Ayağa kalkmadı emekli edildi
.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Kapusuz, art arda gündeme gelen gizli görüntülerle partisinin ilişkilendirilmek istenmesine tepkili: “Özel hayatın gizliliğinin arkasına gizlenmesinler. Kasetten biz değil Kılıçdaroğlu menfaat sağladı”
AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın MHP adayı, Balyoz davasının tutuklu sanığı emekli korgeneral Engin Alan’a yönelik, “Ayağa kalkmadı, gideceği yeri buldu” sözlerini değerlendirirken, “Ayağa kalkmamanın karşılığı, beyefendinin emekli edilmesidir, mahkum edilmesi değil” dedi. Kapusuz son günlerde siyasete damgasını vuran gizli kamera görüntüleriyle partisi arasında bağlantı kurulmasına da tepkili. Erdoğan’ın Demirel’e yönelik sözlerini de savunan, AKP Genel Başkan Yardımcısı “28 Şubat’ın göbeğinde Demirel var, şahsen ben hangi yüzle konuşacak merak ediyorum” yorumu yaptı.
Kapusuz VATAN’ın sorularını yanıtladı:
Kaset siyasetinden rahatsız olduğunuzu söylemiştiniz ama hemen arkasından yeni şantajlar, kaset iddiaları ortaya çıktı...
Biz ilkeli, projeye dayalı hizmet amaçlı siyaseti önemseriz. Ak Parti olarak hizmet, insan odaklı siyaseti çok önemsedik ve hep bunun için çalıştık. İşbaşı yaptığımız günden bu yana enkaz edebiyatı yapmadık. Kaset konusunda yani belden aşağı vurma anlayışıyla siyaset yapmayı hiç doğru bulmadık. Dürüst, ahlaklı olmayı önemsiyoruz. Milletin vekili olan kurum ve şahısların, özellikle de topluma model olması gereken, önderlik yapması gereken insanların söylediklerine, tavırlarına, yaşantılarına ve bazı ilkelere duyarlı olmaları gerekir. Hem CHP’de hem MHP’deki kaset olayında içeriklerini asla ahlaki bulmamamıza rağmen bu ve benzeri siyaset tarzından bir sonuç alınamayacağına inanıyoruz. Bu ve benzeri eylemlerden beklentimiz kata sözkonusu değildir.
Ama Sayın Başbakan ‘özel değil, genel hayat’ diyerek bunu meydanlara taşımış olmadı mı?
Birinin kafasına taş düşse sorumlusu bizmişiz gibi, biz yapmışız gibi itham etmek, Ak Parti iktidarını ve Başbakanı suçlamak gelenek olmuştur. Aynı şey Baykal olayında da yaşandı. Biz o zaman bu kaseti siyaset malzemesi yapmayacağımızı söylemiştik. Ama Sayın Baykal çıktı o komplonun içinde olduğumuzu iddia etti. Siz insan olarak, yönetim sorumluğunda bulunan bir parti olarak böyle bir iftirayla karşı karşıya geleceksiniz ve susacaksınız. İnsanlar o zaman ‘Baykal’ın başına bunlar getirdi” der. Kardeşim kaseti çeken başkası, kötü fiili yapan başkası ve suçlanan biz. Bunu doğru bulmak mümkün mü?
MHP’den de size suçlama var.
Aynısı orada da oldu. Aynı tutumu izliyorduk ama Bahçeli, gök kubbeyi başımıza yıkmaktan bahisle bizi itham etti, sorumlu tuttu. Yine mi cevapsız bırakacaksınız? Biz bu ve benzeri kötü oyunların içinde hiçbir zaman olmadık, olmayız ve olmayacağız. Bunlardan beklentimiz olamaz. Ama bazı tespitlerde fayda var: Bu şahıslar kim olursa olsun, özel hayat, genel hayat demeksizin, özel hayatın gizliliğinin arkasına gizlenmeksizin, bu ve benzeri kötülüklerden uzak kalmalıdır. Bulaşırsa da uzaklaştırılmalıdır. Bunu doğru bulmadığımız gibi yönetimin de sorumluluğu olması gerekir. İç mücadele mi, başkasının komplosu mu bilemem ama Sayın Bahçeli yönetimini kuran bir irade olarak yöneticilerini kendi seçtiğine göre, hiç mi sorumluluğu yok? Bizi suçlamak yerine özeleştiri yapması daha doğru olmaz mı?
Kasetlerden sonra Başbakan’ın eski bakanlarıza yönelik sözleri geldi. Sonra da örneğin Hilmi Güler ile ilgili iddialar ortaya çıktı. Varsayalım doğru olsa bile bunun sorumluluğu nasıl Başbakan’ın olur?
