Bir gönül hizmetçisi
Bir “gönül hizmetçisi, Bozkırın Tezenesi” Neşet Ertaş..
Daha televizyon bile ortada yoktu o zamanlar. TRT radyosunun mahalli sanatçılara söz verdiği program, yürekten çığlık olup, yürek parçalayan “Kalktı göç eyledi de Avşar illeri” uzun havasıyla başlardı.
Muharrem Ertaş’tı bu çığlığın sahibi; Anadolu Türkmen-Abdal müzik geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük sesiydi. Oğlu Neşet Ertaş da onun yolunu takip etti karınca, kararınca. Köy köy, kasaba kasaba düğün-derneklerde saz çalıp hayatta kalma mücadelesi verdi baba-oğul.
İSTANBUL BİLETİNE SAZ ÇALDI
1938 doğumlu Neşet Ertaş’ın müzik hayatı 6 yaşında, babasının peşinde yollara düştüğü günlerde başladı. Kendi deyimiyle “6 yaşından beri insan hizmetinde, gönül hizmetindeydi” o. Bir İstanbul biletine saz çalıp elde kısa sazı gurbete çıktığında yaşı 15’ti. Cebindeki 2,5 liraya Ankara’ya otobüs bileti aldı, çığırtkanlardan birine “param yok, İstanbul’a gideceğim” dedi. Kısa boylu, yüzünün yarısı yanık bir adamdı, “saz çal” dedi, o çaldı, çığırtkan müşteri topladı. Ver elini İstanbul. Sirkeci’de günlerce aç bi ilaç iş aradı.
GARİP BÜLBÜL’Ü ÇALDI, PLAKÇIYI AĞLATTI
Gramofon devriydi, elinde saz, kasketli, kara, kuru, inceden bir adam girdi içeri. Doğu İşhanı’nın üst katında bir odaydı, Behiye Aksoy’un plağını yapmış dinliyordu grup. Ne için geldin dediler, saz çalarım dedi. İşimiz bitsin de dinleyelim dediler. Orada bir bozlak çaldı, odadaki uğultu dindi, başlarındaki adam hemen bir kağıt uzattı, “Şurayı imzala, plak başına sana 25 kuruş vereceğiz” dedi. Dönemin ünlü plak yapımcısı Kadri Şençalar girdi içeri sonra. Ertaş’ı gördü, “Çalar bu” dedi. Bize çaldığını bir daha çal dediler, çaldı. “Neden garip garip ötersin bülbül deyi”, babasının bir bozlağıydı. Şençalar ağladı, elinden tuttu, dönemin ünlü pavyonu Beyoğlu Saz’a götürdü onu; “Size bir garip getirdim” dedi. İki plak okuttular. Pikaplar çıktı sonra, 45’likler başladı. 1960’lı yıllardı, paylaşılamıyordu plak şirketleri onu. Ankara’ya döndü sonra, dönemin büyük ozanları Mahmut Erdal, Müslüm Sümbül radyoya programa çıkıyordu, o da mahalli sanatçı imtihanına girdi, radyoda, haftada 15 dakika saz çalıp söyledi. Bir yapımcı bu grubu Almanya’ya götürdü sonra, gitmek istemedi ama baskıya dayanamadı, garipti, konsere gidiyoruz dediler, doğru stüdyoya. Oku bakalım dediler, 1,2,3,4,5 devam, 11, 12, 13, 15, tam 20 plak okuttular, sonra dönüyoruz dediler.
“BOZKIRIN TEZENESİ” İMZALI YAŞAR KEMAL KİTABI HAPİSTE GELDİ
Dönüşte Yugoslavya’da kaza geçirdi, 3 ay hapis kaldı yaban ellerde, ne arayan oldu, ne soran. Bir gün bir paket geldi hapisteyken, bir Yaşar Kemal kitabıydı, şöyle yazıyordu üzerindeki notta; “Bozkır’ın Tezenesi’ne”. Hapis çıkışı döndü yurda, 20 plak okudu, karşılığını vermedi yapımcı; sömürü hala devam ediyordu, hem de ağırlaşarak. Aynı sahneyi sadece ünlü ozan Mahsuni ile paylaştı.
