Cumhurbaşkanı Erdoğan o konuda ilk kez konuştu: Şahsıma değil devlete hibe!
Rusya lideriyle bugün Soçi’deki görüşmelerinde İdlib konusunu değerlendireceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tahran’da yaptığımız görüşmede ben Sayın Putin’i daha olumlu gördüm. Temenni ederim ki kendileri olumlu yaklaşımlarını bundan sonra da devam ettirirler” dedi Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim’in Cumhurbaşkanlığı filosuna hediye ettiği VIP Jumbo jet için ilk kez konuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan ziyaretinden dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bugün yapacağı görüşmede İdlib’deki son durumu da değerlendireceklerini belirten Erdoğan, 7 Eylül’de İran’ın başkenti Tahran’da yaptıkları üçlü zirvede bu konuda Putin’i daha olumlu gördüğünü söyledi.
İdlib’de netice alındı
“Bu süreç böyle devam ederse bunun katlanılması ağır sonuçları olabilir. Buna fırsat vermeden, hem Rusya hem koalisyon güçleri ile bir çözüm bulmamız lazım” diyen Erdoğan, şöyle devam etti: İdlib’de durum iki üç gündür sakin. Yapılan girişimlerin bir neticesini aldık gibi görünüyor. Fakat hâlâ biz tatmin olmuş değiliz. İşin siyasi ve insani yükünü Türkiye çekiyor. Yine bir göç harekatı olursa insanların geleceği, sığınacağı yer yine Türkiye gözüküyor. Bizler bazı hazırlıkları yapmış vaziyetteyiz. Bu ön hazırlıklarla Suriye tarafında bazı çalışmalarımız var. Biz Batı gibi davranamayız. Bizim davranışımız çok daha koruyucu olacaktır. Fakat yük de hafif değil, yük ağır. Bu ağır yükün altından kalkmak da kolay değil. Pazartesi günü Sayın Putin ile yapacağımız görüşmeden alacağımız netice önemli olacaktır.
Putin’i olumlu gördüm
- Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov insani koridor açılmasından söz etti. Ortak bir operasyon söz konusu mu? Yoksa operasyonun önüne mi geçildi Türkiye ne diyecek?
Bu konuları Soçi’de Putin’le ele alma imkanımız olacak. Biz Suriye’de üzerimize düşeni zaten yapıyoruz. Afrin’de ve Cerablus’ta yaptıklarımız ortada. Biz terör örgütlerinin hepsiyle mücadele ediyoruz. Hakeza, İdlib’de de yine terörle mücadelemiz var. Tahran zirvesinde bunları en güzel şekilde konuştuk. Dedik ki, teröre karşı bir mücadele verelim. Teröre karşı vereceğimiz bu mücadelede hepimizin ortak aklının olduğunu gördük. bizim 12 gözlem noktamız var, Rusya’nın 10 gözlem noktası var, İran’ın az sayıda var. Bu gözlem noktaları ile oradaki saf, temiz, masum insanları koruma gayreti içerisindeyiz.
Ama şu anda rejimin acımasızlığını, oralarda nasıl terör estirdiğini herkes görüyor. Ortada bir terör devleti var. Orada estirilen bu teröre karşı nasıl tedbir alacağız? Koalisyon güçleri ne yapacak? Sayın Putin’in buraya bundan sonraki yaklaşımı ne olacak?
Tahran’da yaptığımız görüşmede ben Sayın Putin’i daha olumlu gördüm. Temenni ederim ki kendileri olumlu yaklaşımlarını bundan sonra da devam ettirirler. İçeride muhaliflerin arasında bulunan terör gruplarına karşı hep birlikte adımları atalım, tedbirleri alalım. Ama bahane üreterek orayı bombalamak gibi bir adımın içinde de olmayalım. Bizim temennimiz budur.
Tüm Suriyelilerle seçim
- İdlib meselesinin birden patlamasının nedeni nedir? Sadece Şam ile mi ilgili, yoksa doğu Akdeniz’de güç yarışı meselesi ile mi ilgili?
