalya nedeniyle yurt dışının tatil olması hasebiyle bugünkü piyasalarda gereksiz oynaklık yaşanabilir.

Dolar 3.60’a iner mi?

“Yüzde 51 evet” senaryosunda da belirtmiş olduğum gibi Cuma günkü kapanış seviyesi olan 3.68’lerden 3-5 kuruşluk bir düşüş ile 3.6250-3.6450 seviyelerinde bir açılış görebiliriz. Bugün bir çok piyasa Paskalya tatili sebebiyle kapalı. Likidite sınırlı olacak, buna karşılık oynaklık yüksek olacaktır. 3.60’lı seviyelere doğru bir düşüş olursa ciddi bir alım gelecek ve düşüş sınırlanacaktır. Zira “boşluklu” bir düşüş olur ise bu boşluğun mutlaka kapanacağını hatırda tutmanızda fayda var. Bu arada Cuma günün kapanışı ile ilgili olarak hafta sonu çok konuşuldu. Piyasalardaki likiditenin azaldığı, elektronik işlemlerin bile kapanışına 10 dakika kala gelen

alım(lar)la dolar/TL kuru 3.74’ün üzerine kadar çıktı, 3.7290’lardan kapandı. Bu seviyeye çıkılmasına neden olan alışların referandum tahminlerinden kaynaklandığına dair görüşler vardı. Bunlara katılmadığımı belirttim. Olsa olsa son anda pozisyonunu kapatmayı unutmuş birilerinin yaptıkları alımların, yeterince satıcının olmadığı bir anda fiyatların “davulcuya veya zurnacıya varmasına” sebep oldu. Bu nedenle Cuma kapanışını 3.68 kabul ederek yorum yaptım.

Yazının devamı...

Oy vermeyen verenin oyunu değersizleştirir

Bugün Anayasa değişikliği konusunda referandumda oy kullanacağız. Bazılarımız “Evet” bazılarımız ise “Hayır” diyecek.

Propaganda süreci; referanduma sunulan değişikliğin tarafında olanlar ile karşısında olanlar arasında değişik tartışmalara neden oldu. Hatta bu tartışmalar; toplumda her seçim döneminde yaşanan ve gittikçe de “katılaşan” kamplaşmalara neden oldu. Süreç sadece ülke içinde değil, AB ülkeleri ile ilişkilerimizde de gerilimlere neden oldu. Bugün bu ülkede yaşayanlar için karar günü. Daha doğrusu sandığa gidip, fikrini beyan edenler için...

Fikrini beyan etme gereği duymayan, oy kullanmayı bir “zul” addeden, boykot eden, protesto eden bir kesim var ki onları anlamak mümkün değil! Oy kullananlar onlar hakkında karar verecek, onlar zahmet edip oy kullanmayacak ve bir de çıkacak sonuçtan şikayetçi olacaklar. İşte bunları anlamak hiç mümkün değil!

Dahası var: Oy kullanmayanlar, oy kullananların oylarını da değersizleştiriyorlar. İster “Evet” isterse “Hayır” yönünde oy kullanacak olsunlar; toplam kullanılan oy miktarının (payda) olması gerektiğinin altında kalmasına neden olarak; kullanılan oyların gerçeği yansıtmasına da mani oluyorlar.

Hesabı ortada

Bu bir referandum. Sadece iki seçenekten birini tercih edeceğiz. Ya evet, ya da hayır. Eğer yukarıdaki sebeplerle katılım düşecek olur ise; herhangi bir yönde oy kullananların seçime “ağırlıklarını” koymaları (pay) olasılığı artacak. Toplam kullanılan oy düşük kaldığı bir durumda; çoğunluğun aksine oy kullananların oyları bir anlamda değersizleşecek. Bu referandum genel seçimlere benzemiyor, çıkacak sonuç basit bir pay/payda oranı. Diyelim ki toplam seçmen sayısı 5. Eğer bu seçmenlerden ikisi seçime gitmez ve iki kişi evet, 1 kişi de hayır yönünde oy kullanacak olur ise sonuç yüzde 66.6 oranla evet çıkacaktır. Hayır diyecek bir seçmen sandığa gider ve oyunu kullanacak olur ise oran bir anda yüzde 50’ye değişecek. Bu hesap oy tercihlerinin tersi durumunda da geçerli.

