Gülerek uyuya kalmanızı sağlıyorum
Arabada Adele ile karaoke yaptığı video fenomen haline gelen James Corden, dünyada fırtına estiriyor. “The Late Late Show With James Corden” şovu büyükler liginde adını duyurmayı başladı. Corden, hafta içi her gece ise 00.00’da FOXLIFE’ta uykusuz geceler vaat ediyor. Ünlü şovmen ile başarısının sırrını konuştuk
Geç saatlerde yayınlanan bir talk şovu sunmak konusunda yaklaşımınız nasıl oldu?
Bu teklifi kabul etmemin sebeplerinden biri de daha önce hiç gece yarısı talk şovlarla büyümemiş olmam olabilir, yani bir Johhny Carson ya da David Letterman gibi şovmenlerin şovlarıyla büyümedim. CBS bana bu teklifi yaptığında tek istedikleri farklı bir şey yapmamdı. İnternette aktif ve genç kitleyi yakalayacak bir odakta olmalıydı. Bence bunu başardık. Ama kendimi gece yarısı eğlence şovu sunucusu olarak atfetmem uzun sürecek!
Yaptığınız işi biraz daha detaylandırır mısınız?
Politik olmamaya çalışıyoruz. Amerika’da bunu yapan çok şov var, biz daha eğlenceli konulara odaklanarak insanların yatmadan önce bir gülümsemeyle uyuya kalmalarını istiyoruz. Yani gününüzün son saatlerinde bir ışık kaynağı gibi. Bir zamanlar talk şov sunucusu olmak daha sivri, köşeleri olan ve taş kalpli olmayı gerektiriyordu. Ama şu an dünya çok farklı bir noktada, haberleri izlemek çok zorlaştı. Dolayısıyla bizim işimiz insanları huzurlu bir şekilde uykuya daldırmak ve “her şey çok güzel olacak, biz sadece sizi uyumadan gülümsetmeye çalışıyoruz, tek yaptığımız şey bu” demek.
Youtube tıkı istesem Sunset Bulvarı’nda çıplak koşardım
Her bölümün oluşturmasında sosyal medyanın nasıl bir rolü var?
Her gece televizyonun en iyi bir saatini yapmaya çalışıyoruz. Sırf internette ya da youtube’da milyonlarca tık alan bir video yapmak istesem Sunset Bulvarı’nda tamamen çıplak koşarım. Amacımız bir saatlik TV deneyimini izleyicilerin en iyi şekilde yaşamasını sağlamak. Ve günümüzün en güzel olayı zaten iyi bir içerik yaratıyorsanız ve bunu iyi bir şovla herkese sunuyorsanız seyirci en komiklerini alıp arkadaşlarıyla online olarak paylaşacaktır. Bizim için bu inanılmaz bir şey. Şovla ilgili hep ekstra bir ilgi alanını yakalıyoruz ve bu yeni kitleyi yakalamak daha fazla insan demek daha fazla insan da daha fazla paylaşım demek.
Sosyal medya konusunda başka neler düşünüyorsunuz ve bu şovla olan ilişkisi nedir?
Stevie Wonder ile arabada karakoe yaptığımız zaman parçalarından bir tanesi 30 yıldan sonra ilk kez Avrupa’da 1. sıraya yerleşti ve ben bundan dolayı çok mutluyum. Bu devirde böylesine bir şov yapmanın güzelliği burada sadece uyanık olanları yakalamak zorunda kalmıyor oluşumuz.
İngiliz olmanız ve o bakış açısıyla şovu yönetmeniz sizce şova ne katıyor?
Kendimi pek İngiliz komedyen ya da İngilizlerin komedi anlayışını takip eden biri olarak görmüyorum. Eğerki o içerik iyiyse yayılır ve komikse komiktir. Yani örneğin “Friends” gibi bir dizi yapıldığında kimse kalkıp “Acaba bu dizi İngiltere’de tutar mı acaba” demiyor, eğer yarattığınız şey iyiyse o zaten dolaşıyor ve yayılıyor. Ben de bizim şov hakkında böyle düşünüyorum. Bir şekilde uyum sağlama zorunluluğu hissetmiyorum. Bazı bildiğim söylemler ve anlamadığım yöresel şeyler olabiliyor buraya özgü, örneğin henüz NFL’i çözebilmiş değilim ya da baseball’u da henüz tam anlayamadım. Baseball izleyince bir grup insanın piknik yaptığını izliyormuşum gibi hissediyorum, ama tüm bunların dışında bence iyi idare ediyorum.
Daha iyisini hedeflemem gerek
Şovun başarısı ile ilgili dikkatini çeken bir detay var mıdır?
En başlarda şöyle düşünüyorduk: “Eğer ki youtube’da 60-70 milyon izleyicimiz olsa, yaklaşık 500 bin kanal üyeliği de olsa gayet makul ve üstün bir başarı olacak.” Ama şu an oturduğumuz yerden 200 milyon izlenme, yaklaşık 1 milyon kanal üyeliği ve geçen seneye oranla reytinglerde yüzde 44’lük bir artış gibi rakamları görünce çok büyük bir standart yakaladığımızı ve bunu korumamız gerektiğine inandık. Bununla yetinmeyi de düşünmüyoruz, daha iyisi ve daha büyük başarılar bizim hedefimiz.
Tüm dünyadaki fanlara mesajınız nedir?
Programımıza olan destekten ötürü teşekkür ve minnet kelimeleri sıralayabilirim. Bizim için gerçekten dünyalara bedel. Bu sayede dünyanın birçok ülkesinde görülmeye değer bir şov haline geldi ve biz buna ufacık bir katkıda bulunabildiysek eğer bu benim hayallerimin bile ötesinde.
Sunucu değil eş ve babayım
Uluslararası izleyici konusunda ne düşünüyorsunuz?
İnternetin hayatımıza girmesiyle artık dünya çok daha küçük bir yer oldu ve şu anda burada sizinle konuşuyor olmam da bunun kanıtı.
Almayı hayal ettiğin konuk isimleri var mı?
Dünyadaki tüm büyük starları konuk almak isteriz ve bugüne kadar bu kapıdan çok iyi isimler girdi. Böyle devam etmesi için elimizden geleni yapacağız.
Kendinizi bir yapımcı olarak mı yoksa bir sanatçı olarak mı görüyorsunuz?
Kendimi nasıl gördüğüm konusunda çok düşünmüyorum. Genelde kendimi bir eş ve bir baba olarak görüyorum. Yani “ben bir yazarım ya da ben bir yapımcıyım” demiyorum. “Gavin&Stacey”i yazarken, 14 milyon izleyici tarafından takip edilmesi bile kendimi bir yazar olarak düşündürmedi.
Talk şov sunucusu olmanın getirdiği sorumlulukla nasıl baş ediyorsun?
Yılın 44 haftası yayındayız. İnsanlar “Bu iş çok yorucu olmalı” diyorlar ama ben çalışmayı seviyorum. Ayrıca yorulmak zaten bir lüks. Yani hep hayalini kurduğunuz ve hayata geçirdiğiniz işi yaparken yorulmak bir lüks.