Kerem Kılıçdaroğlu: En etkili yöntem sokağa çıkmak değil, seçmene gitmek
CHP üzerine doktora yapan Kerem Kılıçdaroğlu, CHP’nin düşük gelirli yerlede ev ev çalışma yapması gerektiği görüşünde. Kılıçdaroğlu'na göre CHP'nin oylarını artıracak en etkili olabilecek yöntem, sokağa çıkmak değil seçmenin ayağına gitmek. Hazırladığı doktora tezi kapsamında 1 Kasım seçimlerinin ardından Esenler ve Kadıköy’de saha çalışması yapan Kerem Kılıçdaroğlu ile CHP'nin şu anki durumunu, oylarını artırması için yapması gerekenleri konuştuk.
Kerem Kılıçdaroğlu, Güney Kore’de, Kore Üniversitesi’nde doktora tezi hazırlıyor. Türkiye’de Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünü bitirmesinin ardından ODTÜ’de Asya Çalışmaları üzerine yüksek lisans yaptı. Güney Kore Devleti’nin bursuyla gittiği Kore Üniversitesi’nde doktora çalışmasının sonunda. Doktora tezinin saha çalışmalarını sonlandırmış, artık yazım aşamasında. Doktora tezi konusu siyasette klientalizm yani kayırmacılık. Bu kapsamda daha önce ülkelerinde koalisyon ortağı olmuş şu anda muhalefette olan iki partiyi kıyaslıyor. Partilerden biri Türkiye’deki CHP. CHP’nin 1990’lardaki SHP’nin devamı olması nedeniyle koalisyon ortaklığını ve şu andaki dönemini inceliyor. İncelediği diğer parti ise Endonezya’da PKS adı ile bilinen Müslüman Kardeşler’e yakın ‘’Terbiye hareketi’’. Kerem Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçimlerinin ardından Türkiye’de CHP’nin oy potansiyelinin zayıf olduğu Esenler ile oy potansiyelinin yüksek olduğu Kadıköy ilçelerinde saha çalışması yaptı. CHP örgütünden yöneticiler, üyeler ve seçmenlerle görüşmeler gerçekleştirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun oğlu olduğunu parti yöneticileri ve eski/yeni milletvekilleri ile paylaştı üye ve seçmelerle konuşurken kimliğini paylaşmadı.
Kerem Kılıçdaroğlu ile CHP’nin sosyal demokrat, kendisini emeğe yakın bir parti olarak tanımladığı halde Esenler gibi düşük gelirli ilçelerde varolamamasının nedenlerini konuştuk. CHP örgütlerine ilişkin izlenimlerini dinledik. Güney Kore’de yaşamasına rağmen Türkiye’deki politik gelişmeleri yakından izlediğine tanık olduğumuz Kılıçdaroğlu, kopuşun 1990’ların ortalarında başladığını ve bu günlere gelindiği görüşünde. Kerem Kılıçdaroğlu’na göre, CHP’nin dar gelirli seçmeni yakalamasının yolu onlara ‘dokunmaktan’ geçiyor. Kılıçdaroğlu, sadece genel başkanın söyledikleri ile bu seçmenlere ulaşılamayacağını, yerel örgüt gücünün önemli olduğunu söylüyor.
Esenler 90’larda kaybedildi
Siz saha çalışmanız kapsamında CHP’nin son seçimlerde yüzde 62 oy aldığı Kadıköy ile yüzde 14 oy aldığı Esenler ilçelerini incelediniz. Kadıköy orta ve üst gelir grubunun Esenler ise çoğunluğunu alt gelir grubunun oluşturduğu kişilerin yaşadığı yerler. Emeğe yakın olduğu iddiasındaki CHP Esenler’de neden başarılı değil? Sizin gözlemleriniz nedir?
Esenler’in yerleşim olarak geliştiği, insanların yerleşmeye başladığı dönemde bu insanları yakalayan Refah Partisi. Refah Partisi’nin o dönem stratejisi evlere gitmek, seçmenlerle yakınlaşmak olmuş. O dönemlerin sosyal demokrat partisi SHP bu kesimi unutmuş. 1990’lardan 2010’lara kadar Esenler nüfusunda büyük artış var ama CHP hala çok sınırlı üyeye sahip. CHP’nin şu anda aktif seçmeni ve üyesi çok sınırlı, büyüyememiş.
1990 öncesinde SHP’nin dar gelirli ilçelerdeki oy oranı bu kadar kötü değildi. Ne değişti?
