'Rövanş almanın zevki için'
'Hem rövanş almanın zevki için, hem de...'
Radikal gazetesi yazarı Ezgi Başaran Balyoz Davası'nı böyle yorumladı:
"Balyoz davasının sonucu davayı yakından izleyen hiç kimse için sürpriz olmamıştır. Böyle olmak zorundaydı. Çetin Doğan , İbrahim Fırtına, Özden Örnek darbeye teşebbüsten ceza alacaktı. Aslında tutuklu yargılanan herkes ceza alacaktı. Belliydi.
Neden derseniz… Davanın başından beri ortada ne gerçek bir savcı, ne de gerçek bir mahkeme vardı. Bir karar verilmişti. Uygulanacaktı. Çetin Doğan ve yakın silah arkadaşlarından Ankara ’nın davetlerinde “İrtica geliyor” diye ileri geri konuşmanın, 28 Şubat dönemindeki girişimlerinin ve tabii görüş ve düşüncelerinin rövanşı alınacaktı. Hem rövanş almanın zevki için. Hem de tutuklanmamayı başaran ordunun geri kalan muvazzaflarına ibret olsun diye.
Bir karar verilmişti. Uygulanacaktı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en yüksek öğrenim görmüş, en parlak subaylar serisi, türlü mercilerdeki güçlerin zihniyetine göre makbul bulunmadığı için tasviye edilecekti. Hem onlardan kurtulmak için, hem de yeni ve ‘makbul’ olanlarına yer açılsın diye. Böylelikle Kara Kuvvetleri olmasa da, Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin önümüzdeki 20 yılına istenildiği gibi şekil verilebilecekti.
Balyoz ‘yargılaması’ budur.
Onlarca kez yazdığım tutarsız dijital delillerden, delil değerlendirme bölümünün atlanmasından, atanmayan bilirkişilerden, dinlenmeyen kilit tanıklardan bahsetmek istemiyorum. Bunlardan bahsettik. Mahkeme heyeti dahil herkes biliyor.
Evet herkes biliyor ki, Balyoz davası hukuki manada meşruiyeti olan bir dava değildi. Dünyanın hiçbir medeni hukuk devletinde bu haliyle görülmesine imkan yoktu. Aslına bakarsanız, ilk duruşmadan sonra devam etmesi sivil toplumda infial yaratırdı. Fakat bizde öyle olmadı.
Bunda manipülatif haberler yapan gazetelerin, gazeteci benzeri muhtelif kişilerin, söz konusu asker olduğu için ilkeyi, hukuku, prensibi unutan kalantor gazeteci-yazar abilerin sessizliğinin, tembelliğinin, korkaklığının payı çoktur.
Halbuki Balyoz davasının ne olduğu, delillerin ve iddianamenin nasıl bir ‘modus operandi’ ile hazırlandığı ilk etapta görülseydi, sonrasında gelen Oda TV , KCK , Devrimci Karargah ve Fenerbahçe davaları başka türlü yürürdü. Hem de çok başka yürürdü. Ama olmadı. Artık Bor-Niğde denklemi. Geçiniz.
Balyoz davasının sonucu beni hiç şaşırtmadı. Fakat Silivri Cezaevi’nin önünde elleri titreyerek ağlayan eşler ve çocuklar mideme oturdu. Bu dava da yıllar içinde büyük bir ayıp ve vicdansızlık örneği olarak Türkiye ’nin midesini bulandırmaya devam edecek. Eminim."