Tablo ortada. Lafta herkes Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz ediyor. Ama uygulamaya baktığınız zaman, herkes parselasyonu yapmış. Bir ülkenin 22 üssü var, bir diğerinin 5 üssü var. Üsler kurulmuş. Türkiye olarak bizim ise öyle bir derdimiz yok. Parselasyon, şu, bu derdinde değiliz biz. Nihai düşüncemiz: Bir, anayasanın hazırlığı; ikincisi ise seçimlerin içeride ve dışarıda tüm Suriyelilerin katılımı ile yapılması. Bunun neticesinde orada kimler var ise gelin hep beraber Suriye’yi terk edelim. Bundan daha başka çıkış yolu olamaz.
- ABD terk edecek mi?
Ne diyorum? Hep beraber. Bize diyorlar ki: ‘Bizi buraya rejim çağırdı’. Biz de diyoruz ki: ‘Sizi rejim çağırdıysa bizi de buraya Suriye halkı çağırdı’. Aramızdaki fark bu. Biz rejimi tanımıyoruz, Suriye devletini tanımıyoruz, onlar tanıyor. Biz Suriye halkını tanıyoruz. Şu anda kimse İdlib’de ellerinde Rus bayrakları ile dolaşmıyor, ABD bayrakları ile dolaşmıyor, Alman ya da Fransız bayrakları ile dolaşmıyor. Türk bayrakları ile dolaşıyor. Bunun bir anlamı var. Biz bu mağdur, mazlum insanları yalnız bırakamazdık, kaldı ki bunların birçoğu ile akrabalık ilişkimiz var, ilişkilerimiz bu kadar derin.
- YPG en büyük tehdit, ABD bunları buraya yerleştirmek için elinden geleni yapıyor. ABD ile Türkiye ilişkileri toparlanabilecek mi?
Bizim tavrımız son derece net. Tavrımız ne ise böyle devam edecek. Niye geri adım atalım? Biz, iki ileri bir geri, böyle bir mantıkla hareket eden bir ülke değiliz. Biz Türkiye’yiz. Gereği neyse bunun gereğini yapacağız. ABD’ye teklifimizi ta başta yaptık. Dedik ki: ‘Rakka’da siz terör örgütleri ile birlikte adım atıyorsunuz. Eğer Rakka’dan terör örgütlerini, DEAŞ’ı boşaltacaksanız, gelin bunu beraber yapalım.’
Bunu, bizzat Trump’a söyledim. Daha sonra heyetler arası görüşmede söyledim. Dediler ki: ‘Biz YPG-PYD ile yapacağız’. Biz de, ‘O sizin takdiriniz. Siz yolunuza biz yolumuza!’.
Akabinde adımımızı attık. Afrin ondan sonra başladı. Cerablus ile El Bab, ondan sonra başladı. Biz sadece Suriye halkının davetine icabet ettik. Şimdi de İdlib’de Rusya ile olumlu şekilde bunun ilk adımını Sayın Putin ile biz Hamburg’daki G20 zirvesinde konuştuk. Orada ikili görüşmemizde hassas olarak ne gerekiyorsa bunları ele aldık. Şu ana kadar neyi konuştuysak harita üzerinde aynı istikamette yolumuza devam ettik. 12 gözlem noktasını orada konuştuk, orada kararlaştırdık. Biz oradan herhangi bir sapma yapmadık.
- Wall Street Journal’da bir makaleniz yayınlandı, dünya Esad’ı durdurmalı dediniz, HTŞ ile mücadelede sivillerin korunması gerektiğine dikkat çektiniz. HTŞ ile mücadelede Rusya ve İran’a bir strateji öneriyor musunuz?
Biz bunları Tahran zirvesinde konuştuk. Her üç tarafın dışişleri bakanları, savunma bakanları, istihbarat teşkilatları çalışmaları birlikte yapıyorlar, yapacaklar. Buralardan taviz vermeyeceğiz. Nerede tıkanırsanız biz devreye gireceğiz. Şimdi örneğin Pazartesi günü Soçi olayı bunlardan bir tanesidir. Davet gelmiştir, biz de davete icabetle gidiyoruz, orada bazı şeyleri konuşacağız, değerlendireceğiz; basın toplantısı ile açıklamamızı yapacağız. Yolumuza devam edeceğiz.
‘O UÇAK TÜRKİYE’YE HİBE, BENİM DEĞİL’
- Katar Emiri’nin size hediye ettiği uçak muhalefet tarafından gündeme satın alındığı iddiasıyla getirildi. Hem bu iddiaya ne dersiniz hem de bundan sonra devlet uçuşlarında bu uçağı da kullanacak mısınız?
