İsimsiz
“Geçmişini, geleceğini ağır bir yük gibi taşıyan tüm kadınlara...”
Usta öykücü Gönül Çatalcalı ilk romanıyla, karşımıza bugüne dek alıştığımız roman anlatı evreninden farklı bir biçimde çıkıyor. Geçmişten bugüne bir bağ kurarak günümüz insanının bölünmüş kimliğine vurgu yapıyor. “Söz”ünü söylerken kullandığı dil, kitabın şaşırtıcı kurgusu isimsiZ’i bir başka yere taşıyor. Psikolojik derinlikler barındıran romanın konusu ve olayların örgüsü, okuyucuyu metnin içine hapsediyor. Nefes almadan bir kerede okunası kitaplar arasına girmeye aday olan isimsiZ, okuru kuşatıyor, romandaki “büyük giz”in peşinden sürüklüyor, yürekte vurgun etkisiyle sarsıyor... Üstelik yazınsal bir metin olma özelliğinden bir şey yitirmeden...
Gönül Çatalcalı’dan isimsiz üzerine birkaç söz...
Kendine kıvrılmış gül. Rengi dönmüş, ne beyaz ne de kül. Kıyıda ve kında. Tutulduğu anda kuyruk bırakan bir kertenkele. Kaygan ve git gide solmakta. Kapkara gecelerde ve göz kamaştıran gündüzlerde, sarı sıcak yazlarda ve buz mavisi kışlarda, don tutturan soğuklarda ve dahi toprak çatlatan sıcaklarda; sesten, soluktan ırak kuytularda, gözden aşırı kuyularda. Kalın bir şal örtüverdi üzerine, nereden çıktığı belli olmayan isimsiz, büyülü bir rüzgâr. Siyahtı gözleri, dalgakıranlardan aşmış. En masum, kapılarını araladı sımsıcak renklerin hazan. Su çağıltısıydı sesler önce, ardından şelale gürültüsü, kopkoyu mavi.
Hangi yana çevrilse dehlizdi. Hangi dönemeçten evrilse giz. Hangi yandan baksan kırmızıydı. Hangi yaradan aksa kırmızı.