Mehmet Şanver: Akın Öztürk oğlumun kirvesiydi
15 Temmuz gecesi düğünleri basılan Korgeneral Mehmet Şanver o geceye dair çok çarpıcı bilgiler paylaştı. Şanver, Akın Öztürk ve diğer komutanlarla ilgili eski hukuklarına değinirken o günden sonra hayatında neler değiştiğini bir bir açıkladı.
15 Temmuz gecesi kızının düğününde darbe teşebüsüne tanık olan Korgeneral Mehmet Şanver, Posta'dan Alev Gürsoy Cimin'e röportaj verdi. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal başta olmak üzere komuta kademesinden 9 havacı general düğündeydi. Darbeciler düğünü bastı, generalleri kaçırdı. Ama o ana kadar neler olduğu hep meçhul kaldı. Mehmet Şanver o gece nasıl kriz merkezi oluşturduklarını, uçaklara nasıl müdahale ettiklerini, darbeyi hangi emirlerle etkisiz hale getirdiklerini ilk kez anlattı.
Her şey nasıl başladı?
15 Temmuz ülkemiz uçurumun kenarından döndü. Ülkemizin yaşadıklarının yanında bizim yaşadığımız travma ve kâbus hafif kalır. 246 şehit vermişiz, 2194 gazimiz olmuş. Öncelikle 15 Temmuz’da şehit olan kardeşlerimizin ailelerine başsağlığı, gazilerimize de acil şifalar diliyorum. 19.00 ile 20.00 arasında kokteyl vardı. Misafirlerimiz beklediğimiz saatte geldi.
20.00’de da nikah kıyılacaktı. Kadıköy Belediye Başkanımızı bekliyorduk. O sırada benim yardımcım Korgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu yanıma gelip bazı anormal durumlar olduğunu Eskişehir’e gitmesinde fayda olacağını belirtti. Darbe girişimi ile ilgili bir tespit olmamasına rağmen onun en kısa sürede Eskişehir’e ulaşmasını istedim.
Ama bir girişim olduğunun farkında değilsiniz herhalde?
Hayır. Nikahımız kıyıldı, sonra yemekli bölüme geçtik. 21.30 civarında Orgeneral Abidin Ünal’ın telefonla konuşarak yerinden kalktığını görünce eşimle yanına gittik. "Korgeneral Fikret Erbilgin’i tutuklamışlar. Siz misafirlerle ilgilenin ben detayıları öğreneyim" dedi. Komutanımız uzunca bir süre dönmeyince yanına gittim. Bir daha da düğün bölgesine dönemedim. Uçuşlara müdahale ettim
Neler oldu o saatten sonra?
Komutanımız Ankara Akıncı Hava Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim ile konuşuyordu. "Şanver, Ankara’da kontrolsüz uçuşlar yapılıyor, muhtemelen darbe teşebbüsü var. Hakan Evrim telefonu yüzüme kapattı" dedi. Hemen Eskişehir Harekât Merkezimizi arayarak sorumlu komutan Tuğgeneral Recep Ünal’ı buldum. Bana "Komutanım kontrolümüz dışında uçuşlar olmaya başladı" dedi. Havadaki uçakların derhal indirilmesi talimatını verdim.
Ondan sonra düğünde cep telefonuna dayalı oluşturduğumuz hareket merkezini işletmeye başlattık.
Köprünün tutulduğu, helikopterlerin havalandığı, Ankara’da kontrolsüz uçuşların devam ettiği, talimatlarımıza uymadıkları haberleri geldi. İncirlik'ten tanker uçaklarının da kalktığı bilgisi durumu daha da kötüleştirdi.
Harekat merkezimize "Hepsini indirin’ uçuşa mani olacak tedbirler alın" (pist içine araçlar yerleştirin, seyrüsefer sistemlerini kapatın, açıktaki uçakları sığınaklara çektirin) şeklinde sözlü direktifler vermeye devam ettim. Verdiğimiz bu direktifler darbecilerin hava harekatını sekteye uğrattı.
Peki ya düğün? Davetliler içeride farkında mı bir şeylerin?
Düğünde ne oluyor ne bitiyor, bilmiyordum. İcracı birliklere Muharip Hava Kuvvet Komutanı olarak emirleri ben veriyorum. Çok şükür hatalı bir tek emrim olmadı. Bazı emirlerimin de çok isabetli olduğunu sonradan öğrendim.
Mesela iki uçağın kalkışını Erzurum’da iptal ettirdim. Meğerse o uçaklar İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın uçağını önlemek için kaldırmak istemişler. Diyarbakır’dan Özel Kuvvetler iki tane uçak istedi. Müsaade etmedim. Kendi uçakları ile kalkmak zorunda kaldı.
