Şampiy10
Magazin
Gündem

Merkez’lerin haftası

Gözler bu hafta Fed ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda olacak. Fed’in 25 puanlık artışı piyasalar tarafından satın alınırken, bizim Merkez’den bir sürpriz beklenmiyor

Bu hafta Merkez Bankalarının haftası olacak. Dışarıda uzun zamandan bu yana beklenen Fed toplantısı 13-14 Haziran tarihlerinde yapılacak. Bu toplantıdan 25 baz puanlık (Yüzde 0.25) bir faiz artışı bekleniyor. Ben de bekliyorum. Artmaması sürpriz olacaktır.

14 Haziran Çarşamba günü bizim piyasalarımız kapandıktan sonra açıklanacak faiz kararı sonrasında Yellen bir basın toplantısı gerçekleştirecek. Soru ve yanıtlarından; gelecek döneme, özellikle de Fed’in bilanço daraltmaya ne zaman başlayacağına dair (Beklenti yılın son çeyreğinde başlayacağı yönünde) ipuçları aranacak.

Sonraki gün yani 15 Haziran Perşembe günü de içeride Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. Faiz oranlarında herhangi bir değişiklik beklenmiyor. Diğer gelişen ülke para birimlerine göre cazip bir faiz seviyemiz var ancak enflasyon cephesinde henüz net bir iyileşme olmadığından resmi oranlarda herhangi bir indirime gidilmesi beklenmiyor.

Kaldı ki Geç Likidite Penceresi (GLP yüzde 12.25) ile haftalık fonlama faizi (yüzde 8) ve gecelik (yüzde 9.25) arasındaki “fonlama kompozisyonunu” değiştirerek Ağırlıklı Ortalama Fonlama faizine (AOFF) dokunabilir. Faiz oranlarının KGF nedeniyle hızla yükseldiği son haftalarda, TCMB fonlamayı ağırlıklı olarak GLP’den sağladığı için AOFF yüzde 11.97 seviyelerinde.

Halen daha Londra ile Türkiye piyasası arasında 40-50 baz puanlık bir marj var. Bunu göz önüne alarak TCMB, fonlama kompozisyonunu; PPK’da herhangi bir değişikliğe dahi gitmeksizin; değiştirerek piyasalara mesaj verebilecek esnekliğe sahip.

Katar’ın etkisi ne olur?

Bir süreden beri dile getirdiğim gibi TCMB; fonlama kompozisyonunu değiştirerek

15-30 baz puanlık AOFF’yi indirerek piyasaların döviz cephesinde verdiği tepkileri ölçmeli. Zira en üst sınıra oldukça yaklaşmış fonlama kompozisyonu; gelişen ülke para birimlerine karşı olası bir atakta TCMB’yi zor durumda bırakabilir. Hareket alanını kısıtlayan bu yapının da esnek hale getirilmesinde fayda var.

Geçtiğimiz hafta yaşananların da bu haftaya yansımaları mutlaka olacaktır. Bizi en fazla ilgilendiren konu; Suudi Arabistan’ın liderliğini yaptığı ve sayıları her geçen gün artan ülkelerin Katar’a karşı yaptırım uygulamaya başlaması oldu. Teröre ve Müslüman Kardeşler’e destek vermekle suçlanan Katar’a ilk destek veren ülke biz olduk.

Böylesi bir desteğin Türkiye’nin ne denli çıkarına olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum. Zira Katar’ın ABD’nin de zımni desteğinin olduğu bu yaptırımlar karşısında geri adım atmaktan başka çaresi yok. Bu durumda biz de mi geri adım atmış olacağız? İnce elenip sık dokunması gereken böylesi bir konuda sembolik de olsa asker gönderme kararının bu kadar hızlı gerçekleşmesi , korkarım ileride aleyhimize delil olarak kullanılabilecek bir konu olabilir. En azından biraz durup, gelişmeleri değerlendirdikten sonra bu kararı alsaydık daha doğru olabilirdi.

‘Süper Perşembe’yi piyasa ucuz atlattı

İngiltere seçimleri-ECB toplantısı/Draghi’nin basın toplantısı-ABD’de azledilen FBI Başkanı Comey’in Senato’daki ifadesi... Üçü de aynı güne denk gelmiş ve “Süper Perşembe” olarak anılmıştı. İngiltere’de Başbakan Theresa May’in erken seçim planı geri tepti. Muhafazakar Parti tek başına iktidar olacak sayıda sandalyeye ulaşamayınca, DemocraticUnionistParty (DUP) ile koalisyona razı olacak gibi görünüyor. İşçi Partisi Başkanı Corbyn’in daha başarılı çıktığı bu seçim; İngiltere için belirsizlikleri azaltmak yerine daha da artırmış durumda. Theresa May’in iktidarını güçlendirmek için ilan ettiği erken seçim, tersine iktidarını zayıflatan bir sonuç doğurunca; Brexit müzakerelerinde zorluklar ortaya çıktığında; yeni bir erken seçim hep gündemde olacağa benzer.