Büyük rakamlardan dolayı bir oy nedeniyle değişim tabii ki bu kadar büyük olmayacaktır. Ancak sandığa gitmeyerek paydayı küçülttüğünüzde; yani toplam geçerli oy sayısını azalttığınızda; sonuç sağlıklı olmayacak, çıkan sonuç gerçek anlamda demokratik olmayacak demektir.

İyisi mi siz siz olun sandığa gidin, paydayı büyütün! Farklı düşünenlerin oy kullanarak tercihlerini ortaya koyma çabalarını değersizleştirmeyin!

Yazının devamı...

Son düzlükte 4 senaryo

Önümüzdeki hafta sonu referandum için oy kullanacağız. OHAL altında benim hatırladığım ilk genel oy verme işlemi olacak. Sonuçların ne olabileceğine dair yapılan kamuoyu anketlerindeki kararsızların çokluğu sonucun ne olabileceğine dair tahminleri zorlaştırıyordu. Kamuoyuna açıklanmış anketleri yapan şirketler de bu durumu vurguluyorlardı.

Sonuç ne çıkarsa çıksın, umarım ülkemiz için hayırlı olur. Seçmen olarak hepimize düşen görev; bir oyun ne etkisi olur diye düşünmeden, vatandaşlık görevimizi yapıp fikrimizin sonuçlara bir oy bile olsa katkı yapmasını sağlamak. Böylelikle hem kendi geleceğimiz için fikrimizi beyan etmiş, hem de “paydayı büyüterek” diğer oy kullanmış olanların oylarına da saygı göstermiş olacağız. Bu konuyu referandum öncesi, haftanın sonuna doğru ayrı bir yazıda yeniden ele almak üzere bir kenara bırakarak, referandum öncesindeki son 5 iş gününde piyasaları nelerin beklediğine bir göz atalım.

Afrika Randı’nın etkisi

Geçtiğimiz haftanın son gününde ABD’nin Suriye’nin El Şayrat askeri üssünü bombalaması piyasaları doğrudan ilgilendiren en önemli olaydı. Rusya’nın Suriye denkleminde gittikçe en “etkili eleman” olmasından rahatsız olan, geleceğin denklemini değiştirmek isteyen ABD, böylelikle iç savaşa ilk kez doğrudan ‘müdahil” olmuş oldu. Bu saldırı bir yandan petrol ve altın fiyatlarını yükseltirken, diğer yandan Suriye denkleminde gittikçe “etkisiz eleman” gibi görülmeye başlanan Türkiye olarak bizim piyasalarımızda da tedirginliği artırdı. Türk Lirası 3.75’lere dayanırken, borsa tarafı da yatay-düşük seyrine devam etti.

Türk Lirası’nın değer kaybı; ABD’nin Suriye saldırısı öncesinde; özellikle G.Afrika’daki gelişmeler nedeniyle hafta başından itibaren başlamıştı. G.Afrika Devlet Başkanı Zuma’nın Maliye Bakanı Gordhan’ı görevden alması sonrasında; S&P ve Fitch geçtiğimiz hafta ülkenin kredi notlarını düşürdü, Moody’s de indirim için izlemeye aldığını açıkladı.

Bu gelişmeler doğal olarak randın dolar karşısında değer kaybetmesine yol açarken, benzer zamanlarda işlem gören ve “ekürisi” olan Türk Lirası’nı da olumsuz etkiledi. Geçtiğimiz haftayı 13.7630 ile 200 günlük Basit Hareketli Ortalaması ve önemli trend değerlerinin üzerinde kapatan randın değer kaybının 14.40’lı seviyelere kadar devam etmesi olasılığı işten bile değil. Bunun da dönüp dolaşıp TL’yi bu hafta boyunca vurması olasılığı hiç de az değil.

Füzenin etkisi sürer mi?

Geçen hafta hem 50 günlük BHO’nun (3.6750) hem de kısa vadeli teknik trendlerin üzerinde bir haftalık kapanış bu hafta içinde (paritenin de olası etkisiyle) 3.7750’lere kadar hareket ihtimalini artırıyor. ABD Dışişleri Bakanı’nın Rusya ziyareti ile ilgili hafta sonu ortaya çıkan belirsizliğin Suriye konusunda yeni gerilimlere yol açabilecek olması da bu ihtimali güçlendiriyor.

