İstisna bir kadın!
Farklı türden bir güzel o! Farklı bir duruşu, farklı bir oyunculuğu, farklı bir hüznü, hayata farklı bir bakışı, ekranda bambaşka bir ruhu var. Bu istisna halinden olsa gerek, her şeyi çok fazla kafaya taktığını söyleyen Selma Ergeç’in kendine mesajı ise ‘rahat ol!’
Hatice Sultan ile hayatımızda sağlam bir yer edinen Selma Ergeç; duruşuyla, bakışıyla, duru yüzüyle olduğu kadar hayatı algılayışıyla da özel biri. Cebinde kelimeleri yok; çıkarıp çıkarıp kullanacağı, hazır edilmiş... Sadece insani değerler, adalet kavramı, insan olmak, eşit olmak gibi konularda çok net şekilde tavrını belli ediyor.
Alman hemşire bir anne, doktor Türk bir baba ve iki kardeşle Almanya’da geçirilen yıllar, kendine, içine dönük bir çocukluk, doktor olma yolundayken oyunculuğa yapılan bir U dönüşü... Ve devamı, hayatını özetleyen diğer kelimelerde; İngiltere, tıp, psikoloji, felsefe, yoga, mankenlik, dalmak... Şu sıralar bir de kick boks var! Gelin bu farklı kadını yakından tanıyalım.
Donanımlı ve kültürlü oyuncu, duru ve masum güzellik, düzgün karakterli... Sizinle ilgili yorumlar hep bu yönde. Olumsuz bir şey yok. Bir insanın hayatında inşa etmek istediği de bunlar olmalı zaten...
Yani özel olarak bir şey inşa etmeye çalışmadım çünkü benim kafam öyle çalışmıyor açıkçası. Bazen öyle çalışmasını istiyorum ama olmuyor.
Bugün olduğunuz yer, merdivenlerin hangi basamağı?
Sonsuz bir merdiven olarak düşünürsek, ortalarda bir yerde ama sonsuz bir merdivenin ortası neresi olur bilemem... ‘Şuraya gelmek istiyorum, şöyle olmak istiyorum’ gibi keskin hedeflerim olmadı hiç. Çok hırslıyımdır ama yaptığım iş bazında... Bir işe girişirim, çok hırs yaparım, en iyisini yapmayı isterim, ‘daha iyi nasıl olur?’ diye düşünürüm... Ama ‘şu noktaya geleceğim, bunu yapacağım’ şeklinde bir hırs değil bu. Hırslı insanları görünce ben de öyle olabilmeyi istiyorum ama olmuyor. Zaten ya var ya da yok insanın içinde hırs. Ben sadece yaptığım işin en iyisini yapma derdindeyim.
Hayat öyle sağa sola çarpa çarpa bir yola sokuyor sizi...
Aileniz Almanya’da yaşıyor, peki siz neden Türkiye’de olmayı tercih ettiniz?
Bu tamamen olay dışı, planlanmamış bir şey oldu. Staj için gelmiştim, oyunculuğa yöneldim ve dizi teklifi gelince kaldım...
Oyunculuk tamamen tesadüf eseri mi hayatınızdaki yerini aldı?
Oyunculuğu ben hobi olarak yapıyordum, aslında tıp okuyordum. Tabii tıbbın yanında oyunculuk yapan çok kişi var ama hem oyunculuğu hem de tıbbı bir arada götürmek zor. İkisi de çok uzun zaman alan işler olduğu için bence hatta mümkün değil. Ben de tıbbı tercih ettiğim için, oyunculuğu bir opsiyon olarak görmüyordum. Oyunculuk söz konusu olunca, tıbbı bırakmam gerekiyordu ve öyle oldu. Ama bu kararı ben tek başıma vermedim, hayat yönlendirdi beni. Tesadüfler üst üste geldi, bazı şeyler ters gitti, bazı şeyler iyi gitti... İşte hayat öyle sağa sola çarpa çarpa bir yola sokuyor sizi, ben de bu yola girmeyi tercih ettim.
Peki Almanya’da çocuk olmak nasıldı? Nasıl bir çocuktunuz?
Çok keyifliydi; Türkiye’de çocuk olmaktan daha mı keyiflidir bilemem ama... Anaokulu ve ilkokulun ilk iki senesinde Türkiye’de okula gittim sonrasında Almanya’da devam ettim. Almanya’daki okulda çok daha özgür bir ortam vardı; orada daha çok kendini araştırabiliyorsun, konuları araştırabiliyorsun, soru sormak için izin var, hatta senden hep soru sorman bekleniyor... Bunlar senden beklenen şeyler olduğu için daha özgür oluyorsun. Beynin uçsuz bucaksız yerlerde dolaşıyor ve buna teşvik ediliyor, dolayısıyla ben orada çok daha özgür ve rahat hissediyordum.
“Her karakter başka yanımı yansıtıyor”
Canlandırdığınız karakterler içerisinde sizi en çok tatmin eden hangisi oldu?
En iyi duygusal bağlantı kurduğum karakter Hatice Sultan oldu. Çok yoğun, çok duygusal, çok büyük acıların hikayesiydi o... Karakter olarak yakın hissettiğim değil ama duygusal yükünü en çok taşıdığım karakterdi.
Gönül İşleri’nde canlandırdığınız Saadet karakteri ne derece sizin kişiliğinizin bir yansıması?
Benim kişiliğimin sadece bir köşesinin yansıması. Bazı yönleri bana benziyor; benim çatlak yanlarımı, biraz saçma yanlarımı, zıptırık hallerimi benzetiyorum ama işte hiç kimse tek bir karaktere sahip değil. İnsanın içinde birden çok karakter yaşıyor, birçoğumuz onlardan bir tanesini seçip geri kalanını gömüyoruz. Her karakter başka bir yanımı yansıtıyor.