ECB politika duruşunu ve faizleri değiştirmedi. Draghi yine yapısal reformların gecikmesinden şikayetçi olurken, parasal genişlemenin daraltılması konusunda şahince açıklamalar yapmayınca eurodaki 1.15 beklentileri başka bahara kaldı. Euro için 1.1270-1.1310 seviyeleri kritik eşikti. Geçil(e)medi. Şimdi sırada “düzeltme” var. Düzeltmenin ilk aşamada 1.1060 ve sonrasında da 1.0925-60 bandına kadar sarkması ihtimali var. “1.Macron Boşluğu” adını taktığım 1.0738-1.0821 arasındaki boşluğun kapanması bu düzeltme sırasında zor olabilir ancak bu boşluğun da ‘üç vakte kadar’ kapanacağını bir yere not edelim. Azledilen FBI başkanı Comey, Başkan Trump’ı doğrudan suçlayan bir ifade vermedi. İşi özel görevli Robert Mueller’e havale etti. Trump’a doğrudan bir suçlama gelmeyince de piyasalar bunu ‘non-event’ yani ‘mesele kalmadı’ şeklinde algıladılar ve var olan fiyatlamalar çok da etkilenmedi. Şimdi ABD’de Hazine borçlanma limiti tartışılmaya başlanacak.

BIST’te rekor olmayan rekor!

Olursa mutlaka “BIST 100 bin ile tarihi rekor kırdı” veya “Ben dememiş miydim?” diyen söylemleri mutlaka duyacaksınız. Katar ve Fed denkleminde bu seviyenin görülmesinden çok, düzeltmenin devam edeceğini düşünen tarafta olsam da BIST 100 bin rekorunu kırsa da “gerçek rekorunu” kırmamış olacak. 100 bin seviyesi “nominal TL” endeks seviyesi olarak rekor gibi görünse de aslında rekor olmayacak. BIST için daha önce 3 kez test edilen ve geçilemeyen 5.1 dolar seviyesi önemli ve ancak bu seviye geçilecek olursa yeni bir rekordan söz etmek mümkün. 3.54 dolar/TL kurundan hesaplandığında 180 bin 500 endeks seviyesi geçilirse gerçek rekordan söz etmek söz konusu. Daha önceki kırılan her rekor “zahiri” olacaktır. Yani rekor gibi görünen ancak rekor olmayan, rekor!

Dolar dibi gördü mü?

Sıkça soruluyor bu soru. Emin olmak için erken gibi... Yine de tek başına dolar/TL kuruna bakıldığında dip seviyeleri ya görüldü ya da görülecek dip seviyeleri en düşük olarak görülen 3.4989 seviyesine yakın olacak gibi. Eğer son görülen düşük seviyesi aşağı kırılacak olursa (Bu ancak euro/dolar paritesi 1.15’lere doğru gidecek olursa mümkün olacaktır) 3.4580-3.4650 seviyeleri resmin içine girecektir. Ancak görünen o ki paritedeki olası düzeltme, PPK sonrasında TCMB’nin olası AOFF indirimleri de göz önüne alındığında yeni düşüklerin görülme olasılığı azalıyor. Ancak bu, yeni bir yükseliş trendi başlıyor anlamına da gelmiyor. Tahminim, Ağustos’un ikinci yarısına kadar yatay/yukarı bir seyir izleneceği. O tarihlere yaklaşıldığında hem ‘carry trade’ kârları hesaplanmaya başlanacak, hem de Türkiye’nin jeopolitik riskleri yeniden masaya yatırılmış olacak ve yeni bir fiyatlama dönemi başlayacak.

Yazının devamı...

Gözler bu 3’lüde

Finansal piyasalar yurt içi ve yurt dışındaki kritik gelişmelere odaklandı. ABD Merkez Bankası’nın faiz kararı, TCMB’nin PPK toplantısı ve euro/dolar paritesi herkesin merak konusu. Kritik gelişmeler, dolar/TL, borsa ve faizlerin kaderini belirleyecek.

Geçtiğimiz hafta sonunda ABD’de Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi açıklandı. Beklenti 185 bin kişilik artış idi, gerçekleşme 138 bin kişilik artış oldu. İşsizlik oranı beklentileri yüzde 4.4 iken gerçekleşme yüzde 4.3 olarak açıklandı. İşgücüne katılımdaki düşüş bunu açıklamaya yardımcı oluyor. Genel olarak Fed’in önümüzdeki hafta yapacağı toplantıda faiz artırmasını engelleyecek bir veri değil. Ve Fed 25 baz puanlık artışı yapacaktır. Ancak bu artış şimdilik doların değer kazanmasına yetecek bir artış olmayacak. Euro tarafındaki değer kazanımları; şimdilik devam edecek gibi görünüyor.

Geçen hafta bizde de dış ticaret verileri açıklandı. Mayıs’ta yüzde 9.3 artan ihracat 13.2 milyar dolara yükselirken, yüzde 21.4 artan ithalat 20.9 milyar dolara çıkmış. Dış ticaret açığı 7.7 milyar dolara ulaşmış. Kısa vadede küresel fon akımlarının yaratmış olduğu ve bir süre devam edecek “iyimser havada” bunlara dikkat edilmese de orta-uzun vadede piyasalar için sorun yaratmaya aday gelişmeler bunlar.

