İşte Gülen'in o mektubu!
Başbakan Erdoğan’a imzaladığı iki kitabıyla gönderdi...
Vatan Haber
‘Hocaefendi’nin Sükutu ve O Mektubu’ başlıklı yazıdan öne çıkanlar şöyle: Sayın Başbakanımız’ın Dolmabahçe’deki toplantıda ‘mektup’tan nasıl bahsettiğini bilmiyorum. 21 Aralık’ta gelip Hocaefendi’yle görüşen ve onun değerlendirmelerini not eden misafirimiz, yazılı bir metinle dönmenin çok daha faydalı olacağını söyleyince, Hocamız, medyada sözü edilen o mektubu yazıp verdi. Güzel niyetinin bir nişanesi olarak, Başbakan’a 2 imzalı kitap da gönderdi.
Özür ve pazarlık...
- Muhterem Hocaefendi’nin son iki haftadaki sükûneti ve aşağıdaki mektubun içeriği insafla okunursa görülecektir ki yakışıksız iddia ve ithamları kabul ve buna bağlı bir özür ve hele bir ‘pazarlık’ asla söz konusu değildir.
- Yangının büyümemesi adına ortaya konan gayretlere aynı duyarlılığa mukabele cehdi vardır. Bunun dışındaki yorumların hakikati yansıtmadığı ve hatta iftiradan ibaret olduğu aşikârdır.
- Daha dershaneler meselesinin konuşulduğu ilk günlerde milletimiz için faydalı gördüğümüz müesseselerin kapatılmamasını ve mevcut halleriyle misyonlarını ifa etmeyi sürdürmesini arzuladığımız hususunun iletildiğini;
- Birçok insanın hadiseye dahil olması neticesinde maalesef yer yer nezaket ölçülerinin dışına çıkan üslupların gündemde olduğunu;
- Kendisinin, devletin kanun çerçevesinde yürüyen işleyişi hususunda emir verme, müdahale etme ya da memurları bir noktaya sevk etme konumunda asla bulunmadığını;
‘Kıyımlarda maşeri vicdan susmaz’
- Kanunların belirlediği vazifeleri yerine getiren memurînin sırf belli bir yere nispet edilerek engellenmesini ve yine aynı nispete dayandırılarak tasfiyelerin (daha doğrusu kıyımların) yapılmasını üzüntüyle izlediğini;
- Devlet memurlarının üzerlerine gidip onları vazifelerini yapmaktan men etme ve sadece belli bir yere nispet ederek tasfiyeye/kıyıma tabi tutma konusunda kendisi ve sevenleri sussa bile maşeri vicdanın susmayacağını;
- Sürekli genişleyen Hizmet hareketinin -maalesef- önünü kesme gayretlerinin aşikar hale geldiğini; bu yakışıksız faaliyetlerin hareketin genişlemesiyle eş zamanlı olarak arttığını;
- Kendisinin ve sevenlerinin dün neredeyse şu yaklaşan seçim sürecinde de aynı yerde ve çizgide durduğunu;
- Her zaman sulhun takipçisi/destekçisi olacağını..
‘La Havle çekeceğiz’
Mektubu açıklayan bu ifadelerin ardından metnin sonuna yazar şu notu ekliyor:
Evet, sükûtun ve mektubun aslı böyle ama maalesef ne çirkin senaryolar yazılıp seslendiriliyor!.. Olsun!..
Biz yine senelerdir yaptığımız gibi, zaruri açıklamaları üslubunca dile getirecek; onun haricinde, olup bitenleri kaderin mutlak adaletine bağlayarak, bir iki yutkunduktan sonra yeniden bütün duygularımızı her zaman muhabbetle çarpan kalblerimize emanet edecek; karakter, düşünce ve üslûbumuzun hatırına herkesin yalan-doğru sesini yükselttiği durumlarda bir “Lâ Havle” çekip “Buna da eyvallah” demekle yetineceğiz.