Gerek referandum sonucu gerekse de Suriye konusunda gelecek haberler ile ortamın rahatladığı bir durumda ilk aşamada 3.6750, ardından 3.6450 seviyelerine doğru bir geri çekilme de görülebilir. Ancak ikinci seviyenin altına inilmesi olasılığı az.

3.60’a geriler mi?

Son düzlüğe çıkılmışken referandumun olası sonuçları ne olabilir diye bakıldığında 4 temel senaryoyu ele almakta fayda var diye düşünüyorum:

1 Yüzde 60 Evet: Piyasalarda 1-2 gün iyimser bir hava yaşanır. Dolar/TL kuru Cuma günkü kapanışının 5-7 kuruş altına inebilir. 3.60’ın altına doğru inilmesi durumunda alımlar mutlaka gelecektir. Ancak bu olasılık “2 sene beklemeye hiç de gerek yok. Başkanlık sistemini bir an evvel devreye alalım” denilerek hızlı bir erken genel seçimi ve erken Başkanlık seçimini hızla gündeme getirebilir. Hele bir de bu seçimlere “AB üyelik müzakereleri tamam mı, devam mı” referandumu ile buna bir de “idam gelsin mi” referandumu eklenecek olursa, piyasalardaki olumlu hava kısa sürede yerini yeniden belirsizliğe bırakabilir.

2 Yüzde 51 Evet: Piyasalardaki iyimserlik 1-2 saatle sınırlı kalabilir. Dolar/TL kuru Cuma kapanışına göre 3-5 kuruş altına inebilir. Erken seçim(ler) halen daha bir olasılık ancak ‘yüzde 60 Evet senaryosuna’ göre daha düşük. Bir kabine revizyonu ihtimali oldukça yüksek. Yeni kabinede kimlerin olacağının şekillenmesine kadar olan dönemde oynaklık artacak, ekonominin dümeninde kimlerin olacağının netleşmesinden sonra fiyatlamalar daha da netleşecektir.

3 Yüzde 51 Hayır: Belirsizlik oynaklığı artıracaktır. Kur cephesinde 3.7950 seviyelerine doğru bir hareket görülebilir. Bu ihtimalde de bir erken seçim olasılığının olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanı “yenilenen” Haziran seçimlerine benzer şekilde “Aslında net bir karar ortaya çıkmadı, bir erken genel seçim yapalım, yeni parlamento yeni bir anayasa yapsın diyebilir veya bu yönde bir tartışma başlatabilir. Bu durum piyasalardaki belirsizliği çok daha fazla artıracağından dolayı oynaklık uzun süre devam edebilir. Bu seçenekte de kabine revizyonu resmin içinde.

4 Yüzde 60 Hayır: Böyle bir durumda Cumhurbaşkanının sonuçları nasıl yorumlayacağı, bu konudaki ilk açıklamaları önemli olacaktır. “Milletin kararına saygılıyım diyerek sonucun gereği yapılacak ve genel kabul gören yeni bir anayasa için meclisin ortak kararı önemli olacaktır” derse piyasaların tepkisi endişe verecek boyutta olmayacaktır. Ancak bu sonuca rağmen Başkanlık için farklı yollar izlenecek olursa bu durumun, piyasalarda ciddi kırılmalara yol açması olasılığı hayli yüksek. Böylesi bir durumda dolar/TL kurunda yeni rekorların kırılması olasılığı hızla artacaktır.

Yazının devamı...

Piyasada geri sayım

Referanduma 2 hafta kala gözler piyasalara çevrildi. Borsada boşlukları kapatacak bir hareket görülebilir. TL tarafında Güney Afrika Randı ve dolar endeksi belirleyici olacak.

Referanduma 2 hafta kaldı. Daha doğrusu 10 iş günü. Olası sonuçlara göre piyasaların nasıl tepki vereceğine dair tahminlerime, geçtiğimiz hafta başındaki yazımda değinmiştim. Geçen hafta boyunca bir çok önemli veri açıklandı, gelişmeler oldu ancak benim tahminlerimi değiştirmemi gerektiren önemli bir faktör ortaya çıkmadı, şimdilik.

