Tehdit aldı
Yaptığı programlarda medya programlarından düşmeyen Yalçın Çakır'ın hiç bilinmeyen yönü!
‘’Bir tane mikrodalga fırın düşünün. İçinde piliçler kızarıyor. Bizim yaptığımız da bu. Tavuklar da oturmuş kızarmış piliçleri seyrediyorlar.’’ Yalçın Çakır; ekranların Yalçın abisi öyle diyor; yaptığı program için.
İşte hiç bilmediğiniz Yalçın Çakır…
Nasıl nerede başladı sizin hikayeniz?
BABAM GAZETECİLER SİTESİNDE YÖNETİCİYDİ
Eyüp’te doğdum. Emekçi bir ailenin çocuğuyum. İlkokul dönemim Kasımpaşa’da geçti. Ardından Etiler’e geçtik. İkinci kurulan gazeteciler sitesinde babam yöneticilik yapıyordu. O dönem Babıali’nin ağır toplarının oturduğu siteydi. Benim çocukluğum onların arasında geçti.
TARABYA’DA ŞİPŞAKÇILIK; BEŞİKTAŞ KULÜBÜ’NDE BOKS
Ortaokulda okurken taksi durağında telefona bakardım; Tarabya’da akşamları gazinolarda şipşakçılık yapardım. 13 yaşında çalışmaya başladım. Bir gün Hürriyet gazetesinde bir ilan gördüm. Uğur Cebeci Haber ajansına muhabir arıyordu; Türkiye’de ilk bölge eki çıkacaktı. Benim de bir fotoğraf makinem vardı; okullarda fotoğraf çekiyor basıyor; kendime harçlık çıkarıyordum. Bir yandan da Beşiktaş Kulübü’nde boks yapıyordum. 70’li yılar.
Yalçın Çakır okul yıllarında tembel bir öğrenciymiş. İşte lise yıllığında yazanlar: Arka grubun en faal elemsanıdır. Dilek Taşı'nı orijinalinden daha orijinal bir yorumla yorumlar. Yalçın'ı henüz kopyadan dolayı hiçbir hoca yakalayamamıştır. Sınavda bilmediği zamanlar hocaya ayıp olmasın diye şiir yazdığı da olur.
ORTAOKULDA SOL HAREKETTE YER ALDIM; EYLEMLERE KATILDIM
Daha ortaokul lise yılarında eylemlere sol hareketin içinde girerdim. Gözaltılar filan… Çok hareketliydim. Ailem siyasi aktivitelere çok fazla girmeyeyim diye beni spora yönlendirmişti. Tembel bir öğrenciydim. Liseyi zor bitirdim.
Hangi sol hareketlerin içinde yer aldınız?
İGD; Dev Sol aktifti o zaman. Karşı tarafta da ÜGD vardı. O dönemde düşman olduğum bir yığın gençle şimdi arkadaş olduk. Hürriyet’te Cahit Akyol filan o dönem başladık. Bana bir de gözlemci muhabir kartı çıkarttılar. Tıkanan kanal; yanmayan sokak lambası filan o haberleri yapıyoruz. Oktay Kurtböke; İlhan Selçuk; Alp Can’ın babası Doğan Can; Yalçın Bayer; Kenan Akın, Soner Girgin hepsi ile sitede muhabbetimiz vardı.
BÜTÜN KİTAPLARIMI İLHAN SELÇUK’LA EŞİ ALMIŞTI
O zaman da böyle köşe kavgaları var mıydı?
Olmaz mı vardı tabii ama bugünkü gibi seviyesiz değildi. Yazarlar bugünkü gibi Nişantaşı’ndaki cafe’lere gitmeleriyle haber olmuyorlardı. O zaman magazin de yoktu zaten; cemiyet haberciliği vardı. Benim bütün kitaplarımı İlhan abiyle eşi Handan Hanım karşılamıştı. Beni severdi.
YAZARLARIN TAMİR İŞLERİNİ YAPAR; ARABALARINI YIKARDIM
Babamın odasının yan odasını elektrik tamir atölyesi yapmıştım; bütün tamir işleri bana gelirdi. Araba yıkardım. Yine bir gün Feriköy lisesinde yürüyüş olacaktı. Sabah erken saatte. Ben de gözcüydüm. Gözaltı yaşandı o zaman. O zaman polis de POLDER, POLBİR diye ikiye ayrılıyordu; hangisinin eline düşersen şanslı ya da şanssız oluyorsun. Annem tabii devreye girdi ve frene bastı. Babam beni rahat bırakıyordu; kendi yolumu bulayım diye.