Onlar da Tuğgeneral Semih Terzi (Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı ele geçirmek için gelen ama kendisi de şehit olma pahasına Astsubay Ömer Halisdemir'in öldürdüğü kişi) ve ekibiymiş. Üç uçaklık grup ile gideceklermiş ama tek uçakla gidebildiler.
Hiç uçak kaldırmadınız m?
Bunu savcı da "Siz neden karşı harekat olarak uçak kaldırmadınız? " diye sordu. Bütün uçaklar silah yüklüydü. Hangi pilotun, hangi tarafta olduğunu bilmiyorduk. Uçakların pilotları yanlış tarafta yer alıyor olsaydı, biz de o bombalamalara alet olacaktık.
Bu nedenle önce her şeyi kontrol altına almaya çalıştık. Kontrol elde edilince güvendiğimiz,emin olduğumuz pilotlar ile karşı harekatı başlattık.
Nasıl sonuçlar aldınız? Çünkü o sırada kalkışma devam ediyor?
5 maddelik kısa bir emir yazdırıp Hava Kuvvetleri Komutanı adına gönderdik. O emir, arkadaşların bütün tereddütlerini kaldırdı. Emir, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi’nin yasal olmadığı, yasa dışı emirler verdiği, onlara uyulmaması gerektiği, emirlerin sadece Eskişehir Birinci Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nden alınması gerektiğine yönelikti.
Bu emir bütün havacı birliklere gönderildi ve darbenin önlenmesinde en önemli katkıyı sağlayan emir olarak tarihe geçti. MAK timi baskına geldi
Darbeci askerlerin Moda Deniz Kulübü’ne baskını nasıl başladı?
Biz kendimize ayrılan özel odada bu kalkışmanın başarısız olması için yoğun gayret sarf ettiğimiz sıralarda 23.00 civarında helikopterle geldiler. Bunlar Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timiydi. Tam teçhizatlı ve silahlıydılar.
Hava Kuvvetleri Komutanımızın korumalarıydılar. Hava Kuvvetleri Harekat Başkanı Tümgeneral İsmail Güneykaya ailesinin yanına gitmek istedi. Israrla çıkmak isteyince durumun ciddiyetini göstermek için koruma ekip şefi duvara doğru bir el ateş etti. “Bizi zor kullanmaya mecbur bırakmayın” dedi. Sonra komutanımıza “Güvenliğiniz için sizi götürmeliyiz” dediler.
Önce komutanı daha sonra bizi dışarı çıkardılar. Hava Kuvvetleri Komutanımızı bağlamadan, bizleri ise bağlayarak teslim aldılar.
Arkadaşlarınızı kendi kızınızın düğünün derdest edilmiş halde görünce ne hissettiniz?
İnanın her şey film şeridi gibi. Hala unutamıyorum. Bizi kelepçelediler. Sonra hepimizi yerden kaldırdılar ve ben dahil 9 generali helikoptere bindirdiler.
Peki eşiniz Sevda Hanım bir darbe girişimi olduğunu biliyor mu?
Hayır bilmiyor. O da aslında anormal bir şeyler olduğunu anlıyor ve çocuklara bir şey hissettirmemeye çalışıyor. Kızımızın defalarca "Babam nerede?" sorusuna da "Kızım bir kriz varmış, baban da aşağıda komutanla beraber krizi çözmeye çalışıyor" diye cevap vermiş.
Ben de daha önce emir subayıma "Eşimi ve çocukları emniyete alın" demiştim. O da Sevda Hanım’a "Hanımefendi sizi götürmek zorundayım" deyip onları düğün alanından uzaklaştırmış.
Sonra neler yaşadınız?
Biz helikoptere bindikten sonra sabaha kadar İstanbul üzerinde dolaştık. En uzak Yalova’ya götürdüler. 7-8 kere indik ve kalktık.
Bunu bizim yerimizin tespit edilmemesi maksadıyla yaptıkları yönünde değerlendiriyorum. Gün ağarmak üzere iken Hava Harp Okulu'na indik. Yatakhanede bir iki saat bizi beklettiler. Düğün gecesi kasten seçildi
Onların FETÖ’cü olduklarını biliyor muydunuz?
Darbe teşebbüsü olduğunu biliyorsunuz, FETÖ ağırlıklı olduklarını da değerlendiriyorsunuz ama bu kadar personelin hepsinin FETÖ’cü olup olmadığını inanın bilemiyorsunuz.
15Temmuz’u, düğün gecesini seçmeleri sizce tesadüf mü?
Ağustos şurasında FETÖ’cülerin ihraç edilmesine yönelik çalışma yapılıyordu. Çok önemli rütbedeki generallerin tasfiye edileceklerini biliyorlardı. Ağustos şurasını beklemeden darbeye karar verdiler. Bunun için de üç tane düğün yapılacak olan 15 Temmuz gününün seçtiler.
