Türkiye, Avrupa’ya ne kadar yakın?
Türkiye, 9 Mayıs Avrupa Günü’nde de bir kez daha AB üyeliğini kendisine ‘stratejik hedef’ olarak gördüğünü duyurdu. Peki, 2005’te AB ile tam üyelik müzakerelerini başlatan Türkiye Avrupa’ya ne kadar yaklaşabildi?
AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, 9 Mayıs Avrupa Günü dolayısıyla yayınladığı mesajında, “Hükümetimizin 12 yıldan bu yana attığı kararlı adımlar sonucunda bugün hiç olmadığı kadar AB üyeliğine yakın bir noktaya ulaşılmıştır. Türkiye’nin artık ilerlemeden, kalkınmadan, demokrasiden, hukuk ve özgürlüklerden taviz vermesi, bu yoldan geriye dönmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı. Bakan, Avrupa Birliği'nin Türkiye için stratejik bir hedef olduğunun da altını çizdi. Peki, Türkiye gerçekten de üyelik hedefine yaklaştı mı?
1999'da AB'ye aday ülke olan Türkiye, AB ile tam üyelik müzakerelerini de 2005'te başlatmıştı. Müzakereleri başlatan hükümet olarak tarihe geçen AKP hükümeti, o günden beri AB ile neredeyse ‘kıran-kırana’ bir mücadele yürütüyor. AKP hükümetini o yıllarda reformist olarak gören AB, bugünlerde özellikle Gezi eylemleri ve sonrasında gündeme gelen yasakları dikkate alarak Türkiye’de demokrasinin gerilediğini öne sürüyor.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) AB Uzmanı Fatma Yılmaz Elmas, Türk ve Avrupalı araştırmacıların son dönemdeki çalışmalarını daha çok “Türkiye neden iyi bir yerden geriye gidiyor?” sorusu üzerine yoğunlaştırdığına dikkat çekiyor. Elmas, Gezi eylemleriyle başlayan sürecin bir ‘kırılma noktası’ olduğunu söylüyor ve o dönemden önce Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi askeri vesayetin kaldırılması başta olmak üzere pek çok reformist tavrından ötürü alkışladığını hatırlatıyor. Elmas, “Bugün ise Türkiye’nin şeffaflığı tartışmalı hale geldi. Avrupalı; Twitter, YouTube yasağını anlayamadı. Türk Hükümeti, paralel devlet iddiasını tüm somutluğuyla henüz anlatamadı. Avrupalı, somut her tartışmaya somut açıklamalar istiyor o kadar” diyor.
Türkiye’nin bugün cumhurbaşkanlığı seçim süreci başta olmak üzere tamamen içe dönük bir diplomasiye yoğunlaştığından yakınan Elmas, AB ile ilişkilerde Türk hükümetinden bir açılım beklemediğini söylüyor. “Türkiye, Avrupa’dan kopmamalı” mesajlarının Türk hükümetince iyi değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Elmas, “Avrupa da, Türkiye de bu ilişkinin bitmemesini istiyor. Bu noktada, hükümetin AB üyelik sürecini yeniden değerlendirmesinde fayda var” mesajı veriyor.
Karşılıklı adım atılır mı?
TOBB Üniversitesi Uluslararası İlişkiler öğretim üyesi Şaban Kardaş ise AKP hükümetinin tam 12 yıldır AB ile ‘profesyonel mesai’ yaptığını belirtirken, Türkiye-AB ilişkilerinin “gel-git”ler üzerine kurulu olduğuna dikkat çekiyor. “Bu gel-git’lerde Türkiye’nin AKP ile birlikte değişen vizyonu daha çok dengeleyici unsur oldu. Ancak AB, içindeki birçok zorluğu aşamadı. Türkiye, Avrupa’ya çok yaklaştı ancak Avrupa Türkiye’yi anlama konusunda zorluklar yaşıyor” diyen Kardaş, gelinen noktada her iki tarafın da adım atması gerektiğini söylüyor.
Kardaş, iki tarafı da ilişkilere değer verdiğine dikkat çekerken, özellikle AB tarafının bu ilişkiyi ileriye götürecek iradeye sahip olmadığından yakınıyor. Kardaş, “Şimdi biliyoruz ki, Kıbrıs sorunu yüzünden müzakereler zaten tıkanmış durumda. Bu noktada, Türkiye’deki özgürlük ortamına gönderme yapıp, ilişkileri değerlendirmek kolaycılık olur. Kimse, yapması gereken işten uzaklaşmamalı. Avrupa Birliği, bugün Türkiye’yi eleştirebilir ama kendi ödevlerini de yapmak zorunda. Bir Kıbrıs açılımı olacaksa, bunun ilk adımını atacak tarafın AB olması gerekir” diyor.
“Reform sürekliliği şart”
Avrupa Birliği Çalışmaları Merkezi Derneği Başkanı Tunay İnce ise Türkiye ile AB arasında büyük bir iletişim kopukluğu yaşandığını söylüyor. “AKP Hükümeti, Türkiye’de neler olup bittiğini anlatamıyor” diyen İnce, hükümetin özellikle yargı alanında yaşananlardan dolayı büyük eleştiri aldığını dile getiriyor. “AKP, iktidara Avrupa Birliği’nden yana olduğunu söyleyerek geldi. Reformist bir şekilde işe başlandı ama bugün gelinen noktada reformların sürekli kılınmadığı gözleniyor. Türk hükümetinden bugün beklenen, AB ilkelerine bağlılığını bir kez daha göstermesidir. Reformlar, kolaylıkla sürdürülebilir” diyen İnce, AKP hükümetinin Fethullah Gülen cemaatiyle kavgasının da Türkiye ile AB arasında güven bunalımı yarattığı tespiti yapıyor. İnce, “Bu kavga neyin nesidir karmaşasına bir an önce son verilirse, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye güveni yeniden gelecektir. Zaten kendi içinde karmaşık süreçlerden geçen AB’nin zihni, Türkiye konusunda daha net olmalı. Burada, zorlayıcı gücün Türkiye olması bizim için daha avantajlı olacaktır” diye konuşuyor.
Tunay İnce, hem Türkiye’de hem de Avrupa ülkelerinde yaptıkları çalışmalarda halkların birbirine yakın olduğunun gözlendiğinin ancak siyaseten ortaya konan karmaşık yapının halkın kafasını karıştırdığının altını çiziyor. Her iki tarafta da sivil toplum örgütlerinin gün geçtikçe çoğaldığını ve güçlendiğini anlatan İnce, “Öyle bir noktaya gelindi ki, siyasetin tıkandığı yerde halklar devreye girecek. Siyasetten beklenen de, halkların yakınlaşma arzusuna uygun davranmasıdır” diyor. (DW Türkçe)