BABAM KRAVATLI SOLCUYDU; BİZ TATLISU SOLCUSU DERDİK, TKP SEMPATİZANIYDI
Ailenizin siyasi eğilim nasıldı?
O dönem babamın yaş grubundaki insanlar Ecevitçiydi. Biz de onlara kızıyorduk; tatlısu solcusu derdik. Silaha karşı; diyalogla çözümü benimsemiş insanlar. Babamın tandansı Türkiye Komünist Partisi’dir aslında. Sendikacı kökenli; demokrat bir insan; kravatlı bir solcu; her zaman temiz traşlı. Çok okuyan memleket meselelerine çok kafa yoran bir insan. Halkevi geleneğinden gelen ve o geleneği sürdüren bir insandı.
ÇOK DAYAK YEDİM ÇOK DA DAYAK ATTIM
Benim sağdan da soldan da arkadaşlarım vardır. Çok dayak yedim çok da dayak attım. Sonunda annem babama pres uygulayınca Babıali’nin 35 yıl gece müdürlüğünü yapmış bir abimiz beni elimden tuttu; Aydın Özdalga’ya götürdü. Tunca Bengin; Savaş Ay, Coşkun Aral o dönem çömezlikten muhabirliğe yeni geçmiş. Müthiş bir kadro. 6 aydan sonra imzalarım çıkmaya başladı. Sansaryan Han’ın basın odasında çok uyumuşumdur. Polis muhabirliği; ardından çok klasik bir durum sigortamı yapmadılar.
KENAN ERÇETİNGÖZ İNŞAATTA
YATIP KALKIYORDU BENİ ÇAĞIRDI
Kenan Erçetingöz o zaman Yeni Asır’ın Mecidiyeköy’deki inşaat halindeki binasında yatıp kalkıyordu. Şimdi herhalde varlıklı bir çocuk oldu; çok da seviniyorum; severim kendisini. Abisi İzmir’de fotoğrafçılık yapıyor. O zaman beni çağırdı; Yeni Asır’a geçtim ve ilk kez elim para gördü. Kilyos’ta 4 boğulma olmuştu; ilk ben yakalayıp aileyle konuşmuştum. Sonra resimlere el koymuştum; başkaları almasın diye; Savaş Ay’ın bize öğrettiği taktiklerle. O zaman Milliyet’ten çağırdılar geri döndüm. Yalçın Bayer o zaman Cumhuriyet’te yeni haber müdürü olmuştu.
Ben Cumhuriyet’te çalışırken bir ayrışma yanaştı. Hasan Cemal-Emine Uşaklıgil ve arkadaşları; İlhan Selçuk ve arkadaşları. Ben de Selçuk’un yanında yer aldım. Tek bir belge için günlerce dolaşıyordum. Çok hırslıydım ben. Arkadaşlarım strese girerdi; ben habere gittiğimde. Hala muhabirliği özlüyorum.
EVREN PAŞA’YA NEDEN ‘’EFENDİM TUVALETİM GELMİŞTİ’’ DEDİ?
Var mı haber peşinde koşarken ilginç bir anınız?
Kenan Evren’i takip ediyoruz. Höt dediği anda gazete kapatılıyor. Devrin adamını takip etmek hassas bir görev. Bir gün Adapazarı’nda bir tank fabrikası var; dolaştık. Sonra da Valiliğe geçtik. Din eğitimi çıkışlı yaveri vardı. Onunla samimiyiz. Tuvalet için izin verdi yukarı çıkmama. Valilik makamından geçiyorum. Kenan Paşa masada oturuyor. F16 uçaklarının alımında yolsuzluk yapıldığı iddiası var. Kenan Paşa ‘’soruşturma açacağım’’ diyor. Konsey başkanı konsey üyesi için soruşturma açacak, büyük olay. Gazeteyi aradım; Yalçın (Bayer) abi; ‘’Hiç haberi çatma’’ dedi. ‘’Manşeti devirin’’ dediğini duydum ben. Kürsüye çıktı ama bu konudan bahsetmedi. Ertesi sabah polisler geldi beni çağırdılar; Benim ayaklar titremeye başladı. Kendi korkumdan değil; orada alınan karar gazeteye malolur. ‘’Şahinkaya’ya soruşturma açacağım’’ diye manşete çıkmış bizimkiler. ‘’Oğlum nereden çıkardın bu haberi’’ dedi. Desem ki korumadan izin aldım. Koruma müdürleri gözümün içine bakıyor. ‘’Efendim tuvaletim gelmişti. Üst kata çıkarken duydum sizi’’ dedim. ‘’Eh demek ki bugün açıklamak zorunda kalacağız’’ dedi.