Swap farkı geriledi

Bugün, Mayıs ayı enflasyon verileri açıklanacak. Enflasyon verisi bir yana, Merkez Bankası’nın izlediği fonlama politikası kurun aşağı yönlü seyrinde etkin olmaya devam ediyor. TCMB’nin geçtiğimiz Cuma günkü Ağırlıklı Ortalama Fonlama (AOF) faizi yüzde 11.98’de. Londra’daki haftalık/aylık swap piyasası ile fark geçtiğimiz haftalardaki 100-125 baz puanlardan 40-60 baz puana gerilemiş durumda. Ancak halen daha Londra’nın elinde fazla TL likiditesi var ve onlar halen daha dolar/TL swap işlemleri ile TCMB’ye yüzde 12.25’ten TL plase etme çabalarına devam ediyorlar.

Merkez faizi indirir mi?

Yazının devamı...

Paritede düzeltme başlar mı?

Fed başkanları konuşmaya başladılar. 13-14 Haziran’daki Fed toplantısı yaklaşırken, piyasaları olası faiz artışına hazırlamak için sadece ABD’de değil, Tokyo’dan bile mesaj veriyorlar. Toplantı notlarından verilerin takip edileceği yine vurgulanmış, bilanço küçültme tartışmaları da ufaktan başlamış durumda.

Bilanço küçültme konusunun “Arka tarafta yapılacak, piyasalarda hissedilmeyecek bile” şeklinde bir açıklama ile bu konunun piyasalarda bir endişe yaratmasının önüne geçilmeye çalışılıyor. Halen daha piyasalar “ürkmesin” çabasında olan Fed’in hisse senetlerindeki yükselişten pek de fazla bir endişe duymuyor görünüyor. ABD borsalarında anlamlı bir düzeltme dahi olmadan Mayıs ayı atlatıldı. “Mayıs’ta sat ve uza” bu yıl çalışmadı. Elinde varlık bulunduranlar “Satıp da ne alacağız?” sorusuna net bir yanıt bulamadıklarından pozisyonlarını korumayı tercih etmiş görünüyor.

14 Haziran’da 25 baz puanlık bir artış neredeyse artık kesinleşmiş durumda. Fed fonlarının vadeli kontratlarından yola çıkılarak yapılan hesaplama yüzde 100’e dayanmış durumda. Faiz artışının gelmemesi sürpriz olacak. Toplantı sonrasında Fed Başkanı Yellen’in basın toplantısının olması da bu algıyı güçlendiriyor.

Euro boşluğu unuttu mu?

Cuma günü ABD’de Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi açıklanacak. Beklenti 185 bin kişilik bir artış. Geçtiğimiz hafta sonunda ABD’nin 2017 ilk çeyrek yıllıklandırılmış GSYH büyüme oranı yüzde 0.7’den yüzde 1.2’ye revize edildi. TDİ verisinin de beklentiye yakın veya üzerinde gelmesi Haziran ayındaki artışı artık kaçınılmaz hale getirecektir. Piyasalarda büyük oranda fiyatlanmış durumda.

Yine de euro cephesinde bu olasılık o kadar da yüksek değilmiş bir fiyatlama olduğunu düşünüyorum. Euro; Fransa seçimlerinin ilk turunun Macron lehine sonuçlanması sonrasında geride 1.0738-1.0821 arasında bıraktığı boşluğu kapatmaya pek niyetli gibi görünmüyor. Geçtiğimiz hafta itibariyle 1.1267’ye kadar yükselen euro/dolar paritesinin 1.1270-1.1310 bandına kadar yükselebileceğini geçtiğimiz haftalarda yazmıştım. Bahsettiğim bandın alt sınırına kadar gelindi, aşılamadı. Kısa vadeli ‘zirvenin’ görüldüğünü ve bugünden başlayarak önümüzdeki iki hafta boyunca doların, euroya karşı daha kaybettiği mevzilerin bir kısmını geri alacağa benziyor. Bu düzeltme sırasında 1.1050 ilk hedef, 1.0920-40 seviyesi de ikinci hedef olacağa benziyor. Boşluk bu turda kapanmayabilir.

Parite TL’yi de etkiler

Paritedeki böylesi bir düzeltme gelişen ülke para birimlerini ve dolar endeksini de etkileyecektir. Hal böyle olursa dolar/TL’nin de etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır. Ancak bunun herhangi bir şok etkisi yaratmaktan çok kısa vadeli bir dalgalanma olabilir. 3.5950 ve 3.6150 (50 Günlük BHO) seviyeleri yukarıdaki kritik eşikler. Eğer eurodaki düzeltme ilerideki bir tarihe ertelenecek ve yukarıda belirttiğim 1.13’ler yaklaşılırsa bu sefer de dolar/TL’de 3.5525 seviyelerini önemli bir destek seviyesinin test edilmesi olasılığı artacaktır.

Yazının devamı...

AB ilişkilerinde ‘restorasyon’ dönemi mi?