Geçtiğimiz haftanın ülkemiz açısından en önemli verisi, yüzde 1.9 ile 2.1 arasında beklenen 2016 yılı 4’üncü çeyrek büyüme verisinin yüzde 3.5 olarak açıklanması oldu. İkinci ve üçüncü çeyrek verilerinin; yeni milli gelir hesaplama yöntemindeki değişiklikten sonra; yukarı yönde revize edilmeleriyle 2016 yılı toplam büyümesi yüzde 2.9 olarak açıklandı. 2015’teki yüzde 6.1’lik büyümeye kıyasla önemli bir düşüş olsa da 2016’da yaşananları hatırladığımızda “büyümeyi başarmış” olmamız bile iyi haber. 2016 yılı GSYH 2.5 trilyon TL, 857 milyar dolar olarak açıklanırken, kişi başı GSYH 10 bin 807 dolar hesaplanmış.

Yüzde 5.7 artan özel tüketim harcamaları yine büyümenin motoru olurken, ihracat tarafındaki daralma büyümeyi aşağı çeken unsurlar olmuş. Kamu

eliyle sağlanan destekler/teşvikler sadece 2016 yılının son çeyreğini değil; yapılan ÖTV indirimleri, Kredi Garanti Fonu destekleriyle 2017 yılının ilk çeyreğini de kurtarabileceğiz.

Trump etkisi

Ancak bunların “sürdürülebilir bir büyüme modeline” kayda değer bir katkısı olacağını düşünmek hatalı olacaktır. Son iki çeyrektir, günü kurtarma adına atılan adımların da bir süre sonra etkileri azalacak. Açıklanan bu büyümelere rağmen; işsizliğin özellikle de genç işsizliğin son 7 yılın en yükseğine çıkmış olması, gelecek için şimdiden ipuçları veriyor.

Geçtiğimiz hafta Trump’ın Obamacare olarak anılan ABD sağlık reformunda geri adım atmak için yasa değişikliği önerisinin oylaması ertelenmişti. Şimdi sırada vergi reformu var. Piyasalar bu konuda atılacak adımları beklerken, Trump ABD’nin Meksika ve Kanada ile imzalamış olduğu Serbest Ticaret Anlaşması başta olmak üzere, diğer ticaret anlaşmalarının önümüzdeki

90 günde gözden geçirilmesine dair kararnameleri imzaladı. Küresel ticarete ne gibi etkileri olacağını hep beraber göreceğiz.

Bizi yakından ilgilendiren önemli bir gelişme de Güney Afrika’da yaşandı. Devlet Başkanı Jacob Zuma, Maliye Bakanı Pravin Gordhan’ı görevden aldı.

Böylesi bir değişiklik sonrasında diğer bakanların tepkisinden çekinen Zuma, 10 bakan ve

10 bakan yardımcısını da değiştirdi. Geçtiğimiz hafta boyunca Güney Afrika’da yaşananlar (Türk Lirası ile aynı zaman diliminde ve büyük oranda aynı fon yöneticileri tarafından alınıp satılan) Rand ve Türk Lirası’nın; dolar karşısındaki değerinde önemli değişikliklere sebep oldu. Rand yüzde 8.50’den fazla değer kaybederken, dolar/TL kuru da 3.6630’lara kadar yükseldi.

Kredi Garanti Fonu tam gaz

Geçtiğimiz hafta Kredi Garanti Fonu (KGF) desteğiyle dağıtılan krediler 60 milyar TL’ye yaklaşmış. 250 milyar TL’ye kadar çıkacağı açıklanmış olan bu kredilerin yüzde 7’sine kadarlık kısmı KGF’nin güvencesinde. Bir başka deyişle 17.5 milyar TL’ye kadar batabilecek kredileri devlet üstlenecek. Kalan kısmın riski her ne kadar bankaların üzerinde olsa da şu ana kadar verilen kredilerin önemli kısmının, bankalar için zaten sorunlu veya sorunlu olmaya aday olan krediler olduğu konuşuluyor. KGF sayesinde bankalar bu kredilerini riskli sınıftan çıkararak hem sermaye yeterlilik, hem de likidite rasyolarını iyileştirebiliyorlar. En azından

1 yıllık daha bir zaman kazanmış oluyorlar. Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı’nın ABD’de tutuklanması önümüzdeki dönemde başta Halk Bankası ve kamu bankaları olmak üzere tüm bankacılık sisteminin fonlamasında ek maliyetlere neden olabilecek. KGF desteği ile sağlanan kredilerin riskinin bir kısmı kamuya yükleniyor olsa da nihayetinde bu kredilerin fonlanması için eninde sonunda bankacılık sistemi, dış kaynağa ihtiyaç duyacak. Büyümenin motoru durumundaki iç tüketim için de yeni kaynaklara ihtiyaç var. Bu konuda ABD’den gelecek haberler, bu yüzden önemli.