Ama orada elle tutulur, suç unsuru olabilecek, tarafların ithamla değil kabullenmesiyle ortaya çıkmış bir sonuç var ortada. Bir kaset ortaya çıkıyor ve aktör görünümündeki şahıslar istifa ediyor. Bir iftira yok. Tespit ve yayınlanması ayrı bir konu ancak bu fiileri yapanlar istifa ederek olayı kabullenmiş oluyorlar. Ancak herhangi bir bakan veya hükümet için bu ve benzeri siyasi ithamlar, iddialar her zaman olabilir. Bilgisi belgesi olup da önümüze getirilen bir husus var mı, yok.
Kılıçdaroğlu’nun, Tüzmen’e ve eski bakanlara yönelik sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başbakan orada genel olarak adayların tespiti konusunda bir takım ilkeler ve düşünceler istikametinde karar verildiğini ifade etti. Yoksa, elinde gayri ahlaki bir durum, herhangi bir suistimal, yolsuzluk gibi bir belge olduğu için bunları aday yapmadık demedi ki! Muhalefetin bunu istismar etmiş olması, ayniyle vaki anlamına gelebilir mi? Hukukun temel ilkesi ‘İddia sahibi, iddiasını ispat ile mükelleftir’. Hiçbir insan suçu sabit bulununcaya kadar suçlu kabul edilemez. Kuvvetler ayrımı gereği yasaların suç saydığı bir fiil varsa cezasını vermek hükümetin değil yargının görevidir. Yargının herhangi bir şeye ihtiyacı olursa yürütme olarak katkı sağlamak, tespit çabalarının karşılanması için ne gerekirse yapmak hükümetin görevidir. Başbakanımız açık bir dille, “Yargı görevini yapsın, biz üzerimize düşeni yaparız” dedi. Öyle ya da böyle, bizim buradan maddi, siyasi kendi lehimize bir sonuç almamız mümkün değil. Mesela CHP’deki kaset meselesi en çok kime yaradı?
Sayın Baykal gitti, Kılıçdaroğlu’na yaradı diyeceksiniz...
Evet. Kılıçdaroğlu menfaat sağladı. O koltuk Kılıçdaroğlu’na asla verilmeyecekken, kaset marifetiyle verildi. CHP lehine de bir şey oldu. Baykal döneminin kırgınları, hizipleri bu vesileyle Kılıçdaroğlu’nun etrafında barışma noktasına geldiler. CHP ve Kılıçdaroğlu çıkar sağladı. Ak Parti’nin burada menfaati ne ki böyle bir işe bulaşmış olsun? Aynısı MHP için geçerlidir. MHP’de de adeta motor gaz yemiyor. CHP parlamento dışı kaldığında MHP iktidar ortağıydı. Başarı sağlamış olsa iktidar olmaya gidebilirdi.
Hırsızın hiç mi suçu yok? Bir komplo olduğu, bu insanların kameralarla takip edildiği belli. Bunları kim yapıyor?
O tasvip edilebilecek bir şey değil. Ancak yazılan çizilenden daha önemlisi herhalde bunları sonuca bağlayacak savcıların, mahkemelerin verdiği karardan sonra ne olduğunu görebileceğiz. Şu anda kendi iç mücadeleleri midir, başkaları tarafından komplo mu kuruldu, zaman gösterecek.
6 Haziran’da MHP lideri Bahçeli Diyarbakır’da miting yapacak...
AK Parti sadece kendine değil, ülkeye ve siyasi partilerimize de lokomotiflik yapıyor. 12 Eylül referandumu öncesi anayasa değişikliğine karşı olanlar bugün yeni anayasayı seçim vaatlerinde kullanıyor. Başbakanımız sürekli, ‘Doğusu da bu ülkedir. Diyarbakır’a, Hakkari’ye de gidin, niye duruyorsunuz. Neden korkuyorsunuz’ diye sürekli sıkıştırdı. Yarabbi şükür! Bu çağrıyı artık MHP’nin duymuş olması memnun eder. Gidecek olmasından sadece memnuniyet duyarız. O coğrafyada BDP ile PKK ile mücadele eden tek parti olmaktan ileri olarak, diğer siyasi partilerimizin orada olmasını, meydanın onlara bırakılmamasını çok önemsiyoruz. Biz orada en çok mağdur edilen partiyiz.
28 Şubat’ın göbeğinde Demirel var
Arınç’ın TSK ile ilgili açıklamalarının ardından Başbakan’ın Alan’a yönelik sözlerini duyduk. “Ayağa kalkmadı, karşılığını buldu” ifadesine muhalefet “Ayağa kalkmadığı için tutuklandı” değerlendirmesi yaptı.
Bunlar afaki yorumlar. Bazıları konuları karıştırmak ve işlerine geldiği için bazıları da bilmediği için böyle yorumluyor. Başbakanımızın gittiği bir toplantıda devletin bir bürokratı -ister sivil, ister asker olsun- hükümetin başına karşı saygılı olmak, ayağa kalkmak mecburiyetindedir. Üstelik bu kişi TSK gibi disiplinli bir kurumun mensubu ise bunu asla yapamaz, yapmaması gerekir. Hem örfümüz, töremiz, inancımız ve hem de kurallarımız buna müsaade etmez. Bu kadar keyfi davranamazsınız. Sizin başınız, komutan mesafesindeki yetkili bir insan oraya gelmiştir. Elbette bu karşılıksız kalmamalıydı. Ama bunun karşılığı beyefendinin emekli edilmesi oldu, mahkum edilmesi değil.