Kopuşun sebebi dönüp dolaşıp klientalizme geliyor bence. SHP, DYP ile koalisyon ortağı olduğu dönemde devlet kaynaklarını partili kişilere dağıtıp kendi seçmenini unutması. İktidardaki parti için devlet kaynaklarını dağıtmak çok önemli. Belirli kurumlar için sınav yapılıyor ama aslında referansla giriliyor. Koalisyondaki her partiye kontenjan veriliyor. Mesela Esenler’de ve Kadıköy’de bu kontenjanlar dağıtılıyor. Bunun dağıtımında yanlışlar yapılıyor. Onun dışında o dönem İSKİ yolsuzluğu çıkıyor. Bir de Esenler’de bu çok anlatıldı parti içinde SHP-CHP kavgası var. Aynı partideki insanlar bir birlerini kötülüyorlar. Bu durum da partiyi olumsuz etkiliyor. SHP içinde kavga var görüntüsü seçmeni, üyeleri kaçırıyor. HEP ittifakı sonrası yaşananlar. DEP milletvekilleri krizi hep partide tartışmalar yaratıyor. O dönemlerde partinin içi hep kaynamış. Bu dönemde de Refah Partisi devreye giriyor.
‘’AKP Esenler’de seçmenle bütünleşmiş durumda’’
Bugünü konuşursak CHP Esenler gibi yerlerde nasıl büyüyebilir?
CHP örgütünde zaten ‘’parti kaynaklarımız limitli, burada seçmen bize mesafeli biz de pek bir şey yapamıyoruz’’ durumu var. Oralarda hemen olmaz ama şu anda önümüzde bir seçim gözükmüyor. İyi bir çalışmayla Esenler’de birinci parti olamayabilirsiniz ama oyunuzda belli bir artış olabilir. Geçmiş dönem seçim sonuçlarına bakarsınız bir trend oluşmuştur. Bu trend içinde dersiniz ki, şu mahalleyi biraz zorlasak bize doğru bir kayma sağlayabiliriz. Tabii ki, AKP oralarda çok güçlü, çok büyük kaynakları var. Seçmenle bütünleşmiş durumda özellikle Esenler’de ve çevresindeki ilçelerde.
Bütünleşmeden kastettiğiniz nedir?
Benim edindiğim izlenim AKP’nin muhtarlarla ilişkisi çok iyi. Muhtarlar neden önemli? Mahalleyi tanıyor. Kimin ne sorunu var? Biliyor. Muhtar bildiklerini AKP ilçe başkanına anlatıyor. İlçe başkanı için kaynak sıkıntısı yok ve sorunları kolayca halledebiliyor. Muhtarlarla bu bağ kurulmuş durumda. Seçmende bunları biliyor. Bir sorunu olduğunda o sorununu oraya taşıyabiliyor.
‘’Sokağa çıkmak CHP’ye kaybettirir’’
CHP ne yapabilir?
CHP ayni yardım yapamaz. O gücü yok. Senede bir iki kez yapabilir belki. Parti olarak düzenli bir şekilde seçtiğiniz bölgelere, mahallelere gidersiniz onlarla diyaloğa girersiniz. CHP bunu yılın belli günlerinde, belli organizasyonlarda stand açarak yapıyor. Bunun ötesine geçmek gerekiyor. Ev ziyaretleri yapılabilir, ev ziyaretleri çok önemli. Örgütte meydanlara inelim görüşü de var. Meydanlara inmenin şöyle bir riski var bence. Dünya Değerler Araştırması’na göre Türkiye en muhafazakar ülkelerden biri ve insanların protesto olayına bakış açısı çok mesafeli. Siz meydanlara inelim diyorsunuz meydanlara inince muhtemelen AKP seçmeni bunu kendisine tehdit olarak alacak. Bana karşı protesto yapıyorlar algısı oluşacak.
Sokağa çıkmak CHP’ye kaybettirir mi?
Sokağa çıksınlar ama büyük bir protesto yapalım şunu engelleyelim demenin bence çok getirisi yok. Bunu belirli bölgelerde mesela Kadıköy’de yapabilirsiniz ama bunu Esenler’de yaparsanız muhtemelen ters tepecek. Meydanlara inelim söylemi güzel, kulağa hoş geliyor ama riskli de olabilir. Artık hakim parti sistemi var. AKP herşeyi kontrol ediyor hukuk ellerinde durum böyle olunca polisi de onlar kullanıyor, çevik kuvveti üzerinize salıyor. Sen orada eylem yap, yapma şiddet uyguluyorlar. Karışıklık çıkaran CHP imajı veriliyor.
