MHP lideri Devlet Bahçeli'den Ahmet Şık'a sert tepki: Yeri gazi Meclis değil parmaklıklardır
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, "Türkiye devleti katil olsaydı bulunduğun yer mezarlık olurdu. Yeri gazi Meclis değil parmaklıklardır. Dokunulmazlığını kaldırıp adalete teslim etmeyecek miyiz?" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca açıklanan "Marmara Denizi Eylem Planı"nı desteklediklerini belirterek, "Siyasi partilere düşen öncelikli görev bu meseleyi istismar etmemektir. Siyasi rant hesabına tevessül gibi bir yanlışa da hiç kimse düşmemelidir." dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "İnsanın içinde doğduğu çevre yine insanın hayat boyu ayrılmaz bir parçası, koruyup gözetmesi mecburi olan ortak bir hazinesidir. Çevresiz insan, insansız çevre yalnızca fantastik masalların konusudur. Yaşadığımız hayat masal değildir, nitekim insan-çevre ilişkisinin rasyonel temelde birbirinden soyutlanması imkansızdır." diye konuştu.
Hem insanın hem de çevrenin ihtiyaçlarını aynı anda merkezine koyan fikri ve siyasi arayışların bir noktadan sonra gerçekçi öneri ve önermelerin cümle kapısını araladığını ifade eden Bahçeli, çevre sorunlarının sadece çevre kirliliği veya çevrenin bilinçsizce kullanımı olarak değil, toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel ve ahlaki boyutları olan karmaşık sorunlar yumağı haline geldiğini vurguladı.
Marmara Denizi'nde Mart ayından itibaren baş gösteren deniz salyası istilasının çevre üzerinde bir kez daha fakat daha kararlı, daha dürüst, daha derinlikli düşünmeye yol açtığını kaydeden Bahçeli, bir çevre felaketiyle karşı karşıya olunduğunu söyledi.
MHP'nin parti programında çevre konusuna ayrı bir ehemmiyet verildiğine işaret eden Bahçeli, "Bu kapsamda temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın her insanın temel haklarından birisi olarak gördüğümüzü özellikle vurgulamak isterim. Bizim düşüncemize göre, çevre sorunlarını, kalkınma-çevre ikilemi yerine, akılcı bir koruma, kullanma ve geliştirmeyi öngören sürdürülebilir kalkınma modeliyle aşmak mümkündür." değerlendirmesinde bulundu.
Çevre politikasının esasının da, gelecek nesillere temiz, yaşanabilir doğal ve kültürel değerleri korunmuş bir çevrenin intikalinin oluşturduğunu belirten Bahçeli şöyle devam etti:
"Ülkemizin bütüncül bir çevre politikasıyla maruz kaldığı risk ve tehditleri en aza çekeceği inancındayız. Kıyı, deniz, akarsu, göl, yapay göl ve diğer sulak alanların çevresi ile eko sistemlerin tamamını bütünlük içinde ele alan kıyı planlaması ve yönetim sistemi uygulanmalıdır. Su, hava, toprak ve denizi birlikte değerlendiren entegre çevre politikaları geliştirilmelidir. Ayrıca biogüvenlik ve genetiği değiştirilmiş organizmalar konusundaki tehlikeleri bertaraf etmek maksadıyla tarım, çevre ve teknoloji politikaları eşzamanlı uygulanmalıdır. Bizlere düşen asıl görevlerden birisi de çevre duyarlılığını tesis etmektir. Yatırım projelerinin yer seçiminde çevre duyarlılığıyla birlikte, çevre dostu teknoloji kullanımı özendirilmeli, hukuki çerçeveye kavuşturulmalıdır. Bilhassa Marmara Denizi'ne akan derelerin ıslahını yapmakla birlikte, Orta Avrupa ülkelerinden gelen atıkların nehirler üzerinden Karadeniz'e taşınmasını önlemek amacıyla muhatap ülkelerle mutabakat sağlanmalıdır.Şu gerçeğin altını çizmenin yanında, mutlak surette de kabul etmek zorundayız; kirli bir denizin çevresinde sağlıklı bir hayat kurulamayacaktır. Bir zihniyet değişikliğine refakat eden çevreyle uyumlu bir hayat şartlarını da inşa etmek durumundayız."