Başbakan’ın kast ettiği emekli edilmesi miydi?
Evet. Bunu birbirine karıştırıyorlar. Olaydan sonraki Yüksek Askeri Şura’da Sayın Alan emekli edildi. Karşılığını bulduğu olay budur. Suçlandığı konu, tutuklu olduğu konu ise bir dava konusu ve ayrı bir süreç.
9. Cumhurbaşkanı Demirel’e de yükleniyorsunuz. Ama partinizin önemli isimlerinden Nevzat Yalçıntaş da rahatsız olmuş görüyor. ‘Başbakan yorgunluktan söylemiştir’ gibi bir ifadesi oldu...
Hayır Başbakanımız yorgunluktan falan söylemedi. Nevzat Hocamıza saygımız var. Tam olarak ne dedi bilmiyorum ama aynı fikirde olmadığımız anlaşılıyor. Sayın Demirel’i ciddiye aldığımız, arenaya çekmek için konuştuğumuz bir şahıs olarak görmüyoruz. O artık emekliye ayrılmış bir siyasetçi. Fakat ondan örnek vererek olayı tespit etmek istiyorum: Türkiye’de bu seçimlerde akıl hocalığını yapmış olduğu, başta CHP olmak üzere ‘Kim ne verirse ben 5 fazlasını veririm’ anlayışı yaygın bir şekilde kullanılıyor. CHP’nin vaatlerine baktığınız zaman kimi hedef gösteriyor; Sayın Demirel’i. Demirel’in bugün kopyasını, tekrarını Kılıçdaroğlu yapıyor. Başbakanımız buna vurgu yaptı.
Adaylıklarda etkili olduğunu doğrulamadı ama...
Ama CHP’liler inanıyor. ‘İçimizde Demirel’in yönlendirdiği, onun inisiyatifiyle yerleştirilmiş insanlar var’ diyorlar.
Olsa ne olur? Sizde de CHP’nin eski genel sekreteri halen Bakan...
Madem bir mahsur yok, niye Demirel ve Kılıçdaroğlu gocunuyor? Ben sonuca bakarım. Bugün Haberal CHP’den Zonguldak adayı mı, değil mi, Ergenekon’dan tutuklu mu değil mi, Demirel’in yakın arkadaşı mı değil mi? Sahip çıkan Demirel mi, değil mi?
Demirel’i çok seven ‘kırat’ tabanında bu söylem rahatsızlık yaratmamış mıdır? Mesela rahmetli Erbakan’a böyle eleştiriler gelse siz üzülmez miydiniz?
Demirel’e oy vermiş, merkez sağda siyaset yapmış insanların tartışıldığı bir şeyi konuşmuyoruz. Demirel’in etkisiyle merkez sağdan bazı şahısların iki partide yer aldığını belirtiyoruz ve Ergenekon tutuklusu adaylarla ilgili Başbakanımız kamuoyunun önünde, açık açık fikrini söylüyor. ‘Fotoğraf budur’ diyerek değerlendirmesini yapıyor.
Demirel de zaten ‘Kambersiz düğün olmuyormuş’ dedi sonunda...
Biz sayın Demirel’i masaya yatırmak, onun dönemlerini tek tek eleştirmek gibi bir yola girersek ben özellikle çok şey söylerim. 28 Şubat’ın göbeğinde kimin oluğu malum. Sayın Demirel o işin göbeğinde var.
ANKARA’NIN “ÇILGIN TARİHİ”: 25 MAYIS
Ankara için çılgın projeniz var mı?
Çok önemli projelerimiz var. Başbakanımız 25 Mayıs’ta Ankara projeleri için özel bir basın toplantısı düzenleyecek. Başbakan’ın söyleyeceği bir şeyi benim söylemem doğru olmaz. Ama açıklayacakları çok önemli.
Başbakan İstanbul’da büyümüş biri olarak Ankara’yı
seviyor mu?
Çok seviyor, önemsiyor. Tüm Türkiye’yi çok seviyor. Ankara Türkiye’nin başkenti ve vitrinlerinden bir tanesi. Ankara bir çok alanda başkent olma iddiasında. Benim çok önemsediğim projeler var önümüzdeki dönem hayata geçireceğimiz.
En çok önem verdiğiniz hangisi?
Ankara sağlığın da başkenti olacak. İki şehir hastanesi yapılacak. Biri Etlik Kasalar mevkiinde, diğeri Bilkent’te.
2 milyon 800 bin metrekare kurulu alanda, 16 hastane olacak. Çağın en modern hastaneleri olacak. Yakın coğrafyanın ve Avrupa’nın en büyük şehir hastaneleri olarak tasarlandılar.