Şampiy10
Magazin
Gündem

Dünyanın en eski restoranları

.

ABONE OL
Vatan Haber

Japonya’da bir aile aynı restorana 52 kuşak boyunca sahip çıkarken, İrlanda’da bir bar 1100 yıllık geçmişe sahipken zengin geleneklerimizle övünen bizler bir işyerini iki kuşak bile ayakta tutamıyoruz.

Ülkemizde bir asır bile ayakta kalabilmiş yeme içme mekân sayısı bir elin parmaklarını geçmediği için olsa gerek, gezdiğim ülkelerde tarihi lokantaları bulur, giderim. Prag, Londra, Dublin, Paris gibi şehirlerde 150, 200 yıllık geçmişe sahip birçok restoran vardır. Dolayısıyla oralarda yaşayanları ancak bir mekân 500 yıllıksa heyecanlandırır. Ben ilk kez Prag’da 518 yıllık U Fleku adında bir birahanede, böylesine eski bir yerde yemek yemenin ne denli etkileyici olduğunu fark ettim.

518 yıldır süren bira halen devam ediyor

U Fleku’nın açıldığı 1499’da İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesinden sadece 43 yıl geçmişti ve Osmanlı’nın sultanı II. Bayezid idi. Ünlü Kaptan-ı Derya Burak Reis’in İnebahtı Savaşı’nda şehit düştüğü bu tarihte, tam da U Fleku’nun bugün de bulunduğu noktada bir bira ustası küçük bir ev satın alıp bira yapmaya başlamıştı. Barbaros’un Cezayir Beylerbeyi tayin edildiği 1533’te işi oğlu devralmıştı... Uzun lafın kısası, Prag’daki söz konusu küçük binada başlayan bira üretimi ve satışı 518 yıldır hiç ara verilmeden sürüyor ve tarihi mekâna gelen binlerce kişi salonları dolduruyor.

Geçen hafta Mozart’ın doğduğu kent olan Salzburg’daydım. Çok eski dönemlerden beri önemli bir yerleşim merkezi olan bu kentte 1200 yıllık bir restoran bulunduğunu öğrendiğimde fırsatı kaçırmak istemedim. Zira şimdiye kadar geçmişi bu kadar eskiye uzanan bir mekânda yemek yememiştim. Ala yüzyıllarca dini ve dünyevi güçleri elinde tutan piskoposlar tarafından yönetilen Salzburg, özellikle de çok eski olduğu öne sürülen restoranın bulunduğu St. Peter’s Manastırı bugünkü görünümünü 17’nci yüzyıl sonlarında almıştı. Daha önceki yapılaşmadan kalan tek tük izler ancak kazılarda çıkıyordu. Günümüzdeki görkemli restoranın geçmişiyle ilgili tek somut bilgi ise 803 yılına ait bir belgede yer alan, burada bir meyhane bulunduğu notuydu. Bu kadarı bile tarihini eski dönemlere götürmeyi başaran yerler için iyi bir tanıtım kozu oluşturuyor; Almanca adı St. Peter’s Stiftskeller olan bu restoran da bundan başarıyla yararlanıyor.

Avrupa’nın en eskisi İrlanda’daki 1100 yıllık bar

İrlanda’nın Athlone kasabasındaki Sean’s Bar, sadece bu ülkenin değil, tüm Avrupa’nın en eski barı olarak tescil edilmiş, 2004’te de Guiness Rekorlar Kitabına girmiş. 1970’lerde yapılan arkeolojik kazılarda ilk yapının 900 yılında inşa edildiği saptandığı gibi, kalıntıları arasında binanın özelliklerini gösteren parçalar ve bazı ufak tefek eşyalar bulunup müzeye kaldırılmış. Uzun süre kaybolup tekrar açılmış olsa da, sırf geçmişi 1100 yıl öncesine uzandığı için bu bar günümüzde de tarihi mekân meraklılarınca tercih ediliyor.

Mekanı 52 kuşaktır aynı aile yönetiyor...

Yapıldıkları günden beri hep aynı ailenin elinde bulunan tarihi yeme içme mekânları da var; ancak onlara ulaşmak için Japonya’ya gitmek gerekiyor. Bunlardan biri Kometsu kentinde M.S.718 yılından beri aralıksız hizmet sunan Hoshi Ryokan adlı geleneksel Japon restoranı. Eski adıyla han, bugünkü tanımıyla otel. Bu mekân tam tamına 45 kuşaktır aynı ailenin elinde. Hayakawa şehrindeki Nishiyama Onsen adlı bir başka tarihi hanın M.S. 705 yılında yapıldığı kanıtlanınca dünyanın en eskisi olma onuru buraya geçmiş. Bu kaplıca oteli ve restoranın da 52 kuşaktır hep aynı aile tarafından yönetilmesi tesadüf olmasa gerek.

Dünyada sayısız tarihi restoran, cafe ve barlar dünyanın pek çok ülkesinde mönülerinde çok büyük değişiklik olmadan nesiller boyu varlıklarını sürdürebilirken ülkemizde yeni açılan bir restoranın ömrü çoğu kez birkaç yılı bile bulmuyor. Tarih hazinelerimiz olarak Cumhuriyetle yaşıt, sayıları çok az kalmış mekânlarımızın üzerine titriyoruz ama onlardan da birer ikişer kapanma haberleri geliyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde Mısır Çarşısı girişindeki Pandeli de bir daha açmamak üzere kapılarını kapattı.

Japonya’da bir aile aynı restorana 52 kuşak boyunca sahip çıkar, onu yaşatırken, zengin geleneklerimizle övünen bizler bir işyerini iki kuşak bile ayakta tutamıyorsak, sanırım bu konunun üzerinde durmak gerekir. Zira anne babasının işine, mesleğine burun bükerek kendine farklı yol çizmekte ısrar eden, gelenek, görenekleri önemsemeyen kuşaklar ailelerine ve ülkelerine karşı da kayıtsız kalacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Sosu bağlamak gerek…
  2. Türk mutfağı nereden nereye?
  3. Özel hayatımıza karışmayın
  4. Çatal bıçak korkusu
  5. Kurtlar sofrası!
  6. Küçük güzeldir
  7. Uskumru
  8. Domatesin hazin öyküsü
  9. Lükste batı standardı eğitimden geçiyor
  10. Kuzey Ege’nin lezzet rotaları

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.