Dolar gevşeyecek mi?

Referandum öncesi hazırlıklar için son 2 haftaya giriyoruz. Sadece Güney Afrika Randı değil, Dolar Endeksi (DXY) ve parite tarafında yaşanan hareketler de önümüzdeki 2 haftada dolar/TL kurlarındaki oynaklığı artırmaya aday. DXY için 98.70 seviyesi önemliydi, 98.85 görüldükten sonra geçtiğimiz Cuma günü 100.65’e (50 günlük BHO) kadar bir yükseliş yaşandı. 100.56 ile çok az altında bir kapanış oldu. Euro/dolar paritesi için de 1.0676 (yine 50 günlük BHO) önemliydi, 1.0659 ile bu seviyenin altındaki haftalık kapanış, paritenin daha da aşağı (1.0580 ilk aday) inebileceğini söylüyor. Hal böyle olunca dolar/TL kurlarında da aşağı yönlü hareket ihtimali azalıyor. Aşağıda 3.6050 seviyesi önemli bir “destek” seviyesi. DXY ve parite cephesindeki olası gelişmelere bir de referandum öncesi azaltılmak istenen kur risklerinin yaratacağı talep eklenince, bu hafta içinde dolar/TL tarafında 3.6850 (+/- 50 pips) seviyelerinin test edilmesi olasılığı artacaktır.

Rand/TL’de düzeltme başladı

2016 yılı başlarında rand/TL paritesi 5.57 seviyelerinde idi. Yani 1 TL alabilmek için 5.57 rand ödemek gerekirken, geçtiğimiz hafta başında 3.43 rand ödemek yeterli oluyordu. Bir başka deyişle rand, TL karşısında son 15 ayda yüzde 38.50 dolayında değer kazanmış durumdaydı. Güney Afrika’daki son gelişmelerden sonra rand değer kaybetmeye başlayınca, rand/TL paritesinde de önemli bir düzeltmenin önü açılmış oldu. 3.5510 seviyesi (50 günlük Basit Hareketli Ortalama-BHO) önemliydi, geçtiğimiz hafta bu seviye yukarı geçildi, 3.6920’den kapanış oldu.

Sırada 3.98 ve ardından da 4.21 seviyeleri var. Rand tarafında yaşanabilecek bu oynaklık, dönüp dolaşıp TL’yi de olumsuz etkileyebilecek. Hazırlıklı olmakta fayda var.

Borsada boşluk kapanır mı?

Son 2 haftadır gelen haberlerle yatay/düşük bir seyir izleyen BIST 100 endeksi geride 90.440-90.390 ve 90.181-89.650 arasında iki boşluk bırakmış durumda. Önümüzdeki 2 haftada bu boşlukları kapatabilecek bir hareket görebiliriz. Ancak bu hareketin yeni bir “yüksek” getirmesini beklemiyorum. BIST 100’deki düşüş/düzeltmenin sürmesi durumunda 88.375 (50 günlük BHO) ilk önemli destek olacaktır. Bu seviyenin aşağı yönde kırılması durumunda 86.850’ye kadar devam edebilecek bir hareketin önü açılabilecek.

Yazının devamı...

Piyasa referanduma hazır mı?

Türkiye’de ve yurt dışında piyasalarda ‘bekleyiş havası’ var. İçeride gözler referandumda. Trump Rallisi’nde kâr realizasyonları başladı. Altın ve gümüş yeniden güvenli liman oldu.

