Bu ne çelişki?
Arınç daha önce 'Kurban olduğum Allah verdikçe veriyor' dediği arkadaşı için şimdi...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Danıştay Başkanı seçildiğini ilk duyduğunda, "Kurban olduğum Allah verdikçe veriyor" dediği sınıf arkadaşı Hüseyin Karakullukçu için bu kez, "Kefilim, tanıyorum demem" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önceki akşam yazılı ve görsel medyanın Ankarayöneticilerine iftar verdi. Arınç, hayali ihracat soruşturmasında adı örgüt üyesi olarak geçen bir kişiyle görüştüğü öne sürülen Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu ile ilgili şöyle konuştu:
BÜYÜKANIT GİBİ OLURUM
"Üzerime kaldı. Okul arkadaşlığı benim için önemlidir. Biz 68 kuşağıyız, kavgalara da giderdik. Genelde dayak yerdik ama yine de giderdik. Bu olayın benim söylediğim sözle alakası yok. Biz de bir çok insanla fotoğraf çektirmek zorunda kalıyoruz. Birilerini araya koyarak görüşmek isteyenlerle görüşüyoruz. Karakullukçu gibi birinin Danıştay Başkanı olacağı, 100 sene düşünsem aklıma gelmezdi. Kefilim, tanıyorum demem. Diyebilirim ama demedim. Dersem Yaşar Büyükanıt ile aynı noktaya gelirim. Bu olayda ne kurban olduğum Allah var ne de başka bir şey."
AY'IN ATANMASI DOĞRU DEĞİL
Arınç, hakkında işkence ve tecavüz iddiaları ortaya atılan Sedat Selim Ay'ın İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığına atanmasına da şöyle itiraz etti: "İçişleri Bakanı dedi ki, '10-12 yıl önceki olaylar bugüne dek yazılmadı, demek ki samimiyetsizlik var.' Bakan arkadaşların pek çoğu da, 'Öyle olsa bile bu iddialara muhatap birini bu noktaya getirmemeliydiniz' dediler. Etik kurallara dikkat etmemiz gerek. RTÜK olayında, Zahit Akman geçmişte arkadaşım olmasına rağmen, ilişkili olduğuna inanmayabiliriz ama 'Bu iddialarla kurumun başında oturman doğru değil' dedik. O da başkanlığa aday olmadı. Etik olanın yapılmasını her zaman tercih ederim. İslamda, Kuran'da helaller ve haramlar gösterilmiştir. Bir nokta var, şüpheli olanlar. Allah 'şüpheli olanlardan uzak durun' der. Şüpheliyse ben şahsen kaçınırım. Hükümeti de bakanlığı da yormanın, şahsı da hedefe koymanın doğru olmadığını düşünüyorum. Belki kendisi de rahatsızdır. Bakanımız onu çağıracak, seni şuraya veriyorum diyecek mis gibi olacak. Burada görev bakana düşer. Başbakana da haklı gerekçelerini söyleyerek değiştirebilir."
HAK NOKTASINDAN BAKIYORUZ
Kinle kindarlıkla işimiz olmaz. Geçmişte yaşananların üzerine geleceğimizi inşa etmeyiz. Patrikhane açısından bir trajedi yaşanmışsa bunu onlara bırakmak lazım. Ruhban Okulu'nun kapatılmasının neye mal oldu önemli. Meseleye hak noktasından bakıyoruz. Müslüman vakıfları diğerlerinin vakıfları arasında mevzuat açısından fark yoktur. Allah rızası için vakfedilmiş bir mülke bu vakıflar sahip olmalıdır.
KAPATILAN VAKIFLARI AÇACAĞIZ
Özellİkle 28 şubat sürecinde bazı vakıflarının haksız yere kapatıldıklarını biliyorum. Ekim'de Meclis açıldığında, kanunu getireceğim. 1990-2010 arasında belli nedenlerle kapatılmış vakıflarının hepsini açacağız. Maalesef fişlemelerle, vakıf müfettişlerinin el yordamıyla hazırladığı raporlarla kapatılmış. Askeri ve sivil bürokrasi kapatmış. Milli Gençlik Vakfı, Zehra Vakfı gibi... Bunların açılması ve mal varlıklarının iadesini sağlayacağız. Elimdeki listede fişlemelerle kapatıldığını düşündüğüm 20 civarında vakıf var.
İRAN'A YAKIŞTIRAMADIM
İran, Esad'ın yaptıklarını görmezden geliyor. 20-25 bin kişinin ölümüne seyirci kalmak İran açısından talihsizlik. Hem İslam Cumhuriyeti'sin, hem bunlara seyirci kalıp destek veriyorsun. Önemli olan İslam ise nerede vahşet varsa bunun kınanması lazım. Binlerce insanın ölmesine İran'ın sessiz kalmasını yakıştıramadım. İran, Esad'ın zorda olduğunu bile bile desteğini sürdürüyor. Bu Türkiye ile İran arasındaki ilişkilere zarar verebilecek bir boyutu gösteriyor. İran'ın bu tavrından rahatsızlık duyuyoruz. Şemdinli'de İran istikametinden geçişlerin daha yoğun olduğu söyleniyor. Bu tür geçişler, eylemler geçmişte İran tarafından olmamıştı. Hatta geçmişte MİT ile işbirliği yapıyorlardı. Rahatsız edici durumlar derken sadece Suriye'yi desteklemesi değil, Türkiye'ye zarar verecek davranışların yaşanıyor olmasıdır.
KÖŞK'Ü ELİMİN TERSİYLE İTTİM
Abdullah Gül başbakan, Tayyip Bey milletvekili bile değil. Tayyip Bey, 'Cumhurbaşkanlığına layıksın' dediler, elimin tersiyle ittim. FP Genel Başkan adayıydım, son gün Abdullah Gül'e 'Sen daha iyisin' dedim, o girdi. Kılıçdaroğlu'na gel bakalım desen gelir mi?
GENELKURMAY BAŞKANI'NA TERÖRİST DENEMEZ
Özel Yetkili Mahkemeler yetkilerini aşıyorlar. Sıfatı ne olursa olsun herkesi çağırıyor, tutukluyorlar. Genelkurmay Başkanlığı yapmış birine her suç atfedilir ama sen teröristsin kardeşim demek ne vicdana sığar, ne hukuka. Adamın asli görevi terörle mücadele. Böyle bir iddianame en ağır cezadan daha ağırdır. Bu nitelendirme, içinde bulunduğu camiayı da rencide eder. Bunlar nerede duracaklarını bilmiyorlar. Bu nasıl şey, her geleni içeri atıyorsun. Kanunda çağıramazsın denilen adamı çağırıyorlar. Gitse tutuklanacak. Bütün iş mahkemede. Tutuklama durumlarını, tahliye taleplerini daha özgürlükçü ele almaları gerekir. Ama durum gerektiriyorsa delilleri ortaya koyar ve tutukluluk der. Bıraksanız nereye gidecekler, 4-5 senedir yatanlar var. Vicdanlara hukuk ekleyerek karar vermeleri gerekir.