'Kiliseleri yıkarsanız, camileri...'
Fethullah Gülen, Kenya'da düzenlenen AVM saldırısını kınadı
Fethullah Gülen, kimsenin döverek, vurarak, öldürerek, “Bütün âleme Âmine dedirteceğiz, Fatıma dedirteceğiz, Hatice dedirteceğiz” deme hakkı bulunmadığını belirterek, “Terörizm, Kur’an’ın daimî Cehennem azabıyla tehdit ettiği en büyük günahlardan biridir” dedi.
Fethullah Gülen, kendisini ziyarete gelen konuklarıyla son sohbetinde “Suriye’den Pakistan’a oradan Kenya’ya kadar geniş bir coğrafyada en vahşi sahneler İslâm adına sergileniyor; Kur’an’ın emri olduğu iddia edilerek başlar kesiliyor, camiler ve kiliseler bombalanıyor. Bir kısım örgütlerin dünya genelinde işledikleri cinayetler ve terör, sadece dış mihraklarla ve haricî yönlendirmelerle izah edilebilir mi? Müslümanlar arasında canlı bomba gibi terör hadiselerinin zemin bulması hangi sebeplere bağlıdır?” sorusu üzerine, “Resmettiğiniz tablo doğru; tabii ilave edilecek bir şey var: Bu aynı zamanda bizi mahcup edecek bir tablo!.. Doğru müslümanlığın yüzüne zift sıkılması gibi bir şey” sözleriyle tepki gösterdi.
Gülen, bugüne kadar müslümanlara mal edilen terör olaylarının, bazen İslam’ı kendi derinlikleriyle içine sindirememiş ham ruhların öncülüğüyle, bazen genç hissiyatların aşırı tahrik edilmesiyle, bazen haricî güçlerin müslüman isimli ve müslüman görünümündeki elemanları marifetiyle, bazen de değişik ilaçlarla insanî duyguları ve korku hisleri baskı altına alınmış kanlı katiller vasıtasıyla gerçekleştirilegeldiğini hatırlattı.
“MÜSLÜMANLIKLA TELİF EDİLEMEZ”
İslam’da gerek sulh gerekse savaş halinde yapılması icap edenlerin belli kanun ve disiplinlere bağlanmış olduğunu; sulh halinde fertlerin kendi kendilerine harp ilan edip bir insanı öldürme kararı alamayacağı gibi, sıcak savaş esnasında da karşı cephede bulunan çocuk, kadın ve yaşlıların öldürülemeyeceğini ve başkalarına ait ibadethanelere katiyen tecavüz edilemeyeceğini; bu itibarla da, hangi açıdan ele alınırsa alınsın, intihar saldırılarını, canlı bombaları ve benzeri terör hadiselerini müslümanlıkla telif etmenin asla mümkün olamayacağını ifade etti.
Hazreti Peygamber’in Mekke döneminde katlanılması mümkün olmayan işkencelere tahammül ettiğini, dişini kıran, başını yaran, sırtına işkembe koyan ve en yakınlarını şehit edenlere karşı dahi “Allahım, bunları affet ve hidayete erdir, beni bilmiyorlar; bilselerdi böyle yapmazlardı!” dediğini, müslümanların maruz kaldığı onca zulme rağmen asla şiddete başvurmadığını; daha sonraki Bedir, Uhud, Hendek mücahedelerinin de müdafaa harbi şeklinde cereyan ettiğini dile getiren Gülen, Hazreti Peygamber’in savaş yerine diplomasiyi uygulayıp en azılı düşmanlarının dahi müslüman olmalarını sağladığını bildirdi.
“TERÖRİZMİN CEZASI CEHENNEM”
Ashab’ın önde gelenlerinden ve Kur’an’ın en büyük müfessirlerinden Abdullah ibn Abbas’ın bir âyete göndermede bulunarak, haksız yere bir insanı öldürenin daimî Cehennem’de kalacağını söylediğine işaret eden Gülen, terörizmin, Kur’an’ın daimî Cehennem azabıyla tehdit ettiği en büyük günahlardan biri olduğuna değinerek şöyle dedi:
“İslam’ın hiçbir döneminde günümüzde olan bu vahşete benzer vahşet yaşanmamıştır. Belki bir dönemde Muvahhidin, bir dönemde Karmatiler, Batınîliğe kendilerini salmış, Hak ve hakikati bilmeyen, Hak ve hakikatteki istikametten haberi olmayan insanlar bu türlü canavarlıklara teşebbüs etmişlerdir ama katiyen ve katibeten canlı bomba olmamış, başkalarını öldürme adına intihar etmemiş ve ebedi cehenneme gitmemişlerdir. Öyle intihar eden ebedi cehenneme gider ve bir de orada öldürdüğü o masum insanların hesabı kendisine sorulur.”
“Haruriler”e karşı Hazreti Ali’nin tavrına dikkat çeken Gülen şu örneği verdi:
“Biri demiş ki, ‘Ya İmam, falan yerde ordularıyla beraber tahşidat yapmışlar, senin üzerine gelecekler. En iyisi mi, onlar senin üzerine gelmeden tepelerine bin, bütününü yok et onların!..’ Koca İmam kendisine yakışanı söyler orada: ‘Ne malum onların üzerimize geleceği?!’ Bu yaklaşımdaki inceliği görüyor musunuz? Bence şah-ı merdanlık Hayber’in kapısını koparmada değil, Amr ibn-i Abd-i Vüdd’ü bir kılıç darbesiyle ağaç biçiyor gibi ikiye biçmesinde değil; işte bir yönüyle enaniyetin ‘ben ben’ diye Ramazan davulu gibi ses çıkardığı esnada, kendini kontrol altına alması, iradesinin hakkına vermesi ve ‘Ne malum bize hücum edecekleri?’ diyebilmesindedir. Esas yiğitlik oradadır. Hikmet sorgucu diyebileceğimiz, şecaat ve cesaretin hikmetle taçlanması, işte oradadır. İmam Azam Ebu Hanife Hazretleri Fıkıh’ta onun bu mülahazasını esas alır: Ne malum bizim üzerimize gelecekleri. Bu açıdan da bakın, mesele müdafaa meselesidir.”