Geçtiğimiz hafta NATO zirvesi sırasında AB’nin üst düzey yetkilileri ile görüşmeler yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB ile ilişkilerde bir yıllık bir takvim konusunda mutabık kalındığını açıkladı. AB’nin de üzerine düşenleri yapması gerektiğini hatırlatırken, referandum öncesinde yaşananların geride bırakılması gerektiğini söyledi. Gerek ekonomi gerekse de “çıpa” görevi görmesi açısından “AB’ye üyelik sürecinin” yeniden hızlanmasa da en azından referandum öncesinden farklı olarak, daha ılımlı bir patikaya girmesi önemli.

AB ile ilişkilerde bir “restorasyon” dönemine girilecek mi? Bunu yakından izlemekte fayda var. Toplam ihracatımızın yüzde 45’ini yaptığımız AB’den kopabilmemiz neredeyse imkansız. Ancak bu ilişkinin de bugünkü haliyle devam edebilmesi zor, yeni bir yol haritasına ihtiyaç olduğu aşikar. Yapılan görüşmeler buna imkân tanıyacak mı, önümüzdeki günlerde daha net anlama şansına sahip olacağız. “Genişletilmiş Gümrük Birliği” ile başlayacak sürecin “tam üyeliğe” evrilmesi belki zaman alacak ama sürecin devamı kritik öneme sahip.

Bir yandan ilişkileri restore etmeye çalışırken, diğer yandan Almanya ile İncirlik’teki Alman askerlerin ziyareti konusunda gerginliğin devam etmesi de şaşırtıcı. Yaşanan gerginliğin bir an evvel sona erdirilmesi, yeni yol haritası hazırlanırken tarafların samimiyetlerinin bir göstergesi olması açısından önemli.

Geçtiğimiz haftanın bir başka önemli olayı da OPEC toplantısıydı. Var olan ve daha önce altı ay olarak planlanmış olan üretim kotalarının 9 ay daha uzatılması konusunda mutabakat sağlandı. Daha fazla kesinti olabileceği “umuduyla” toplantı öncesinde 54.60 dolara kadar yükselen Brent petrolü Cuma günü 50.70 dolara kadar geriledi, haftayı 52.23 dolar seviyesinden tamamladı. Bu hafta içinde 53.35 dolar seviyelerine kadar bir toparlanma yaşanabilir ancak sonrasında 49 doların altına gerilemesi ihtimali artacaktır.

Gözler kabinede

Cumhurbaşkanının NATO zirvesi dönüşünden sonra AK Parti yönetimini netleştirmesi, sonrasında da kabine revizyonunu hayata geçirmesi bekleniyor. Revizyon, bu hafta içinde olabilir. Piyasaları yakından ilgilendiren ekonominin dümeninde kimin olacağı... Daha doğrusu Cumhurbaşkanı, ekonomi ile ilgili konularda hangi isim veya isimlerle bundan sonrasını yöneteceği önemli. Piyasaların dilinden konuşan birisi mi, yoksa bize has söylemlerle ekonomiyi yönetecek birisi mi olacak, piyasaları yakından ilgilendiriyor. Makulü temsil eden teknokrat bir isim fazla rahatsızlık yaratmaz. Ancak hamasi söylemlerin öne çıktığı isim/isimler gelirse olumsuz bir fiyatlama ile karşı karşıya kalabiliriz.

Bu fiyatlama ilk anda çok olumsuz bile olmayabilir ancak orta-uzun vadede bazı “yan etkileri” mutlaka olacaktır.

Bugün ABD ve Londra piyasaları tatil, bizim piyasalarımızdaki hareketler de sınırlı olacaktır.

Yazının devamı...

Küresel hareketler içeriyi etkiler mi?

Geçtiğimiz hafta iki ülkenin iç politikasından kaynaklanan gelişmeler finansal piyasaları sarstı. İlki ABD Başkanı Trump’ın FBI Başkanı’nı görevden alması... Ve bu süreç öncesinde FBI Başkanı’na yaptığı “öneri” ABD’de Trump’ın görevden alınabileceği iddialarına kadar varan bir skandal olarak algılandı. Trump’ın azledilip, azledilemeyeceği bir anda piyasalarda en fazla konuşulan konu oldu. Böylesi bir olasılığın konuşuluyor olması dahi borsalarda kâr realizasyonunu (Biraz da kâr realizasyonu için aranan sebep olarak kullanılmıyor değil) tetiklerken, güvenli liman olarak algılanan ABD devlet tahvillerine alım geldi. Euro/dolar paritesi; AB cephesinden gelen pozitif ekonomik verilerin de katkısıyla; Trump’ın seçilmesinden sonraki günü saymazsak 10 Ekim 2016’dan bu yana ilk kez 1.12’nin üzerine çıktı, 1.1204’ten haftayı kapattı.

Real ve TL eşitlenir mi?

Brezilya’daki yolsuzluk haberleri de geçtiğimiz haftayı hareketlendiren ikinci önemli olay oldu. Rouseff’in azledilmesinden sonra başkanlık koltuğuna oturan yardımcısı Michel Temer hakkında Brezilya Yüksek Mahkemesi’nin yolsuzluk soruşturması açması yeni bir “Başkan azli mi gündemde” sorusunu gündeme getirdi. Ülkenin en büyük et

ürünleri üreticisi JBS’nin CEO’su ile arasında geçen bir görüşmenin kayıtlarının; Globo gazetesi tarafından geçtiğimiz Çarşamba günü yayınlanması sonrasında esen rüzgar Brezilya Reali’nin bir günde yüzde 7 değer kaybetmesine neden oldu.