Hem içerideki hem de dışarıdaki piyasalarda “bekleyiş” havası hakim. Yurt içinde referandum beklenirken, yurt dışında özellikle ABD’de Trump yönetiminin atacağı adımlar merak ediliyor. Geçtiğimiz haftanın son gününce Obamacare olarak adlandırılan ABD’nin sağlık programının değiştirileceği vaadi ile başkanlığı alan Trump’ın ilk sınavından istediği “sonucu” alamadığı görüldü. Tasarının oylanması ileri bir tarihe ertelendi. Başkanlıkta iki ayını tamamlamış olan Trump’ın vaatlerini hayata geçirmekte zorlanmaya başlaması, piyasalarda seçim sonrasında başlayan “Trump Rallisi’nde” kâr realizasyonlarının başladığını görüyoruz. ABD’de borsalarındaki olası kâr realizasyonu endişesi; Fed’in faiz artış kararı öncesi ve hemen sonrasında yükselen ABD bono getirilerinin bir nebze de olsa gerilemesine neden oldu. Ne de olsa bir “güvenli liman” arayışı ortaya çıktı. Altın ve gümüş de geçtiğimiz haftada bundan az-çok nemalandı.

Referanduma 3 hafta kaldı. 15 iş gününden söz ediyoruz. Kamuoyu yoklamaları farklı sonuçlar veriyor. Araştırmacıların da işi zor bu referandum öncesinde.

Özellikle Cumhurbaşkanı ve hükümet cephesinden propaganda çalışmaları sırasında AB ülkeleri ve de AB üyeliği konusunda sarf edilen sözler referandum sonucu ne olursa olsun, sonrasında özellikle ekonomiyi zor günlerin beklediğini düşündürüyor.

Cumhurbaşkanının hafta sonunda “AB ile müzakerelerin devamı için referandum yapabiliriz” söylemi referandum sonrasında

AB üyeliğinin ciddi bir şekilde gündeme geleceğini düşündürüyor. İhracatımızın yarısına yakınını yaptığımız AB ile “ekonomik ilişkilerimizi devam ettirebiliriz” dense de müzakerelerden ayrılma konusu gündeme gelecek olur ise var olan ekonomik ilişkilerimizi nasıl aynen sürdürebileceğiz?

Evet çıkarsa...

Politik istikrar adına ve AK Parti’nin seçim kazanma “becerisi” nedeniyle piyasalar henüz hayır seçeneğini büyük oranda fiyatlamıyor. Evet sonucunun alınması durumunda piyasalarda 1-2 saatlik veya en fazla 1-2 günlük bir iyimserlik yaşanabilir. Borsa kısa bir ralli yaparken kur ve faizlerde minik düşüşler kaydedilebilir. Pariteye de bağlı olmakla birlikte dolar/TL kurlarında 3.55’li kur seviyelerini, 10 yıllık tahvilde de yüzde 10.45 bileşik seviyeleri test edilebilir. Ancak AB üyeliği; hatta buna bir de idamın geri getirilmesi eklenirse; konusunda yapılması gündeme gelebilecek yeni bir referandumun piyasaları ve ekonomiyi olumsuz etkileyebilecektir. Hayır çıkması durumunda bir erken seçim ihtimalinin gündeme gelmesi büyük olasılık olarak değerlendirilse de evet sonucunda da bir erken seçim konuşuluyor olabilir.

Hayır çıkarsa...

Piyasalarda siyasi istikrar bozuluyor mu, bir erken seçim olasılığı artacak mı düşüncelerinin yaratacağı belirsizlikle negatif bir hava esebilir. Dolar/TL kurlarında 3.7950 seviyeleri ilk test edilmeye aday seviyeler. Yeni bir rekor ihtimalinin; herhangi bir erken seçim olasılığının net olarak ortaya çıkmasına kadar; az olduğunu tahmin ediyorum. Hayır sonucu hükümeti yeniden bir reform sürecine dönmeyi ikna edecek olur ve erken seçim olasılığı düşerse bunun ekonomiye; ilk şok atlatıldıktan sonra; zamanla olumlu yansıyacaktır. Yeniden “ortak aklın” hakim olduğu bir dönemin kapısı açılabilir. Aksi bir durumda; yani politikaların sertleşmesi, özellikle Suriye ve Irak cephelerinden Türkiye’nin dış politikasını çıkmaza sokabilecek haberlerin gelmesi; hele ki bunların üzerine alınabilecek bir erken seçim kararı, piyasaları ve ekonomiyi olumsuz etkileyecek. Bu yılın da kaybedilmesine neden olabilecektir.