‘’En etkili yöntem seçmenin ayağına gitmek’’
Esenler’de bahsettiğiniz gibi bire bir çalışma yapacak CHP kadrosu var mı?
Yapı çok sınırlı 500 bin nüfuslu bir yerde 5000 üyeden bahsediyoruz. Bunun da sadece yüzde 10-15’i aktif üye. Seçim zamanı biraz artıyor ama gene de yetersiz. En büyük rakibiniz olan AKP’ye kıyasla sayınız çok düşük. Çalışmalar seçim dönemi ile sınırlı olunca AKP’ye veren yine oyunu AKP’ye verecek. Aslında çok ciddi yolsuzluklar ortaya çıktı. AKP seçmeni de eminim bir şeylerin döndüğünün farkında ama şu bakış açısı hala devam ediyor: ‘’Tamam bunlarda bir yolsuzluk var ama sonuçta en iyi bunlar yönetiyor, ben yardım alıyorum bu yardımı kaybetmek istemem.’’
Bu yerlerde AK Parti’nin ciddi bir yardım faaliyeti mi var?
Ciddi bir yardım söz konusu. AKP’nin vakıflarla, derneklerle ilişkileri de çok iyi. CHP’nin de bazı vakıflarla STK’larla arası iyi ama o vakıflar sayı olarak azlar ve o vakfın yöneticileri ve üyeleri CHP’nin içinde zaten. AKP, kendine yakın STK’ları finanse ediyor. Sizin paranız olmayınca çok da bir şey yapamıyorsunuz. Ben en etkili yöntemin seçmenin ayağına gitmek olduğunu düşünüyorum. Bu gidişlerde de bir strateji olmalı. Her yere gitmenin manası yok. Kaynakların zaten sınırlı sana oy getirecek yerlerde çalışma yürütmek gerekiyor. Yerelde AKP çok iyi yayılmış durumda organizasyonu çok iyi. 14-15 yıl oldu bu süre boyunca siz insanlara bir şey veriyorsunuz insanlar onu alıyor. İdeolojik olarak da size yakınlar. Parti ile seçmen arasında bir bağ kuruluyor. Bu bağın koptuğu anlar ekonomik krizlerdir, büyük yolsuzlukların açığa çıktığı anlardır. Bu kırılma noktalarında sizin devreye girmeniz gerekiyor. Sadece genel başkanın verdiği mesajlarla olmuyor. Toplumsal kutuplaşma çok yüksek ve kimse grup konuşmalarında söylenenleri izlemiyor. AKP sizin medyada görünmenizi de engelliyor. Belli yasaklar uyguluyor ama size kolunuzdan tutup bunun evine gidemezsiniz demiyor. Bunun için örgütü çalıştırmak gerekiyor. Genel merkez örgütü organize etmeli örgüt seçmenle iç içe olmalı. Kapalı kalarak sürekli AKP’yi eleştirerek oy gelmiyor. Çok eleştiri bir noktada seçmeni de küçümsemek anlamına geliyor. Bu çalışmaları organize edip kendi kadrolarını eğitip başlamak lazım. En önemlisi de bunun sürekli olması lazım ben size uğradım bir daha seneye gelirim demekle olmaz. Bunu düzenli yapmak gerekiyor. Genel başkanın verdiği mesajı halka taşıyacak olan da örgüt.
Seçmene gidilince ne anlatılacak?
Örgüt parti politikalarını anlatmalı AKP’nin nerelerde hatalar yaptığını anlatmalı. Bir çok olay yaşanıyor Soma, Reza, yolsuzluklar. Seçmenin unuttuğu olaylar hatırlatılabilir. Kendi ekonomi politikaları anlatılabilir. Buralarda yoksulluk, işsizlik hala birinci gündem maddesi.
‘’KPSS kazanan CHP’liler üyeliğini iptal ediyor’’
O bölgelerde yaşayanlar muhafazakar kimlikleri ile de öne çıkıyor. CHP’ye muhafazakar kimlikli siyasetçileri, kişileri almak bunları görünür kılmakla buralarda oy artışı sağlama stratejisini de denendi. Mesela muhafazakar kimlikli Mehmet Bekaroğlu, genel başkan yardımcısı oldu. O kitleleri kazanmanın yolu buralardan mı geçiyor sizce?
