'Kendimle kavgam var'
.
İzmir’den, İstanbul’a geldiğinde serüveni başlıyor İlker Kızmaz’ın. Onu son olarak ‘Benim Adım Gültepe’de izledik.Lisede torna tesviye okuyan, eskiden ünlü olmayı pek de aklından geçirmemiş yeni evli oyuncunun birden değişen hayatının kısa öyküsü Seninle’de...
Oyunculuk hayatına nasıl girdi?
İlkokuldan itibaren tiyatrolarda rol aldım, korolara katılırdım. Lise yıllarında tiyatro gruplarında oynamaya devam ettim. Liseyi bitirdikten hemen sonra bir kumaş mağazasında tezgahtarlık yapmaya başladım, açık öğretime devam ettim. Bizde herkes çalışırdı, yani yaz tatillerinde bir yerlerde işe girerdik üç aylığına. Amcamın yanında çalışırdımÖ Şimdiye kadar çırak olarak 23 değişik iş yapmışım hayatımda. Ama bir yandan tiyatro yapmaya da devam ediyordum. 2000 yılında Mavi Tiyatro diye bir grup kurduk arkadaşlarla ve Neil Simon’ın bir oyununu sahnelemeye başladık. Orada da bir arkadaşımın İstanbul’da ajans sahibi bir tanıdığı vardı. Hadi gidelim, fotoğraf falan çektirelim dedik. İstanbul’a geldik, bir daha da geri dönmedik.
Her şey çok hızlı değişmiş...
Tesadüf gibi görünüyor ama biz kuşak olarak kendi mesleğini seçebilmiş bir nesil değildik.Meslek lisesinde torna tesfiye okudum ama yapmayacağımı biliyordum. Farklı şeyler denemek istiyordum. Oyunculuğu kendime oturttum. “Ne yapacaksın” denildiğinde, “ben ne bileyim” durumundaydım eskiden. Şahsen kendi hayatımı belirlemem 32 yaşımı buldu.Şimdi 39 yaşındayım.
Hiç göstermiyorsunuz yaşınızı...
Ne göstereceğim. Ama mutluyum, eskiden lanet ettiğim bazı şeyler olurdu. Şimdi avantajlarını görüyorum.
BAŞIMI ALIP GİDERİM
Geçmişte bütün bu olacakları tahmin edebilir miydiniz? Tanınan bir adam olmayı içgüdüsel olarak istemiş miydiniz hep?
Tahmin etmezdim, öngöremiyorsunuz bunu. Beni tanısınlar gibi bir durumum da olmadı. İlla ki, oyuncu olmalıyım gibi bir düşüncem de yoktu.
Kaderci misiniz?
Yaşadıklarım kadermiş gibi görünüyor... İstanbul’a gelmem mesela. Ama bunun için de mücadele ediyorsunuz. Bazen derler ya “Şans var ağabey adamda” diye. Ben bildiğiniz çatıda yaşadım, çatı dairesinde sadece ortasında ayakta durabileceğiniz bir alandan bahsediyorum.
Buna şans diyen insanlar orada yaşayabilir miydi?
Bir fırsat çıkıyor ancak siz, onu yakalayabilmek için bazı şeylerden fedakarlık ediyorsunuz, önemli olan bu. Fırsatları değerlendirebilmelisiniz.
Peki bir gün geldiğinde hızlıca bu mesleği bırakıp, vazgeçip bambaşka bir hayata döner misiniz?
Elbette. Buraya da öyle geldik vazgeçe vazgeçer... İnsanın reddettikleri gidişatını belirliyor. Birşeyleri değiştirip yapabilirim, benim için zor değil.
Bu esneklik hayatı kolaylaştırıyordur...
Kesinlikle. Ama “Ben birden her şeyi değiştirebilirim” düşüncesi maceraperestlik değil. Eğer bir değişiklik yapıyorsam hayatımda, yüzde 80 önlemimi almışımdır. Bastım, gittim gibi görünse de planlayarak giderim...
PESİMİST TARAFLARIM VAR AMA MUTLUYUM
Mutlu bir adam mısınız?
Biraz pesimist taraflarım var ama mutluyum.
Güzel olana da kulp mu buluyorsunuz her zaman yani?
Kendimle kavgam var. Profesyonel olarak fikir aldığım insanlar da bana, “Tek engelin, kendinsin” der. Ama yaş kemale erince anlıyorsunuz birşeyleri. Ben de 35’imden sonra bir aydınlanma yaşadım.
Ne konuda?
Eskisi gibi çok takmıyorum bazı şeyleri, düzeltmeye de uğraşmıyorum. Özellikle karşımdakini... Çünkü en çok ben yoruluyordum bu sebepten. Olduğu gibi kabul ediyorum insanları.
Eşinizle tanıştıktan kaç yıl sonra evlendiniz?
Dört yıl sonra... Arada mola verdik bir süre, sonra yeniden birleştik ve evlendik.