“Bozlak, içten gelen bağırtıdır” diyordu. 1970’li yıllarda Anadolu’yu gezdi. Ve bir gün sahnede parmakları durdu, kıpırdamaz oldu. Nedenini şöyle anlattı: “Bar, pavyon, gazino, düğünler, buraların hepsinde içki olurdu. Sana çay kahve değil de susuz rakı veriyorlardı, daha iyi söyleyesin diye. Parmaklarımda uyuşmalar başladı.” 2 yıl tedavi gördü, şifa bulamadı, Almanya’ya gitti. Sanatçı vizesiyle oturma izni aldı, 23 yıl kaldı gurbet elde. Konserlerle geçti bu yıllar.
“HER SENE ÖLDÜ HABERİM GELİRDİ MEMELEKETE”
Vefatından önce verdiği röportajında “23 yılım geçti Almanya’da, devlet görevlisi bir Allah’ın kulu aramadı. Her sene öldü haberim gelirdi memleketimden. Kime gönül koyacağım, gönül bilene konulur, gönül bilmeyende gönül yok ki ne koyacaksın oraya. Öldü deyince ne yapacaksın, türkü söyleyeceksin. ‘Hoyratı alemde kadere boyun, zulmeyledi felek, büktürdü bana” deyi bir mayaydı bu” demişti. 23 yıl sonra ilk temas devlet sanatçılığı teklifiyle geldi, kabul etmedi; “Biz bu devletin sanatçısıyız zaten, ayrıca devlet sanatçılığı ne demek, ayrımcılık bu” dedi.
"OYUMU ECEVİT’E VERECEKTİM"
Siyasetin içinde olmadı hiç, “Çağrıldığın yere erinme, çağrılmadığın yerde görünme” diyerek kimseyi kırmadı, aldı sazı eline. Hürriyet’e verdiği röportajda, “Bu sırrımı ilk açıklıyorum” diyerek Bülent Ecevit’e, onun garibandan yana siyasetine yakınlığını itiraf etti. İflah olmaz bir Atatürk aşığıydı. “Atatürk medeniyet ışığını yaktı” diyen Ertaş, en çok onun kadın-erkek eşitliğinden yana duruşuna vurgu yapıyor. “Kadın-erkek eşit değil, kadın erkekten evvel” diyen de o, “İki büyük nimetim var, biri anam, biri yârim” diyen de.
Üstadın uhrevi hayata bakışı da bir bilge, bir ermiş derinliğindeydi. Şu dizeler ona ait: “Suçun sorumlusu ruhtur, vücudun günahı yoktur, şüphesiz ki her can haktır, incitme canı incitme”.. Devam ediyor; “Haktır canlıların yapısı, kimsede yoktur tapusu, son durak gönül kapısı, kırdıysan varma kardaş..” “Allah ile kulun arasına kimse giremez, çünkü sırdır” diyen de o. Ya çocuk yaşta yazdığı şu dizeler: “Bir ruh iken girdim bir can içine, karıştım o an her can içine..” (Ali Dağlar - Hürriyet)
SANATÇILAR ONU ANLATTI
İzmir’de tedavi gördüğü hastanede vefat eden
ünlü halk ozanı Neşet Ertaş’ın vefatının ardından, sanatçı dostları ve sevenleri duygularını dile getirdi.
Türk halk müziği sanatçısı Musa Eroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, güzel ve üretken bir insanın hayatını kaybettiğini belirterek, sevenlerine baş sağlığı diledi. Ertaş’ın arkasında çok değerli eserler bıraktığını ifade eden Eroğlu, ”Bu, bir final. Herkes için bir final olacak. Geride kalan insanlar vefasız olmazlarsa, her şey daha iyi olur diye düşünüyorum. Biz sanki bir ağıt toplumuyuz. Biri ölecek, biz ağlayacağız, 40 gün sonra unutacağız. Böyle bir şey olur mu?” dedi.
Neşet Ertaş’ın bulunduğu noktaya kendi çabalarıyla geldiğini dile getiren Eroğlu, ”Ona bakmak zorunda olan, onu Türkiye Cumhuriyeti adına korumak zorunda olan adam sadece öldüğü zaman var. Onları protesto ediyorum, zaten bunları daha evvelce de gördüğüm için. Vefadan kastım bunlar. Öteki gelenler bari bunu yapmasın” diye konuştu.
Türk halk müziği Bedia Akartürk, Neşet Ertaş’ın ”dev insan” olduğunu belirterek, vefatı nedeniyle büyük üzüntü yaşadığını gözyaşlarıyla dile getirdi. Akartürk, ”Neşet Ertaş’ı çok iyi tanırım. Ankara’da ve İzmir’de beraber çalışmıştık. Onun uzun havaları ve türküleri, asırlar boyunca yaşayacak. Çok iyi bir insandı. Candan sohbeti tatlıydı ve muhabbeti güzeldi” dedi.
