'Siyasete atılacağım'
13 yıldır ekranlarda olan Esra Ceyhan, zamanı geldiğinde siyasete atılmayı planladığını açıkladı
Kanal D’de üçüncü yayın dönemine başlayan Esra Ceyhan, gelecek planlarının yapımcılık ve sunuculukla sınırlı olmadığını, siyaset dünyasına da yeşil ışık yaktığını anlattı: "Zamanı geldiğinde siyasete atılmak, bu anlamda hizmet etmek istiyorum. Kafamda yapmak istediğim bazı şeyler var. Bunları hayata geçirmek istiyorum. Ama şimdi değil... Bu iş, yani siyaset, önümüzdeki 10 yıllık planlarım arasında..."
- Kanal D’de iki yılı geride bıraktınız...
Bu üçüncü yayın dönemimiz. Ramazan gibi hayırlı ve uğurlu bir güne denk gelecek. İnşallah hayırlar ve uğurlar getirir. İnsanlara iyi şeyler yapmamız ve hayırlara vesile olmamız için aracı olur diye düşünüyorum.
- Geçtiğimiz yıl aile içi ilişkiler daha çok gündemdeydi. Bu sene formatta bir değişiklik olacak mı?
Daha çok doktorlarımızla, insanların sağlık sorunlarına yanıt bulacakları, ansiklopedi gibi bir program yapıyoruz. Aşağı yukarı yıllardır bunu yapıyorduk ama bunu daha derli toplu bir hale getirdik. Bu sene din adamlarımız, psikiyatrlarımız, beslenme uzmanlarımız ve kansere dair uzmanlarımız yer alacak programımızda. Sağlık konularında insanların sıkıntıları var ve dolayısıyla bilgiye ihtiyaçları var.
- Zaten çok izlenilen bir kadın programı olarak böyle bilgilendirici bir misyonunuz da olmalı...
Böyle bir misyonu da çoktan yüklenmiştik. Herkes bizi taklit ediyor ama olsun. İnsanlara fayda sağlayacak şeylerin taklit edilmesi güzel bir şey. Ama düşündüğünüzde bunları ilk yapan kişi benim. Devamlılığı dozajı artırarak sağlıyorum. Farklı farklı alanlara gözümü dikerek ve gözüme diktiğim alanları ekrana taşıyıp izleyiciyi bilgilendirerek bu noktaya kadar geldik. Aksi takdirde hergün ekrana çıkan bir kadın olarak, özel hayatımda çalkantı olmadan, birileriyle kavga etmeden, sadece işimin altını çizerek bunca yıl boyunca Kanal D gibi bir kanalda bulunamazdım. Burada olmak beni ayrıcalıklı kılıyor ama neden bu noktaya geldiğimi insanlar geriye dönüp baktıklarında rahatça görebilirler.
- Türkiye’deki kadın izleyici kitlesi ne istiyor? Bunca yıldır program yaptığınızdan bunun cevabını en iyi siz verebilirsiniz.
Aslında açıklanacak izah edilecek bir şey değil. Bu, zeki bir insana “neden zekisin” diye sormak gibi bir şey. Şansın yaver gitmiştir bir iki sene program yaparsın ama 12 sene yapamazsın. İlk başladığımda beni izleyenler 20’li yaşlarındaysa şimdi 30’lu yaşlarındalar. Böyle baktığınızda toplumun değiştiğini, geliştiğini ve dinamiklerin de değiştiğini görüyorsun. Değişimleri görmek ve ona göre gardını alıp toplumun beklentilerini karşılamanız gerekiyor.
Merak edilenleri uzman kişilerle konuştuğunuz takdirde seyirci de izliyor. Sanırım toplumu tanımak, ihtiyacını bilmek, sıkıntısını, problemini anlamak ve bunları da içselleştirmekle geliyor başarı.
- Bunu başaran bir Seda Sayan var bir de siz varsınız zaten... Diğerlerinin bu kadar uzun süre var olamamasını neye bağlıyorsunuz?
Hep taklit ediyorlar oradan kopar, buradan kopar... Bu da olmuyor. Verdikleri demeçlerde de adımızı kullanıyorlar. Bunlar çok ayıp şeyler. Kendi bileğinle ve varlığınla bir yere gelmelisin. Onların adına çok utanıyor ve tuhaf karşılıyorum çünkü benim bilmediğim, aklımın ermediği işler bu işler.
REYTİNG İÇİN OYNASAYDIM OSCAR ALMAM GEREKİRDİ
- Yolunuza taş koymak isteyen bir o kadar da insan var. Bütün bunlarla nasıl başa çıkabiliyorsunuz?
İnsanlar bana “Olup bitenlere nasıl dayanıyorsun, ilaç mı kullanıyorsun, psikiyatr’a mı gidiyorsun” diye soruyorlar. Sonuçta bunların hiçbirini yapmayıp çok dua ediyorum. Ahlak ve iyi niyet ölçüleri değerinde çalışıyorum. "Benim işim niye böyle olmadı, o ne kadar başarılı" diye öykünenin elini öperim ama “Gidelim bu kişinin işini bozalım” demek ahlaksızca bir davranış.
- Programın yapımcısı sizsiniz. Başka programlar da gelecek mi şirketinizden?