Temer için istifa, azil veya ülkenin Yüksek Seçim Kurulu tarafından yeni bir Başkanlık seçimine gidilmesi seçenekleri söz konusu. Hafta sonu yaptığı açıklamada bahsi geçen kaydın “montaj” olduğunu, JBS’nin CEO’sunun teyp açıklanmadan önce yüklü dolar alarak spekülasyon yaptığını söyleyen Temer’in geleceği önümüzdeki günlerde başta Brezilya olmak üzere diğer gelişen ülke piyasaları için de önemli olacak.

Brezilya Merkez Bankası (Banco Central do Brasil-BCB); piyasalara dolar likiditesi verecek şekilde swap işlemleri ve kurdaki yükselişi sınırlamak için doğrudan döviz müdahalesi yaparak realdeki yükselişi sınırladı. Perşembe günü dolar karşısında 3.41’e kadar değer kaybeden (Çarşamba gününü 3.1380’den kapatmıştı) Real, BCB’nin müdahaleleriyle haftayı 3.2535 seviyesinden kapattı. Ancak bu müdahalelerin etkilerinin çok uzun süreli olmayacağı, Temer konusundaki sürecin görevden azledilmesine kadar gidebileceği ve bunun da Real üzerinde baskı yaratabileceği hatta Brezilya Reali ile Türk Lirası’nın dolar karşısında kur olarak eşitlenebileceği piyasalarda konuşuluyor. Sadece gelişen piyasalardaki ekürilerimizden biri olduğu için değil küresel piyasalardaki önemli ekonomilerden biri olduğu için bu aralar Brezilya’yı yakından izlemekte fayda var.

Geçen haftanın önemli olaylarından biri de Trump-Erdoğan zirvesiydi. Zirveden Türk tezlerine destek çıkmamış olduğu izlenimi geçen hafta Brezilya ile birlikte piyasalarımızı olumsuz etkileyen unsurlardan biriydi.

Dolar gevşeyecek ama

Brezilya ve zirve faktörlerinin bir araya gelmesi ile dolar/TL kuru geçtiğimiz hafta Perşembe günü 3.6415’e kadar yükseldi. Real’in gevşemesi ile birlikte önce 3.61’lere daha sonra da 3.58’lere kadar geriledi.

Geçen hafta başındaki yazımda “Trump-Erdoğan zirvesinden Türkiye adına iyi haberler gelmezse, henüz daha kapanmayan boşluğun (3.6289-3.6398 arasında kalmıştı) da kapanması, hatta 3.6430-50 seviyesine kadar bir yükseliş ihtimali artacak” diye yazmıştım. Brezilya rüzgarı ile bu “boşluk” kapandı. Üstelik euronun değer kazandığı, normal şartlar altında dolar/TL’nin gerilemesinin beklendiği bir ortamda...

AK Parti kongresi yapıldı, Cumhurbaşkanı Erdoğan yeniden parti genel başkanı olurken yeni MKYK da seçildi. Bundan sonra gözler bu haftanın ikinci yarısında yapılacak NATO zirvesine çevrilecek. Bu zirveden çıkacak kararlar da önemli.

NATO zirvesi sonrasında bir kabine revizyonu daha da fazla konuşuluyor olacağa benziyor. Kabinede ekonomi yönetiminin kimlerde olacağı önemli olacak. Bu belirsizliklerin olduğu bir ortamda dolar/TL kurunun geçtiğimiz haftaki yükselişinin devam etmeyeceği ve yerini bir düzeltmeye bırakacağını söylemek zor değil. Cuma gününün ikinci yarısında zaten başlamış olan bu hareketin ilk aşamada 3.5650 ardından da 3.5450-3.55 seviyelerine kadar devam etmesi ihtimali var. Bu düzeltme kısa sürecek ve yeniden yukarı yönlü (ağırlıklı olarak Brezilya’dan kaynaklanan sebeplerle) bir hareket gelirse 3.6270 seviyesi (50 günlük Basit Hareketli Ortalama-BHO) dikkatle izlenmesi gereken bir direnç seviyesi olacak.

Borsa İstanbul’daki düzeltme sürer mi?

Yukarıda bahsetmiş olduğum gelişmeler doğal olarak Borsa İstanbul’u da etkiledi. Halen daha yukarıda 97.150-650 bölgesi resmin içinde olsa da bir düzeltme dönemine girdiğimizi (Biraz da “Mayıs’ta sat ve uza” döneminin sonuna yaklaşılmış olmasının da etkisiyle) düşünüyorum. Trump’ın her ne kadar bu ilk seferinde azledileceğini düşünmüyor olsam da (Suudi Arabistan ile 110 milyar dolarlık silah toplam 350 milyar dolarlık işbirliği anlaşması imzalamışken) Trump ile ilgili “skandal haberleri” ABD borsalarındaki kâr realizasyonu hareketlerini tetikleyeceğini tahmin ediyorum. ABD borsalarındaki bu hareketler bizim piyasalarımıza da yansıyacaktır. Düzeltmenin devamı durumunda sırasıyla 93.900, 91.750 ve 90.750 seviyeleri önemli destek seviyeleri olacaktır. Bunlardan ikincisi 50 günlük BHO seviyesi olmasında dolayı daha da önemli bir destek seviyesi olacak.

