2006'da neler olabilir?
Başlık her yıl sonunda astrologların yeni yılda burçlara ilişkin yorumlarına benzedi. Teknik analiz konusuna birçok piyasa katılımcısının 'kendi kendini doğrulayan kehanet' gözüyle baktığını düşünürsek, bu başlık da falcıları pek aratmadı
Başlık her yıl sonunda astrologların yeni yılda burçlara ilişkin yorumlarına benzedi. Teknik analiz konusuna birçok piyasa katılımcısının 'kendi kendini doğrulayan kehanet' gözüyle baktığını düşünürsek, bu başlık da falcıları pek aratmadı.
Yine de teknik analizin ve geçmiş tecrübelerin yardımıyla önümüzdeki yılda dikkatle izlenmesi gereken bazı noktalara önümüzdeki birkaç yazıda değinmeye çalışacağım. Hazır piyasalar yıl sonu tatiline girmeye başlamışken?
Önce Türk piyasalarını yakından ilgilendirecek bazı politik konular. Bunların başında tabii ki Kıbrıs geliyor. Ekim ayına kadar temel bazı konuların netleşmesi gerekiyor. Hükümet ile işadamlan arasında yaşanan ve şimdilik 'dondurucuya' konulan gerginlik, YÖK gerginliği ve diğer konular da Kıbrıs meselesinde pek de yardımcı olacak gibi görünmüyor. Zaman ilerledikçe; daha doğrusu daraldıkça; bu konu daha sık gündeme gelecek ve hatta AB müzakerelerinde gerginliğe yol açabilecektir.
Diğer bir konu erken seçim. Şimdilik gelen beyanlar bir erken seçim olmayacağı yönünde. Olmaması da aslında iyi olacak. Yine de erken seçim gelecek olsa bile, erken seçim karan verecek olanların bunu 'erkenden' ilan etmemeleri normal karşılanmalı. Hele ki bu seçim kararı cumhurbaşkanlığı açısından da önemli olduğu göz önüne alındığında bu tavır daha da önem kazanıyor.
Merkez Bankası (MB) başkanının süresi bu yıl içinde doluyor. Piyasalar açısından MB başkanının kim olduğu her zaman önemli olmuştur. Her ne kadar MB tek bir kişi yerine kurullar aracılığıyla yönetiliyor olsa da nihayetinde MB'yi temsil eden, 'vitrinde' olan kişi ve onun kredibilitesi önemli.
Dünkü Vatan Gazetesi'nde özerk kurumlardan Kamu İhale Kurumu ve SPK başkanlarının da görev sürelerinin dolduğuna dair bir haber vardı. Hükümetin bu kurumların yeni yönetimlerinde bir şekilde etkili olacağını baştan kabul etmek gerek. Her ne kadar bu kurumlar özerk olsa da, TMSF ve BDDK örneğinde olduğu gibi, hükümetin bu konularda bir şekilde ağırlığını koyması kaçınılmaz.
MB başkanının yanı sıra Türk sermaye piyasalarının geleceği açısından SPK'ya atanacak isim de önem kazanıyor. Kriz sonrasında piyasaları çalışır tutmaya çalışmaktan öte, piyasalan geliştirici, yenilikçi adımlar konusunda pek fazla yol alınmadı. Yeni dönemde gecikmelerin telafi edilmesi, piyasalann daha iyi çalışabilmesi için 'atanacak' isim önem kazanıyor.
Tabii ki bunların hepsinin dışında, Genelkurmay'dan ABD'ye yapılan üst düzey ziyaretlerin yanı sıra, FBI ve CIA başkanlarının Ankara'yı son ziyaretlerinin sebepleri daha da önemli. Arka arkaya gelen bu ziyaretlerin 'asıl' sebepleri kamuoyunca henüz bilinmiyor. Bu ziyaretlerin 'komşularımızla' ilgili olduğunu kabul edersek, akla 'hangisi' ya da 'hangileri' sorulan geliyor ki, cevabı aslında yukarıdaki bir çok konunun önüne geçecektir. Zira cevap içinde bir çok yeni soruyu da barındıracak ki, bunlara şimdiden hazırlıklı olmak oldukça zor görünüyor.
Hazırlıklı olabileceklerimiz konusuna devam edeceğim.