Referandum sonrasında oynaklığın artması olasılığı yüksek. Özellikle kur riski taşıyan şirketlerin, referanduma kadar olan dönemde yaşanacak sakin dönemleri, kur risklerini azaltmak (hedge etmek) için kullanmalarında fayda olabilir.

Dolar/TL bu hafta ne olur?

Referandum öncesindeki görece sakin piyasa koşullarında, geçtiğimiz Cuma gününü 3.6125 seviyelerinden kapatan dolar/TL kurunun bu hafta içinde yeniden 3.60’ların altını test etmesi olasılığı var. Euro/dolar paritesinde geçtiğimiz hafta bir türlü aşılamayan 1.0820’li seviyelerin bu hafta 1.0850’lere kadar hareket etmesi olasılığı da bu ihtimali artıracaktır. Ancak euro/dolar paritesinin 1.08’lerin üzerinde uzun süre kalması ihtimali de bence az. Bu nedenle dolar/TL kurundaki geri çekilmelerin yukarıda belirtmiş olduğum döviz riski olanlar için referandum öncesinde bir fırsat veriyor olabilir.

Yazının devamı...

Moody’s piyasayı etkiler mi?

Geçtiğimiz hafta merkez bankalarının haftasıydı. Önce Fed 25 baz puan politika faizlerini artırdı. Bu yıl toplamda 3 mü, 4 mü faiz artışı olur tartışmaları 3’te kalır şeklinde mutabakata varılınca dolar neredeyse tüm dünyada değer kaybetti. Faiz artışı daha öncesinde büyük oranda fiyatlara yansıyıp, 3-4 faiz artışı yönünde de büyük bir sürpriz olmayınca varlık fiyatlarına yansıma çok sınırlı kaldı.

Bizim piyasalarımız açısından daha da önemli olan Para Politikası Kurulu’nun toplantısından çıkacak karar idi. Merkez; “fiili politika faizi” haline getirdiği Geç Likidite Penceresi (GLP) faiz oranını yüzde 11’den, yüzde 11.75’e yükseltti. “Resmi Politika Faizi” ve diğer tüm “sadeleşemeyen” faiz oranlarını sabit bıraktı. Sadeleşme politikası adeta rafa kalktı ve yine çok faizli, anlaşılması ve de anlatılması zor bir para politikası dönemine başladık. Üstelik de en azından 26 Nisan’da yapılacak bir sonraki PPK toplantısına kadar bu dönem sürecek.

Anında 3 kuruş yükseldi

Karar sonrasında “işgören faiz” dediğim, TCMB ağırlıklı fonlama faizi yüzde 10.82’den yüzde 11.29’a yükseldi. Son artışla birlikte TCMB bu oranı yüzde 11.50’lere kadar yükseltebilecek bir hareket alanı kazanmış oldu.

Son açıklanan rakam göre fonlama faizlerindeki yükseliş yılın ilk iş gününe göre 300 baz puana (yüzde 3’e) dayandı. Bu artış kurlar üzerinde de etkili oldu ve karar öncesinde 3.68’lerde olan dolar/TL kuru haftanın son gününde 3.6000 (düz) seviyesine kadar geriledi.

Bayram değil, seyran değil, Moody’s Türkiye’nin görünümünü durağandan “negatife” düşürdü. Cuma günü küresel piyasaların kapanışına yakın gelen bu açıklama sonrasında 3.62’lerde olan dolar/TL kuru 3.6460’a kadar yükseldikten sonra günü 3.6360’dan kapattı.

Moody’s Aralık’ta bu yıla dair net bir değerlendirme takvimi açıklamamıştı. Yapılan açıklama sürpriz oldu. Moody’s geçtiğimiz 24 Eylül’de Türkiye’nin yatırım yapılabilir notunu düşürmüş, görünümü “durağan” olarak açıklamıştı. Aradan 6 ay geçmiş olmasından dolayı şirketin kendi iç yönetmeliği uyarınca yeni bir değerlendirme zamanı gelmiş ve buna uygun bir açıklama yapmış olmalı.