Bu yapım da bana ait. Cey yapım olarak bu programı hazırlıyoruz hakikaten a’dan z’ye. Başka yapımlar da yapmak istiyorum. Bunlar için öneriler de geliyor. Çok fazla vaktimin olmaması ya da bütün detaylarla son noktada benim ilgilenmek zorunda kalmam, başka yapımlara girmeme engel oluyor. İyi ve farklı bir proje olduğu takdirde onu da izleyici ile buluşturmayı düşünüyorum.
- Mesleki hayaliniz yapımcılıkla mı sınırlı?
Zamanı geldiğinde Türkiye’de siyasete talip olan bir isim olarak da kendimi göstermek istiyorum. Bu anlamda hizmet etmek istiyorum.
- Siyaset daha farklı bir alan ama...
Zaten şimdi için değil, önümüzdeki 10 yıllık planlarımda böyle şeyler de düşünmüyor değilim. Tabii ki bu yayıncı, yapımcı ve sunucu kimliğimi de bir tarafa bırakmak anlamına gelmiyor. Herkes hizmet etmek istiyor ama insanların artık riyadan mideleri bulandı. Hizmet kelimesinin arkasına saklandıklarında itici oluyorlar. Benim kafamda yapmak istediğim şeyler var. Bunları hayata geçirmek istiyorum. Bu kişisel de bir tatmindir. Öncelikle düşüncemi ortaya koymak istiyorum.
- İyimser yaklaşımınız seyirciye mizansen olarak görülebiliyor mu?
Ben bunları reyting için yapıyorsam, helal olsun. Eğer öyleyse benim Hollywood’da Oscar’lık yapımların arasında olmam gerekiyor. Demek ki yerimi bulamamışım. 12-13 sene boyunca her koşul altında, bir terbiyesizliğe uğradığında da çok büyük ödül ve mükafatlar aldığında da bir insan aynıysa ve bu bir rolse ben kendimi alkışlıyorum. Kötü bir şey olunca herkes merak eder ama iyi şeyler olunca detayı pek sorulmaz. Dolayısıyla 16 yıldır evliliği devam eden, işi gücü yerinde olan, aşırı hareketlerle kendini ifade etmek durumunda olmayan, basit olmayan bir kadın var ortada... Karşıdan baktığında hakikaten kıskanılacak biri. Son raddede kendini kaybedenler için nefret edilecek biriyim. Onlara kızamıyorum. 93 kilo ile doğuma giderken de kendimle barışıktım, 85 kilo ile ekrana çıkmaya beni yöneticiler sağ olsun layık buldular. Zarfa değil mazrufa bakan insanlardı.
Yurtdışında okusaydım dünya insanı olurdum
- Bu istikrarı nasıl sağlıyorsunuz? Başarınızın nedeni şımarmamak olabilir mi?
Annesi ev hanımı, babası memur olan ve bizi fedakarlıkla büyütmüş olan bir ailenin çocuğuyum. Özel okullarda okumadım, yurtdışında okumadım.
Lükslerim hiç olmadı. Şunu da iddia ediyorum, çok iyi bir yabancı dilim olsaydı, yurtdışında bir üniversite eğitimi almış olsaydım kesinlikle bir dünya insanı olurdum. Yayıncılık anlamında çok daha evrensel adımlar atabilme şansına sahip olurdum. Bu artık hiç olmayacak anlamını da taşımıyor. Önemli olan sınırların da ötesinden bütün dünyaya hitap edecek bir yüreğe sahip olabilmek. Ben yapmayı istediklerimi yaptığım için yapıyorum. Sonucu da iyi şeyler olarak umarım topluma döner.
- Dünya insanı olarak bir Oprah Winfrey örneği var önümüzde. Size de yakıştırıyorlar bu ismi ama siz Türkiye’nin Oprah’ı olarak anılmak istemiyorsunuz...
Çünkü kime sorsam bunu söylüyor. Bunu istemiyorum. Winfrey, benim evrensel insan tanımına uyduğu için örnek aldığım bir insan.
Kontrol manyağıyım
- Yayıncılık temposundan eve vakit ayıramadığınız için suçluluk duyuyor musunuz?
Aslında biraz kontrol manyağıyım. Belki de mesleki deformasyon diyebileceğimiz bir şekilde disiplini eve taşımamdan kaynaklanıyor. Sorumluluk alanlarımda her şeyi en iyi şekilde yapmak adına bazen abartılı davrandığımı, etrafımdaki insanları yorduğumu da görüyorum. Sonuçta böylesi iyi oluyor. Tatile girdim, tatilden sonraki bir hafta 75 kere çamaşır makinası dönmüş. Evdeki her şey yıkandı, ütülendi, yardım kuruluşlarına verilecek olanlar verildi. Belirli bir zamanda dolabı boşaltıp oradakilerin bir bölümün başka insanlarla paylaşmak gibi huyum da var. Titizim ve temizim. Yemek yapmak istiyorum ama her zaman olmuyor. Sağolsun annem yardım ediyor. Onun dışında çocuğumun giysileri, ne yediğine dikkat ederim. Bizde yemekler az yapılır, çünkü yemek dökülmez. Bunların hiçbiri benim icadım değil. Hepsinin emanetçisiyim ve hakkını veriyorum. Yeni bir şey aldığım zaman hiç saklamam, derhal kullanırım.
HÜRRİYET