İran dengeleri bozacak mı?

Bölge adına önemli gelişmelerden birisi de geçtiğimiz Cuma günü komşumuz İran’da yapılan seçimlerde şu andaki reformcu Cumhurbaşkanı Ruhani’nin oyların yüzde 57’sini alarak ilk turda seçilmesi oldu. Rakibi Reisi’nin oyların yüzde 38.5’ini alabildiği seçim; İran halkının reformlara ve Batı ile yapılan nükleer anlaşmaya desteğini teyit etmesi açısından önemliydi. Trump’ın

İran ile yapılan nükleer anlaşmayı “revize edeceğini” söylediği bir ortamda anlaşmayı yapmış lider olan Ruhani’nin güçlenerek seçimlerden çıkması bölgedeki dengeler açısından önemli.

Yazının devamı...

Trump-Erdoğan zirvesi piyasayı nasıl etkiler?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15-17 Mayıs’ta da ABD’de temaslarda bulunacak. “Bu ziyaretimi Türkiye-Amerika ilişkilerinde yeni bir milat olarak görüyorum” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı ziyaretin ‘virgül derecesinde değil, nokta öneminden’ söz etti. Trump yönetiminin YPG’yi ağır silahlarla donatması, Rakka’da yapılacak operasyonlarda Türkiye’nin koalisyon güçleri dışında tutulması ve ABD’nin karadaki silahlı gücü olarak YPG’nin öne çıkarılması görüşme gündeminin herhalde ilk maddesi olacak. Paralel yapılanma ve darbe girişimine yönelik Gülen’in iadesi ve Reza Zerrab da diğer bilinen başlıklar olacağa benziyor. Her 3 konuda da ABD yönetimi ile önemli görüş ayrılıkları var. Bu konularda Trump ve yönetimi ikna edilebilecek mi? Neoconlar, FBI-CIA ve Trump derken artık ikna edilecek tek bir Amerika mı var sorusu da apayrı bir mesele...

ABD’de değişim yaşanıyor

Trump’ın FBI’ın başkanını görevden alması sonrasında ABD’de iç siyasetinde de hareketlenmenin yaşandığı bu günlerde yapılan bu ziyaretten Türkiye’nin tezlerini güçlendiren somut sonuçların çıkıp çıkmayacağı önümüzdeki yılların dış siyaseti açısından da kritik önem taşıyor. Cumhurbaşkanı’nın ‘nokta, virgül’ benzetmesi bu anlamda örtüşüyor. NATO üyesi Türkiye ile NATO’daki en büyük müttefiki ABD’nin; önemli konularda zıt politikalar izliyor olması gelecekte NATO’nun tartışmaya açılması anlamına gelebilir. AB ile ilişkilerin adeta buzdolabına konulduğu bir ortamda ABD ile de ilişkilerde soğuk havaların esiyor olması önümüzdeki dönemde Türkiye’nin “onurlu yalnızlığa” mahkum olması anlamına gelebilir. Bu da sadece dış politika değil, ekonomi cephesinde de soğuk rüzgarlar estirebilir. Kısa vadede değilse bile orta vadede, piyasaların neşesi kaçtığında sıkça hatırlanacak bir mazeret olarak karşımıza çıkabilir.

Cumhurbaşkanı; ABD gezisinden sonra 24-25 Mayıs’ta Brüksel’de düzenlenecek NATO zirvesine de katılacak. ABD ziyareti sırasında çözülemeyen bazı konular bu zirvede çözülebilir mi, yoksa var olan sorunlara yenileri de eklenir mi önümüzdeki günlerde sorulacak sorular olacak. Tüm bunların kısa vadede piyasalarda ve ekonomide birebir karşılıkları olmayabilir ancak kaynayan Ortadoğu kazanında uzun vadeli işbirliklerinde ortaya çıkabilecek kırılmaların kalıcı yansımaları mutlaka olacaktır. Bu nedenle önümüzdeki iki hafta boyunca yapılacak toplantıları yakından izlemekte büyük fayda olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’nin bölgedeki önemini artıracak bazı kararlar alınırsa, piyasalar bunlardan olumlu etkilenir. Ancak var olan durumu değiştirecek, Türkiye’nin “güvenli bölge”, Rakka operasyonuna dahil edilmesi gibi tezleri kabul görmeyecek olursa bunun piyasalara olumsuz etkileri olabilir. Piyasa katılımcıları; özellikle de küresel fon akımlarına göre hareket eden uluslararası fon yöneticileri ilk aşamada bunu olumsuz algılamayabilir. Orta uzun vadede bunun negatif yansımaların görüyor, fiyatlıyor olabiliriz.

Dolar gevşer mi?

Yazının devamı...

Piyasalar filozofa Fransız kalır mı?