Mali güç korunuyor

Eylül’deki açıklama geldiğinde Türkiye’de bir referandum yapılacağı kesinleşmemişti. Referandum sürecine girilmiş olmasının, ülke ekonomisi ve görünümü konusunda muhtemel değişikliklere neden olacağı düşüncesi, şirket nezdinde böyle bir değerlendirmeyi gerektirmiş olabilir.

Nitekim yapılan açıklamada bu konuya özel bir önem atfedilmiş. Kurumdan görünümün değiştirilmesinin sebepleri olarak:

- Türkiye’nin kurumsal gücünde yaşanan erozyonun devam ediyor olması,

- Ekonomik büyümedeki zayıflayan görünüm,

- Türkiye’nin kamu ve dış ödeme dengeleri üzerinde artan baskılar,

- Ve bunların sonucu olarak artan kredi şoku riski olarak sıralanmış.

Notun ‘Ba1’de tutulmasına gerekçe olarak; Moodys’e göre yapısal reformların yeniden hayata geçirilmesi durumunda harekete geçebilecek ekonominin iç dinamikleri, zayıflayan kurumsal yapıya ve artan dış kırılganlıklara karşın hükümetin ekonomik ile mali gücünü koruyor olması gösterilmiş.

Ev ödevlerine başlamalı...

Zamanlamanın referandum öncesine denk gelmesi yine akıllara soru işaretleri getiriyor olsa da Eylül’den bu yana kredi görünümündeki baskıların önemli ölçüde arttığı belirtilmiş. Doğal olarak hükümet cephesinden bu raporun zamanlaması ve içeriğine yönelik bir kısmı haklı eleştiriler geldi. Yine de raporda belirtilen önemli bazı noktaların vakit geçirmeden değerlendirmeye tabii tutulmasında fayda var. Düzeltilmesi gereken bazı noktalara dikkat çekilmesi açısından toptan çöpe atılmayı hak etmediğini düşünüyorum.

Doları nasıl etkileyecek?

Açıklama öncesinde dolar/TL 3.6000’ı görmüş, 3.6250 seviyelerindeydi. Bu seviyelerde bir haftalık kapanış olsaydı, dolar/TL kurlarında 3.6000’ın altının da test edilmesi olasılığı artacaktı.

Ancak Moody’s sonrasındaki kapanışın 3.6360’larda olması bu olasılığı azaltıyor. TCMB’nin fonlama faizini bu hafta boyunca yüzde 11.50’ye yaklaştıracağı varsayımıyla Moodys’in etkisinin kur cephesindeki etkisinin sınırlı kalacağını ancak artık 3.60’ın altına düşüş ihtimalinin de azaldığını düşünüyorum. Eğer düşecek olursa 3.5650 seviyesinin olabilecek en düşük seviyelerden biri olmaya aday olduğunu tahmin ediyorum. Yukarıda Cuma günü de test edilen 3.6440 ve ardından da 3.6715 seviyelerinin bu hafta içinde test edilmesi olasılığı yüksek. İkinci seviye de aşılırsa 3.6940 ve 3.7150 seviyeleri resmin içine girecektir. Son seviyenin bu hafta aşılması ihtimalinin düşük olduğunu düşünüyorum.

Borsa İstanbul’da düzeltme olur mu?

Son bir haftayı BIST tarafında 88.921 ile 90.843 arasındaki oldukça dar bir bant içinde geçirdik. BIST’in yükselebilmesi için “ihtiyaç duyulan itici” bir güç veya Türkiye adına iyi “hikaye” yazılabilecek günlerde olduğumuzu sanmıyorum. Eğer “itici bir güç” gelirse bunun sağlayacağı yükselişin saman alevi tarzı sürdürülmesi hayli zor ralli yaratacağını düşünüyorum. Asıl BIST’e lazım olan iyi bir “Türkiye Hikayesi”... Yukarı potansiyelinin sınırlı olduğu, dolar bazında “ikinci kez” Cuma günü itibariyle 2.50 dolar seviyesinin test edildiği varsayımıyla bu hafta Moody’s etkisiyle bir düzeltmenin yaşanabileceğini düşünüyorum. Bu düzeltmenin doğal olarak kurlardaki gelişmelere bağlı olması kaçınılmaz. Yine de kurlardan bağımsız olarak ilk aşamada 89.100 ve ardından da 86.800 seviyelerine kadar devam edebilecek bir düşüş yaşanabilir.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.