Sağırları incitmek istemem. Ama bahsettikleriniz, duymuyorlar ama uyduruyorlar. İşin aslı nasıl peki? Katar bu uçağı satıyordu, hatta rakam bildiğim kadarıyla 500 civarındaydı. O esnada biz de ilgilendik. Katar Emiri, bundan haberdar olunca uçağı Türkiye’ye hibe etti; ‘Ben Türkiye’den para almam; bunu Türkiye’ye hediye ediyorum, hibe ediyorum’ dedi. O uçak benim şahsımın değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nindir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne verilecek böyle bir uçak, CHP’yi niye rahatsız ediyor? Ya da onların TV kanallarını niye rahatsız eder? Bunları anlamak mümkün değil. Ben bunlara hukuki davalar açtım. Bunlar mahkeme mahkeme sürünecekler. Hepsi, genel başkanları da öyle. Atar atar iftiraları, biz davaları kazanıyoruz; o ödemekten bıkmıyor, biz de kazanmaktan bıkmayacağız, devam edeceğiz. Sözünü ettikleri uçak şu anda boyanıyor. İnşallah her şey bitikten sonra bir seyahati de onunla yaparız. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin uçağına bineceksiniz, benim uçağıma değil...
‘4 CHP ÜYESİ NE İŞ YAPAR?’
- CHP’nin bir TV kanalını satın aldığı iddiası var. Bu, Anayasa Mahkemesi’nin ilgilenmesi gereken bir suç değil mi?
Ben şöyle bir şey söyleyeyim size. Bir TV kanalı açmış açmamış çok önemli değil. Partili birinin televizyonu da olabilir. Bunlar önemli değil. Ama daha önemli bir suç var. Siyasi partiler banka kurabilir mi? Hayır, kuramaz. Ama şu anda CHP,Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü suiistimal ederek, onun Cebi Hümayun’undan dediğim, İş Bankası hisselerinin %28’inin sahibi durumunda. Oradan para alamıyor ama yönetim kurulunda dört üyesi var. Bu dört üye ne iş yapar? Buna bir bakılması lazım. Ben diyorum, bir defa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu tür bir varlığı herhangi bir siyasi partinin etiketi altına giremez. Girse girse Hazine’ye girer. Öyle mi? Basın mensupları olarak siz de inceleyin bence bu konuyu.
Vakıfbank’ta da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ciddi bir hissesi var. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bu hissesini genel müdürlüğe aktarmak için gerekli talimatı verdik. Bir an önce oraya aktarılsın. Oradan gelecek gelir vakıf yatırımlarında kullanılsın. Zaten haram. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün haramla ne alakası olur? Ya bunu Vakıf Katılım’a veya genel müdürlüğe bunu vermesi lazım ki, Vakıflar Genel Müdürlüğü bütün eserlerinde bu harcamaları yapsın. Bu talimat verildi. Bu çok çok ciddi bir imkan.
Gözlem noktaları güçleniyor
- Türkiye 12 gözlem noktasını güçlendiriyor. Terör gruplarına ortak operasyondan söz edilmişti, teklifiniz olacak mı?
Bunları Tahran’da konuştuk; silahların bırakılması, ateşkes herkes için geçerli olan bir şey... Gözlem noktalarımızı güçlendirdiğimiz doğrudur. Bu hususta zaafımız olamaz, güçlendirmeye de devam edeceğiz. Zira biz gözlem noktalarını güçlendirmeyecek olursak, başkaları daha farklı yerlerde inisiyatif alıyorlar ve oradaki masum, mağdur insanları zorda bırakıyorlar. Bu meselede en sıkıntılı olan ülke Türkiye’dir. Bizim dışımızda oraya sınırı olan yok çünkü. Buradan çıkacak insanların geleceği yer de Türkiye. Bu nedenle aslında Türkiye’ye yardım etmeleri lazım. Ama bu hususta yeterince duyarlı olduklarını söyleyemeyiz. O nedenle kusura bakmasınlar, biz de a’dan z’ye kendi tedbirlerimizi almak durumundayız.
Cami açılışında konuşma yapacak
- Almanya’dan nasıl bir sonuç ile dönmeyi hedefliyorsunuz? Somut beklentiler nelerdir?