Sanatçı Selda Bağcan, sanatçının ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirerek, ailesine ve Türk milletine baş sağlığı diledi.
Neşet Ertaş’ın, çok değerli bir ozan olduğunu vurgulayan Bağcan, ”Ne yazık ki yerine yenileri gelmiyor. Her ölüm için erken denir. Üretken bir sanatçıydı, bu ölüm de erken oldu. Daha yapacak çok şeyi vardı, daha çok konser verecekti, daha çok besteler yapacaktı. Bunlardan mahrum kalacağız” ifadelerini kullandı.
Bağcan, ilk çıkışını Neşet Ertaş’a borçlu olduğunu söyleyebileceğini ifade ederek, onun türkülerini seslendirdiğini, bundan sonra da söyleyemeye devam edeceğini ancak yüreğinin buruk olacağını söyledi.
Sanatçının hak ettiği yeri bulamadığı için uzun yıllar Almanya’da kaldığını aktaran Bağcan, ”Kırgın insanlar daha erken gidiyor. Sanatçıların kıymetini bilmemiz gerekiyor. Pop müziği sanatçısına gösterilen ilgi, Türk halk müziği sanatçılarına gösterilmiyor ne yazık ki...” diye konuştu.
”Yeri daha doldurulamadı”
Türk halk müziği sanatçısı Esat Kabaklı, ”Türkülerimizin, Türk Halk Müziği’nin, Türk folklorunun başı sağ olsun” diyerek, Türkiye’nin büyük ve devamlı üreten bir ozanını yitirdiğini kaydetti.
Neşet Ertaş’ın, her yeni eserinin bir öncekinden daha fevkalade olduğunu ifade eden Kabaklı, ”Bozlak bölgesinin tek insanı. Yıllardır öyle geldi. Bir türlü onun gibi birisi yeşermedi. İnşallah bundan sonra onu dinleyenlerden yeşerir. Neşet’in yeri doldurulmayacaktır kesinlikle. Babası Muharrem Ertaş’ın dahi yeri doldurulmadı. Muharrem başkadır, Neşet Ertaş başka bir şeydir. Babasının tavrı, hali başkaydı, Neşet Ertaş’ın çok daha farklı bir çizgisi vardı bana göre. İkisi de çok büyük değerlerdi” dedi.
Türk halk müziği sanatçısı Arif Sağ, sesini müthiş kullanan bir yetenek olan Neşet Ertaş’ın virtüöz derecesinde bağlama çaldığını ifade ederek, ”Bu ikisi bir araya gelince gerçek değeri ortaya çıkıyor. Neşet Ertaş, halk müziğine ciddi katkıları bulunan önemli sanatçılardan birisi. Halk müziğinin bu noktaya gelmesinde katkısı olan 10 insandan biri” şeklinde konuştu.
”Taşıdığı derin kültürü insanlara aktardı”
Türk halk müziği sanatçısı Sümer Ezgü, Neşet Ertaş’ın Horasan göçeri bir Türkmen ozan olduğunu, babası Muharrem Ertaş’tan maya aldığını ve bir kültürü temsil ettiğini ifade etti.
Neşet Ertaş’ın yaşayan bir efsane olduğunu dile getiren Ezgü, ”Neşet Ertaş, göçer kültürünün temsilcisiydi. Bozlakları, hareketli türküleri ölümsüzdür” dedi.
Kişisel sorunlarından ötürü Neşet Ertaş’ın Almanya’ya yerleştiğini ve bir Almanya seyahati sırasında kendisiyle tanışma fırsatı bulduğunu anlatan Ezgü, Ertaş ile ilgili şu anısını aktardı:
”Eşi, yufka ekmeği üzerine bulgur pilavı yapmıştı. Bana dedi ki; (Sümer kardeş, bunu eskiden fakirlikten yerdik, şimdi keyif için yiyoruz). Neşet Ertaş, Türkiye’ye döndükten sonra ilk kez benim programıma çıktı ve olay olmuştu. Bakanlar aradı, hemşehrileri adeta stüdyoyu bastı. Çok etkilenmiştim o programdan... Halk arasında çok büyük bir sevgi vardı. Koşullarını zorlayarak, taşıdığı derin kültürü insanlara aktardı ve gönüllere girdi. Bu tür ozanlar halkın gönlünde olsalar da medyada çok fazla değer görmediğini gözlemliyorum. Neşet Ertaş gibi ustaların, yayınlarda daha fazla yer bulması gerekir.”