Havacı generallerin toplandığı bizim düğün var. Deniz Kuvvetleri Komutanımız İstanbul'da ayrı bir düğündeymiş. Ankara Gazi Orduevi'nde yine bir düğün var. Özel kuvvetler komutanımız oradaymış. Komuta kademesini böyle bir arada bulup enterne etme fırsatını bırakmazlardı. O yüzden 15 Temmuz'u seçtiler diye düşünüyorum.
Helikopter ile Hava Harp Okulu’na indikten sonra neler oldu?
Bizi biraz dinlendirdiler. Sonra Ankara’ya Akıncı Üssü'ne götürdüler. Ankara’da herkesi bir odada olacak şekilde eski bir misafirhanede tuttular. Akşam 17.30’a kadar odada kaldık. Gün boyunca yoğun uçuşlar oldu. Makinalı top ve bomba sesleri duydum. Bir bomba kaldığımız binaya çok yakın düştü ve camlar kırıldı. Bir ara gelip ellerimize ilave olarak ayak ve gözlerimizi de bağladılar. Akşam 17.30'da bulunduğum odanın kapısı açıldı.
Sivil kıyafetli bir arkadaş ‘Komutanım geçmiş olsun kurtuldunuz" dedi. Sonra Hava Kuvvetleri Komutanımız geldi, "Aa Şanver buradaymış" deyip gelip karşıma oturdu. "Geçmiş olsun" dedi. Sonra General Akın Öztürk geldi.
Elinde makas kendisi bizzat el ve ayaklarımdaki kelepçeleri kesti. Sonra dışarıya çıktık. Genelkurmay'dan, Kara Kuvvetleri'nden, Deniz Kuvvetleri'nden birçok general orada. Hepsi kurtulmanın sevinci içindeydi.
Genelkurmay Başkanı’nı gördünüz mü?
Hayır görmedim. Ama Genelkurmay ikinci başkanını gördüm. Sonra Akın Öztürk ve Genelkurmay İkinci Başkanı bir arabada, ben de Hava Kuvvetleri Komutanın aracında olacak şekilde Akıncı’yı terk ettik. Hava Kuvvetleri karargahına geldik. Karargahta genel durum değerlendirmesi yaptık.Ben komutanıma "Müsaade ederseniz bir uçakla İstanbul’a gideyim.
İstanbul'da görevli arkadaşlarımızı görev yerlerine ulaştırır, hem de düğün nedeniyle İstanbul'da kalan komutan eşlerini de alarak Eskişehir’e dönebiliriz" dedim. Planımı onayladı. İstanbul'a benimle birlikte gelmek isteyen 6 general ile birlikte Etimesgut'tan kalkıp Sabiha Gökçen'e indik. Sabiha Gökçen’de polisler bizi karşıladı.
Hepimizi havaalanı karakoluna götürdüler. Sorgu için hepimizi Çağlayan adliyesine götüreceklerini söylediler. Gecenin ilerleyen saatlerinde eşlerimizi uçakla Eskişehir`e gönderdim. Daha sonra sadece beni serbest bıraktılar. Diğer arkadaşlarımızın hepsi sorgu için tutuldu. Uçağı da gönderdiğim için özel aracımla emir astsubayımla birlikte Eskişehir’e Birinci Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’ne gittim.
Sonra nelerle uğraştınız?
Harekat merkezine ulaştığımda hemen duruma el koyup komutayı devraldım. Bu arada da şahsıma yönelik çok önemli şeyler oldu. Biz savcılığa suç duyurularını yaparken "Şanver general gözaltında /tutuklandı" diye haberler çıktı.
Bir taraftan görevimizi yaparken bir taraftan da bu haberi düzeltmek için uğraşıyoruz. Onu başardık ve "Komutan görevinin başındadır" diye düzeltme haberini çıkarttık. 23 Temmuz gece 01.30’da evden alınarak Ankara’ya Terörle Mücadele’ye götürüldük. İki gün gözetim altında tutulduk.
Sanık mıyız, tanık mıyız, müşteki miyiz belli olmadan beklenen iki gün. Nihayet savcımız ifademi almak için makamına beni istedi. O esnada polisler de bana müşteki sıfatıyla ifademin alınacağını belirttiler. Savcımız ifadem sonrasında helallik istedi ve evraklarımın Yüksek Askeri Şuraya tertemiz iletileceğini belirtti.
İstifanızın o geceyle ilgisi var mı?
TSK’nın çok etkin bir liyakat ve performans yönetim sistemi vardır. Gerek bu objektif askeri kriterler gerekse yapılan değerlendirme ve yorumlar kıyas kabul edilemeyecek şekilde şahsımı öne çıkarıyordu. Tabii ki terfimin garanti olmadığını biliyordum.
