Pembe tişörtlü medya patronu
.
Bayılırız 'Nereden nereye?' hikâyelerine... O yüzden vardır yüzlerce 'Nasıl başardım?' kitabı. O yüzdendir bugünün yıldızlarının ilk hallerini izlemeler, küçüklük, çirkinlik, 'fakirlik' fotoğraflarına bakmalar... Her şey "O da bizim gibi biriymiş işte!" diyebilmek için. O cümleden sonra da genelde insanlar ikiye ayrılır. Bir köşede "Ben de yapabilirim yahu!"cular, bir köşede "Ya oğlum, kim bilir kim bu adama yürü ya kulum dedi"ciler... Ki bu ikinci grup genellikle bir adamın sıfırdan başlayıp zirveye çıkma ihtimalini, piyango çıkmasından bile zayıf bulurlar. Her hafta uğurlu sayılarını kuponlara taşırmadan yerleştirmeyi ihmal etmezler.
‘SEN BİLMEZSİN BUNUN GİBİLERİ’
İşte "Hülya Hanım, kısacık bir özel röportaj verir misiniz; biliyorsunuz bize prim veriyorlar sizinle röportaj yapınca" diyen bir adamın bir gün gelip de Hülya Avşar'ın patronu olmasında da böyle harika bir çekicilik var. Hem "Vay be"ciler, hem "Sen bilmezsin bunun gibi"ciler için... Bir de yetinmeyip kanal alınca iki taraf da ayrı ayrı iştahlanıyor.
PRIME-TIME’A GELENE KADAR…
Ama bir de gözün gördüğü var. Adım adım, kazıya kazıya gelen bir adam. Acun, gökten zembille inmedi ‘prime-time’ denilen cadı kazanına… Önce ‘yatmadan evvel’ saatinin ‘Meraba Törkiyee!’ eğlencesi oldu Acun Firarda’yla... Daha sonra Ana Haber Bülteni öncesine yerleştirildi. ‘Var mısın Yok musun?’ onun dönüm noktası oldu. Acun Ilıcalı onca yıldan sonra, 4-5 sene önce saat 20:00’de program yapmaya başladı.
AİLENİN KÜÇÜK DAYISI
‘Sırrı ne bu adamın?’ diye belki onlarca yazı yazılmıştır. Genelde hepsinin birleştiği nokta da ‘Ya adam çok halktan! O yüzden tuttu!’ oldu. Acun’da ailenin evlenmeyen küçük dayısı enerjisi var. Anlaşılması hiç zor olmayan esprileri, sürekli bir etrafındakilerle didişme hali… Onu, halk yapan olsa olsa budur. Ancak asıl mesele başka…
TÜRKİYE’NİN STEVE JOBS’I MI?
Asıl başarısı, bir markanın tüm stratejisini ‘tek adam’ üzerine kurması. Bunu yaparken ‘Ekibim benim her şeyim!’ alçakgönüllülüğünden de vazgeçmemesi. Bu haliyle, bu başarının arkasında bir Steve Jobs gölgesi var. Sanki en sert kararlar hiç ‘piyasa koşulları’ filan düşünülmeden bir anda alınıyor gibi. Duygular, kişisel hırslar, hayaller, sıfırdan başlamalar ‘marka stratejisi’nin ta kendisi oluyor. Hal böyle olunca da Apple’ın kot pantolonlu CEO’sunun Türkiye’deki izdüşümü olarak kelebek baskılı pembe tişörtlü medya patronu Acun çıkıyor karşımıza.
ACUN’DAN ILICALI OLUR MU?
Ama Acun… Ne Ilıcalı, ne de Acun Ilıcalı. Hâlâ haber dilinde, sokak dedikodularında ondan Acun diye bahsediliyor. Kanal alsa da, medya patronu olsa da bu hiç değişmiyor, belki de hiç değişmeyecek. Çünkü, evet; markasının stratejisini tam da buna, ‘birine ön adıyla seslenme’ samimiyetine kurmuş ‘televizyon dahisi’ ile ‘şanslı, şeytan tüylü çocuk’ arasında bir yerlere demir atmış bir adam Acun.
“Adamdaki egoya bak. Her programa insan kendini koyar mı?” da denildi onun hakkında. Bilen bilir; O Ses Türkiye’nin orijinali ‘The Voice’da gerçekten de bir Acun koltuğu yok. Jüri var, şarkıcılar var. Ancak bu yeni koltuğun amacının basit bir ekranda daha çok görünme arzusu olduğunu söyleyebilir miyiz? Yazar kasanın arkasında duran ocakbaşı sahibi durumu bu... İşe herkesten önce gelip, herkesten sonra çıkan; ‘Ben olmadan bunlar batırırlar iki günde dükkânı’ tedirginliğinden gelen sadakatle işine bağlı Dürümcü Mahmut Usta hassasiyeti bu.
OKAN BAYÜLGEN’DEN İNTİKAM MI?
Olaylar bu kadar ‘duygusal’ ilerleyince, insan düşünmeden edemiyor “Neden TV8?” diye… Mesela Okan Bayülgen’den ‘intikam’ almış olabilir mi? Bayülgen canlı yayında Acun’a ‘lümpen takımı’ demiş ve ‘aptallara program yaptığını’ ima etmişti seneler önce. TV8’in de Okan Bayülgen’in bir zamanlar büyük projesi olduğunu da biliyoruz. Sanki bu bir “Bir zamanlar lümpen dediğin o adam var ya…” hikâyesi... ‘Sen yapamadın, ben yaptım işte!’ diye dudağının kenarıyla gülüyor gibi geliyor Acun. Bill Gates’i dize getiren Steve Jobs gibi…
Evet, piyasada var olabilmek için birilerinin birilerine ‘Yürü ya kulum!’ demesi gerekiyor, doğrudur. Ama o ‘itekleme’nin ne zaman geldiği çok önemli. Söz konusu Acun olunca, kimsesi olmasa da bugün yine TV8’i alırdı gibi geliyor. Belki bir dahi değil ama, iyi bir kaşif. Kutudan büyük çıktı diye milleti ağlatan o. Ülkenin yetenekten çok yeteneksizliği seyretmeyi sevdiğini ilk anlayan da o. Bu yüzden “Sen onun arkasında kimlerin olduğunu biliyor musun?” kısmıyla hiç ilgilenmiyorum bu işin. Öyle ya da böyle; bir muhabirin günün birinde medya patronu olduğu düzen, çok ama çok hoşuma gidiyor!