Kalıcı ve kuşatıcı bir çevre bilinci yerleştirmenin herkesin sorumluluğu olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Tahrip olmuş bir doğa, talan edilmiş bir medeniyete, talih kuşuna hasret kalmış bir insanlığa davetiyedir. Sürdürülebilir bir hayat ve ekonomik gelişme hedefi çevrenin yıkımıyla değil, imarı ve ihyasıyla gerçekleşmelidir. Çevreyi dikkate almayan her atılımın, her adımın, her çabanın sonuç itibarıyla faturası ağır olacak, kazandırdığından çok daha fazlasını kaybettirecektir." yorumunu yaptı.
Ekolojik hassasiyet ve çevre etiğinin ilkelerine azami ölçülerde uymanın hem bugüne değer yükleyeceğini hem de gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakılmasına destek vereceğini kaydeden Bahçeli, "İnsanın kendisi ve içinde yaşadığı toplum ve doğayla kurduğu ilişkileri düzenleyen, bu suretle insanın çevreye bakışını belirleyen kurallar manzumesi olan çevre etiğinin saygı ve sorumluluk kavramlarını pekiştirmesi güvenli ve sağlıklı bir hayatın bize göre formülüdür. Bizim milliyetçilik anlayışımızda çevrecilik ana eksenlerden birisidir. Çevre demek insanlığın çehresi, medeni olmanın çağrısı demektir. Çevre demek aynı zamanda vatan demektir." ifadelerini kullandı.
Çevreye hürmetin çağın şifrelerini çözmenin, huzurlu ve mutlu bir hayatın ilk şartı olduğunun altını çizen Bahçeli, "Sahillerimizi işgal eden deniz salyasıyla mücadele konusunda alınacak tedbirlere, uygulanacak politikalara samimiyetle destek vereceğimizi, bu ağır sorundan ülkemizin ve deniz canlılarının kurtarılması hususunda yapılan ve yapılacak her çalışmanın yanında duracağımızı kararlılıkla ifade ediyorum. Geçtiğimiz pazar günü Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından açıklanan ve 21 başlıktan oluşan eylem planını, bugünden itibaren 7/24 esasıyla Marmara Denizi’ndeki deniz salyasını temizleme seferberliğini yürekten destekliyoruz. Geldiğimiz bu aşamada, siyasi partilere düşen öncelikli görev bu meseleyi istismar etmemektir. Siyasi rant hesabına tevessül gibi bir yanlışa da hiç kimse düşmemelidir. Çünkü deniz salyası belasını yenmek için sabır ve sağduyunun rehberliğinin yanı sıra, el birliğine, güç birliğine ve hedef birliğine ileri düzeyde ihtiyaç olduğu da asla unutulmamalıdır." diye konuştu.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, çevre etiği ne kadar önemliyse, siyasi etik kurallarının da o kadar önemli olduğunu ifade etti.
Siyasi etik yasasının süratle ve mutabakatla çıkarılmasını ümit ettiklerini dile getiren Bahçeli, siyasetin, kör bir cendereye sıkıştırılmadan centilmenlik içinde yapılması gerektiğini söyledi. Bahçeli, "Siyasette idara tamamdır, müdara da tamamdır ama dubaraya yer olmamalıdır. Ne var ki dubaracı yüzler siyasette çok faal ve çok fazladır. Geçmişine sırt dönüp çıkarlarının peşine düşenlerin görünürlüğü artmıştır. Devletin en üst makamlarında görev alanların mahremiyetlerine emanet olan konuları ulu orta konuşmaları, dün birlikte olduklarını bugün karalamaya çalışmaları münafıklık alametidir." diye konuştu.
Türkiye'de başbakanlık yapmış bir kişinin, kendisiyle birlikte mezara gitmesi gereken sırları döküp saçmasının, devletin kimlerin elinde kaldığına bariz bir delil olduğunu söyleyen Bahçeli, şöyle devam etti:
"Ketumiyet yoksa karakter yoktur. Gizlemesini bilmeyenin yönetmesi mümkün değildir. Serok Ahmet böyle biridir. Gelecek Partisi'nin yöneticilerine tavsiyem şudur; bu serokun yanında sakın konuşmayın, aman ha sır verme gafletine düşmeyin, dil ile düğümlenenin diş ile çözülemeyeceğini aklınızdan çıkarmayın. Keza aynı şey selamsız Babacan için de geçerlidir.