“BAZI SERVİSLERİN OYUNUNA GELİNMESİN”
İslam coğrafyasında çıkar kavgaları, hizip ve klik sürtüşmeleri, antidemokratik uygulamalar ve insan hakları çiğnenmesi gibi problemlerden ötürü bir sürü gayr-i memnun grup oluştuğuna; bunların bir kesiminin bazı servislerin oyununa gelecek ölçüde görgüsüz-bilgisiz, çabuk harekete geçen tipten kimseler olduğuna ve birilerinin de onları kullanarak adım adım kendi hedeflerine yürüdüklerine temas eden Fethullah Gülen, “Ben tek taraflı görmüyorum; belki bizim içimizdeki hamlıkları dışarıdaki İslam düşmanları, onun güzelliklerinin yaşanmasını, görünmesini, müslümanların bir araya gelmesini istemeyenler değerlendiriyorlar. Potansiyel olarak bizde o türlü hamlıklar var, bizde bir bozulma var; esas başkaları da o bozulmayı değerlendiriyor” dedi.
“TERÖRİZM CAHİLLİK...”
Gülen, terörizme yol açan cehaletin köklerinde manevî ve temel insanî değerlerin ihmalinin yattığını; bu değerleri yitiren gençliğin, tatmin peşinde koşarken bir kısım ağlara düştüğünü, manipüleye maruz kaldığını, istismar edilip kullanıldığını; kitle psikolojisine kapılan kimselerin başkalarının hazırladığı senaryoların figüranlığını yaptıklarını dile getirdi.
“KİLİSELERİ YIKARSANIZ, CAMİLERİN BOMBALANMASINA SEBEBİYET VERİRSİNİZ...”
Müslümanların, özellikle de başkalarına müessir ve temsilci konumundaki insanların, sözlerine ve fiillerine çok dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayan Fethullah Gülen “Gidin kiliseleri yıkın bunların başlarına!..” dediğiniz zaman camilerin yıkılmasına, camide cemaatin üzerine bomba atılmasına sebebiyet vermiş olursunuz. Ne ekerseniz onu biçerseniz. İnsan iyi şeyler ekmeli” diye konuştu.
Dünyanın bir kesiminde kökü çok eskilere dayanan, yer yer de açık kapalı üzerinde durulan İslam fobisinin bazı terör hadiseleri dolayısıyla bir kere daha güncelleştiğini, insanlığın büyük bir problemi haline geldiğini ve adeta bir “dünya paranoyası”na dönüştüğüne işaret eden Gülen, bu problemin yaygınlaşmasında müslümanların hatalarının da bulunduğunu vurguladı. Bu hatalarımızı kabul etmenin ve onları telafi yoluna gitmenin problemlerin çözümünde çok önemli rol oynayacağını ifade eden Fethullah Gülen, tarihî “tehcir” günlerinde Doğu Anadolu’da yaşanan bazı acı olayları ve onların günümüze yansımalarını örnek olarak anımsattı.
Gülen Hazreti Ömer’in patrikin kendisine namaz yeri olarak kiliseyi göstermesi, Hazreti Ömer’in ise “Ben burada namaz kılarsam müslümanlar burasını namaz yeri olarak beller” diyerek uzakta bir yerde namaz kılması örneğini de verirken, “Biz bu idik; ister içten isterse de dıştan birileri bizi bozdular, genlerimizi bozdular, bizi değiştirdiler, vahşileştirdiler” dedi. Gülen, bir dönem “Terörist müslüman olamaz, müslüman da terörist olamaz” dediğini hatırlatarak, İslâm’ı hakkıyla kavramış ve hazmetmiş bir müslümanın terörist olmasının imkansız olduğunu, hakiki müslümanların hiçbir zaman bilerek teröre giremeyeceklerini, bir teröristin de gerçek müslüman sayılamayacağını belirti ve sözlerine şöyle devam etti:
“Müslümanların içinden terörist çıkmaz mı? Çıkar ama müslümanlığa ait evsafını kaybetmiş olur, ona sağlam müslüman denemez. Nasıl sağlam müslüman dersiniz? Savaşın bile kuralı ve kanunu vardır: Savaşmayan insanlarla savaşılmaz. İnsanlığın İftihar Tablosu müdafaa harbi için orduları hazırlarken buyururlardı ki, ‘Mabetlere sığınmış insanlara ilişmeyin, kadınlara ilişmeyin, çocuklara ilişmeyin.’ İnsanlığın İftihar Tablosu’nun en muteber hadis kitaplarında ve aynı zamanda temel kaynağı Kur’an olan bu türlü esaslara bağlayıp ortaya koyduğu disiplinleriyle bu insanların yaptıkları şeyleri telif etmek mümkün değildir. Bu açıdan da bunlara müslüman demek!.. Bu işi müslümanlık adına bile yapsalar; döverek, vurarak, öldürerek; ‘Bütün âleme Âmine dedirteceğiz, Fatıma dedirteceğiz, Hatice dedirteceğiz.’ Hakkınız yok buna. Dinin tarifi şudur: ‘İnsanları kendi irade ve ihtiyarlarıyla bizzat hayra sevk eden ilâhî kanunlar mecmuası.’ İnsanlar hür iradeleriyle onu seçerler. Dinin tarifi bu. Bir müslüman dinin tarifine uyma mecburiyetindedir.”