Mutlu olmanız için cesaret veriyoruz

Pink Martini ülkede sevilen nadir gruplardan biri. Her ziyaretlerinde konser salonlarını tamamen dolduruyorlar. 15 Temmuz gecesi Harbiye Açıkhava'da Buika ile sahneye çıkacaklar. Biz de konser öncesi grubun beyni piyanist Thomas Lauderdale ile konuştuk.

Pink Martini ve Türkiye arasında sizce nasıl bir bağ var?

Menajerliğimizi yürüten Pasion Turca bizleri Türkiye ile tanıştıralı tam 13 yıl oldu. Belki birçok başka ülkede de birkaç sene içinde seyirci ile sıcak bir iletişim kurabiliyoruz ama Türkiye ile daha en başından beri bambaşka bir bağ kurduk. Tarif edilmesi zor ama izleyicinin bizler gibi nostalji duygusunu sevdiğini düşünüyorum.

İstanbul konserleriniz hep dolu geçiyor. Bunun formülü sizce nedir?

Hem şarkılarımızın yıllar içinde tanınmasıyla konserlere daha çok izleyici gelmeye başladı, hem de konserler doldukça şarkılarımız daha çok bilinmeye, konserler daha fazla dolmaya başladı. 2001 yılında ilk kez İstanbul Caz Festivali’nde sahne aldığımızdan beri müthiş bir yakınlık oluştu. Elbette bu iş bir ekip işi, hem beraber çalıştığımız ekibin tanıtımda çok emeği var, hem de şarkılarımızın özellikle daha yavaş sayılabilecek radyolarda çok çalındığını da yine ekipten biliyoruz, radyolar da çok önemli.

Müziğinizin gücünü nasıl tarif ediyorsunuz?

Bana kalırsa farklı dillerde şarkılarımızın olması gittiğimiz hemen her ülkede kolaylıkla müziklerimizin herkesi kucaklamak isteyen müzikler olduğu hissini uyandırıyor. Hatta Storm da aramıza katıldıktan kısa bir süre sonra 14 farklı dilde şarkı söylemeye başladı ve bence seyirci başka kültürlere olan açık kalpliliğimizi de çok güçlü hissediyor. Seçtiğimiz şarkıların birçoğu 50’li yıllardan farklı ülkelerin, kültürlerin tüm dünyada meşhur olan şarkıları ve esas güç şarkıların...

Müziğinizin umut veren bir yanı olduğunu düşünüyor musunuz?

Son albümümüzün ismine bakacak olursanız aslında mutlu olmadığımızı varsayarak yaklaşıyor ve ‘Get Happy’ başlığı daha çok mutlu olmaya davet ediyor. Özellikle kederli zamanlarımızda daha çok umuda ihtiyacımız var, kalbimizin kırıldığı zamanlarda da aşka inanmaya ihtiyacımız var ve şarkılarımız sahnede mutlu olmak için cesaret veriyor.

Müzikal anlamda son dönemde nelere heyecanlanıyorsunuz?

Son dönemlerde Yeşilçam şarkıları dinlemeyi sürdürüyoruz... ’Aşkın Bahardı’ şarkısını keşfettiğimizden beri hem Storm, hem de China şarkıyla büyük reaksiyon alıyor. Şimdilik 2 Türkçe şarkı söylemiş oluyoruz ama cesaretimiz arttı diyebilirim ve yeni şarkılar peşindeyiz.

Grubunuzun çok kültürlü olması müziğinize nasıl bir artı sağlıyor?

Bu konuda açlığımızın bittiğini söyleyemem, hatta keşfettiğimiz farklı hikayelerle, farklı dillerde şarkıları repertuvarımıza kattıkça kendimizi çok daha güçlü hissediyoruz. Kimi zaman müziğimizi nasıl tanımladığımızı sorduklarında global pop yaptığımızı söylüyorum çünkü özellikle eskiden ünlü olan farklı kültürlerin şarkılarını yeniden keşfetmeyi, yeniden düzenlemeyi de ayrıca kendimize yakıştırıyoruz çünkü bizim için artısı da müzikal anlamda istediğimiz de tam olarak bu, global bir müzik dili yakalamak..

‘Seyirciyi sıkıştırmayı seviyoruz’

Sahnede nasıl bir grup oluyorsunuz?

Şarkılarımızın birçoğu eşlik edilebilecek şarkılar ve hangi dilde olursa olsun, seyirci bir yerinden ya da nakaratından yakalıyor. Mesela son albümümüze de aldığımız ‘Üsküdar’ şarkısı söylediğimiz ilk Türkçe şarkıydı ve özellikle Amerika’da ilk söylediğimiz zamanlardan itibaren sözlerini bilmedikleri halde izleyiciler eşlik etmeyi çok seviyorlardı. Sahnede seyirciyi de dansa davet eden, şarkılara eşlik etmek için sıkıştıran bir grubuz.

‘Hamama gitmeye bayılıyorum’

Seyirciye şarkı ya da sahne şovu olarak neler sunacaksınız?

Konserin Buika’nın Latin caz ve Flamenko şarkılarıyla başlaması... Biliyorsunuz, bizim de İspanyolca şarkılarımız var. Buika ile birlikte sürprizlerimiz var. Yine her an sahneye seyircileri de davet edebiliriz. Tüm Açıkhava izleyicisinin dans edip, şarkılara eşlik edeceği harika bir gece olacak...

Buraya gelince mutlaka uğradığınız mekanlar neresi?

Kişisel olarak her defasında hamama gitmeye bayılıyorum. Ama konser sonrası akşam yemeği için her neresi olursa olsun mutlaka dondurmalı irmik helvası da yiyebileceğimiz bir kebap restoranına gidiyoruz. Ekiptekilerden bazıları Kapalıçarşı’yı geziyor ama ben o sırada hamamdayımdır.