Bence o yol buralardan geçmiyor. Siz onu aday yapınca alternatifi zaten AKP’de var. ‘’Ya Mehmet Bekaroğlu gelmiş değişiyor muhafazakarlara artık olumlu bakıyor demek ki oy verilebilir’’ denmiyor. Zaten bu işlemedi. Bunu geçmiş de Baykal da denedi, babam da denedi olmuyor. Bence yoksulluk en önemli konu. Türkiye’nin en büyük sorunlarından olan terörü bir yana bırakırsak ekonomi geliyor. Bu ekonomik sıkıntı insanları AKP’ye itiyor. Sonuçta sizin bir işiniz yok iş arıyorsunuz. ‘’Al bir AKP üyeliği sonra başvuru yapacaksın işin olacak’’ deniliyor. Bu sayede de AKP üyeliği sayısı artıyor. Mesela şöyle örnekler de KPSS kazanan partililer mülakata gitmeden önce CHP üyeliğini iptal ediyor. Baktı sınavdan iyi sonuç aldı mülakata gidecek o zaman üyeliğini kesiyor.
‘’Ulusalcılar zayıfladı, parti örgütü kendini sola çekti’’
CHP Örgütlerinde farklı kesimlerde çok sayıda insanla temas ettiniz. Nedir gözlemleriniz?
1 Kasım seçiminden hemen sonra motivasyonsuzluk ve moral bozukluğu vardı. ‘’Patlamalar nedeniyle seçim kampanyasının yavaşlatılması miting yapmama kararı bizi öldürdü, vaatlerimiz çok iyiydi insanlar çok olumlu karşıladılar kampanyayı sessiz yürütmek bize kaybettirdi’’ diyerek alınan kararı çokça eleştirenler vardı. Öte yandan da seçim sonrasında başlayan mahalle, ilçe kongreleri heyecanları yaşanıyordu. Örgütten insanlar ‘’ilk kez önümüze sandık konuldu çarşaf liste yapabiliyoruz bundan çok memnunuz’’ dediler. Baykal nedeniyle partiden giden eski SHP’liler partiye döndü. Partideki demokratik kanaların açılmasının memnuniyeti de vardı. Demokratik kanallar açıldı ancak orada da şöyle bir sıkıntı çıktı. Parti içi seçimlerde katılım yüzde 50’de kaldı. 2 üyeden biri katılmadı. Bunun da nedenini sordum dediler ki: ‘’Zamanında üye yapılıyor. Sonra bu kişiler üye olduklarını unutuyorlar.’’ Bu şunu da gösteriyor üyelik yapısı da sorunlu. İlerideki tüzük kongresinde o da değiştirilecek. Üyelikler sıfırlanacak aktif üyelik, pasif üyelik gelecek. Belki bu bir değişiklik yaratabilir.
Demokratik kanalların açılması örgütte bir değişim yarattı mı?
Benim gördüğüm bu süreçte ulusalcılar parti içinde çok zayıfladı. Ulusalcılığı iyi ya da kötü olarak kategorize etmiyorum. Ulusalcılar zayıfladı parti örgütü kendini sola çekti ama parti seçmeni bence örgütle aynı yerde değil. Geçmiş dönemde SHP’de siyaset yapan Kürt sorununa, ‘’biz Kürtleri kucaklamalıyız birlikte bu işi götürmeliyiz’’ diyen o dışlanan kesim geri geldi. Önseçim olması milletvekillerini lidere değil, örgüte bağlı hale getirdi. Parti içindeki seçimlerde de sola dayalı olanlar kazandı, ulusalcılar kaybetti.
‘’Kürt Sorununda askeri çözüm olmuyor, olmayacak’’
Artık gözlemleriniz dışında biraz da yorum yapmanızı istesem sizce CHP’de ulusalcılığın gerilemesi bir kayıp mıdır? Kayıp mıdır? Değil midir?
Bilemem ama ulusalcıların çok artması da sosyal demokrat bir parti için fazla gibi. Çünkü siz sosyal demokrat bir parti olduğunuzu söylüyorsunuz, tamam altı ok içinde milliyetçilik de var ama sosyal demokrasi, özgürlükçü demokrasi bunları savunuyorsanız milliyetçiliğin biraz geri planda kalması bence normaldir.
Buradan Kürt Sorununa geçersek CHP’nin Kürt meselesi konusunda net bir duruşu olmadığı eleştirileri var. Buna katılıyor musunuz?
