'Başbakan onları da uçağına almalıydı'
.
Fehmi Koru Star'da Taha Kıvanç takma adını kullanarak yazdığı köşesinde Başbakan'ın Güney Kore gezisine muhalif basını neden çağırmadığını sorguladı.
İŞTE O YAZI:
‘Şerpa’ya ve Başbakan uçağındaki gazetecilere dair
Öğrenmenin gerçekten yaşı yok. Başbakan Tayyip Erdoğan’a Güney Kore gezisinde refakat edenler arasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan da bulunuyormuş, ama farklı bir şapkasıyla: Nükleer silâhsızlanma konusunda yapılan uluslararası toplantılarda hükümeti Hakan Fidan temsil etmiş, onun gibilere ‘şerpa’ deniliyormuş...
‘Nükleer şerpa’ imiş Hakan Fidan...
Meğer ‘şerpa’ (İng. ‘sherpa’) Himalaya tepelerine yakın yaşayan bir halkın adıymış; ülkeye gelen turistlere sarp dağlarda onlar yol göstericilik yaptıklarından, uluslararası büyük toplantılara katılan liderlere yol gösteren teknik adamlara da ‘şerpa’ denmekteymiş...
‘Şerpa’ aynı zamanda bölgede konuşulan dilin de adı...
Güne dağarcığıma yeni bir sözcük katarak başlamanın keyfi içerisinde gazetelere göz atarken bu ayrıntıyı okurlarıyla paylaşan gazetede Başbakan Erdoğan’ın gezisini izleyen meslektaşların fotoğrafıyla karşılaştım; mutluluğum daha da arttı. Hemen her gazetenin tepe yöneticisini uçağına almış Başbakan; şimdiye kadar gördüğüm en kalabalık temsile sahip gazeteci kafilesi bu...
Türkiye’de basın özgürlüğünün çiğnendiği yolundaki haberlerin dışarıda revaç bulmasının bir sebebi de, iktidarın önemli isimlerinin medyayla farklı bir ilişki tarzı tutturması... “Başbakan kendi medyasını üretti, onun dışındakilerle iş tutmuyor” türünden eleştiriler dışarıdaki kulaklara kadar ulaştırılıyor.
O fotoğrafta temsilcisini göremediğim, öyle çok değil, Cumhuriyet ve Sözcü gibi bir-iki gazete var sadece... Cumhuriyet’in yayın yönetmeni İbrahim Yıldız da pekâlâ çağrılabilirdi; Sözcü’yü çıkaran baba-oğul Ertuğrul-Burak Akbay’dan biri de... Böylece fotoğraftaki muhalifler iktidar cephesinden güçlü hale gelirdi.
Cumhuriyet gazetesi genel hatlarıyla sorumlu bir muhalefet sergiliyor; yazarlarının çoğunun gözü demokrasi dışı formüllerde değil en azından... Sözcü ise yıpratıcı bir muhalefet yapıyor, ama gaz alma işlevi de var. Turgut Özal’ın rahle-i tedrisinden geçmiş Ertuğrul Akbay ile yurtdışındaki‘Cemaat’ evlerinde yetişmiş genç Burak Akbay, en kıyıcı kalemleri topladığı gazeteleriyle iktidara göz açtırmaz görünseler de, Sözcü’nün işlevi bence en samimi iktidar yanlısı gazete kadar önemli...
Ertuğrul Akbay’la geçmişte hayli birlikteliğimiz oldu; çoğu Turgut Bey’in yurtdışı gezileri sırasında... O zamanlar ‘Gölge Adam’ adlı haftalık bir gazete çıkarırdı Ertuğrul Akbay ve başkalarının ‘henüz ham’ diye yazmaktan çekindiği haberleri verirdi. Hakkında o dönemde çokça dava açıldığını sanıyorum. Günaydın kökenlidir. Çalıştığı uzun yılların karşılığı olarak, Haldun Simavi, Bâbıâli’den çekilirken, çok satan mizah dergisi ‘Gırgır’ ile birlikte bazı dergilerini kendisine bırakmıştı.
Sporcu babanın çocuğu da sporcu olmuştur harhalde. Kendisiyle 2005 yılında yapılan bir mülâkatta, Ertuğrul Akbay, nüfusunda 66 yaşında göründüğü halde biyolojik açıdan 25 yaşının çevikliğinde olmasıyla övünüyordu.
Yeni bir sözcük (‘şerpa’) öğrenmekten duyduğum sevinçle şunu kayda geçirmek isterim: Armut nasıl dibine düşerse, pek çok bakımdan ‘şerpalık’ yapabilecek biri olan Ertuğrul Akbay’ın oğlunun da Başbakan uçağına binebileceğine inanıyorum.
Fotoğraftaki gazeteci grubu zaten kalabalık; iki-üç gazeteci daha eklense pekâlâ olur...
Taha Kıvanç/Star