2017’ye hazır mıyız?
Küresel piyasalar ABD’nin yeni Başkanı Trump’a kilitlenirken, gözler içeride Merkez Bankası ile döviz kurunda olacak. TCMB’nin kararları kritik. Dolar yılın ikinci yarısında daha sakin bir seyir izleyecektir
Her yıla bir ad veriyorum... Bu yıl küreye dair tahminlerimde “Trump Yılı” adını koydum. Trump’ın her sözü küresel piyasalarda oynaklığa neden olmaya aday. Taç giyen baş akıllanmazsa hele, çekeceğimiz var. Bu yıl ilk kez yurt içine ve yurt dışına farklı ad vermeyi uygun buldum. Bizim için “Suriye Yılı” olacak. Bu yıl belki de başkanlıktan daha çok Suriye kelimesini duyacağız. 6 yılı aşan bir süredir devam eden Suriye’deki iç savaşın; denkleme Rusya’nın ve İran’ın dahil olmasıyla bir çözüme değilse de bir “zirveye” ulaşacağını, buradan sonra da çözüm için bazı adımların atılacağı bir yıl olacağını tahmin ediyorum.
Çözümün ilk önemli haberleri, Ocak ayında Astana’da yapılacağı söylenen zirveden bekleyeceğiz. Esad’ın pozisyonunu koruduğu, kör-topal da olsa; saha da tam olarak çalışmasa da masa başında çalışabilen bir çözüm; hemen Astana’da olmasa da; bu yıl içinde ortaya çıkacak. Bu çözüm Suriye topraklarında 2016 sonunda ilan edilen ateşkesin devamını da içerir mi şimdiden söylemek zor ancak ortaya konulacak çözümün Türkiye için bazı riskler içerdiğini bilmekte fayda var. Suriye topraklarından sürülecek, atılacak olan radikal dinci unsurlar nereye gidecekler? İhtimaldir ki bunların ilk adreslerinden birisi Türkiye olacaktır. 31 Aralık gecesi Reina’da yaşanan korkunç katliamın benzerlerinin yaşanmayacağının garantisi ne yazık ki yok.
Trump ülkesine odaklanır
Bu yılın da terör baskısı altında geçmemesi için radikal önlemlerin alınması, kararlı adımların atılması şart. Turizm sektörünün bir darbe daha almaya hiç mi hiç tahammülü yok. Aksi takdirde her zaman söylediğim gibi “turist gelmeyen ülkeye, yatırım gelir mi?” sorusunun yanıtını vermekte her geçen gün daha da zorlanacağız.
Trump’ın 20 Ocak’ta Beyaz Saray’ı devralması beklentilerin aksine; bizim de dahil olduğumuz Ortadoğu coğrafyasında; sorunların kısa zamanda çözülmesine katkı sağlamayabilir. Üstüne üstlük daha fazla ABD’ye konsantre olacak bir Trump’ın bölgedeki sorunların daha da şiddetlenmesine, denkleme hiç de yokken İsrail’in dahil olmasına yol açabilecek.
Dış politikanın ekonomi üzerinden bu denli ağırlığının hissedildiği bir dönemde; yılın ilk yarısında; en fazla tartışacağımız konu başkanlık sistemine geçiş ile ilgili olarak Meclis oylamaları ve sonrasındaki muhtemel referandum olacak. Teknik olarak AKP (316) ve MHP (39) milletvekillerinin oyları Anayasa değişikliğinin referanduma götürülmesi için gerekli olan 330 milletvekilinin sağlanacağını düşündürüyor.
Değişikliğin Meclis’ten geçmesi ve halkın da değişikliği onaylaması durumunda belirsizlik görece olarak sınırlı olacaktır. Ancak Meclis’te veya referandumda değişikliklerin ret edilmesi durumunda ortaya bir “erken seçim” ihtimali çıkacaktır. Her halükârda meclisteki milletvekillerinin 2 yılını tamamlayıp, erken emekliliğe hak kazanmaları için erken seçim Kasım ayından önce söz konusu olmayacaktır.
Bu durumda da yılın tamamını seçim sath-ı mahallinde kalacağımız anlamına geliyor. Bu da belirsizliğin dolayısıyla da ekonomide ve finansal piyasalarda oynaklığın artması demek.
Döviz sakinleşir mi?
Geçtiğimiz yılı 3.5230 seviyesinden ve bir önceki yıl kapanışına göre yüzde 20.70 değer kaybı ile kapatan TL’nin yılın ilk çeyreğinde de işi zor olacağa benziyor. Her ne kadar yılın ilk bir-iki ayında ABD tahvil getirilerindeki muhtemel düşüşler, Fed’in faiz artışına en erken Mart ayında (15-16 Mart) toplantısında başlayacağı beklentisiyle yatay/düşük bir seyirde geçirsek de referanduma doğru yaklaşıldıkça dolar/TL kurlarında yeni rekorların görülme olasılığı artacaktır. 3.80-3.85 bandı teknik olarak aşılması zor seviyeler olarak görülüyor. Yılın ilk aylarında düşük 3.40’lı seviyeler test edilse de bu seviyelerin kalıcı olması zor, yeni zirvelere doğru; yanda belirtmiş olduğum olumsuzluklarla beraber; hareket ihtimali artacaktır. Fitch’den gelebilecek bir not indirim öncesinde bu hareket olasılığı daha da öne çekilebilir. Ancak yılın ikinci yarısında, ilk yarısına oranla daha sakin, daha yatay bir seyir izleneceğini tahmin ediyorum. Birçok olumsuzluğu geride bırakmış, hangi seviyeden Haziran ayını kapatmışsak, o seviyelerin yılın kalanında da korunacağı daha yatay bir seyir bizi bekliyor.