CHP’nin Kürt sorunun ilişkin 19 Maddelik demokrasi bildirgesi bence çok önemliydi. Bu iş böyle güvenlik yöntemleri, askeri çözüm ile olmuyor, olmayacak. Malesef daha fazla şehit gelecek öyle gözüküyor. Bence bu bildirge işe yarayabilirdi. Bu bildirge çok değerlendirilmiyor, tartışılmıyor. TV’lerde partililer söylüyor ama çok tartışılmıyor. Tabii buna AKP sıcak bakmıyor, içinde seçim barajının düşürülmesi gibi öneriler var. Bence o maddelerin arkasında durulmalı. Onu parti yönetimi hazırladı Kürt sorununn çözülmesi için bu 19 maddenin hayata geçirilmesi gerekiyor. Çözüm yeri TBMM denilip bu maddelerde ısrarlı olmak gerekiyor. Tabii şöyle de bir şey var HDP’nin de kendini PKK’dan soyutlaması gerekiyor.
‘’Babama örgütü çalıştırmanız gerekiyor dedim’’
Saha çalışmasından edindiğiniz bulguları babanızla paylaştınız mı?
Anlattım, gördüklerimi de söyledim. Sizin düzenli ev ziyaretleri lazım. Seçime kadar olan 4 yılı iyi değerlendirmeleri gerektiğini söyledim. Güncel tartışmalara sürekli cevap vermelerle olacak iş değil, örgütü çalıştırmanız gerekiyor dedim. O da ev ziyareti projesisinden bahsetti böyle bir çalışmayı başlatıyoruz dedi. Babam CHP ile ilgili makaleleri hep okuyor. Akademisyenlerle sık sık görüşüyor. Uygulama kısmında elinden geldiğince bir şeyler yapıyor. CHP üzerine çok sayıda projeler, fikirler var masasında, bazen notlarını görüyorum. Bunları parti yönetimi ile tartışıp herkesin ortak kararı şeklinde hayata geçirmeye çalışıyor.
‘’CHP’nin önünde fırsat var’’
Süreç yavaş mı işliyor CHP’den yeni bir şeyler pek duyamıyoruz. Ne dersiniz?
Yavaş işlemesi de normal çünkü çok tartışılıyor. Tabii Türkiye’de gündem de çok çabuk değişiyor ve sizin sürekli cevap, fikir üretmeniz gerekiyor. Mesela örgütlenme, üyelik sistemi birinci mesele ama yavaş ilerliyor. Babam geldiğinden beri neredeyse her yıl düzenli seçim oldu. Örgütlenmeye vakit kalmadı. Sizin seçim öncesi bir çalışma yapmanız lazım. Kampanya yürütmeniz lazım seçim sonucu değerlendirmeler var. Böyle böyle giden bir süreç var. Şu an için önünde seçim görünmüyor. Bu birinci avantaj. İkinci avantajı da önceden CHP’ye şunu derlerdi ‘’askerin, ordunun vesayeti var’’ Şu an için hiçbir vesayet falan kalmadı. Yalnız kalması şu açıdan iyi kendi içine dönüp bizim hatalarımız şuydu bunu çözüp, örgütlenip başarabiliriz deme şansları var. Çünkü önlerinde seçim gözükmüyor. Bu iki olaydan dolayı önünde büyük fırsat var hem yalnız kalması hem de önünde bir seçim görünmemesi.
Türkiye’de sosyal demokratlar için eskiden olduğu gibi başka bir alternatif olmaması CHP için politik manevra şansını açmıyor mu sizce?
Tartışılan şu 1990’lardaki gibi bir DSP yok ama MHP var HDP var. AKP’ye hiç olmaz ama bu iki partiye CHP’den kayışlar olabilir. Aslında bir birine zıt iki partiden bahsediyoruz HDP ve MHP’den ama CHP’nin öyle bir ortada olma hali var. Meral Akşener gelirse MHP bir rüzgar yakalayabilir. Tabii burada dokunulmazlık gibi oylamalar CHP’yi çok sıkıştırıyor. Burada amaç bence biraz da CHP’nin üzerine oynamak. Buradan yola çıkarak AKP benzer kritik oylamaları yine getirebilir.
Gelecekte planlarınız arasında siyasete atılmak var mı?
Yok yok kesinlikle yok. Doktoramı tamamlamamın ardından Ülkeme dönüp iş bulursam akademisyenlik yapmak istiyorum.
Al Jazeera Türk'ten İrfan Bozan'ın röportajı