Cumhuriyet’te uzun yıllar İstihbarat müdürlüğü; polis adliye muhabİrliği; politika muhabirliği yaptım… Hasan Cemal biz politika muhabirlerini Ankara’ya gönderirdi. Sedat Ergin; Yasemin Çongar; Enis Beberoğlu; Ufuk Güldemir; Şahin Alpay; Cengiz Çandar, öyle bir kadro ki… Düzeltme servisi şairlerden oluşuyordu.
İKNA ODALARINI HABER YAPTIM DÖNEK İLAN EDİLDİM
Flash TV’ye nasıl başladınız? Peki ne oldu da solcu ağabeyleriniz size ‘’dönek’’ demeye baladı?
Cumhuriyet’ten sonra ben Nurettin başkanın (Sözen) danışmanlığına dönmüştüm. Magic Box ilk özel TV zannedilir; yurt içinden yayın yapan ilk özel TV aslında Flash TV’dir. Flash TV’den aradılar. Siyasi içerikli program Düzlem Ayna benim dönek ilan edilme sürecimdir. Gazeteyi okurken küçük bir haber görmüştüm. ‘’İstanbul Üniversitesi’nde ikna odaları kuruldu’’ diye… Nur Serter canlı yayına kadar geldi. Kemal Alemdaroğlu rektör. Kızları buldum; ‘nedir’ dedim. ‘’Kameraya alınıyor’’ diye anlattılar. Kasetler nereye gidiyor diye bastırınca işin ucu Batı Çalışma Grubu’na kadar gitti. Cumhuriyet gazetesindeki eski ağabeylerim ‘’Vay nasıl olur sen bu açıdan nasıl bakarsın’’ dediler. Ben de ‘’insan haklarına aykırı’’ dedim. Aynı zamanda haber müdürüyüm ben. Bursa’da türbanlı bir kız dayak yedi, aldım stüdyoya getirdim. ‘’Nerdesin insan hakları derneği; solcular dayak yiyince varsın; türbanlı bir kız olunca yoksun’’ dedim. Arka arkaya bu tepkiler büyüdü; davalar açıldı. Ben ara verdim bir süre.
Peki sonra reality programlar nasıl başladı?
Özgür Radyo’da program yaparken radyo kapatıldı. Bir ceza da oradan geldi. Sonra yeniden Flash TV’ye döndüm. ‘’Reality yapalım’’ sevdası çıktı. Aykut abi (Oray) ile programa başladık. CHP’deydi; patron dedi ki sen getirdin sen sunacaksın. Ben öylece realityci oldum.
DEST-İ İZDİVAÇ PROGRAMINI İLK YAPAN BENİM
Televizyonculuk ne hale geldi biliyor musunuz? İzleyiciler yapımcıyı yönlendirir hale geldi. Hedefimiz üçüncü sayfa haberlerini ekrana taşımaktı. Sosyal paylaşım sistemi kurarak insanların sorunlarına çözüm bulmaktı. İlk versiyonu biz orada ürettik. Müge’nin programı filan yoktu daha.
Yardım fonu filan var mı?
Bazı derneklerle çalışan programlar gibi değiliz. Ev veren işverenler oldu mesela. 67 daire verilmiş mesela bugüne kadar. Ameliyat olayı, sağlık olayı. Bir işveren var ki isimlerini açıklamıyorum. Çok ünlü bir hastane sahibi. Trilyona yaklaşıyor yaptığı yardımlar. İnşaat firması sahibi yine öyle.