Merkez’e çok iş düşecek
Yılın ilk 1-2 ayında değilse de Şubat ayının ortalarından itibaren yurt dışındakilere paralel olarak yurt içindeki tahvil getirilerinde yükseliş bekliyorum. 10 yıllık tahvil getirileri şimdiye kadar üç kez yüzde 11.50 bileşik seviyelerini test etti (Mart 2014, Ocak ve Aralık 2016) ancak üzerinde kapanmadı. Bu yılın ilk yarısında bu seviyelerin aşılarak yüzde 12.50’ye (+/- 15 baz puan) kadar yükseleceğini tahmin ediyorum. Merkez Bankası’nın bu dönemde “izle-bekle-gör” politikasına devam ediyor olmasının da bunda “istenmeyen” katkıları olacaktır diye düşünüyorum. 10 yıllık bono getirilerindeki zirve ile dolar/TL kurlarındaki zirvelerin benzer günlere denk gelmesi Merkez Bankası’nı daha da zorlayacak ve belki de “radikal önlemler” almasını gerektirebilecek. Bu önlemlerin önce zorunlu karşılıklar, sonrasında da faiz cephesinden gelmesi olasılığı daha fazla. Yılın ikinci yarısındaki “yatay/mutedil” seyir beklentimde, TCMB’nin devreye daha fazla girmesi beklentimin etkisi yok değil.
Fitch’in notu kritik olacak
Suriye ve referandum/seçim belirsizliklerine karşın elde olumlu ne var diye baktığımızda; Suriye’deki iç savaşın sonuna yaklaşılmış olması ve AB üyelik müzakerelerinin halen daha devam ediyor, Gümrük Birliği anlaşmasının da kapsamının yeniden düzenlenecek olmasını sayabiliriz. Eğer “AB otobanından” sapacak olursak ve bir de buna Suriye’deki savaşa daha fazla dahil olduğumuz senaryo eklenirse, olumlu diyebileceğimiz elimizde ne yazık ki pek fazla bir şey kalmayacak.
Bunlara 27 Ocak’ta Fitch’in yapacağı değerlendirmeden gelebilecek bir not indirimi, Reza Zerrab duruşması sırasında ve sonrasında Türkiye’deki yansımaları, Almanya (Eylül-
Ekim), Fransa (Mayıs), Hollanda (Mart) ve belki de İtalya’da yapılacak seçimlerde yine Türkler’in ‘politik malzeme’ olarak kullanılması, İran’da (Mayıs) Ruhani’nin yerine yeniden radikal bir ismin başkan seçilmesi gibi olumsuzlukları ekleyecek olursak bu yılın ilk yarısının zorlu geçmeye aday olduğunu söylemek çok da mühim bir kehanet olmayacaktır.
BIST’i $ bazında izleyin
Geçtiğimiz yıl başında BIST için nominal tahminlerimi paylaşmış ve borsanın düşeceği tahmininde bulunmuştum. Evet, borsa benim tahmin ettiğim gibi (dolar) bazında düştü ancak nominal endeks bazında 68.230’un altına inilmedi. Halbuki yıla 2.46 dolar seviyesinden başlayan BIST 100 endeksi, Aralık’ta 2.04 dolara kadar geriledi. 2017 için de Borsa İstanbul’u (BIST) dolar bazında izlemekte fayda var. 2.00 dolar seviyesi önemli bir destek seviyesi. Bu seviyenin yeniden test edilmesini bekliyor ancak aşağı yönde kırılmasını beklemiyorum. Eğer aşağı yönde kırılırsa 1.65 dolar seviyesi resmin içine girecektir. Evet, Borsa İstanbul’daki hisse senetlerinin değerlemeleri düşük, yani ucuzlar. Ancak yabancı yatırım bankaları ve fon yöneticileri sırf ucuz diye bir piyasaya girmiyorlar. Hukukun üstünlüğüne, ülkeye koydukları parayı sorunsuz geri alıp alamayacaklarına, oynaklığa, likiditeye, TCMB’nin politikalarına bakıyorlar. 2017 yılı bu parametrelerin sürekli test edildiği bir yıl olacak.
İyimser bir ortamın oluşması durumunda BIST 100 için 2.55-2.75 dolar bandı ilk hedef. Bu seviye aşılısa ancak yılın ikinci yarısında mümkün olabilir diye tahmin ediyorum; 3.20 dolar seviyesi resmin içine girebilecek. Ancak bunun için ülkede güvenliğin sağlanması ve barışın tesis edilmesi konusunda önemli adımlar atılmış olması gerektiğinde hemfikiriz sanıyorum.