Hafta sonu Fransa’da başkanlık seçimleri yapıldı. Fransız seçmeni Emmanuel Macron ve Marine Le Pen arasında tercihini yaptı. Bu yazı yazıldığı sırada henüz sonuçlar açıklanmamıştı. Oylama öncesindeki kamuoyu yoklamalarına göre, bankacı filozof lakaplı Macron yüzde 59 ile önde görünüyordu. Macron’un kazanmasına kesin gözüyle bakılırken, seçimlerden sonra asıl tartışılacaklar “Beyaz Oylar” ve katılım oranı olacak. “Beyaz Oylar” sandığa giden, ancak her iki adayı da beğenmediğinden dolayı atılan “boş” oyları ifade etmek için kullanılıyor. Dikkat ederseniz bunlar “geçersiz” değil “tercihsiz” oylar olacaklar.

Beyaz oyların çok olması bir anlamda protesto anlamı taşısa da fanatik taraftarları olan Le Pen için ağırlığın kendi lehine kayması anlamına gelecek. Her ne kadar başkanlığı kazanamasa da aldığı oyun kamuoyu araştırmalarının önüne geçmesine yardımcı olacaktır. Bu da Fransa’da; daha doğrusu AB içerisinde; yeni tartışmaları beraberinde getirebilecek.

‘Euro’yu rahatlatacak

Bir anlamda “yerleşik düzeni” temsil eden Macron’un kazanması; kısa vadede AB’yi ve ‘euro’yu rahatlatacak olsa da orta uzun vadedeki sorunlara çözüm önermediğinden dolayı olumlu etkisi bir süre sonra olumsuza devşirilebilecek sonuç ile karşı karşıya kalınmış olabilir.

Macron’un kazanması, hele ki ezici bir çoğunlukla kazanması; durumunda euro/dolar paritesi, euro lehine yükselebilecek. Bu durumda 1.0970-1.1025 bandı aşılarak 1.1095 seviyelerine kadar bir yükseliş olabilir.

Ancak Macron kazanmış olsa bile bu hareketin yaşanması ihtimalini düşük buluyorum. Macron’un kazanması durumunda geçtiğimiz hafta 1.0999’a kadar yükselen ancak (1.1000’daki bazı opsiyonların ve stop-loss seviyelerinin tetiklenmemesi(!) için) geçilemeyen 1.10 seviyesi; kısa bir süreliğine geçilse de sonrasında ‘euro’nun zayıfladığını görebiliriz. Bu zayıflama sonrasında Fransa’daki ilk tur seçim sonuçlarının açıklanması sonrasında yaşanan ve bugüne kadar kapanmamış olan 1.0738 ile 1.0821 arasındaki boşluğun kapandığına şahit olabiliriz.

Fransa seçimleri ile yaşanan ilk boşluk, yine seçim sonrasında kapanabilir. Bu “boşluk” sadece euro/dolar paritesinde yok. Birçok gelişmiş ve gelişen ülke borsa endekslerinde de benzer boşluklar var ve onlar da ikinci tur sonrasında kapanacak.

“Mayıs’ta sat ve uza” mevsimine girdiğimiz bugünlerde bahsetmiş olduğum boşlukların kapanma olasılıkları daha da artacaktır. Yukarıda bahsetmiş olduğum boşluk kapanacak şekilde başlayacak bir düzeltme hareketinin; 1.0738’lerde durmak yerine daha da aşağı gidebileceğini ve bu hareketin 1.0715’in altına gelmesi durumunda yeniden ‘euro’nun geleceğinin tartışıldığı seviyelere kadar inebileceğini akılda tutalım.

Petrol alev alır mı?

Yazının devamı...

Fed faiz artırır mı?

Geldik bir başka Fed haftasına... Fed’e geçmeden önce geçtiğimiz haftadan bu haftaya kalan bir kaç önemli olayı hatırlayalım... Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu; geçtiğimiz hafta Salı günü, Türkiye’nin denetim sürecine yeniden alınmasına karar vermişti .

Sonrasında geçtiğimiz hafta sonu Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye’nin üyeliğinin askıya alınması tartışıldı. AB dış politika yüksek temsilcisi Federica Mogherini, Türkiye’nin üyelik sürecinin halen daha devamı yönünde karar alındığını açıkladı. Piyasalar kapalı iken gelen bu haber an azından önümüzdeki dönemdeki, “AB üyelik müzakereleri dondurulacak mı?” endişelerini azaltan haber oldu. Bu haberin sınırlı da olsa olumlu fiyatlamasını hafta başında hissedeceğiz.

Veriler konuşacak

Sınırlı diyorum zira; olumsuzluk da önemli oranda fiyatlanmamıştı, olumlu tarafında etkisi sınırlı olacaktır. AK Parti’nin olağanüstü kongresinin 21 Mayıs’ta yapılacağı açıklandı. Piyasaların asıl merak ettiği konu kongre sonrasındaki olası kabine revizyonu olacak. Bazı haberler revizyonun kongre öncesinde de olabileceği yönünde. Revizyonun tarihinden çok asıl merak edilen ekonominin dümeninde kimin veya kimlerin olacağı. “Piyasa dili” ile iletişim kurabilen Şimşek kalacak mı, bir ara piyasalarda konuşulduğu üzere Babacan yeniden kabinede olacak mı, yoksa piyasaların şüphe ile karşılayacak bir isim mi ekonomide rotayı belirleyecek? Belirlenecek isimlerin; hamasetten uzak, ekonominin gerekleri ve gerçekleriyle hareket eden bir isim olup olmayacağı önemli.