NE ZAMAN BELALTI KONUSU ELE ALSAM AB’DE YÜKSEK ÇIKIYORUM
Nasıl seçiyorsunuz konukları?
Bir tane mikrodalga fırın düşünün. İçinde piliçler kızarıyor. Bizim yaptığımız da bu. Tavuklar da oturmuş kızarmış piliçleri seyrediyorlar. Devlet eksiğini tamamlayacak bizim programa ihtiyaç kalmayacak. Sağlık sistemi adam gibi işlemediği için biz bu programları yapıyoruz.
Yani ‘’Devletin yapamadığını ben yapıyorum’’ diyorsunuz.
Evet aracı kurum gibiyiz. Çoğunlukla bize gelen aileler göçle gelen aileleler. Rıfat Ilgaz sınıf dediği için yargılandı. Şimdi AB grubu demiş; C1 C2 D demiş. AB nedir; evinde iki elektronik eşyası olan; okumuş olan… Ben ne zaman bel altı konusu ele alsam AB’de yüksek çıkarım.
Peki neden çok sevdiğiniz halde haberciliğe dönmüyorsunuz da bu işi yapıyorsunuz?
Benim kuşaktan arkadaşlarımın hepsi şu anda yönetici. Çok teklif aldım; bana göre de çok iyi sayılabilecek paralar verdiler. Benim için vefa çok önemli. Ben 92’den bu yana burada çalışıyorum. Hiç de fena para almıyorum.
Para kazandınız mı peki bu işten?
Niye kaldım. Bir de kendime göre sebeplerim vardı. Haziran ayından itibaren o sebeplerim bitiyor. Patronlarımın yan işi yok. 92’den bu yana maaşı aksatmadı. Bir noktadan sonra ilişki abi kardeş ilişkisine dönüyor. Ama profesyoneliz sonuçta. Teklif aldık almadık değil. Şu anda 1. ligin tepesinde olan bir kanalın üst yöneticisi geldi; konuştuk. Benim yanımdakiler yetişti gitti. Beşinci kuşakla çalışıyorum şu anda. Bir televizyon programcısına ayda 400 bin lira veriyorlar. 96 bin lira para teklif edildi bana. Ekibin parası hariç. Bunun kaynağını bana verirken ne karlılığı ya? Bunu bu hale medya yöneticileri getirdi; şimdi aşağı çekemiyorlar.
Sunucuyum demem ayıp olur. Ben gazeteciyim. Normal bir insanın verdiği tepkiyi veriyorum ben. Normal bir vatandaş yuh diyorsa yuh diyorum; küfür varsa küfür ediyorum.
Her gün giriyoruz ilk 100’e. Benim üzerimde bir kimlik oluştu; ailemizin delikanlısı. Kocasında babasında göremediği şeyleri bende görüyor. Alkole; aldatmaya, enseste hayır diyen bir tip görüyorlar.
Gerçekte de böyle misiniz? Sizde hiç yok mu böyle falsolar?
Olmaz olur mu canım. Kapalı devre yaşayan bir insanım. 6.5’ta beni araba alır. Akşamüstü 11 12’den önce çıkamam.
Peki yok mu aşk hayatı filan? Doktor hasta ilişkisi gibi sizin konuklarla ilişkiniz. Siz onlara çare oluyorsunuz. Sizinle duygusal bağ kuran olmuyor mu?
Benim öyle bir kızım var ki izin vermez. Tehdit bile aldım ben. Turizmci bir bayan işi bırakıp onun işinin başına geçmekle tehdit etti beni. Geçen gün birisi çıktı fotomodel. Ben evleneceğim demiş. Kimle Yalçın Çakır’la. Yalçın abinin haberi var mı demiş? Bana hayır diyecek erkek göremiyorum demiş.
BAKARIM KENDİME, ÇOK TİTİZİMDİR, İÇ ÇAMAŞIRLARIM BİLE ÜTÜLÜDÜR
Ne yaptınız peki? Siz kendinizi seksi buluyor musunuz?
Yok ya yok öyle bir şey. Seksilik nedir. Ama bakarım kendime. Temizliğime çok önem gösteririm. Yalnız yaşarım. İç çamaşırlarım bile ütülüdür benim. Kendi temizliğimi kendim yaparım. Çok titizimdir; düzenliyimdir.
(gazeteciler)