Şansölye ile iki kez bir araya geleceğiz: İlk gün bir öğle yemeği yiyeceğiz; ikinci gün sabah kahvaltısı var ve ucu açık. Almanya ile olan münasebetlerimizi, siyasi, askeri, ekonomik, ticari, her açıdan ele alcağız. Bunları ele alırken terörle mücadele konusu ele alacağımız konulardan bir tanesi olacak. Almanya bizler gibi bu işi çok ciddiye almış vaziyette. Biz de çok ciddiye alıyoruz. Uzun bir aradan sonra Almanya ile böyle bir görüşme bundan sonraki süreci inşallah çok daha olumlu etkileyecektir. Ben ümitliyim. Gerek Almanya Cumhurbaşkanı gerek Şansölye ile yaptığımız telefon görüşmelerinde de bu havayı gördüm. Hazine Maliye Bakanı’mız Berat Albayrak’ın da bir ön görüşmesi olacak. Daha önce Schroeder döneminde yaptığımız gibi, bu ziyaretimizde de orada büyük Alman şirketleriyle bir araya geleceğiz. Diyanet İşleri Başkanlığımız Köln’de güzel bir camii inşa etti. Bu camiinin açılışını da inşallah bu seyahatte yapacağız. Köln’de bize Eyalet Başbakanı eşlik edecek; kendisi SDO’nun da genel başkan yardımcısı. Orada bir hitabım olacak.
‘Demek ki başka kelepçeler var’
- Rıza Sarraf’ın New York’ta görüntülenmesi, davayı yakından takip eden Amerikalı hukukçuların serbest kalmasının hukuken mümkün olmadığını söylemelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Demek ki o hukukçular bu işi iyi bilmiyor, çünkü görüntülendiği yanındaki bayan onun avukatı zaten.
- Serbest olmasının mümkün olmadığı söylendi...
Tabii ki mümkün değil. Bir taraftan öyle diyorlar, şu diyorlar, kelepçeli diyorlar ama demek ki orada bu kelepçelerin dışında başka kelepçeler de var.
Seçimde ittifak nasıl kurulacak?
- MHP ile işbirliği tüm iller için mi geçerli yoksa pilot iller mi, büyük şehirler mi seçilecek?
Daha yaptığımız hiçbir şey yok. Biz sadece gönlümüzden geçeni söylüyoruz. Biz her zaman bu tür ittifaka hazırız. Bu, belli yerlerde mi olur, bütünü ile mi olur, daha belli değil. Yerel seçimde özellikle adayların muhatabı ya da adayların durumu çok önemli. Şimdi böyle bir seçimde tabii ki Cumhur İttifakı’ndan yana olduğumuzu hep söyledim, hâlâ da söylüyorum. Geçirdiğimiz tüm bu seçimleri masaya yatırmak, adımları ona göre atmak lazım.
KKTC’de asker sayısı artacak
- Batı basınında, TSK’nın KKTC’de kalıcı ve kapsamlı bir deniz üssü kurmak istediği iddiası yer alıyor...
Bizim KKTC’de üs diye bir sorunumuz yok. Niye? Bizim topraklarımızdan oraya ulaşmak, Doğu Akdeniz’e varmak dakikalarla konuşulacak bir şey. Ama Yunanistan’ın oraya öyle bir yakınlığı yok. Dolayısıyla bizim orada üs kurma ihtiyacımız yok. Öyle bir sorunumuz yok. O işin sadece psikolojik boyutu var. Bu açıdan ihtiyaç duyacak olursak üs de kurabiliriz. Oradaki varlığımız önemli. Araç gereç konusunda da güçlü olmak durumundayız. Yok efendim neymiş, asker sayımızı azaltmalıymışız! Kusura bakmasınlar, biz orada asker sayımızı azaltmayacağız, artıracağız. Laf dinlemiyorlar; dinleselerdi, Kofi Annan’la biz bu işi çözerdik. Annan Planı’nda biz her şeyi kabul ettik, ama onlar sattı. Onları tuttular AB’ye aldılar bizi dışarıda bıraktılar. Bundan sonra bizim için orada kendi ilan ettiğimiz reçete ne ise biz bu reçeteyi uygulamaya koyarız.