”Ozan olmak başka bir yetenek”
Kardeş Türküler’in solisti Feryal Öney, Neşet Ertaş ile düet yapma imkanı bulduğu için kendisini çok şanslı hissettiğini, eserleri seslendirirken Ertaş’ın kendisine çok yardımcı olduğunu ifade etti.
İnsanın yaşarken bunun farkına varmadığını dile getiren Öney, ”Ben yaşayan en büyük ozan ile ortak bir çalışma yaptım, herkes bu kadar şanslı olamıyor” diye konuştu.
Sosyal medyada sağcı, solcu, Türk, Kürt, Alevi herkesin Neşat Ertaş’ın vefatından duyguyu üzüntüyü dile getirdiğini anlatan Öney, herkesin bunu başaramayacağını, Neşet Ertaş’ın birleştirici ve çok özel bir insan olduğunu kaydetti.
Neşet Ertaş’ın bütün eserlerinin değerli olduğunu ve çok küçük yaşlardan itibaren dinlediğini ifade eden Öney, ”Neşet Ertaş’ın oyun havalarını dinlerken de çok hüzünlenirim. Yaşadığı ayrılığı, kavuşamamayı da anlatır oyun havalarında. Neşet Ertaş, yaşadıklarını öyle güzel ifade etmiş ki... Aşık olmak, ozan olmak başka bir yetenek” sözleriyle duygularını dile getirdi.
”Hep halk için türküler söyleyen bir insandı”
Türkücü Güler Duman, bir ozanın daha yaşamını yitirdiğini, Neşet Ertaş’ın kendisi için yaşayan bir efsane olduğunu dile getirdi.
Neşet Ertaş’ın, sanatı haricinde sanatçı duruşuyla topluma güzel mesajlar veren örnek bir insan olduğunu anlatan Duman, ”Bir halk ozanının durması gerektiği bir duruşla hayatını kaybetti. Çünkü hep halk için türküler söyleyen bir insandı. (Ben halkın sanatçısıyım) diyerek devlet sanatçılığını bile reddetmişti. Büyük bir ustayı ve cevheri kaybettik. Bu nedenle acımız son derece büyük” dedi.
Sanatçı Mazhar Alanson, Neşet Ertaş’ın ölümü nedeniyle çok üzgün olduğunu belirtti. Neşet Ertaş’ın çok önemli bir ozan ve çok değerli bir sanatçı olduğunu ifade eden Alanson, ”Cumhurbaşkanı’nın bir davetine gitmiştik, böyle sanatsal işler konuşuluyordu. (Neşat ağabey çalsana sazını) dedim, Cumhurbaşkanı da müsaade etti ve hoş bir vakit geçirmiştik yemekten sonra” diyerek Ertaş ile olan bir anısını aktardı.
”Ülkemiz yaşayan bir efsaneyi kaybetmiş oldu”
Bulutsuzluk Özlemi’nin solisti Nejat Yavaşoğulları, Neşat Ertaş’ı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadığını dile getirerek, ”Türkiye’nin en önemli, halk müzik adamlarından birisiydi. Bir ekolün temsilcisiydi. Ülkemiz bu yüzden
yaşayan bir efsaneyi kaybetmiş oldu ama bu topraklardan muhakkak, yeni Neşat Ertaşlar da çıkacaktır” dedi.
Sanatçı Kıraç, Neşat Ertaş ile bir hafta önce konuştuğunu dile getirerek, ”Ben Kahramanmaraşlıyım. Türkmenim. Çok takip ettiğim kültürün önemli ozanıydı. Zaten anlaşılmaz bir yerden, anlaşılmayacak kadar güzel bir yerden söylüyordu. Gerçekten onunla tanışmış olmak, sohbet etmek çok gurur verici” diye konuştu.
Sanatçı Edip Akbayram, Türkiye’nin büyük bir değeri ve ustayı kaybettiğini belirterek, ”İzmir’de iki gün önce kendisine ziyarete gitmiştim. Yoğun bakımdaydı. Konuşamadık. Ama Neşet Ertaş’ı son defa görme imkanını bulduk. Çeşitli yıllarda çok defa aynı sahneyi paylaştık. Kendisi çok büyük bir değer. Türküleri ve ürettikleriyle yeri doldurulamayacak bir ozan. Önünde saygıyla eğiliyorum. Hepimizin başı sağolsun. En yakınlarına Neşet Ertaş sevenlerine sabırlar diliyorum” ifadelerini kullandı.