3 Mayıs’ta Fed kararı açıklanacak... Geçen hafta ECB toplantısı vardı. Faizlerde herhangi bir değişiklik yapmadı. Toplantı sonrasında ECB Başkanı Draghi, “Aşağı yönlü riskler biraz daha azaldı” dedi ancak bu ve diğer olumlu denebilecek açıklamalar çok da fazla “trend değiştirici” değillerdi.

Fed toplantısından da bir faiz değişikliği/artışı beklenmiyor. En azından Fed başkanlarının “sessizliğine” bakarak bunu söylemek mümkün. Zira faiz artışının gelmesi muhtemel toplantılar öncesinde Fed başkanları birçok yerde konuşuyor. Böylelikle de piyasaları gelecek faiz artışına karşı hazırlamaya çalışıyorlar. Beklenti 13-14 Haziran’daki toplantıdan bir faiz artışı gelmesi yönünde.

Önümüzdeki hafta ABD’den pek çok veri gelecek. ISM, işsizlik başvuruları, otomobil satışları gibi... Piyasaların en fazla dikkat ettiği ve Fed’den hemen sonra Cuma günü açıklanacak olan ABD Nisan ayı Tarım Dışı İstihdam (TDİ-NFP) verisi önemli olacak. Mart’ta 98 bin kişilik artış olarak açıklanan rakamın, Nisan’da185 bine ulaşması bekleniyor.

Fed’de sonra geleceğinden ve bir sonraki FOMC toplantısına kadar 1-1.5 ay olduğundan etkisinin sınırlı olmasını bekliyorum. Yine de asıl etkinin euro/dolar paritesi üzerinde olması olasılığı yüksek.

Brexit’in etkileri

Dolar endeksi (DXY) geçtiğimiz hafta 98.69’a kadar geriledi. 98.90 seviyesi önemliydi, bu seviyenin altında bir haftalık kapanış olmadı. Bu seviye bir yıl öncesinden başlayan yükseliş trendi açısından da önemli(idi). DXY’daki bu harekette geçtiğimiz hafta 1.2965’lere kadar yükselen İngiliz Sterlini’nin etkisi oldu. Sterlinin yükselişini bu hafta da 1.3130 ve hatta 1.3280 seviyelerine kadar devam ettirmesi olasılığı var. Brexit nedeniyle “sterlin yerle yeksan olacak” beklentisiyle “aşırı satılmış” olan sterlindeki açıkların kapanması süreci devam ediyor. Bu sürecin yukarıda bahsettiğim seviyelere kadar devam ettiği sırada euro paritesinin 1.09’ların altına inmediği bir durumda DXY endeksinin kısa bir süreliğine de olsa 98.50’lerin altına sarkması ihtimali var. (Bu da dolar/TL kurunu aşağı indirebilecek bir faktör olabilir) Ancak bunların kalıcı olması ihtimalinin (şmdilik) sınırlı olduğunu düşünüyorum.

Dolar 3.50 olur mu?

Dolar/TL kurunda geçtiğimiz hafta benim beklentilerimden de hızlı, aşağı yönlü bir hareket oldu ve 3.5382’ye kadar bir geri çekilme yaşandı. 4 aydan sonra, neredeyse yıl başındaki seviyelere geldik. Tam bir yıl öncesinde 2.79’lardan başlayan ve 11 Ocak’ta 3.9422’ya kadar devam eden yükseliş hareketinin düzeltmesini yaşıyoruz. Gelişen ülkelere olan ilginin artması; Suriye, yavaşlayan ekonomi, artan işsizlik, yüksek enflasyon gibi temel sorunlarımıza rağmen; bizim piyasalarımıza da giren fonlar sayesinde bu düzeltmenin bir miktar daha devam etmesi olasılığı var.

3.5020 seviyesi önemli bir destek/düzeltme seviyesi. Bu seviyeye kadar bir geri çekilme olabilir. Bu geri çekilmeyi asıl destekleyecek olan, Fed öncesindeki ılımlı hava ve 1.0970-1.1020 bandını test etmesi olasılığı bulunan euro/dolar paritesi olacaktır.

Ancak bu seviyenin altına inilmesini en azından Fed öncesinde ve hatta sonrasında beklemiyorum. Zira Mayıs Fed toplantısı biter bitmez, yerini Haziran Fed toplantısı beklentisine bırakacak ki bu da kurlardaki geri çekilmeyi sınırlayacaktır. Döviz borçları veya ithalat ödenmelerini yüksek kurlar nedeniyle ertelemiş olan şirketler için en azından yükümlülüklerinin bir kısmını hedge etmeleri için uygun zamanlara gelmiş olabiliriz. Cari kurlar daha da aşağı gidecek beklentisiyle her şeyi yine rüzgâra bırakmamakta fayda var. Hele ki Fransa seçimleri nedeniyle geride 3.6390 ile 3.6245 arasında geride bıraktığımız “boşluğu” hiç mi hiç unutmamakta fayda var.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.