Ama sürpriz bir şekilde tercih edilmedim. Görev sürem uzatıldı, Harp Akademileri Komutanlığı’na atandım. Teknik açıdan sonraki senelerde terfi etmem ve Hava Kuvvetleri Komutanı olma yolumun açılması muhtemeldi. Ancak mesleki ahlak anlayışım gereği istifa etmenin en doğru hareket olduğunu değerlendirerek kararımızı bu yönde ailece verdik.
Akın Öztürk’ü tanıyor musunuz?
Akın Öztürk'ü ve ailesini iyi tanıyorum. Aramızda da çok özel bir hukuk olduğunu da zannediyordum. Biz birlikte aynı filoda görev yaptık. Oğlumun kirvesiydi. O üs komutanıyken ben üs harekat komutanlığı, O hava kuvvetleri komutanıyken ben hava kuvvetleri kurmay başkanlığı yaptım. Hem oğluma kız isterken hem de kızımı istemeye geldiklerinde büyük olarak karar verici oldu. Kızımın düğününe iki eli kanda olsa da gelir diye değerlendiriyorduk ama gelmedi.
Büyük hayal kırıklığı olmuş
Öyle tabii ki. Ama sadece Akın Öztürk değil ki... Aynı filoda görev yaptığınız aynı kolda uçtuğunuz, birbirimize güvenip hayatlarımızı tehlikeye attığımız havacıların hepsi… Bizi hem üzdü hem de yürekten yaraladı.
Silah arkadaşlarınız kızınızın düğününü bastı. Ne hissettiniz?
Bu darbe en çok biz havacıları vurdu. Aynı üniformayı giydik, aynı kolda uçtuk. Kol arkadaşlığı o kadar önemlidir ki; iki kanat arasındaki mesafe 1 metre. Kanadı kanadımıza değse ikimiz de ölürüz. Bu derece yan yana olduğunuz havacıların TBMM’yi, Cumhurbaşkanlığı'nı, Polis Özel Harekat Merkezi'ni, milletimizi bombalaması, biz gerçek havacıları öylesine üzdü ki, onlarla aynı üniformayı giymenin ıstırabını hiçbir zaman unutamayacağız.
Hem en mutlu günümüzü travmaya çevirdiler, hem de ülkeye uzun zaman atlatamayacağı bir kabus yaşattılar.
15 Temmuz darbe girişimi TSK’ya olan güveni sarstı mı?
Benim şahsi değerlendirmeme göre; TSK hiç bu kadar yara almamış ve milletin güveni hiç bu kadar sarsılmamıştır. Buradan milletimize seslenmek istiyorum. TSK ülkenin gözbebeği, ülkemizin bekası ve geleceği için vazgeçilmez kurumlardan birisidir. TSK’nın en kısa zamanda eski gücüne, bundan çok daha önemlisi halkın gönlündeki o güvenli bölgeye tekrar yerleşmesi lazım ve şarttır. Diğer taraftan, TSK'ya güvenin yenilenerek artması için liyakat sisteminin en iyi şekilde korunması gerekmektedir. Liyakat olmazsa olmazdır.
O günden sonra hayatınızda ne değişti?
15 Temmuz sonrasında hayatımdaki en büyük değişiklik 44 yıllık askerlik hayatımı istifa ederek sona erdirmek oldu. Gururla taşıdığım üniformamın üzerimden çıkması ile sanki derim soyuldu. Çünkü 15 yaşında girmişiz biz bu mesleğe. Tam 44 sene.
Kızının düğününü videodan izleyen tek adamsınız…
Düğünde komutanlar halay çekiyorlardı diyenlere ithaf olunur. Halay çekmek bir kenara kızının düğününü CD’den izleyen herhalde ilk ve tek baba oldum. Ama önemli değil. Biz görevimizi yaptık. Milletimize hakkımız helal olsun. Ama bize bu tramvayı yaşatanların da iki elim yakasında olacak. Hakkımız haram olsun.
Aşağıda o olaylar olurken siz neler yaşadınız Sevda Hanım?
Aslında her şey çok güzel başlamıştı. Komutanımız yukarıya çıkmayınca eşim aşağı indi ve bir daha gelmedi. Sürekli kızım babasını sordu ben oyaladım. Ta ki Emin Binbaşı gelip "Emniyetiniz için sizi buradan götürmek zorundayız" diyene kadar. Kızım arkadaşları ile pistte dans ediyor. "Çocuklar gitmek zorundaymışız" diyerek ellerinden tuttum. Arabaya bindik ve çocukların kaldığı otele gittik.
Davetliler de çok gerildi mi?
Misafirlerimiz ağlamaya başladı. "Ben önce gidiyorum sonra da sizi aldıracağım" dedim. Sürekli oğlum ile bir irtibat içerisindeydik. Sonra oğlum düğünden aldırmış misafirleri, otele geldiler. Ben sonra dünürlerimin evine geçtim ve sabaha kadar oradaydık.