Kanuni Sultan Süleyman dönemi vezirlerinden olup Mısır'a vali olarak tayin edilen ancak bir süre sonra padişaha isyan ederek kendisini sultan ilan eden hain Ahmet Paşa gibileri zamanında teşhis edilerek devlet ve siyaset hayatı onlara tümden kapatılmalıdır. Serok için deniz bitmiş, filikası su almıştır.
Zillet ittifakının asıl ve yedek kadrosunu teşkil eden, özellikle davası ve devası olmadığı gibi gelecekleri de mefluç siyasi parti başkanlarının gündeme yansıyan iddia ve itirafları, esas itibariyle düşünce namusu açısından yüz kızartıcı utanç vesikasıdır. Demokrasinin hakim olduğu ülkelerde muhalefet partileri, birbiriyle çelişir gibi görünen iki ayrı tavır ve davranışı aynı anda göstermekle sorumludur. Bir yanda iktidarı eleştirirken diğer yandan da rejime ve ülkeye muhalefetten kaçınmak durumundadırlar. Demokrasinin bekası, iki ucu keskin bıçak gibi parlayan bu hassasiyete yakından bağlıdır. Biz bu hassasiyete 'milli, ahlaki, ilkeli ve sorumlu muhalefet anlayışı' diyoruz ve herkesi buna uymaya davet ediyoruz. Gerçi serok ve devasızların diğer zillet ortaklarıyla birlikte buna riayet etmeyeceklerini de peşinen tahmin ediyoruz."
"Zillet ittifakı, siyasetini Türkiye'ye karşı konuşlandırmıştır"
Devlet Bahçeli, siyasetin bir savaş hali, dost ve düşman kamplarının hamulesi olmadığını belirterek, Türkiye'nin en önemli sorununun, siyasetin kendi içinde yaşadığı açmazlar ve sancılı travmalar olduğunu ifade etti.
Bunun asıl nedeninin siyaset yaptığını zanneden bir kısım zevatın gerçekte siyasetsizliğin içine gömülmesi olduğunu dile getiren Bahçeli, "CHP'nin hali tamı tamamına budur. Nitekim zillet ittifakı, siyasetini Türkiye'ye karşı konuşlandırmıştır. Teessüfle ifade etmek isterim ki organize suç şebekelerine, terör örgütlerine, yeminli Türk düşmanlarına sözcülük yapan, onların iftiralarına taşeronluk eden köksüz ve kişiliksiz bir muhalefet anlayışı karşımızdadır. Ülkemizdeki muhalefet iktidarı düşürmek için vatanı bile düşürmeye hazırdır. Ancak bu vatan düşmeyecek, Türkiye yenilmeyecek, Türk milleti zillete boyun eğmeyecektir." dedi.
CHP ve İYİ Parti'nin siyasi iradesinin güdümlü olduğunu, rotalarını temelsiz isnatların, Türkiye karşıtlarının tezlerinin, küresel senaryoların ve emperyalist oyunların belirlediğini söyleyen Bahçeli, şöyle konuştu:
"CHP ile İP'in gizli ve kaprisli ortağı HDP, 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi konusunda ortak aday çıkarmanın ciddi bir seçenek olduğunu açıklamıştır. Cumhur İttifakı'na karşı güç birlikteliğinin başarılı olacağı iddiaları bölücü ağızların kesintisiz propagandası haline dönüşmüştür. HDP, CHP ile İP'i çoktan kafeslemiş, üzerlerine de kilidi vurmuştur. Bunların ayağa kalkmaya mecalleri kalmamıştır. HDP'nin bir eşbaşkanı seçimlerde iş birliğinin kaçınılmaz hale geldiğini söylemek suretiyle cesur adımlara ihtiyaç olduğunu ifade ederken aslında bir plan çerçevesinde konuştuğunu ihsas etmiştir. Şu anda kamuoyunu hazırlama süreci devrededir. PKK'dan aldığı talimatlarla siyasetini belirleyen HDP'nin, CHP ile İP'i bir karara zorlaması, gizli saklı ilişkilerden sıyrılma telaşı son zamanlarda iyice yoğunlaşmıştır. İP Başkanı'nın 2023 seçimlerinde HDP ile resmi ittifaka karşı çıkması aralarındaki rol paylaşımında kendisine verilen görevin telaffuz gayretinden başka bir şey değildir."